Talaris, kadehini alarak Kanita’nın yanına gitti. Espiriler yaparak onu güldürmeye çalışırken, Kanita’nın yüzündeki gülümseme giderek genişledi. Talaris’in enerjisi, ortamı daha da neşeli hale getiriyordu. Bu durumu dikkatle izleyen Andres, içkiyi daha hızlı içmeye başladı. Rodrigo, şakayla karışık bir şekilde, “Yavaş git, dostum! Çok hızlı içiyorsun!” dedi.
Andres, Talaris’in Kanita’yla olan samimi sohbetini gördükçe içindeki kıskançlık duygusunu bastırmaya çalıştı. Ancak, bu durumun ortamı mahvetmesine izin vermemek için gülümsemeye devam etti.
Gece sona erdiğinde, herkes odalarına geçmeye başladı. Kanita, yorgun ama mutlu bir şekilde odasına girdi ve kapıyı kapattı. Ancak, kapının arkasında aniden Andres’i görünce korkudan sıçradı.
Andres, bir anda ortaya çıkmıştı. Gözleri, Kanita’nın korkmuş ifadesine yansıdı ve bu durum ona biraz mahcup hissettirdi. “Özür dilerim,” dedi, sesi daha yumuşak bir tonda. “Sadece seninle konuşmak istedim. Gece boyunca seni düşündüm.”
Kanita, kalbi hızlı hızlı atarken, “Beni korkutma böyle!” diyerek hafifçe güldü, ama içinde bir sıcaklık hissetti. “Ne oldu, neden buradasın?”
Andres, bir adım daha atarak, “Seni yalnız bırakmak istemedim. Hâlâ içimdeki düşünceleri netleştiremedim. Gece boyunca olan her şeyi düşündüm...”
Kanita, gözlerini onun gözlerine dikti. “Ne düşünüyorsun, Andres?”
“Bizim aramızda olan her şey... ve her ne olursa olsun, seni korumak istiyorum,ama
bazen gerçekten beni delirtiyorsun" dedi Andres, sesindeki ciddiyetle.
Bu sözler, Kanita’nın kalbinde bir sıcaklık yarattı.
Andres ,Kanita'yı sıkıca sardı sonra kucağına alıp yatağa taşıdı , birbirlene sarılıp uykuya dalan ikili öylen saatlerine kadar uyudular..
Kapının vurulmasıyla gözlerini açan Kanita ve Andres.."Hadi kalkın sizi uykucular ve sevgili kuzenim baba'm halâ sizin ilişkinizi bilmiyor o yüzden o kara şovalyeyi hemen odasına göndersen iyi olur" diyerek alaycı bir ses tonuyla seslendi Valeri."..
Andres hemen toparlandı Kanita'nın yanağına bir öpücük kondurdur ve odadan çıktı.O'nu gören Valeri "Biraz konuşabilir miyiz?"
Andres kafasını sallayarak onay verdi,bir kenara geçen genç adamlar.
"Kuzenime olan aşkını biliyorum ama ne babam kral Setis ne de diğer krallar bunu kabul etmez,o yüzden ya aşkınızı gizli tutun ya da sonlandırın"sözünü söyledikten sonra Valeri aşaya doğru indi.
Andres, Valeri’nin uyarısını dikkatle dinledikten sonra, odasına doğru yürümeye başladı. İçinde bir fırtına kopuyordu; Kanita’ya olan hisleri derindi, ama Valeri haklıydı. Krallığın gelenekleri, bir kanatsızın kraliyet mensubuna aşık olmasını kabul etmezdi. Oysa Andres, Kanita’yı her şeyden çok seviyordu. Duygularını saklamanın zorluğunu her geçen gün daha fazla hissediyordu.
Odasına vardığında, zihni bir an duraksadı. Yatağa oturdu, elleri yüzüne kapandı. Düşünceler birbirine karıştı: Kanita’yı sevmesi hem bir lütuf hem de bir lanet gibiydi. Valeri’nin uyarısı, duygularını daha fazla bastırması gerektiğini hatırlatmıştı.
Valeri ise aşağı inmiş, onları gören kimse olmasın diye dikkatle etrafı kolaçan ediyordu. Andres’in suskunluğu, Valeri'yi endişelendirmişti. Aşkın, iki krallığın dengesini bozabileceğini biliyordu ve kuzenini korumak istiyordu.
Andres ise odasında bir karar vermek zorundaydı: Ya aşkını sonsuza dek gizleyecek ya da karşısına çıkacak tüm engellere rağmen bu aşkı yaşamak için her şeyi göze alacaktı.
Nihayet aşağı inen Kanita, büyük ve görkemli salona girdiğinde amcası Kral Setis, halası İlis, kuzeni Valeri ve yoldaşlarının oturduğunu gördü. Salondaki hava ciddiydi, ancak kimse Kanita'nın neyle karşılaşacağını tam olarak bilmiyordu.
Kral Setis, Kanita’yı görünce geniş bir gülümsemeyle ona seslendi, "Gel, kıymetli
yeğenim. Sana çok güzel bir haberimiz var, bunu herkesle birlikte duymanı istiyoruz."
Setis ve Kraliçe İlis ayağa kalktılar. Tüm dikkatlerini Kanita'ya çevirmişlerdi. Setis’in ciddi ifadesi, Kanita'nın içinde bir tedirginlik yaratıyordu. Kraliçenin bakışlarında ise sanki bir karar çoktan verilmiş gibiydi.
"Kanita," dedi Kral Setis, sesinde bir kararlılık hissiyle, "Artık evlenme yaşına geldin. Yarından itibaren kendine Erit krallığında ve büyücü soyundan olan prens adaylarından birini seçmen gerekecek."
Bu sözler salonda yankılanırken, Andres’in yüzüne bir gölge düştü. Yumruklarını sıkmış, öfkesini belli etmemek için dişlerini kenetlemişti. Kalbindeki kıskançlık ve çaresizlik hissi her geçen saniye büyüyordu. Talaris de aynı şekilde içinde fırtınalar kopmasına rağmen dışarıya soğukkanlı görünüyordu.
Kanita ise şaşkınlıkla amcasına ve halasına baktı. Bu haber, onu hazırlıksız yakalamıştı. Duyguları karmakarışıktı, çünkü kalbinde bir başkası vardı. Ama karşısında duran kral ve kraliçe, onun geleceği hakkında kararlarını çoktan vermiş gibiydi.