Eve döndüğümde, zaman kavramını yitirmiş gibiydim. Zeynep Komiser’in arabasından inip o soğuk rüzgarı yedikten sonra, bacaklarım beni buraya nasıl taşıdı hatırlamıyordum. Sadece yürümüştüm. Zihnimde dönüp duran o cümleyle; “Senin sandığının aksine hiç pişman değiller.” Pişmanlığın pençesi boğazımı sardığında dizlerimi kendime çektim ve beklemeye başladım. Dışarıda fırtına kopuyordu ama benim içimdeki kıyamet daha büyüktü. Zeynep’e o bilgiyi vermiştim. Sevkiyatı söylemiştim. Peki ya şimdi ne olacaktı? Saatler geçti. Dakikalar, üzerimden geçen bir silindir gibi ağırdı. Telefonum elimde, ekranına bakıp duruyordum ama kimseden haber yoktu. Meraktan kuduruyordum. Gece yarısını çoktan geçmişti ki kapının kilidinde anahtarın döndüğünü duydum. O ses... O metalik tıkırtı, hayatımda duyduğum e

