BAHOZ KARAASLAN
10 gündür ne yerdeyim ne gökte. Azade Demirsoy... Onu düşünmeden duramıyorum. Her gün onu gördüğüm sahile gitsem de onu tekrar göremedim.
Ailemin evlilik konusundaki ısrarlarından bunalarak evden kendimi dışarı atmıştım. Sahilde yürürken "asla aşık olmadığım bir kadınla evlenmeyeceğim" diye içimden geçirdim.
Sadece evlenmiş olmak için evlenmek saçmaydı. Babama kalsa bana uygun olan gelin adayı ailemize yakışacak biri olmalıydı. En az bizim kadar güçlü bizim kadar tanınmış olmalı.
Benim için ise sadece bu özellikler biriyle aile kurmak için yeterli değildi. İçimi titreten, her gördüğümde saçının teli için dünyaları yakabileceğim bir kadın istiyordum hayatımda. Ondan çocuklar yapmak, mutlu küçük bir yuva...
Ailem bizi maddi açıdan her anlamda eksiksiz büyüttü ama annem ve babam sadece iş anlaşması yaparak evlenmiş gibilerdi. Birbirlerine aşık olmadıkları çok belliydi.
Asla birbirlerine karşı saygısızlık yapmazlardı ama birbirlerini sevmedikleri de belliydi. Evet birbirlerinden nefret de etmiyorlardı ama resmen şirket evliliği gibi bir evlilikleri vardı.
Ben çocuklarımın annesine sevgiyle bakabilmek istiyorum, onun da bana öyle bakmasını istiyordum. Bu yüzden gönlüme girebilecek bir kadın bulmadan evlenmeyi istemiyordum.
Bu düşüncelerle sahilde yürürken ileride küçük bir kızla konuşan bir kadın gördüm. Yandan görüntüsünden bile içi titreyerek çocuğuna baktığını gördüm. Ben de çocuklarımın annesinin aynı böyle bakmasını istiyordum. Benim annem hiç böyle bakmadı bana, ne bana ne de kız kardeşlerim Havin ve Evin'e...
İstediğim çok şey değildi.
Anne kızı izlerken başka bir kadın geldi, kızın elini tutup uzaklaştı. Demek onun kızı değildi. Başkasının kızına böyle bakan kendi çocuklarına nasıl bakardı kim bilir? Hemen tanışmalıydım.
"Afedersiniz?"
Dönüp bana baktığında bir an nefesim kesildi. Bakışları... Ben hayatımda böyle güzel bakan birini görmemiştim.
"Buyrun?"
"Bir şey soracaktım" hemen akıllıca bir şey bulmalı ve dikkatini çekmeliydim.
"Tabi buyrun"
"İlk görüşte aşka inanır mısınız yoksa gidip tekrar geleyim mi?" Ne saçmalıyorum ben?
"Efendim? anlamadım" derken kaşlarını çattı. Elini havaya kaldırdığında kafamı çevirdim. İlerideki adamlara el işareti veriyordu. Demek ki önemli birilerinin kızı diye geçirdim içimden.
"Kusura bakmayın, niyetim rahatsızlık vermek değil, sadece sizi uzaktan görünce tanışmak istedim"
"Sebep?"
"Nolur yanlış anlamayın, öyle her gördüğü güzel kızla tanışmaya çalışan çapkın erkeklerden değilim..."
"Ya ne?"
"Küçük kızla konuşurken gördüm sizi çok güzel görünüyordunuz, ben sadece tanışmak istedim" deyip mahçup mahçup kafasımı eğdim ve elimi enseme götürüp sıkmaya başladım. Ne salaktım. Neden bu kadar salak olmak zorundaydım.
"Azade Demirsoy" diyerek elini uzatınca afalladım. Salaklığıma rağmen adını öğrenebilmiştim.
Sonrasında ondan randevu koparmak istesem de o kadar kolay lokma değildi. Ama adını öğrenmiştim. Mutlaka bulup onunla tekrar karşılaşacaktım.
Eve döndüğümde yüzümde aptal bir gülümseme vardı.
"Abi?" Havin beni merdivenlerden inerken gördü.
"Güzellik" diye yanağından makas alırken "Hayırdır inşallah, evden çıkarken sinirliydin şimdi ne oldu sana?
"Sana yenge buldum" dediğimde anlamamış bir şekilde bana gülüyordu. "Nasıl?" diye kaşlarını şaşırarak çatınca
"Şşşşt, annemlere deme bir şey hemen yeni tanıştım kızı ikna edeyim o zaman getirip tanıştıracağım" deyince kollarını göğsünde bağladı.
"Abi, sen ne saçmalıyorsun. Dışarda birini gördün ve hemen evlenmeye mi karar verdin?"
"İlk görüşte aşk nedir bilmiyor musun sen?"
"Abi saçmalama, yeşilçam filmlerinde mi yaşıyorsun? Biraz mantıklı düşün."
"Aman, sen mantık evliliği yaparsın ben o Azade'mle evlenicem"
"Ay bir de hemen Azade'm olmuş. Aitlik eki de kullanıyor"
Onu geride bırakıp odama çıkarken "Çünkü o bana ait olacak, tabi ben de ona. Aldım kabul ettim 777"
Odama girdiğimde hemen bilgisayarımı açıp arattım. Ama yok, Azade Demirsoy diye biri yok gibi. Sosyal medyada da hesabı yoktu.
Nasıl olmazdı? Tamam sosyal medya maymunu kızlardan hoşanmazdım ama hiç mi bir şey olmaz bir insan hakkında. Acaba nick name falan mı kullanıyor?
Sonraki birkaç gün boyunca şirketteki adamlarımdan da araştırma yapmalarını istedim ama sanki böyle bir kişi yok gibiydi. Acaba bana ismini yanlış mı söyledi? Plakasına neden bakmadım ki? Oradan kesin bir şey çıkardı.
Neden numarasını almadım ki? Neden, neden, neden... Kafamda bir sürü soruyla kalmıştım.
10 gün geçti ben hala onu bulamıyordum. Akşam da davet vardı. Havin gelip "hazırlanmadın mı sen hala?" derken "hiç gidesim yok beni hiç bulaştırmayın" dedim.
"Abi sen gelmezsen bizimkiler abinizle evde kalın der bizi de götürmez. Zaten insan içine çıktığımız yok" diyerek suratını asınca dayanamadım.
"Tamam asma suratını 10 dakikaya hazır olurum, sırf sizin için kıymetimi bilin" dediğimde zıplayıp sekerek yanağımdan öptü.
Gerçekten de bu kızları eve hapsederek ne geçiyordu eline babamın. Öyle geri kafalı biri değildi ama söz konusu kızlar olunca çok kısıtlayıcıydı. Nedenini sorduğumuzda "kızlarımı koruyorum" deyip geçiyordu.
Davet alanına geçtiğimizde gazetecilerin sorularını yanıtladık ve içeri geçtik. Masamıza geçtikten sonra bir içecek almak için garsonu ararken kafamı çevirmemle onu gördüm: Azade...
Yanındaki adamla çok yakındı. Sürekli konuşup gülüşüyorlardı. Adam onlara bakışımı görünce kafamı çevirdim. Sevgilisi miydi, eşi miydi? Kafayı yiyecektim.
Bir süre sonra Azade masadan kalkınca peşinden gittim. Lavaboya girdiğinde duvara yaslanıp onu beklemeye başladım. Beni görünce gülümseyerek yanıma geldi. Biraz konuşunca masadaki adam aklıma geldi. Eşi rahatsız olmasın diye yanına gelmediğimi söyleyince evli olmadığını parmağındaki yüzüğün annesine ait olduğunu, o adamın da ikizi olduğunu söyledi.
Resmen rahatlamıştım. Bunu ona da söyledim.
"Nasıl rahatladım bilemezsin"
"Rahatsız mıydın ki?"
"Tabii ki rahatsız oldum. 10 gündür seni düşünüyorum tekrar karşılaşacak mıyız bilmiyordum, hiç sosyal medya hesabın da yok, kaç kez seni gördüğüm sahile gittim bilemezsin. Tam ümitlerim kırılmışken seni görüyorum ve yanında eşin olduğunu düşündüğüm biri var..."
"Sakin mi olsan" dediğinde ikizinin sesi ile ona döndük.
Onu rahatsız ettiğimi sanıp kardeşini korumak için bana ters ters bakarken Azade durumu toparlamak için bir şeyler söyledi. Çok rahat yalan söylemesi garip gelmişti hem de rahatsız edici ama doğruyu söylese abisi için sorun olabilirdi.
Doktor olduğunu öğrenmiştim. Demek ki zeki biriydi, hem de vicdanlı.
Kardeşimin hastalığını bahane ederek telefon numarasını almıştım. Söz verdiği gibi, tekrar karşılaştığımızda hem numarasını hem de randevu verecekti.
Masalarımıza geçtikten sonra aramızda kısa bir mesaj trafiği olmuştu. Sözlerinde duran biriymiş...
Ertesi gün sabah erkenden işe gitmek için çıktığımda ona da mesaj attım.
"Günaydın"
Kısa bir süre sonra cevap geldi. "Günaydın"
"Öğle arasında yemek için zamanın var mı?" Şimdi akşam yemeği desem çok aceleci olduğumu düşünebilirdi.
"Olur, sözümü en kısa sürede tutmayı isterim"
"Hemen başımdan savayım diye mi düşünüyorsun?"
"😊Tabii ki hayır, ama zaman kaybetmeye gerek var mı?"
"Kesinlikle gerek yok"
Benim kaybedecek zamanım yoktu. Hemen onunla samimiyeti ilerletmeliydim.
Öğle yemeği için çalıştığı hastaneye yakın bir restoranda buluşmak için sözleştik. Elbette ondan önce gidip beklemeye başladım. Siparişleri de önceden verdim ki zaman kaybetmeyelim.
Siparişi verip garson yanımdan ayrılınca o da kapıdan girdi. El işareti verip ona kendimi gösterirken gülümseyerek bana doğru ilerlerken içim eriyordu. Zalımın kızı çok güzel gülümsüyordu.
"Selam"
"Selam, hoşgeldin" derken sandalyesini çekip oturttum.
"Hoşbuldum, nasılsın?"
"Şimdi çok daha iyiyim" derken yerime geçtim.
"Zamanın kısıtlıdır diye kebap sipariş verdim ama istediğin başka bir şey varsa değiştirebiliriz"
"Bana fark etmez, yemek ayırt etmem" dediğinde şaşırdım. Kadınlar genelde seçici olurdu. Özellikle yemek konusunda.
Siparişlerimiz geldiğinde de iştahla yemeğini yiyordu. Arada havadan sudan muhabbet ediyorduk. Yemek bittiğinde saatine bakıp duruyoordu. Öğle molası bitmek üzereydi galiba.
"Molan mı bitiyor?"
"Aslında evet, gitmem gerek" dediğinde yüzüm düştü.
"Anlıyorum"
"Kalkayım o zaman. Yemek için teşekkür ederim Bahoz. Kendine iyi bak" diyerek ayağa kalkıp elini uzatınca elini tuttum ama bırakamadım.
Yüzüme şaşkınca bakarak "Bahoz?"
Cevap vermeyince sorgular gibi yüzüme baktı: "Bahoz? İyi misin?"
"Değilim"
"Ne oldu?" deyip bana yaklaşıp diğer elini alnıma koydu. Elimi tuttuğu elini çekerek kendime yaklaştırırken neredeyse burunlarımız birbirine temas edecekti.
"Azade Demirsoy, sen kimsin?" diye sorarak gözlerinin içine baktım. Şaşkın bakışlarıyla bana bakarken de çok güzeldi. Aşık mı oluyorum?