TOPRAK KOKUSU

1102 Kelimeler
Hamza'dan Ben 25 yaşında MİT ajanı Hamza DEMİR… İş dünyasında oldukça saygın bir aileye sahibim. Ailem böyle bir işle uğraştığımı kesinlikle bilmiyor ve ben de son görev olarak çıktığım bu geziye büyük bir hevesle başlamıştım. Altı ay öncesine kadar çok iyi bir MİT ajanıydım. Yurt dışında, mafya babası tarafından silahlı çatışma arasında kalınca kalbime çok yakın noktadan darbe aldım. Öldürmedi ama kalıcı hasar bıraktı. Gölge, bu şekilde devam etmeyeceğimi, sahalara çıkmayacağımı, masa başında olacağımı söyleyince tamamen bırakma kararı aldım. Son bir iş yapmak istedim. “Bu iş aslında bizlik değil zaten, biliyorum çok basit ama seni kaybetmeyi göze alamam evlat. Gönlün olsun diye yolluyorum. İşini bitir, gel.” dedi emirleri aldığımız Gölge lakaplı kişi. Evet, çok basit… Mafya babaları dursun, ben eğlence niyetine Mardin’de kaçakçılık yapan yavşağın peşine düşeyim. Görev değil de gezinti diye bakalım biz bu işe… Adamın işini aslında oğlu yapıyormuş ama tacizden ceza yemiş puşt! Taciz olayına girenleri ayrı bir s*kesim geliyor duyunca… Adamla anlaşmak zor olmadı, “gelecek gidecek mallarım var” diye gösterdik, atladı mal. Evine davet etti. Geniş bir konak önünde durduk. İçeride bize kapıyı açıp servis yapan kadın dışında kimse yoktu. Etrafı gözetlemeyi ihmal etmedim. Bu arada yemekler de fena değil, boğaz konusunda anneme çekmişim. İş üstünde de olsa yemek yemektir. Hem yedim hem göz gezdirdim. Konağın içinde birini daha fark ettim ama karanlıktı o taraf, göremedim kim olduğunu. Adamın kızı falan olmalı. Laf arasında oğlunu birkaç güne çıkaracağının bilgisini de verdi. İşte bu çok iyi oldu, illegal yollarla çıkacak belli ki… Kucağıma düşeceksiniz, haberiniz yok. Yedik içtik, kalkarken tekrar arkadaki karartı dikkatimi çekti. Bu sefer kız olduğundan eminim, saçları salındı. Gittim, evden ev gözetim altında olacak. Farklı bir şeyler var gibi geldi. Buraları keşfetmek fena olmadı, güzel şehir… Manzarası çok güzel bir otel odasındayım. Aklım eskiye gitti. GEÇMİŞ “Aşkım, seninle şehir şehir gezmek istiyorum.” “Gezeriz aşkım, sen nereyi istersen götürürüm, hele bir evlenelim.” “Evlenmeden de gidebiliriz aslında ama sana uymuyor.” “Güzelim, daha önce konuştuk bunu. Evlenme teklifimi kabul edersen her şey için yolumuz açık, diğer türlü uymaz bize.” Yüzü düştü ama bir şey demedi. Gamze’yi seviyorum hem de çok. Onu incitmek istemiyorum. Babamdan bir şey öğrendiysem, “Helalin olmadan dokunma, sana ait değildir.” derdi. Annem babama sürekli aşkla bakıyor. Onlar gibi olmayı çok istiyorum. Aklıma gelenlerle öfke kapladı içimi. Bir daha bir kadınla ilişki kurmak şöyle dursun, gerekirse muhatap olmuyorum. Balkonda manzara eşliğinde kim bilir kaçıncı sigaram… Telefonum çaldı, abim arıyor. “Abi.” “Neredesin lan, kayboldun yine.” “Sağ ol abi, ben de iyiyim işte ne olsun.” “Kes lan zevzekliği, yine neredesin?” “Mardin’de tatil yapıyorum.” “Paşam, yurtdışı kesmedi mi? Evde dursan azıcık, annem yine üzülmüş.” Abim öyle deyince kötü oldum. “Abi, kısa bir işim vardı. Özel mesele, gelince konuşuruz olur mu?” İşi bıraktıktan sonra abime söylerdim. Senelerdir beni bir tek o biliyor. Özel mesele deyince kahkaha attı. “Sonunda gönlüne açıklık getirmeye karar verdin demek ki. De, çok uzak değil mi? Bak, bu sefer de aşiretten falan kız kaçırırsın, beklerim senden. Akıllı ol, uğraştırma.” He abi he, gönül işi… Gönül kaldı ya, işini göreceğiz. Biraz daha konuştuktan sonra kapattık. Bu iş bitince aile işiyle uğraşırım artık. Onun da okulunu okuduk nasılsa. Ticaret kafası zaten genetik, zeki annemden geliyor. Sultan’ı mı arayayım da içi rahat etsin… “Oğlum, neredesin sen? Gittin yine.” “Annem, sağ ol, iyiyim işte ne olsun.” Bizde genetik, lafı uzatma, direk konuya gir, bam bam bam… “Sus, bir de dalga geçiyor.” “Güzel anam, Mardin’deyim. Bir iş görüşmesi için geldim, burada bir arkadaşa.” “Biz de gelirdik, gezerdik babanla. Söyleseydin, tanıdık var diye.” “Anacım, o kıskanç babamla uğraştırma beni gözünü seveyim. Siz baş başa gelin, ben size rehber tutarım, özel olarak gezdirir sizi.” “Sen kime kıskanç diyorsun ha? De bakalım. Sizden önce benim karımdı, tabi kıskanırım.” Babam resmen kükredi, paylaşamadı anamı bizimle. “Tamam babacım, en çok sen evlisin, en çok sen aşıksın, bir şey demedik.” “Sen aşık ol, ben seni o zaman göreceğim. Kapat şimdi, madem gittin gez, dolaş, gel işlerin başına. Ben karımla tatile gideceğim.” Ahh baba, aşk mı kalmış… Yemişiz darbeyi bir kere. Kapattı tabii ki telefonu. Hemen kıskanç adam, nasıl bir aşksa bizden kıskanıyor… Biraz yatıp dinlensem fena olmayacak. Bu ne sıcak anasını satayım, yakıyor insanı. Zaten sıcak sevmem, tam yerine gelmişim. Üstümdeki tişörtümü çıkardım. Aynadaki yansımamda göğsümdeki kurşun izlerine baktım. Hiçbiri canımı o günkü kadar acıtmamıştı. Kimseye güvenim kalmadı. Telefonum tekrar çaldı. Bir salın be arkadaş, salın ya. “Ne var?” “Sağ ol Hamza’cım, ben de memnun oldum.” Off, kafa ütüleyecek biri daha… “Azra, ben sana abi diyeceksin demiyor muyum?” “Ay haspam, benden sadece beş dakika önce doğdun, ne abisi?” “Tamam Azra, söyle gülüm, ne diye aradın? Abisinin gülü.” “Off, abisi deyip durma Hamza. Ben senin ikizinim. Hafta sonuna doğru evde ol, biz de geleceğiz. Mangal yakacak babam. Ha! Bir de babam dedi ki o hergeleye söyle, karımı arayıp durmasın.” “Tamam Azra. Siz derken kim kim geliyorsunuz?” “Ay, enişten ve ben işte.” “Ya o kılıbık gelmese… Vıcık vıcık sizin aşk kuşu halinizi görmek mide bulandırıyor.” “Sus be, benim biricik kocam o. Hadi görüşürüz hafta sonu.” Bu kız deli, yeminle deli, başka bir şey değil. Ne olur ne olmaz, telefonu kapattım. Artık ablam da ararsa kafayı yiyeceğim yoksa… Gözlerimi karanlığa teslim ettim. “Yardım edin n’olur!” Etraftan sesler geliyor ama yok, kimseyi göremiyorum. Karanlık… Koşturmaya başladım. “Kurtarın beni!” Ses tekrar geldi. Nereden geliyor, yönümü bulamıyorum. “Neredesin? Kimsin?” “Kurtar beni, lütfen. Artık dayanamıyorum.” Sesin geldiği yöne doğru koşmaya başladım. Sislerle kaplı bir yerde bir karartı. Hıçkırıklara boğulmuş biri… Yanına gittim, eli ayağı bağlı, kan ve yara içinde. “Gel, beni kurtar. Bırakma burada, nolur.” Yalvarıyordu ama o kadar karanlıktı ki bir tek mavi gözlerini görebiliyordum. Yaklaşamıyordum. Ben gittikçe o uzaklaşıyordu sanki… “Dur, nereye? Bekle…” “Beni bul, kurtar beni…” Gözlerimi açtığımda ter içinde kalmıştım. Hava zaten sıcak, bir de bu başıma bela olan rüya… Her seferinde aynı, başka bir şey yok. Sabah olmak üzereydi zaten. Kalktım, duş aldım. Hadi hayırlısı, çıktım otelden. Evin etrafında dolaşma ihtiyacı hissettim. Sokakta yürürken fark ettim onu: Ferzan iti. Bu, o gece araştırma yapmıştım, babası çıkartmış demek ki. Elime düşmene az kaldı Ferzan Karahan, tacizci pislik… Suç dosyası kabarık ama her seferinde sıyrılmış. Bu sefer siktim belanı. Ben Ferzan’a odaklanmışken bir kız geldi, çarptı. Tuttuğum gibi yana kaydırdım. Kim olduğunu görecek gözüm yok ama toprak kokusu sardı etrafı…
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE