Türker, Başak’ın kaldığı hastaneye döndüğünde kapı yine hafif aralıklı bırakılacak şekilde kapanmıştı. Kapıyı iterek başını içeriye uzattı. Başak uyuyor, Ahsen ise koltukta oturmuş elindeki kitabı okuyordu. Başıyla omzunu aynı anda kapı pervazına yaslayarak bir müddet onu dünyaya getiren annesini izledi. Kadının kendini kitaba kaptırmasına, okuduğu satırlarda mimiklerinin değişkenlik göstermesine farkında olmadan tebessüm etti. Çünkü halası Belgin, aynı huya sahip olduğu için Türker’e takılmadan duramazdı. Oğlum okuduklarını aynı zamanda yaşıyor musun sen? derdi. Şimdi anlamıştı bu huyunun kime çektiğini. Sonra kitabı tutan parmakları dikkatini çekti. Tıpkı kendisininki gibi boyuna oranla daha kısa ve zarifti parmakları. Yüz olarak birbirlerine çok benzemeseler de dikkatli bakınca ortak yö

