Kürşat, oğlunun sorusuyla ölmüş olmayı diledi. Yıllardır kaçındığı yüzleşme nihayet gelmişti. Pişmanlık ve korkunun iç içe geçtiği o saniye yok olmayı istedi. Türker’in gözlerinde gördüğü öfke, kırgınlık, üzüntü… İşte bunları görmekten hep kaçmıştı. Şimdi ise korktuklarıyla karşı karşıyaydı. Yaradan; cehennemden önce onu bu dünyada yakmaya başlamıştı. Türker’in gerçeğe nasıl ulaştığını merak ederek kimin söylediğini sorduğunda hayatında ilk defa oğlu ona bağırdı. “Ne önemi var! Bana Ahsen’i anlat!” Kürşat, aldığı tepkiyle yatağının içine gömülüp dolan gözlerini tavana dikti. Bu sessizlikle genç adam daha da çıldırdı. Babası inkâr etmiyordu ya da bildiğin gibi değil demiyordu. Onun günahını kabullenişiyle içinde art arda volkanlar patlıyor, fırtına anında kıyıya vuran dalgalar misali köpür

