GEÇMİŞİN KAPISI- ll

1629 Kelimeler
GEÇMİŞ KESİT II 01.06.2003 YAZARDAN " Ya bılak , bılak kolumu " diyerek kolunu çekmeye çalıştı Eva ama bir türlü zorba çocukların onu bırakmaya niyetleri yoktu. Oysa ölüm daha küçük yaşında vurmuştu alın yazına... Kader de aslında bu değil miydi, sen doğmadan yazılıp oynamaya başladığın? Kaderin insanlar üstünde ki etkisi farklıydı, bazılarında acı iliklerine kadar nüfuz ederken bazılarını teğet geçiyordu. Oysa daha 5 yaşındaydı Eva, bir sıfır yenik başlamıştı hayata, dört yaşında kahramanım dediği babasını yitirmişti. Eva, Kumru gibiydi, özgür kendine has, ama acıları yüreğinde dağlar kadar yer edinen biriydi. Bunlarla baş etmeyi acı şekilde öğrenmişti, kanatarak öğretiyordu hayat ona, hala da öğretmeye devam edecekti... Zorba çocuklardan biri Eva'nın kolunu inat eder gibi daha sıkı tutmaya başladı. Kızın canını yakmak hoşuna gitmiş gibi biraz daha da kolunu sıktı. Çocuk, canı sıkılır gibi Eva'yı yere itti. Eva yere düşüp ağlamaya başlamıştı bile, ruhu bunca acıya katlanamayacak hale geldi, baba diye ağladı içinden, gel artık gel herkes kötü kimse beni sevmiyor... Eva gözlerinden akan damlalardan fırsat bulup,"Sizi babama söylicem." derken inci gibi dökülmüştü kelimeler dudağından. Oysa söyleyecek bir babası olmadığını içten içe biliyordu. Çocuklardan hırçın olanı bir adım öne çıkıp Eva'ya küçümseyerek baktı,"Ne babası kızım senin baban yok ki, kaçtı senin baban, tam bir korkak babam konuşurken duydum senin baban korkak tavukmuş." diyip dalga geçmeye başlamışlardı bile... Aslında hiç bir şeyin göründüğü gibi olmadığını çok sonradan öğreneceklerdi. Hayat acımasızdı, insanlar daha acımasız olabiliyordu çoğu zaman ve şu var ki bir çocuğu ancak, ailesi ruhsuz birine dönüştürebilirdi. Oysa yaşasaydı diye düşündü Eva, asla izin vermezdi bunlara babası. Keşke diye devam etti, kaçsaydı ama ölmeseydi... Ölüm bakiydi ve insalar bunu ısrarla reddediyordu. Eva babasına söyleyecekti ama başında mermer parçası olan mezara söyleyecekti. Bir bir içindekileri dökecek, ona kötü davranan çocukları babasına şikayet edecekti. Eva'nın ağlayışı iç çekişe dönüştü, annesi çok ağlardı, bunu hep kapı aralarından görürdü. Oda ağlarsa annesi daha çok üzülürdü. Yanı başında duran gölgeyle başını yukarı kaldırıp baktı. Hafif esmer tenli , siyah saçlı , kapkara gözleri olan çocuğun yanı başında durduğunu fark etti. Yaşına rağmen olgun gösteriyordu diye düşündü, daha şimdiden büyüdüğü zaman nasıl biri olacağını tahmin etmek zor değildi. Gizemli çocuk, Eva'nın yanına yaklaşarak elinden tutup kaldırmak istedi ama Eva'nın dudaklarından kaçan inlemeyle bundan vazgeçti. Gizemli, Eva'nın yanına eğildi, gülümsemeyi unuttuğu dudakları Eva'nın yanında istemsizce peydah olmuştu, hayran olunacak bir gülümseme bahşetti. Güzel kızmış diye geçirmeden edemedi gizemli. İsmi yok muydu? Neden gizemli? Meçhul! Sinirle çocuklara döndü, "Defolun gidin, bir daha sizi bu kızın yanında görmeyeceğim yoksa kötü olur." diye konuştu tehtidkar bir sesle. Kimsenin kâle almadığı çocuk, yıllar sonra önünde diz çökeceklerinden bihaberlerdi. Cevaplarını dinlemeden Eva'ya bakmaya başladı ama çocuklar inat eder gibi gitmemekte kararlıydılar. Bu gizemlinin daha da sinirlenmesine sebep oldu. Söylenen şeylerin yapılmamasına alışık değildi, belki de şımartılarak büyütülmüştü? "Halla halla gitmezsek ne olur sen kimsin ha, defol git burdan." diyerek bu sefer onlardan karşı atağa geçti. Gizemli Eva'yı bırakarak onların yanına yavaşça yürüdü. Adımları sertti ama kendinden emin duruşu kendini belli eden cinstendi. Hiç çekinmeden yumruğunu sıkıp aralarında en kalıplı olabilecek kişiye geçirdi. Çocuk beklemediği hareket karşısında yere düştü, gizemli eğilip çocuğun kulağına yaklaşarak, "Seni bir kere uyarıyorum yaşıma bakma senden küçüğüm diye ama bir daha tekrarlarsan seni öldürürüm." diyip tekrar çocuğu tehtid etti. Sahi bu yaşında ölüm lafını diline peydah ettiren kimdi? Nasıl bu kadar ölümün habercisi olunabilirdi? Çocuk nasıl kalktığını bilmeyerek hızla yanındakileri de alarak oradan uzaklaştı. Kaçışlarını izlemek zevk vermişti ona... Gizemli tekrar arkasını dönerek küçük Eva'ya yaklaşıp elinden tuturarak kaldırıma oturmasını sağladı. Cebinden çıkardığı peceteyle çorabı yırtılmış dizi kan olmuş Eva'nın bacağına doğru tutup kanı sildi, cebinden çıkardığı yara bandını da Eva'nın dizine yapıştırdı. Eva hayran olmuş gibi hala çocuğu izliyordu. Oysa bir kurtarıcım daha oldu diye düşünüyordu. Babası ilk kahramanıydı, bu gizemli ise ikinciliği devir almıştı. Eva'nın içine yavaşça mutluluk tohumlarını ekmeye başlamıştı. Hayyaller alemine dalmışken çocuğun onunla konuştuğu fark etmemişti . Çocuk kelimeleri tekrar ederek "iyi misin, dizin acıyor mu küçük kız ?" diye tekrar etmişti sorusunu. Sahi Eva'nın dizi kanamıştı ama o acısını bile unutmuştu. Gizemli'ye dönerek, "Şey evet iyiyim ben ama kimsin ki sen, ismin ne?" diye sordu Eva. Merakı yine bak göstermişti. İster istemez herşeyi merak ediyor, onlar hakkında bilgi almaya çalışıyordu. "Sen bana gölge de küçük kız peki senin ismin ne ?" diyerek sordu, demek gölge diye geçirdi içinden Eva. Gölge'ye olan merakı daha fazla artmıştı. Eva heyecanla,"EVA ,EVA SOYKAN ben." diyip kendini tanıttı Eva. İkisi de farkında olmadan kadere yenik düşmüştü, O sırada kendilerine yaklaşmakta olan kadın gölge ve Eva'nın yanına gelerek, "Oğlum hadi gidelim baban bizi bekliyor canım." diyip oğlunun elini tutmak istedi. O esnada çocuk, "Anne bak bu Eva, onu da evine bıraksak olur mu? Hem yaralandı, yürüyemez de şimdi." dedi mutlu bir sesle, en son ne zaman böyle mutlu olmuştu. Bu az önce sinirle olan çocukmuydu, bir anda çok mutlu olması Eva'yı tedirgin etti. Annesinin cevabını bekledi; annesi şaşkınca oğluna baktı ilk defa birine bu kadar şefkatli davrandığını gördü. Annesi merakla kıza bakıp önüne geldi, Eva'nın boyuna gelecek şekilde eğildi. "Merhaba küçük hanım ben Aylin . Senin ismin nedir? Hem nerede oturuyorsun seni de evine götürelim, ister misin?" diye soru şeklinde yöneltti düşüncelerini yöneltti Aylin hanım. Eva küçücük boyuna rağmen kendine yakışan olgunlukla elini Aylin hanımın elinin içine bırakıp, "Mehaba bende Eva, bende memnun oldum bide beni evi bılakabilirsiniz." diyerek ağzından çıkan çarpık Türkçesiyle bir şeyler konuşmayı denedi. Şimdiden bu kadına bayılmıştı Eva, aynı düşünceler Aylin hanım içinde geçerliydi. Küçük kızı ilk görüşte sevmişti Aylin hanım, başta bu mahalleye taşınırken oğlu alışamaz diye korkmuştu ama sandığı kadar kötü olmamıştı herşey tam tersi olmuş, memnun bile kalmıştı. Aylin hanım bir elini oğluna diğer elini Eva ya vermişti. Aylin hanım Eva'ya evinin adresini sormuştu. Eva küçük olmasına karşın çok akıllı bir kızdı, kolay kolay bir şeyi unutmaz. Okuduğu bir şeyi haftalarca aklında tutardı. Eva'nın evinin önüne geldikleri zaman Aylin hanım kapıyı çalarak bir adım geriye gitti . Karşısında normal standartlarda bir kadın beklerken beklediğinin aksina sapsarı saçları, bukleler şeklinde omzunlarına dökülürken beyaz tenli orta sayılabilecek bir boya ona tezat yemyeşil gözlere sahip, gayet yirmi üç'lerinde olan bir kızı hayal etmemişti karşında . Demek ki erken evlenmiş diye geçirdi içinden Aylin hanım. Bir adım geri giderek genç bayana bakmaya devam etti. "Merhaba, kızınız oğlumla oturuyordu oğlumda buraya getirmemizi istedi kızınız da bize yolu gösterdi." diyerek kısa açıklamada bulundu Aylin hanım. Genç bayan şaşkınlığı üstünden atıp kendisine sarılan kızına karşılık verdi sonra kucağına alarak Aylin hanıma dönerek "Çok teşekkür ederim. Size de zahmet verdi. Sadece bir saattir Eva evde değildi ama bu hale geleceğini tahmin etmemiştim. Bu arada eve buyurmaz mısınız bende çay koymuştum, lütfen buyrun." diyip Aylin hanımı içeri davet etti. "Yok teşekkürler ben size zahmet vermeyelim. Biz gitsek iyi olur." diyip gitmek istesediğini belirtti Aylin Hanım, genç bayanın ısrarları sonunda içeri geçmişlerdi. Genç bayan çayları doldururken, Aylin hanım salonda oturuyordu. Evleri orta sayılabilecek büyüklükteydi ona rağmen Aylin hanım gerçekten temiz biriymiş diye geçirdi aklından. Sahi en son ne zaman birine misafirliğe gitmişti ki? O sırada çocuklar Eva'nın odasına gitmişlerdi, gölge gördüğü oda karşında şaşırmıştı. Beklediği oda pembe oyuncak bebeklerle dolu bir odayken, tam tersi duvarı araba posterlerle ve rafların araba maket oyuncaklarla dolu olmasını gerçekten beklemiyordu çocuk. Eva onun oyuncaklara baktığını görünce en sevdiği oyuncağını ve onun aynısı olan arabayı alarak gölgenin yanına doğru yürüdü birini ona verdi birini kendi elinde tutmaya başladı. "Bak bu benim en sevdiğim oyuncağım bunu babam yapmıştı aynılarını farklı yerlerde yok biz bunu sakladığımız sürece ben seni unutmayacağım bir gün ayrılsak bile bunlar sayesinde birbirimizi bulacağız..." diyip var olan türkçesiyle konuşup gölgenin yanağından öpmüştü. Gölge onun aksine kızı dudağından öpüp geri çekildi," Bunu hep saklayacağım." diyerek Eva'dan uzaklaştı. Onların aksina genç bayan Aylin hanımın yanına gelerek çayı ona uzattı. Aylin hanım çayı alarak yudumlamaya başladı. Genç bayan unutmuş gibi,"Ah kendimi tanıtmayı unuttum. Ben Serpil, tanıştığımıza memnun oldum."diyip kendini tanıttı. Aylin hanım ise aynı Serpil hanım gibi oda kendini tanıtmayı unutmuştu."Kusura bakmayın lütfen ben de kendimi tanıtmayı unuttum. Ben Aylin, ben de tanıştığımıza memnun oldum." Geçen sürenin ardından Aylin ve Serpil hanım gayet iyi anlamışlardı. Aylin hanım, aşağı mahalleye taşınmışlardı bir süreliğine. Eva ve gölge için de aynı şeyler geçerliydi. Gölge, Eva'nın aksine pek konuşkan biri değildi. Kalkma zamanı geldiği zaman Aylin hanım oğlunu çağırmıştı. Serpil hanım misafirlerini uğurlarken Gölge, Eva'ya yaklaşarak kulağına, "İsmim Cesur. İlerde büyük biri olacağım ne olursa olsun seni koruyacağım tamam mı?" diye sorup, sözler dah o günden verilmişti ama tutulup tutulmayacağı yada en büyük zararın Cesur'dan geleceğini kimse bilemezdi. Eva'dan uzaklalyı. Eva hangisinin mutluluğunu yaşayacağını şaşırmıştı, bir arkadaşı olduğuna mı yoksa o arkadaşının onun kahramanı olduğuna mı? Serpil hanım ve Cesur ordan uzaklaştıktan sonra Serpil hanım Eva'yı da içeri alarak kapıyı kapatmıştı. " Sarı civcivim bir daha bana haber vermeden gitmek yok! Hem yaralanmaşsın ya daha kötü bir şey olsaydı. Ben o zaman ne yapardım, bir daha gitmek yok güzel kızım." diyip kızına sarılmıştı. Onun yokluğuna da dayanamazdı bundan sonra, birden fazla kayıp vermişti zaten daha fazlasını yüreği kaldıramazdı. Eva annesinin sarılışına karşılık verip. "Tamam annecim bir daha gitmek yok. Hem anne babam bizi neden bırakıp gitti? Buraya bir daha gelmeyecek mi? Orda ki çocuklar senin baban korkak dediler, gerçekten öyle mi? Anne lütfen babam gelsin ben onu çok özledim." diyip bir bir sıraladı aklındaki soruları ardından gözyaşları bir pınar edasıyla akmaya başlamıştı. Oysa yalana inanmak kolaydı, geri gelmeyeceğini çoktan biliyordu sadece bunu dile getiremiyordu küçük yüreği. Gerçekleri içten içe biliyordu ama henüz dile getirmeye korkar haldeydi. Sustu o yüzden, başkası söyleyene kadar sustu. Aylin hanım ne diyeceğini şaşırmış gibi kızına daha sıkı sarıldı. Gözünden akan bir damla yaşı silip kızının yüzünü elleri arasına aldı ve asla tutmayacağını bildiği sözü verdi ama başka çaresi de yoktu o an. Kızının inci tanelerinin akmasına daha fazla izin veremezdi. " Merak etme güzel kızım baban bir gün gelecek hem sana o en çok istediğin arabayı getirecek . Sana söz veriyorum canım kızım." İlk yalan o gün söylenmiş, tutulmayacak sözler için, bu sefer gözyaşı dökmüştü bu yaralı kalp
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE