VUSLAT

1209 Kelimeler
Hep bir şeylerden vazgeçmemiz gerekiyormuş. Kimimiz geçmişlerimizden, kimilerimiz ise bugünlerinden vazgeçerek devam ediyor hayatına. Benden ise geçmişimi unutup yeni hayatıma devam etmemi istiyorlardı. Bu kadar bencil olunabilirmiydi sahi... Öz annem bile sanki ben paranoyakmışım gibi, sürekli önüme bakmamı, eskiyi düşünmemem gerektiğini söyleyip duruyordu. Bunun ise elimde olmadığının bir türlü farkına varmak dahi istemiyordu. Ne kadar aklı başında bir davranış di mi. Bana onca yaşadığım şeyi unutup devam etme hakkında baskı yapılmasa daha çekilir bir hayatım olacağına emindim. Düşüncelerimi dağıtıp yatağımdan gerinerek kalktım. Adımlarım banyoyu bulurken rutin işlerimi halledip dolabımın karşına geçtim. Diz üstünde kırmızı elbiseme elimi götürüp hiç düşünmeden üstüme geçirdim. Kırmızı sevmiyordum asla, giymek için dahi olsa yaşıktıramıyordum kendime. İnsan neden sevmediği şeylere yönelirdi ben dahi hala çözebilmiş değildim... Sırtı hafif açıktı bu yüzden sırtımda ki dövme gözüküyordu. Bir zamanlar değil sırtı açık... Mümkün olduğunda pantolon ve gömlekle hep kendimi gizlerdim. Ağladığım gecelerin, gördüğüm kabusların ise haddi hesabı dahi yoktu. Ah annem olmasaydı belki de asla atlatamazdım; ha bir de yıllardır görmediğim aşkımı saymazsak eğer. Yılların gizlenmiş gizemli erkeği, karanlık zihinlerin hoyrat adamı Cesur. Saçımı dağınık bir topuz yapıp, masanın üstünde duran makyaj malzemelerine uzandım. Fondöten, rimel, likit, çilek aromalı parlatıcı mı sürüp aynanın karşısından ayrıldım. Yatağımın yanındaki sehpaya doğru ilerledim. Sehpanın üstünde duran fotoğrafı ellerimin arasına alırken resmi inceledim. Her çerçeveyi ellerim arasına aldığımda içimde ki özlemin biraz daha büyüdüğünü hissetmem ne kadar akıllıcaydı emin değilim. Alışkanlık gibi bir şey olmuştu bu. Her sabah onu görmeden yada nasıl büyüdüğünü bilmeden sevmek tam ben gibi manyaklara yakışırdı, başka açıklaması olması zaten imkansızdı. Sahi kaç yıl oldu onu görmeyeli tam sekiz yıl koskoca sekiz yıl olmuş günlerine saatlerine kadar, sayabiliyordu bazen zihnim ve buna bazen engel olmakta dahi zorlanıyordum. On altı yıllık çocukluk aşkı bu olsa gerek şuan nasıl kiminle bilmiyorum ama belki de öğrenmeye korkuyorumdur. Onu başka birinin kolları arasında görmek, küçükken beni sardığı gibi başka birisine sarılma düşüncesi bile damarlarımda ki kanın kaynamasına sebep oluyordu... Daldığım derin düşünceler arasında kendimi çekip gerçek olmasını dilemediğim dünyaya döndüm. "Eva toparla kendini." Elimde ki çerçeveyi tekrar yerine koyarak ev terliklerimle salona doğru yürüdüm. Ortalıkta kimse gözükmüyordu. Kimseden kastım sadece annemdi. Mutfağa girdiğimde annemi kahvaltı hazırlarken bulmuştum, yanına yaklaşıp yanağına buse kondurdum. "Ah deli kız sana kaç defa diyeceğim böyle girme mutfağa diye. Ödümü koparıyorsun, yüreğime inecek bir gün."diye yakınmaya başlamıştı bile annem. Kocaman gülümsedim, bu gülümseyi yıllar sonra bana bahşeden kanatsız bir melekti annem. "Korkma annem ya sen de bilmiyor musun beni her sabah sana böyle yaklaştığımı. Hem ben daha sana koca bulacağım. Boy boy kardeşlerim olacak." diyerek gülmeye başlamıştım. Benim gülmemle kendisi de kahkaha atmaya başladı. Gülüşüne öldüğüm kadın, papatyaların bile gülüşünü kıskandığı hatun. Yanında güldüğüm nadir insanlardan. Ne çok çekmiştik hayattan biz o olmasaydı... Belki de şimdiye çoktan kendimi yüksek bir binadan atmış, uyuşturucuya başlamış yada çoktan kendimi asmış bile olabilirdim. Bunları denemeye defalarca yeltenmiş olsam bile son anda çoğundan dönmüştüm. Hani virajdan önce ki son çıkışta olabilir, yada nefes almak için son haykırışlarım. Her yaşadığım olayda daha dibe batmış biraz daha umudumu kaybetmiş, insanların iyi olabileceği inancımı tamamen yitirmiştim. "Saçma sapa konuşma Eva bu yaştan sonra ne evlenmesi, çok konuşmada tabakları sofraya koy bir işe yara. Sonrada senin sonuçlara bakalım." Annemin sesiyle kendime gelmiştim. Ah, bu aralar fazla dalmaya başlamıştım. Annemin dediğini yaparak tabakları sofraya yerleştirmiştim. Çayları da koyup yerime oturduğumda annemin dediklerine hitaben. "Anne okul konusunu konuşmuştuk ben burdan farklı bir yerde okumayacağım burdan gitme gibi bir niyetim de yok bunu hatırlarsan iyi olur. Zaten sadece İzmir'i yazdım onun için sorun yok. Bakmaya dahi gerek olduğunu düşünmüyorum."diye konuştum emin olan bir sesle. "Eva açtırma bayramlık ağzımı hem nerden biliyorsun sadece İzmir olduğunu. Hadi kahvaltını et! İşe geç kalacaksın."diyerek resmen azarladı beni, hem ne demekti sadece İzmir olduğunu biliyorsun, dediklerinin üstünde durmadan iyice suratımı asıp cevap vermedim. Kahvaltıyı bitirip anneme sofrayı toplamakta yardım etmiştim. Bugün şu saçma sonuçlar yüzünden işe geç gidecektim. Annem bir şirkette muhasebe bölümünde çalışıyordu ve orada baya sevilen biriydi haliyle bugün cumartesi olduğu için de gitmiyordu. Bense bir kafede çalışıyordum. Liseye giderken part time olarak çalışırken okul kapandıktan sonra da tam zamanlı çalışmaya başlamıştım. Annem işinden iyi kazanmasına rağmen bende kafamı dağıtmak için sürekli işte çalışıyordum. Zira bu düşüncelerin bir gün beni çıkmaza sokacağının bilincindeydim. Düşünmeyi bırakıp odama dönüp bilgisayarı aldım salona tekrar döndüğümde annem koltuğa oturmuş beni bekliyordu. Bilgisayarı önüne bırakıp kendimi koltuğa attım. Kumandayı elime alıp kanallarda gezmeye başladım, nasıl olsa annem şifremi falan biliyordu... Sonucu bildiğim için bakmaya gerekte yoktu di mi? Annemin seslenmesiyle ona baktım. Hani ağzı kulaklarında diye bir tabir var ya tamda o haldeydi annem. Sahi neye bu kadar sevinmişti anlam veremiyorum ki bir tek İzmir'i ve tek bölümü yazmıştım. Bilinen bir sonuç için bu kadarı saçmaydı, bu mutluluk. "Eva gel kızım bir de kendin bak sonucuna istersen ." dedi heyecan dolu bir sesle. Ne için bu kadar heyecanlı ve mutlu olduğunu çözebilmiş değildim. "Gerek yok anne İzmir'i kazandım zaten neyine bakayım."diye hayıflandım. "Bence o kadar da emin olma gel bir bak İzmir mi başka yer mi?"diye konuştu bilmiş bir sesle, sen ne işler karıştırıyorsun yine anne? Nedense annemin bu dediğinden işkillenmiştim boşuna konuşmayan bir kadın olduğunu bildiğim için yerimden kalkıp onun yanına yaklaştım. Bilgisayarı önüme çektiğimde kesinlikle böyle bir şeyi beklemediğim kesindi. "Anne."dedim, şaşkın bir tonda, "Bu nasıl olur?" şaşkındım hemde fazlasıyla. Annemse sakin bir şekilde, "Ben ekledim orayı, orada okumanı istediğim için, artık bu şehirden uzaklaşmanı bu ortamda olmanı istemediğim için yazdım ve pişman da değilim." diye konuştu kızmış bir tonda, benim hayatıma ve en önemli kararıma nasıl karışabiliyordu. Ayağa kalkıp, "Anne yeter neden ya... Neden? Aklım almıyor istemiyorum dedim. Buradan gitmeyi istemediğimi söyledim. O adam bu şehirde ona bu kadar yakınken... Ona bana yaptıkları için pişman etme şansım varken buradan gitmem. Hiç bir güçte buradan beni gönderemez. Gitmeyeceğim!"dedim bağırarak. Bir sağa bir sola tur atıyordum. Ne yapacağımı şaşırmıştım burdan gidemezdim, bu kadar yakınken olmaz. Yapamam. Annem ayağa kalkıp yanıma geldi. Bana sarılıp, "Güzel kızım biliyorum, seni anlıyorum ama burdan kurtulmanı o adımı saplantı yapmanı onun yüzünden başına bir kez daha bir şey gelmesine izin veremem. Sana yaptıklarını ne çabuk unuttun. Bak çıktı gitti artık hayatımızdan bir daha sana bir şey yapmasına dayanamam. Bana bunu yaşatma kızım senin acını bir kez daha gösterme bana. Hem bilerek sana orayı yazdım."dedi bilmiş bir sesle, burdan gidemezdim. Karan'ın içten içe burda olduğunu biliyordum, ona bana yaşattıklarını yaşatmadan ölmeye niyetim yoktu. Beni sakinleştirmiyi başarmıştı, biliyorum benim iyiliğimi istiyordu ama ben o adamdan bir gün intikamımı alacaktım bugün değilse bile bir gün olacaktı, buna inanıyordum. O adam bana yaptıklarının acısını çekecekti. Sahi annem bilerek yazdığını söylemişti. Dediklerinin devamını dinlemek için ondan uzaklaştım. Koltuğa tekrar oturup ona bakmaya devam ettim. "Eva uzun zamandır araştırıyorum. Ankara'ya gideceksin ama orayı yazmamın en büyük sebebi Cesur'un orda olması."dedi tane tane konuşarak,nefes alıp verdi, sözlerine devam etmek için sabırla bekledim, çünkü bu kadarını beklemediğim aşıkardı. "Bilerek onun yaşadığı şehri onun okuduğu okulu yazdım. Senin hala onu sevdiğini de biliyorum. Düşündüm ki eğer onun olduğu şehirde olursan bu sana iyi gelebilir."dedi mahçup bir sesle, hem emindi sözlerinden geri adım atmaya niyeti yoktu, hemde her an vazgeçecek bir hali vardı. Annemin dediklerine arasından sadece onun ismi kulaklarımda çınlıyordu. Cesur diye telafuz ettim sessizce ismini... Ben yıllarca onu aramama rağmen bulamamıştım umudumu kaybettikten sonra onun Ankara'da olduğunu bilmek benim de oraya gidecek olmam. Belki de beni asla hatırlamazdı bunu bilemeyecektim. Yıllar geçti ve ben seni çok özledim gölge
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE