CESUR

2093 Kelimeler
Evde olanlardan sonra çıkmıştım. Hala aklımda annemin söyledikleri vardı. Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. İkilemde kalmıştım yıllar sonra Cesur'u görme ihtimalim diğer yanda intikamım vardı. Annemde o anda tamam demiştim ama şuan kafam darmadumandı. Ne yöne bakacağımı şaşırmıştım. Çıkmaz sokaktaydım ve ben buna alışık değildim, nettim karmaşık olmak zihnime aykırı geliyordu. Yolda karşıdan karşıya geçerken çalan korna sesiyle kendime gelmiştim az kalsın bir de eziliyordum. Adam frene basıp araban inerek yanıma geldi. Bir şeyler konuştuğu halde kafam o kadar doluydu ki ne dediğini duyamuyordum bile. Sadece bakmakla yetiniyordum, koluma dokununca irkilip geri çekildim o andan sonra dediklerini idrak edebilmiştim. Yolun ortasında ne işim varmış. Hah oyun onuyoruz sanki. "Dimi ya yıllar sonra sevdiğimiz çocuktan haber aldık. Daldıysak ne olmuş." " Hanfendi size diyorum iyi misiniz... Ya Allah için bir cevap verseniz iyi misiniz değil misiniz bileceğim ama siz inatla gözlerinizi dikmiş bakıyorsunuz. "diye azarladı resmen beni adam. Adamın azarlaması üzerine ona baktığımı fark etmiştim. " Kusurabakmayın dalmışım. Teşekkürler iyiyim bir şeyim yok."dedim geçiştirmek ister gibi. "Hadi söyle, ben hiç iyi değilim diye. Belki sarılır." Adam endişeyle yüzüme baktı. "İsterseniz sizi gideceğiniz yere bırakayım en azından sağlam gittiğinizden emin olurum. Bu sayede aklım kalmaz. Bu arada ben Emir."diyip mutlu bir şekilde elini uzatmıştı. "Bu az önce endişeli değil miydi?" Elini sıkarak sessizce Eva demekle yetinmiştim. Sonradan verdiği teklifi hatırlayıp, "Sağolun ben iyiyim bir şey gelmez hem başıma, sizi de tutmayayim iyi günler."dedim. Yanından uzaklaştığımda arkamdan ne garip biri dediğini duymuştum. Evet genel de insanlar beni garip , garip ve güzel bulurlardı. Sahi ben kimmiydim? Annesiyle tek başına yaşayan küçükken yaşadığı tramvadan ve olaylar yüzünden psikolojik destek görmüş bu yüzden okula iki yıl geç bitirmiş birimiydim sadece yoksa Cesur'un kıyamadığı küçük Kumru'su mu? Küçüklüğümden beni aşık olduğum Cesur ve onu aramaktan vazgeçmeyen ben. Bir kaç ay sonra onun yaşadığı şehirde olacaktım ama beni tanıyacağına ait düşünceler tamamen yok olmuştu. Kafede çalışan doğru dürüst arkadaşı olmayan diğer kişilerin diyişiyle hayalet kız. Bezen ben bile kendime acırken onların beni sevmesini zaten bekleyemezdim. Tüm kafamdaki düşüncelerle kafeye varmıştım. Otobüs ile gelmediğim için yolum uzatmıştı ama bunu sorun etmiyordum. Açık hava iyi geliyordu ölü olan ruhuma ancak Cesur'un iyi geldiğini de düşünmüyor değildim yani. Kapıyı açmaya çalıştığımda yine kapının üstündeki zil çalmıştı. Bu sayede kasada ki Mehmet Bey'in bakışları bana dönmüştü. Kafe orta büyüklükte olmasına rağmen gayet sevilen ve ilgi görülen bir yerdi sabah ve akşam vakitleri oturacak yer olmadığı zamanlar bile oluyordu. En güzel yanı ise sabah kahvaltı ve benzeri ikramlar olurken; akşam ev yapımı yemekler yapılırdı. Bunun için iki aşçı bile vardı. Ayşenur abla ve Salih amca ikisi beraber yemeğe bakıyorlardı . Mutfak temizliğinden Fatma teyze sorumluydu. Akşam dokuzdan sonra da bir köşesi bar görevi dahi görüyordu. Kasada Mehmet Bey dururken ben ve iki kişi de garsonluk yapıyorduk. Arda ve Sevim anlaştığım yegane dostlarım hatta kardeşlerim ikisiyle de liseden beri arkadaşız arda aynı zamanda benim mahalleden arkadaşımdı bu sayede onunla daha yakındık. Sevim ise lise sıralarını paylaştığım canımdı az da kahrımı çekmedi yani. Herşeyimi annemden sonra bilen tek kişilerdi. Mehmet Bey sert durmasına nazaran halden anlayan bir adamdı ve beni zorlamıyordu. Kafenin içinde 20 civarı masa vardı dışarda ise 4 tane bulunuyordu. Kapıdan girişte sağ tarafta küçük bir kitaplık karşılıyordu bizi. Çoğu zaman sadece onlara bakmak bile bana iyi geliyordu. Kafenin duvarları bebek mavisi ve pudra renginin karışımı ile yapılmıştı, bu işte bildiğim kadar Mehmet Bey'in eşi Feyza hanım istemiş ama ne garip ki gerçekten çok güzeldi uyumları ve tatlı durmuşlardı. Böyle güzel insanların yanında çalışıyordum ve bundan asla rahatsızlık duymuyordum. Kapıdan girip Mehmet Bey'e yaklaştım. " Günaydın Mehmet Bey nasılsınız?"diye sordum sevecen olmasını diledim bir sesle. "Günaydın Eva teşekkür ederim iyiyim, sen nasılsın?"diye sordu, hızını alamamış gibi sözlerine devam etti. "Sonuçların açıklanmış arkadaşların çok güzel yerleri ve aynı şehri kazanmışlar senin sonucun nasıl ama burda okuyacaksın diye biliyorum. Hem bana kaç kere bey deme abi de demiştim. Valla bozuşacağız."diye beni azarladı. Mahçup bir sesle, "Teşekkürler Mehmet abi, iyiyim evet sonuçlar açıklandı ama hayır burda okumayacağım. Ankara'da okuyacağım, annem benden habersiz yazmış orası çıktı."diye açıklama yaptım. "Aaaa, cidden mi?"diye konuştu şaşırarak, "Bu güzel bir haber çünkü çocuklarda Ankara'da kazanmış. Beraber gidersiniz artık. "dedi mutlu olmuş bir sesle. Keşke bende senin kadar sevinebilseydim bu duruma. Bir yandan onların da Ankara'da olacak olmasına gerçekten sevinmiştim çünkü orada tek olmak ne kadar yanlız hissettirsede bir o kadar da korku veriyordu. Mehmet abinin yanından masaları silen Sevim'in yanına adımladıyıp, ona yaklaşarak sarıldım. Bunu beklemediği açık olacak ki bir anda sıçradı. " Ah deli valla yüreğime inecek bir gün. Nasıl bu kadar sessiz gelebiliyorsun her seferinde aklım almıyor." hayıflanmaya başlamıştı bile yanağına öpücük bırakıp konuşmaya başladım. "Tecrübe diyelim Sevim. Ee işler ne alemde bu sabah boş gözüküyor. Üstümü değiştirip geliyorum hemen." diyip alelacele konuşup yanından uzaklaştım. Personel için ayrılın odaya gidip önlüğümü aldım. Buranın kendine ait kıyafetleri vardı ama Mehmet abi giymeye zorlamıyordu bizi, bu yüzden de rahattım. Bulunduğum oda küçük olmasına rağmen orta boy iki koltuk ve 4 dolaptan oluşuyordu. Hepimize rahatça yetiyordu, çok yorulduğumda kafayı vurup yatmışlığım bile vardı. Sabah buranın kafe tarzı olmasının yanı sıra akşamları baya hareketli ve çoğu gencin uğradığı bir yer haline gelmişti, zamanla Mehmet abi de bunu değerlendirerek gece küçük bar tarzı haline getirmeyi seçmişti. Sevim'i beklettigimi hatırlayıp odadan çıktım. İşleri bitirmiş olacak ki masada kahve içebiliyordu. Yanına yaklaşıp,"Ankara 'yı kazanmışsın hayırlı olsun."diye tebrik ettim. "Evet bu sabah öğrendim. Ondan sonra direk buraya geldim zaten kimseye söylemeye fırsat olmadı biliyorsun orası benim hayalim ve sonunda kazandım."diye konuştu heyecan veren bir sesle, keşke benim de orası hayalim olsaydı da mutlu mutlu gitseydim, ama artık beni oraya bağlayan bir sebebin olduğunu içten içe biliyordum. " Evet biliyorum canım ben de orayı kazandım."dedim maraton bir sesle. Sevinçle,"Şaka... Şaka yapıyorum de?"dedi şaşırak. Şaşırdığını belli etmişti, kafamı hayır anlamında salladığımda, neşeyle şakıdı. Emin ol canım bende en az senin kadar şaşırdım malesef bana da sürpriz oldu. "Yaaa, çok mutlu oldum aynı yere gideceğiz bu benim hayalimden bile daha büyük . Kızım ev tutarız, Arda da Ankara' yı kazandı hepimiz aynı evde kalırız... Ayy çok güzel olacak her şey..."mutluluğu yüzünden okunan can yoldaşım umarım verdiğim karar beni uçuruma götürmezdi. Bu mutlu hallerine sadece sustum. Ona ortak olmak istiyordum ama elimde olmuyordu bir türlü. Sonradan kafasına dank etmiş gibi, "Ama nasıl olur ki? Sen Ankara'yı yazmadın ki hatta asla burdan gitmem diyordun ne oldu nasıl oldu anlat hemen kızım."dedi merakla, şükür uyandı güzellik uykusundan, uyanda balığa gidelim tatlım. Resmen beni soru yağmuruna tutmuştu. Annemle yaşadığım olayı anlattığımda şaşırmıştı. "Dahası var..." dedim, "Annem orada Cesur'un olduğunu ve aynı okulda olacağımızı söyledi, yıllardır uzaktan sevdiğim adımı canlı görme imkanım olacak." dedim. Şaşkınlığı yüzünden okunur gibi, "Hadiii canım, bu kadarını ben bile beklemiyordum. Bak sen annene peki nasıl buldu onu. Ne kadar bilgisayarla aram iyi olsada özel bilgilere sızamıyorum." dedi, aklına bir şey gelmiş gibi, "Hadi gel bakalım şuna." Sevim'i sunduğu teklif sonunda şuan Başkent Üniversitesi'nin neredeyse tüm öğrencilerine bakmıştık. Sevim de artık sıkılmıştı, yıllar önce gördüğüm çocuğu bulmaya çalışıyordum. Ne kadar ironi değil mi? Geçen onca yıldan sonra o beni hatırlar mı diye hayıflanırken benim onu unutma ihtimalimi göz önünde bulundurmamıştım. Sonunda bulduğumda. "Hah işte bu Cesur ."diye şakıdım, mutluydum aylar yıllar sonra belki de... Sevim bana ters ters baktı. "Eva şaka yapıyorsun di mi? Bu değildir kesin, senin yanlışın vardır. Bir daha bak ! Kesin o mu? "diye sordu teleşla, ne oluyordu ya? Neden böyle bir tepki verdiğini bilmiyordum ama kendimden emin bir sesle," Evet kızım sana yalan mı söyleyeyim. Halla halla ya, hem sen niye bu kadar tepki verdin anlatsana?"diye sordum. Aklında birşeyler kuruyordu ki bir süre sessiz kaldı. "Hani bir ara sana bahsetmiştim bir arkadaşım vardı, o da Ankara oturuyordu. diye?"hatırlatmak ister gibi sordu. " Hatırladım, eee?"diye söylendim devam etmesi için. " Hah işte arkadaşım da orda okuyor bana daima birinden bahsederdi şöyle tehlikeli böyle psikopat diye. Merak edip kim diye sormuştum. Fotoğrafını attığı zaman da aklımda kalmıştı. İşte!"dedi telaşlı bir sesle, parmağını bilgisayar camına tutup. "Bu o çocuk Cesur'un ta kendisi Eva. Ona Gölge diyorlar ve herkes onu, yer altının ve karanlık zihinlerin lideri diye kabul etmişler."dedi kelimelerini tamamlayarak. Hangisine daha çok şaşırmam gerektiğini bilmiyordum ama bunu önemsememştim. Nasıl biri olacağını az çok tahmin edebiliyordum. Umursamadan üstünde durmadım ve onun bir kaç videosunu izledim ne kadar değişse de hala aynı simayi taşıyordu. O hala benim küçük kurtarıcım olarak kalacaktı. Yaptığımız tüm dedikodulardan sonra Sevim," Hala ayrılmayacağımıza inanamıyorum."dedi konuştu mutlu bir sesle, "Çok mutluyum ve bugün hiç bir şey keyfimi bozamaz . "diyerek şakıdı. Mutlu olduğu her halinden belli oluyordu ve ister istemez o mutlu olduğu zaman bende mutlu oluyordum. Geçen sürenin ardından Arda da gelmiş onunla da biraz konuşmuştuk. Arda hukuk bölümünü benim okuyacağım başkent üniversitesinde yarı burslu okuyacaktı. Sevim ise Gazi üniversitesinde bilgisayar mühendisliği okumayı istiyordu. Herkes mutluydu bir ben dışında. Cesur'un orada olduğunu öğrendiğimden beri bir nebze de olsa istek oluşmuştu içimde ama bu benim buradan ayrılmak istemediğimi değiştirmiyordu. Kafe sabah sakin geçmişti ama ona nazaran akşam daha hareketli geçmişti. Sabah garsonluk yaparken akşam barmenliğe geçiş yapıyordum ve çoğu kişi hazırladığım içkilere bayılırdı. Nerdeyse yıllarım geçmişti bu kafede, ama hala bazen kendimi yabancı hissetmeden edemiyordum. ***** Saat gece yarısını geçtiğinde içerde ufak tefek insanlar kalmıştı ve onlar da çıkmak için hazırlanıyordu. Her ne kadar içki ve benzeri şeyler olsada kafenin katı kuralları arasında asla gece bire kadar açık kalmazdı. Ben her gün çift vardiya olarak çalışıyordum bu yüzden Sevim de, Arda da benden önce çıkmışlardı. Kalan müşteriler de gittikten sonra Mehmet Abi'yle çıkmak için hazırlandık. Kapının önüne çıkınca durup Mehmet abiyi bekledim. "Eva kızım gel seni de bırakayım tek başına gitme bu saatte. "diye konuştu, benim için korktuğunu biliyordum ama bazen abarttığını düşünmeden edemiyordum. Mehmet Abi'nin ve Feyza Abla'nın çocukları yoktu, ona rağmen çok mutlu bir hayatları vardı. Beni ise çekinmeden o hayatın içine dahil etmekten zerre tereddüt etmiyorlardı. "Yok abi biliyorsun alışkınım, kendimi korurum, bana bir şey olmaz."diye konuştum emin bit sesle. "Hem Feyza Abla'ya da selam söyle arada uğrasın özledik onu da... İyi geceler abi yarın görüşürüz."dedim. " Tamam kızım iyi geceler."dedi ve yanımdan uzaklaştı. Mehmet Abi ayrıldıktan sonra bende ayrılıp yolun karşısına geçtim bugün yine olduğu gibi otobüsü kaçırmıştım. Üstümde ki elbiseye lanet etmiştim ne vardı bugün bu elbiseyi giyecek sanki diye kendi kendime hayıflandım. Kapşonlumu ve kulaklıklarımı takıp ara sokağa girdim. Geçen sürenin ardından izlendiğim hissine kapıldım arkama döndüğümde kimseyi görememiştim. Üstünde durmayarak yoluma devam ettim ama his o kadar kuvvetliydi ki hala beni bırakmamıştı tekrar arkama döndüm ama yine de kimseyi görmemiştim. Adımlarımı hızlandırıp ara sokaktan çıkmak için acele ettim. Ani gelen dürtüyle kafamı kaldırdığım zaman önümde iki kişinin olmasını beklemediğim aşikardı. Arkama döndüğümde de aynı şekilde bir kişi duruyordu. Sadece iki kişi olsaydı başa edebilirdim ama üç kişi beni aşıyordu. Yanlarından geçip gitmek istediğimde iri cüsseli olan kolumdan tuttu. "Nereye güzelim bunca yolu boşuna mı geldik. Bizi eğlendirmeden mi gideceksin." diye konuştu iri cüsseli olan, ağzı bile iğrenç kokuyordu. Tiksinerek kolumu ondan kurtarmaya çalıştım ama şerefsiz iyi tutmuştu ve nerdeyse benim iki katımdı. " Bırak piç herif." diye bağırıp, yüzüne tükürdüm. Anlaşılan sinirlenmiş olacak ki kolumu bırakıp tokat vurdu. Yere düştüm, yalnız iyi vurdu köpek. "Seni oruspu seve seve olmazsa zorla bu gece bizimsin bize yalvarırsan belki senin de eğlenmeni sağlayabiliriz ha ne dersin?"diye sordu bilmiş bir şekilde, gerçekten onunla eğleneceğimi düşünecek kadar salak mıydı? "Siktir git oruspu çocuğu başka kapıya."dedim bağırarak. Yanıma yaklaştığında bacak arasına tekme vurdum, diğer adiler ise eğlendikleri belliydi ki bize bakıp sırıtıyorlardı. Kasıklarına vurduğum picin fazla canı acıyor ki diğerine işaret verdi. Diğer ikisi gelip zorla kollarımdan tutup duvara vurdular. Ne kadar debelensemde benden daha güçlülerdi. Kahretsin burda ölüp gidecektim bir Allah'ın kulu yokmuydu bu sokakta ya . "İiiiiimmmmmmdddaatttttt , imdaaaa..." Var gücümle bağırdım ama ikinci kereden bağıramadan ağzımı kapatmıştı birisi. "Sus yoksa buradan ancak cesedin çıkar."dedi tıslar gibi. Debelendikçe daha da kollarımı sıkıyorlardı, canım acıyordu. Kafasını boynuma koyup, öpüp emmeye başladı diğer yandan elini çıplak bacağıma götürüp okşamaya başladı. Miğdem bulandı, bana dokunmalarını istemiyordum. Birinin daha bana dokunmasını istemiyordum. Ne kadar debelensemde bırakmıyorlardı Yıllar sona ilk defa gözümden yaşlar akmaya başlamıştı ve ardı kesilmeyecekmiş gibiydi. Artık yaşayamazdım, kaldıramıyorum çok ağır geliyor, kanadı kırık bir kuş gibiydim. Ne uçabiliyor nede kendime bir yararım vardı. O an keşke keşke Mehmet abiyi dinleseydim dedim. Tüm ümidim tükenmişken sokağın başında bir beden göründü yanımıza kadar geldikten sonra durdu. Yüzü karanlıktan seçilmiyordu, tekrar debelenmeye başladım yardım eder diye şuan kimseye muhtaç olmadığım kadar ona muhtaçtım. "Kızı bırakın." dedi sakin ama bir o kadar da anlaşılır bir sesle. Sesi emir veren bir tondaydı. Beni ister istemez, geçmişin sularına bırakıyordu. Ağzımı tutan adam önümden çekilip ona doğru yaklaştı. "Bırakmazsak ne olur.! "diye meydan okudu... Benim ise o an sadece düşündüğüm sesin sahibini tanıyor olmamdı. Dudaklarımdan sadece onun ismi döküldü. "CESUR..." Sen benim vuslatımdın Cesur ve ben sana hiç ayrılmamak üzere kavuştuğumu iliklerime kadar hissediyorum.
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE