~Berfin~
Anam, yengem ve ninemle birlikte odada otururken içimdeki büyük bir korku vardı. Rezvan, dün Zayan’a haber yollamıştı ve şimdi de gelen cevabı dinlemek için Hakit'le odasına geçmişti. Yengemin dediğine göre de bir kişiden daha haber bekliyordu amma kim olduğunu bilmiyordu.
Odanın kapısı açılıp içeriye Belkıs yengem, girdi. Arkasından da sandığı iki taraftan tutarak taşıyan Fehime ve Rukiye, girdi. Sandığı ninemin önüne bırakıp nineme başka bir şeye ihtiyacı olup olmadığını sordular. Ninem, hayır deyince de odadan çıktılar. Belkıs yengem, Cemile yengemin yanına oturup “Pirê Zeman, şimdi sırası mı?” dediğinde bir şey anlamadım.
Ninem, cevap vermeyince Belkıs yengem sinirle Cemile yengeme döndü. Belkıs yengem, Selman abinin karısı ve Cemile yengemin gelinidir. Sert biridir. Onu bu evde bir ninem bir de Rezvan, sustururdu.
Ninem, anamı yanına çağırıp beraber sandığı açtılar. Sandığın içinde gördüğüm altın kemerlerle birinin düğünü olduğunu anladım. Ninem, sandıktan aldığı kemerleri yere koyup “Hangi kemer olsun?” diye ortaya sordu.
Belkıs yengem, ters ters bakarken Cemile yengem, mutlulukla kemerlere bakıyordu.
“Ana, bu çok güzel.”
Cemile yengem, eline aldığı işlemeli kemeri gözünün önünde tutup “Ezo’ya da çok güzel yaraşır!” demesiyle Ezo’nun evleneceğini anladım. Amma haberi hiç kulağıma gelmemişti. Gerçeği daha evimde olanlardan haberim yok. Kaldı ki Ezo’dan mı haberim olacak?
“Hayırlı olsun inşallah, kimle evlenecek?” dediğimde anam, tebessüm ederek bana baktı ve “Rezvan’la evlenecek!” demesiyle kalakaldım. Rezvan, evlenmeyi kabul etti mi?
“Sahi mi?” dediğimde anam başını sallayınca içime bir mutluluk gelmişti.
Rezvan, evlenmediğinden onun ismine leke sürmek için ağza alınmayacak öyle kötü şeyler söylenmişti amma en kötüsü de son vakitlerde söylenendi. Demek sonunda ahalinin ağzını kapatmak için evlenmeye ikna olmuştu.
“Rezvan’ın evlenmeye razı olmasına çok sevindim. Allah tamamına erdirsin.”
Cemile yengemin bakışları ninemi bulurken Belkıs yengem, konuştu.
“Rezvan’ın daha haberi yok Berfin! Pirê Zeman’la anam, kendi kendilerine karar vermişler!” demesiyle hayret ettim.
Ninem, sert sert yengeme baksa da “Pirê, eninde sonunda Rezvan gibi herkes bilecek! Hem Berfin yabancı değildir!” dedi.
Ninem, gözünü sandığa çevirirken Cemile yengem, konuştu.
“Rezvan’a diyecektik amma senin meselen hallonuna dek beklemeye karar verdik.”
Cemile yengemin, dediğiyle kendimi suçlu hissederken ninem kemeri sandığa atarak sertçe konuştu.
“Beklemeyeceğiz! Bugün Rezvan’a diyeceğiz. Tezi yok kızı isteyip düğün hazırlıklarına başlayacağız!”
Ninem, sinirle sandığı kapatırken ağzımı açamadım.
“Ana, Rezvan bu meseleyi bitirmeden bizi dinlemez ki!”
Cemile yengeme bir yanım hak verdim. Ninem yerdeki değneğini alıp ayağa kalktı. Gözünü üzerimizde gezdirip “Kimsenin torunum için günah günah konuşmasına müsaadem yoktur! Rezvan, Ezo’yla bu hafta içinde nikâhlanacak! Sonra da düğünleri olacak!” dedi.
Ninem odadan çıkınca anamla Cemile yengem, peşinden gitti. Ben de gitmek için kalksam da anam gelmemi söyledi. Belkıs yengemle odada tek kalırken, Belkıs yengem ayağa kalkıp sandığa vardı. Sandığı açıp içinden yaprak gibi olan altın kemeri çıkarttı.
“Cümbuş birdi iki oldu!” demesiyle “Yenge dediğin ne kadar ayıp farkında mısın?" dediğimde gülüşü durdu.
"Bu ocakta olan her mesele hepimizi alakadar eder.” dedim kınarcasına.
Beni küçük görürcesine yüzüme bakıp “Bu ocakta Rezvan ve senden başka mesele çıkaran yok ki! İkiniz olmasaydınız hiçbir şey olmazdı.” demesiyle öfkeyle yüzüne baktım.
"Erkek çocuğum olmadığı için üzerime kuma getirmeye kalkıyorlar. Bu hangi vicdana sığar!?" diye kızgınlıkla konuştum.
Belkıs yengem, bir şey demeyince gözümden akan yaşı silip "Rezvan'da durduk yere kimseye dokunduğunu şimdiye kadar işittin mi?" dedim.
"Valla istediğin kadar konuş amma görünen ortada!"
Kime laf anlatmaya çabalıyorum ki! Odadan çıkmak için yerimden kalktığımda “Hazır çıkıyorken kızlara sandığı gelip almalarını söyle.” demesiyle cevap vermeden odadan çıktım.
★★•★★
Rezvan Ağa, Hakit'i dinlediğinde Zayan'ın cevabına şaşırmamıştı. Tam da Zayan'dan beklediği cevaptı. Fakat, kuma olarak istedikleri yetim kızın cevabından hoşnut olmamıştı. Çünkü Rezvan Ağa, yetim kızı işe karıştırmadan Zayan'la işini görmeye niyetlenmişti. Fakat yetim kız, kendisini geri çekmiyorsa sonucuna da katlanacaktı.
“Ağam, Roza denilen kız kuma olmaya, ağa karısı olmaya meraklıdır.”
Rezvan Ağa, duyduğu her bir kelime, Roza ve Zayan'a ne yapacağı konusunda daha derin düşünmesine sevk ediyordu.
Roza’nın evine gidip Elvan’la konuşan Saliha, Elvan’ın son söylediğini söyleyip söylememek arasında bir ânlığına gidip gelse de söylemeye karar verdi.
“Ağam birazdan söyleyeceklerim için senden af dilerim amma duymak hakkındır.”
Rezvan Ağa, elindeki tespihin boncuğunu iki parmağı arasında sımsıkı tutup “Ne dedilerse tek bir kelimesini atlamadan de!” dedi.
“Kusuru Berfin Hanımağa’da görüp, erkek çocuğu olsaydı bunların olmayacağını dediler.”
Rezvan Ağa, lafın Berfin’e ulaştığını duymasıyla elindeki tespihi sıkarken “Bu cüreti kimden alırlar!” diye bağırıp elindeki tespihi yere fırlatarak ayağa kalktı. Hakit ve Saliha, bu tepki üzerine bir adım geri gittiler.
Saliha’nın gözünün önünde Elvan’ın bakışları gitmezken ablasının da ondan eksik kalır yanı olmadığını düşünüyordu.
“Ağam, bunların gözü aç! Şayet Zayan Ağa, bu kızı kuma alırsa Berfin Hanımağa bunlarla uğraşmak zorunda kalıp çok çeker!”
Rezvan Ağa, Berfin’in üzülmesine asla tahammülü yoktu! Berfin’in gözünde süzülecek yaş için bir değil, bin baş feda edecek kadar gözünü karartmaktan asla çekinmezdi.
“Çıkın!”
Hakit ve Saliha, başlarını sallayıp geri geri giderek odadan çıktılar. Rezvan Ağa, gözlerini fırlattığı tespihe dikerken Roza ve Zayan’a ne yapacağını düşünmeye başladı.
★★•★★
Pirê Zeman, Hakit ve Saliha’yı avluda görünce Rezvan Ağa’yla işlerinin bitirdiklerini anladı. Yaşının verdiği yorgunluğa rağmen Rezvan Ağa’nın kaldığı odaya doğru hızlı hızlı yürüdü. Kızı Havdan ve gelini Cemile peşinden gelip durmasını söyleseler de durmadı.
“İşime karışmayın!” diye bağırdığında ikisi de sustu.
Pirè Zeman, onlara dönüp “Lafımı ikiletmeyin!” dedi ve burada beklemelerini söyleyip Rezvan Ağa’nın kaldığı odadan içeriye girdi.
Rezvan Ağa, ayakta camdan dışarıya bakıyordu. Hakit ve Saliha, gittiğinden beri Roza ve Zayan’a ne yapacağını düşünüyordu. Kapının sesinden birinin içeriye girdiğini anlamıştı. Kendisini kimin rahatsız edeceğini bildiğinden babaannesine döndü.
Babaannesi kendisine doğru gelirken arkasında birleştirdiği ellerini çözdü. Babaannesi önünde durduğunda gözlerini gözlerinden ayırmadı. Pirê Zeman, en sevdiği torununa hayranlıkla bakarken aklına gelen meseleyle yüzünü ekşitip gözlerini çekti. Değneğini yere bırakmasıyla Rezvan Ağa’nın kolunu tutması bir oldu.
Rezvan Ağa, babaannesini sedire bırakıp kendisi de karşısına oturdu. Pirê Zeman, torunuyla arasındaki sessizliğin bir ömür boyu bile sürebileceğini bildiğinden sessizliği kendisi bozdu.
“Zayan, ne cevap verdi?” diye sorup Rezvan Ağa’nın nabzını yokladı. Rezvan Ağa'nın cevap vermemesiyle konuşmanın iyi geçmediğini anladı.
“Berfin, benim kanımdan can amma Zayan’ın erkek evlat istemesi hakkıdır!”
Rezvan Ağa, babaannesinin söylediğinden rahatsız olmuştu. Gözlerini kapıdan çekip babaannesine sert sert baktı.
“Zayan’ın ne istediği değil, benim kanımın ne istediği mühimdir!”
Kelimeler Rezvan Ağa’nın ağzından tek tek dökülürken Pirê Zeman, kafasını sallamakla yetindi.
“Kanını ne istediği elbet mühimdir amma kanın istenileni vermiyorsa gereken yapılmalıdır!”
Rezvan Ağa, öfkesini bastırmaya çalışmak için elindeki tespih boncuğunu sımsıkı parmaklarının arasında sıkıştırdı.
“Pirê Zeman, senin lafın benim lafıma karışamaz! Sen git lafını başkalarına de!”
Pirê Zeman, yanındaki değneği Rezvan’ın kafasına geçirmek istese de sakin kalmaya çalıştı.
“Bu lafım lafına karışmamasına sesim çıkmaz ama bundan sonra söyleyeceğim karışacak!” diye sert sert konuşan Pirê Zeman’la Rezvan Ağa’nın kaşları çatılsa da sözünü kesmeden dinlemeye karar verdi.
“Hakkında söylenenleri bilirsin!” demesiyle Rezvan Ağa, tepki vermedi çünkü hakkında çıkan en son dedikodu dâhil, hiçbir dedikoduyu umursamıyordu.
Pirê Zeman, Rezvan Ağa’nın bu kadar umursamaz olmasına ayrıca sinirleniyordu. Eğer çıkan bir lafı dikkate alsaydı şimdiye kadar boy boy çocukları olurdu.
“Son çıkan laf, beni benden aldı. Rabbimin huzuruna çıkmak için yüzümü sürdüğüm seccadeden utandım!”
Bu laf, Rezvan Ağa’nın üzerine otururken elindeki tespihi bıraktı.
“Bir daha bu lafı duymamayım! Utanılacak bir şey yok!”
Rezvan Ağa, kararlı bir öfkeyle konuşsa da Pirê Zeman, başını sağa sola salladı.
“Lafı dersin de amma öyle kolay değil! Şimdiye dek söylenenleri hem anan hem baban yedi yuttu amma bu laf, öyle yutulacak laf değil!”
Pirê Zeman’ın gözleri dolarken Rezvan Ağa, sesini çıkarmadı.
“Bu lafın önünü kesmek için evlenmen şart!”
Rezvan Ağa, başını sağa sola salladı. Pirê Zeman, aldığı cevapla gözündeki yaşlar yanağından akmaya başladı. Torununun birini sevdiğini biliyordu. Fakat kızın kim olduğunu bilmiyordu.
“Sevdiğin var bilirim amma bunca vakit beklediğine göre olmayacak biridir!”
Rezvan Ağa, babaannesine hak vermek istemese de haklıydı. Sesini çıkartmadan babaannesinin kalkıp gitmesini bekledi. Pirê Zeman, torununun sevdiği kızın başka dinde olup olmadığını düşündü. Eğer öyleyse olmazdı.
“Dini başkaysa olmaz sen de bilirsin!”
Pirê Zeman, kararlılıkla konuşmuştu ama Rezvan Ağa içinde acı bir savaş başlamıştı. Keşke sevdiği başka dinde olsaydı. Belki o zaman işi daha kolay olurdu ama sevdiğiyle dinleri de bir, soyları da!
Pirê Zeman, yerdeki değneğine uzanıp eline aldı. Değneği sımsıkı tutarken “Eğer senin için seçtiğim Ezo’yu gidip isteyip nikâhına almazsan o vakit şerefimiz için...”
Pirê Zeman, devam etmek istese de boğazına oturan yumruyla devamını getiremedi. Gözleri yaş içinde kalırken Rezvan Ağa, babaannesinin sözünün nereye varacağını anladı. Yüzünde nadir görünen hafif bir tebessümle babaannesine döndü.
“Rabbimin verdiği nefesimi anca rabbim alır!”
Gözlerini babaannesinin yaş dolu gözlerinden çekip tespihini eline aldı.
“Lakin Allah size izin verip galip olursanız da düğünüm anca öyle olur Pirê Zeman!”
Rezvan Ağa, ölümünün düğünü olduğunu söylemesiyle Pirê Zeman, söylenecek bir şey kalmadığını anlar. Değneğinden destek alarak yerinden kalkar. Arkasını dönüp kapıya yürür.
Pirê Zeman, odadan çıkınca Rezvan Ağa’da yerinden kalktı. Rezvan Ağa, odadan çıktığında kapının önünde annesini ve Havdan halasını gördü.
Cemile Hanımağa, oğluna yaklaşmak için adım attığında Rezvan Ağa “Şimdi değil.” dedi ve evden çıktı.
Avluya çıktığında Hakit ve Saliha’nın kendisini beklediğini görünce ikisini yanına çağırdı. Hakit ve Saliha yanına gelince önce Hakit’e “Adamları topla ve Zayan’ı ve o kızı buraya getirin!” diye emretti.
Hakit, başını sallarken “Zorluk çıkarırlarsa!” diye çekinerek konuştuğunda Rezvan Ağa öfkeyle “Zorluk çıkaran kim olursa yanına katıp sürüyerek getirin!” demesiyle Hakit, kafasını salladı.
Saliha’ya dönüp “Üzerine kuma getirilen tüm kadınlar yarın sabah kadar avluda olacak!” demesiyle Saliha, anlamayarak başını kaldıracak gibi olsa da son ânda kendine gelip kafasını eğdi.
“Emredersin ağam!”
Rezvan Ağa, arkasını dönüp içeriye girerken Berfin, korkuyla Rezvan’ı izliyordu. Rezvan'ın ne söylediğini duymaya çalışsa da duymamıştı ama Hakit’in adamların yanına gittiğini görünce iyi şeylerin olmayacağını anlamıştı...