9.Bölüm

1637 Kelimeler
Özge kapıdan çıktıktan sonra, bir süre olduğu yerde bekledi Berivan. Ardından sessizce yürüyüp geçti koltuğa. Başını çevirdiğinde yan koltuğun kenarında duran küçük, parlak bir şeyi fark edip, eğildi , aldı eline. Anahtardı. Özge’nin ev anahtarı. “Tüh ya… anahtarını düşürmüş,” dedi kendi kendine, hafifçe gülümseyerek. Elindeki anahtarı sehpaya bırakıp, bir süre bakakaldı oraya. Kısa süren sessizliğin ardından, birden çalan kapı zili ile doğruldu yerinden. “Allahtan erken fark etti unuttuğunu,” dedi gülerek ve açtı kapıyı. Ama Açtığı anda yüzündeki o gülümseme, bir anda donup, gözleri irileşti kızın. Nefesinin boğazında düğümlendiğini hissediyordu adeta. Botan ağa.. Çatık kaşlarının altından buz gibi bir bakışla süzdü kızı tepeden aşağıya. Ellerini cebine sokmuştu, üst dudağı hafifçe yukarı kalkıktı; iğrenç bir sırıtış yayıldı yüzüne. “Özledin mi beni, yavru ceylanım?” dedi, sesi kıvamlı bir zehir gibi aktı odaya. Berivan’ın gözleri panikle büyüdü o an. Kapıyı hızla kapatmaya yeltendi ama adam ondan hızlı davranıp araya koymuştu ayağını. Metal kapı, ayağına çarpıp geri sekerken , Botan ağa o an tüm gücüyle itti kapıyı. Üzerine itirilen kapıyla dengesini kaybettiği gibi yerde bulmuştu kendini kız. Botan ağa öfkeyle daldı içeriye . Ayakları ağır, adımları gürültülüydü. Etrafa şöyle bir bakındıktan sonra gözlerini yerdeki titreyen kıza, Berivan’a dikip; “Nereye kadar kaçacağını düşündün lan kahpe?” diye kükredi gür sesiyle. Sonra bir hamleyle Berivan’ın saçlarına yapışmasıyla, zavallı kızın çığlığı inletmişti evi, kaçmaya çalışmıştı ama adam çoktan saçlarından kavrayıp ayağa çekmişti onu. Yüzü acıyla buruşurken , gözyaşları yanağından boşalıyordu. “Yardım edin! İmdat! Yardım edin !” diye bağırdı avazı çıktığı kadar. Çırpındı, direndi. Ama Botan ağanın kolları demir gibiydi ve Berivan’ın gücü haliyle yetmiyordu adama. Apartmandaki daire kapılarından bazıları gürültüyle az aralandı o an. Kimisi dürbünden baktı, kimisi kapı aralığından. Ama hiçbiri açılmadı sonuna kadar. Kimse çıkamadı ortaya. Herkes susmayı, kendi güvenliğini seçmişti. Botan ağa kızın saçlarını çekerek evden çıkardı onu. Tek tek sürüyerek indirdi ellerinde çırpınan Berivan‘ı. Berivan ise bir umut hala yalvarıyordu; “Ne olur yardım edin!” diye haykırıyordu. Apartman kapısından çıkarken, sokaktaki siyah camlı arabanın kapısı açılmıştı bile. Yanında iki adam daha bekliyordu. Botan, kızın bedenini neredeyse yerden sürüyerek götürdü arabaya. Tam o sırada, Özge sokağın aşağısından geri dönüyordu söylene söylene. Anahtarını unuttuğunu taksi durağına varmadan farketmiş ve kendi kendine söylenerek geri yönelmişti Devrim’in evine. Ama sokağın köşesine vardığında gördüğü manzarayla donakalmıştı. Botan ağa Berivan’ı zorla bindiriyordu arabaya. Berivan’ın gözleri o an Özge’ye kaydı. O korkuyla büyümüş gözlerde yardım çığlığı vardı. Sessiz, ama yırtıcı bir feryat gibi saplandı Özge’nin kalbine. “Berivan!” diye bağırdı. “Berivan ! bırakın kızı! Allah belanızı versin!” diye koştuğu sırada araba harekete geçmişti bile. Gözleriyle o çığlık dolu bakışı takip etti Özge. Gözlerinin önünde alıp götürmüşlerdi resmen kızı. Birkaç saniye yerinden kımıldayamadı. Dizleri titredi, soluğu kesildi. Ama toparladı hemen. Elini cebine attı ve titreyen parmaklarıyla çıkardı telefonu. “Serkan! Serkan çabuk gel! Kızı kaçırdılar! Berivan’ı kaçırdılar!” diye haykırdı nefes nefese. Karısının telaşlı sesi ile arabayı yolun ortasında durdurmuştu Serkan polis. “Ne diyorsun Özge.? Hangi kızı ! Ne oluyor..” dedi oldukça tedirgin sesiyle. “O ağa, Botan mı neydi aldı kızı, arabaya bindirdiler!” “Aşkım ne diyorsun, Botan ne alaka? Nerdesin sen?” “Devrime ver telefonu.. Hadi..” diye bağıran karısıyla sıkıntılı bir nefes aldı Serkan. “Aşkım sakin ol. Bak iki dakikaya giriyorum karakola.. Heh girdim.. Ne oldu şimdi söyle..” “Serkan ne olur Devrime ver telefonu..” “Tamam tamam veriyorum dur…” diyip hemen bahçede oturan Devrimin yanına ilerledi Serkan. Elindeki telefonu uzattı Devrim’e. “Özge.. illa Devrime ver dedi. Kız mız bişeyler diyor anlamadım ben bilader.” diyen Serkan ile Devrim Alaz aldı telefonu eline. “Ne oldu Özge, hayırdır ?” “Devrim.. Yetiş.. Botan şerefsizi geldi, kızı götürdü.. Yetiş..” dedi Özge korkulu sesiyle. Sesindeki panik, ağlamaya dönüşmüştü artık. Kaldırıma çömeldi, bir yandan etrafa bakınıyor, bir yandan gözleriyle kaybolan arabanın izini sürmeye çalışıyordu. “Ne..ne diyorsun sen Özge..” “Ne olur çabuk ol Devrim. Sürüye sürüye götürdüler kızı yetişemedim..” diye ağlamaya başlamıştı Özge.. O an gözlerini büyük bir ateş kaplamıştı Devrim Alaz’ın.. öfke ile inip kalkan göğsüyle nefesi sığmıyordu sanki göğüs kafesine. “Şimdi senin a.ına goymam mı ben piç kurusu..” diye mırıldandı oldukça tehlikeli ses tonuyla ve tek kelime etmeden çıktı karakoldan. Serkan ne kadar seslense de Devrim’in öfkeli sesi kulaklarını tıkamıştı adeta. Arabasına atladığı gibi tozu dumana katarak düştü yola. Aradan geçen bir saatin ardından, konağın önünde duyulan keskin fren sesi ile korumalar hemen silahlarına davranmıştı ama arabadan inen öfke küpü adamla kalmışlardı öylece yerinde. “Sahibiniz nerede lan..” dedi Devrim sakin ama tehlikeli bir tınıyla ve keskin bakışları süzdü karşısındaki iki adamın korkulu suratını. “Ağam yok komiserim.” diyen adamla alayla kıvrıldı Devrimin dudakları yukarıya.. “Ağanızı sikeyim.. “ diye mırıldandı ve “O it ağanın yerini söylemen için beş dakikan var..” diyip baktı adamın gözlerine. “Vallaha bilmiyoruz biz. Düğünden beri gelmedi konağa.” “4…” “Komiserim vall…” “3..” demesiyle, diğer adamın sesi yükselmişti sinirle.. “Eee yettin ama sen.. Yok diyoruz bilader anlamıyon mu?” dedi ve o an Devrimin öfkeli bakışları yerini ateş topuna bırakmıştı. Önce gözlerini kıstı, ardından dudaklarında her zamankinden farklı bir gülüş belirdi.. “0…” demesiyle adamın suratına sert yumruğunu geçirmesi bir olmuştu. Aldığı darbe ile kan fışkıran burnunu tutup inleyen adamı yakasından tuttuğu gibi kaldırdı yerden Devrim.. “Şimdi bir daha düşün bakalım.. Hatırlıyor musun ağanın yerini..” dedi. Karşısındaki adamın bakışları bile korkutmaya yetmişti korumayı. “Dün gece Osman efendi geldi, ağamla konuştular. Sabahta kapıda konuşurlarken gördüm. Belki o biliyordur komiserim..” diye dökülmüştü anında bildiklerini. “Kim bu Osman..” “Berivan kızın babası işte..” “Nerede o itin evi..” “Şu yolu takip et komiserim, yolun sonundaki yokuşun hemen ilerisi..” diyen adamla, adamın yakasını bırakıp hızla binip uzaklaştı Devrim. Tarif edilen eve geldiğinde, önce arabadan inmeden iyice bir baktı eski köy evine.. Ardından da arka tarafta otlayan keçilere kaydı gözü. Berivan’ı ilk gördüğü an geldi aklına.. “Üzerinde kahverengi elbisesi, başındaki yazma saçlarının yarısı örtmüştü.. Bir nevi şapka niyetine kullanılmış bir çember.. iki yandan ördüğü saçlarını sarkıtmış aşağıya, kitabını okuyordu öylece.. Hatırladığı geçmişle buruk bir tebessüm belirdi Devrimin dudaklarında.. “Sana güvenebilir miyim demiştin.. Sana söyleyemedim ama bana güven.. Seni bunların eline bırakmam dağ çiçeği..” diye mırıldanıp hızla indi arabadan ve dayandı demir kapıya.. Alacaklı gibi çalan kapıyla Osman efendi uykusundan sıçramıştı panikle.. “Kırma loo kırma geldim..” diye söylene söylene açtı kapıyı. Ama açtığı gibi karşısında gördüğü polis üniformalı adam ile şaşkınlıkla havalandı kaşları. “Buyur..” dedi tedirgince. Devrim Alaz’ın ise bakışları keskin, yüzünde öfkeden başka tek bir mimik dahi oynamıyordu.. “Berivan nerede..” diyen adamla Osman efendi suratı renkten renge girmişti. “Ne bileyim nerede.. Defoldu gitti arsız..! Yüzümü yere eğdi cehenneme kadar yolu var..” diye serzeniş eden adamla Devrimin vücudu kaskatı kesilmiş anında. Ve içinde biriken öfkeye daha fazla mani olamayıp, yaşlı başlı demeden Osman efendinin suratına geçirmişti yumruğunu.. “Senin yüzünü gözünü sike sike tanınmayacak hale getiririm lan orosbu evladı..!” diyip yere düşen Osman efendinin üzerine kapaklandı öfkeyle.. Bir yumruk daha geçirdikten sonra derin bir nefes alıp kalktı adamın üzerinden.. Başını kaldırdığı gibi odanın köşesinde gördüğü siyah çantaya değdi gözleri.. Ağır adımlarla çantanın yanına varıp açtığında, gördüğü deste deste para ile çatıldı kaşları.. “Ne bunlar..” dedi sakince.. “Şey.. hayvan sattım geldim onun parası..” diyip kem küm yapmaya başlamıştı Osman efendi.. “Bunun için mi sattın ulan kızını kansız..” diyip baktı adama nefretle.. “Evlat lan evlat.. Sen su kağıt parçaları için kızını o piçe mi sattın..” diyip kalktı ayağa. Ve çantayı aldığı gibi yanan sobanın başına ilerledi. Devrimin niyetini anlamasıyla korkuyla yerinden fırlaması bir olmuştu yaşlı adamın. “Yapma komiserim.. Vallaha billaha hayvan sattım onun parası o..” diyip yalvarıp yakarmaya başlamıştı. Karşısındaki adamı iğrenerek süzdü tepeden tırnağa Devrim.. “Botan, Berivan’ı nereye götürdü..” dedi sakince.. “Bilmiyorum komiserim..” “Bilmiyorsun.. Peki sabahın köründe ne sikim yemeye Botanla görüştün lan..” diyen adamla Osman efendinin başı yere düşmüştü. Sanki utanması arlanması varmış gibi.. “Bana bak lan .. Belli ki sen beni tanımıyorsun. Ama ben zevkle tanıtırım kendimi, ismimi de cismimi de zevkle kazırım o olmayan beynine.. Hem dün gece, hemde bu sabah ne konuştun o itle..” dedi ve sıkmaya başladı çenesini öfkeyle. Artık yavaş yavaş tahammülü tükeniyordu Devrim’in. “Botan ağa aradı çağırdı beni.. Kızını buldum, namusunu kendin mi temizlersin, ben mi bu işi sessiz sedasız halledeyim dedi..” diyip yutkundu Osman efendi seslice.. Adamın sözleriyle Devrim bir an dünyanın karardığını hissetmişti. Elinde tuttuğu çanta kayıp düştü parmakları arasından. “Ne..” dedi titreyen sesiyle. Gözleri buğulandı, doldu anında . Ve o anda belinden çıkardığı silahını adamın ağzına dayaması bir oldu. “Berivan nerede..!” diye bağırıp inletti evin duvarlarını.. ve namluya sürülen merminin sesiyle gözleri korkuyla açılmıştı Osman efendinin. Devrim Alaz’ın ateşten farksız gözleri, sertçe alıp verdiği soluk ve elinde var gücüyle sıktığı silahtan kıpkırmızı kesilen parmakları bile gözünün ne denli döndüğünü seriyordu gözler önüne. “Devrim dur.. Bırak adamı bulduk kızı..” diye içeri dalan Serkan’a baktı Devrim göz ucuyla. Ama ne namluyu çekti adamın ağzından, ne de gözlerinde ki öfke hafifledi.. Serkan Devrim’e baktığında, elindeki adamı sağ bırakmayacağını çok iyi anlamıştı ve buna mani olması lazımdı. “Kardeşim, yapma..” diyip bir adım daha yaklaştı Devrim’e. “İçeride Berivan’a bir faydan olmaz kardeşim hadi indir şunu gidelim.” dedi son kez ve elini koydu Devrimin silah tutan eline. Kısa süreli sessizliğin ardından sonunda inmişti o silah ve Serkan rahat bir nefes almıştı. “Seninle hesabım daha kapanmadı..” dedi boğuk sesiyle, yerdeki para çantasını aldığı gibi cayır cayır yanan sobaya atması bir olmuştu. Ardından da evden hızla çıkıp, döndü Serkan’a. “Nerede?” “Botan piçinin sağ kolu var, Ali.. Onun sinyali Fırat yolunda sabitlendi son iki saattir.” demesiyle Devrimin arabasına atladığı gibi tozu dumana katıp yola düşmesi bir olmuştu.
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE