2. Bölüm (Paspal Leyla)

2039 Kelimeler
Ben Tuğrul İlbey 30 yaşında Ankara'da yaşayan iş insanı. Ailemi 13 yaşında gözlerimin önünde kurşun yağmurları içinde kaybettim. O gün büyüyüp kocaman bir adam oldum. O gün büyüyüp intikam yeminleri ettim. Tek bir damla göz yaşı dahi dökmedim arkalarından. Ne zaman ki onlara bunu yapanların cezasını vereceğim, o zaman bağıra, çağıra ağlayacağım. O zaman içimde yanan bu ateş sönecek. O zamana kadar benim için bu yolda yaptığım her iş mübah. Kimseye acımak, üzülmek yok. Ben onların yaptığı gibi bir kaç kurşunla öldürmeyeceğim hiç birini. Önce süründürüp, yalvartacağım hepsini de. Önce malları, sevdikleri ne varsa alıp ellerinden, en son canları ile ödeyecekler. Babam şerefiyle işini yapan bir insandı, kimseye bir zararı yokken böyle bir sonu hak etti. Ama ona bunu yapanlar neleri hak edeceğini bilmiyor. Ailemden geriye sadece teyzem kaldı. Beni büyüten yanımda olup destek veren tek kadın. İlmek, ilmek ördüğümüz intikam günü yaklaşıyor artık. Bana kalsa o gün daha on iki yaşımda o şerefsizlerin karşısına çıkardım. Ama teyzem buna izin vermedi. İntikamın en güzel hali soğuk olurmuş. Zamanla en beklemedikleri anda, en masumundan başlarmış. Tabi bende bu zaman içinde boş durmadım çalıştım. Karşılarına en güçlü halimle çıkmak için. Sadece yasal işler değil, yasal olmayan işlerde Ankara'da benden sorulmaya başladı. Artık buranın en büyüğü olduğuma göre İstanbul'a el atmanın zamanı çoktan gelip geçiyordu. İntikam günü her geçen gün biraz daha yaklaşıyor. "Cabbar arabayı hazırla çıkıyoruz" diye seslendikten sonra evden çıktım. Son zamanlarımda radarına takılan bazı istemediğim olaylar dönmeye başlamıştı. Dallanıp, budaklanmadan kökünden kurutma vakti diyerek evden çıktık. Cabbar şu hayatta en çok güvendiğim ikinci kişi. İlki tabiki de biricik teyzem Emine. "Abi son zamanlarda şerefsizin biri sürekli kızları rahatsız ediyormuş. Pelin'e kafayı takmış. Artık ne yaptıysa bugün beni aradı, o derece yani" dediğin de ellerimin kaşıntısı arttı. Pavyonda mecburiyetten çalışan bir şekilde evlerine ekmek götüren kişileri rahatsız edenlere tahammülüm yoktu. Hiç kimse bu işleri severek, isteyerek yapmıyor. Bugüne kadar hiç rastlamadım ben bu işi sevdiğim için yapıyorum diyeni. Malesef ki hepsinin bir mecburiyeti var. Onlar için elimden gelen tek şey ise, böyle şerefsizleri etraflarından kaybetmek. Kiraz pavyonuna geldiğimizde Cabbar inip hemen kapımı açtı. Normal de böyle şeyleri sevmesem de ilk kural saygı. Cabbar'la yeri gelir karşılıklı oturup yer içeriz. Ama hiç bir zaman saygıda kusur etmedi. İçeri geçip her zaman ki masaya oturduk. Neredeyse her mekanda kendime özel ayırtılmış masam var. Benden başka kimse o masalara oturamaz. Bir süre her şey normal seyrinde geçerken içeri orta yaşlarında bir adam girdi. Yanında iki kişi daha vardı. Cabbar kulağıma eğilip "Adam bu abi" diyerek bilgi verdi. Şerefsize adam demesi de ayrı bir ironi. Pelin kızı yaşında pezevengin. Bir saat sadece uzaktan izledim. Gözümle görmeden bazı olaylara karışmam, daha doğrusu vereceğim cezayı ona göre belirlerim. Bir saatde bu şerefsiz için çok bir zamandı. Kafayı bulup kızlara istediğini yapmayı kendinde hak bulan şerefsizi aşağı depoya indirttim. Tabiki de yanındaki iki şerefsizi de almasak ayıp olurdu. "Ben gelmeden biraz ıslat bunları Cabbar" diyerek gönderdim. Önce kızlarla konuşmam gerekiyor, ne zamandır başlarına bela olmaya başladı pezevenk. Sekiz kadın, on dört de erkek çalışıyor bu pavyonda. Ama sorsan o on dört erkeğe bu kadınları koruyorlar. Nasıl korumaysa bu artık. Kadınların hepsini de yanıma çağırıp konuşmaya başladım. Pezevenk ilk başlarda normal müşteri gibi gelip gidiyormuş. Kimseye bir zararı olmamış. Ama son iki aydır neredeyse her gün gelmeye başlamış. Ve her geldiğinde de olay çıkartmaya başlamış. Pelin "Tuğrul bey adam tam bir manyak. İlk başlarda kibar, centilmen biri gibi davranırken, son zamanlarda iyice sapıttı. Ne kadar doğru söylüyor bilmiyorum ama, bana kimse bir şey yapamaz ben Rus vatandaşıyım deyip duruyor. Çok konuşup saçma sapan şeyler anlatıyor. Çok zenginmiş ama iflas etmiş. Yok kendini ölü gösterip tüm borçlarından kurtulmuş falan. Sanırım biraz da şizofren" diyerek bildiği şeyleri anlattı. "Şey tüm bunlardan başka bir de eğer onunla yatmazsam kızıma kötü şeyler yapacağını söyledi. Diğer yaptıklarını geçtimde kızımla tehdit edince Cabbar abiyi aradım. Yoksa sizi uğraştırmak istemezdim" dediğin de bu kez sinirlerim yay gibi gerildi. Şerefsiz köpek çocuğuyla tehtit etmek neymiş ben şimdi sorarım sana diyerek kalktım yerimden. Depoya indiğim de Cabbar üç şerefsizi de benzetmeye başlamıştı bile. "Islat dedik Cabbar, öldür demedik. Neyse anlat bakalım ne diyor bu şerefsizler?" diye konuşmaya başladığımda yaşlı pezevenk konuşmaya başladı. "Bırakın bizi, biz bir şey yapmadık. O orospular bizden fazla para istedi, vermeyince de iftira atıyorlar" diyerek hala yalan konuşmaya devam edince yumruğu indirdim yüzüne "Orospu senin anandır lan... Önce doğru konuşmayı öğren. Sizin gibi pezevenkler yüzünden o kadınlar burada. Ama seni doğuran salmış başımıza sizi" Kendileri çok namusluymuş gibi kolayca orospu diyebiliyorlar. Sinirle üçünü de bir güzel dövdükten sonra karşılarına geçip sigaramı yaktım. "Abi bunları ne yapalım?" "Sık kafalarına bırak Cabbar... Oksijen israfları amına koduklarım" Cabbar belinden silahı çıkarınca üçüde yalvarmaya başladı. Amacım zaten öldürmek değildi, sonuçta her önüne geleni öldüren bir katil değilim. "Ne olur öldürmeyin, ne isterseniz yaparız. Bak istersen benim de bir kızım var. Al onu istediğini yap" diyen şerefsizi öldürmek bu kez farz oldu. Şerefsiz kendi canı için kızını ortaya koyuyor. "Gebertirim lan seni köpek" elimde ki bitmemiş sigarayı elinde söndürmeye başladım. En sinir olduğum şey canı için karısını, kızını önümüze atmaya çalışan şerefsizler. "Sen beni yanlış anladın. Benim kızım İstanbul'da sosyetenin en gözde psikoloğu. İstanbul'da iş yapmak istiyormuşsun biliyorum. Eğer insanları tanımak istiyorsan bunun en kolay yolu doktorları. Onlara tüm sırlarını söylerler, güvenirler onlara. Eşim sayesin de ben yıllarca herkesin tüm sırlarını bilerek iş yaptım. Yemin ederim çok işine yarar" diyen pezevengin karşısına tekrar oturup Cabbar'a "Bu ne saçmalıyor Cabbar?? Bizim İstanbul'a gideceğimizi nereden biliyor?" dediğim de bu kez diğer yavşak konuşmaya başladı. "Bakın Orhan abinin söylediklerini ciddiye alın, yeminle çok işinize yarar. Hatta bizde ne isterseniz yardımcı oluruz" diye konuşan şerefsizi kaale bile almadım. Onları öylece oraya bırakıp Cabbar'la birlikte depodan çıktık. "Cabbar araştır bu adamları, bir kaç saat sonra tüm bilgilerini istiyorum" diyerek eve doğru yola çıktım. Eve geldiğim de teyzem yine yatmamış beni bekliyordu. "Hoş geldin paşam.. Yemek ister misin? Bak sevdiğin yemekler var." "Yok teyzem hiç bir şey istemiyorum. Sen uyu dinlen artık. Kaç kere söylüyorum beni bekleme diye" desem de teyzem bir gün olsun beni beklemeden uyumadı. Eve gelmeyeceğim günleri kesinlikle teyzeme haber veririm beklemesin diye. "Seni beklemeyipte kimi bekleyeceğim oğlum. Benim senden başka kimsem mi var şu hayatta." derken gözleri yine dolmuştu. Ailemi kaybettiğim gün sadece anne ve babamı değil. Daha doğmamış kuzenimi ve eniştemi de kaybetmiştim. O evden sağ çıkan iki kişi teyzem ve ben. Teyzem yaşarken öldü. Sekiz aylık hamileydi ve karnına gelen kurşun bebeğinin ölümüne sebep olmuştu. O günden sonra bir birimizden başka kimsemiz yok. Teyzeme sarılıp saçlarından öpüp "Az kaldı teyzem çok az. Şimdiden hazırlan İstanbul'a taşınıyoruz" Teyzemle bir süre daha konuştuktan sonra o odasına gitti, bende çalışma odasına. Önümdeki dosyaları incelerken saatin kaç olduğunun bile farkında değildim. Öyle ki bir ara odama gitmeyi düşünsem de kendimi odanın içindeki kanepeye ancak atabildim. Gözlerimi açtığım da ise Cabbar karşımda uyanmamı bekliyor. "Günaydın Cabbar... Sabah, sabah rüyanda beni mi gördün de uyanmamı bekliyorsun?" "Abi sen akşam ki adamları araştır dedin ya, bende araştırdım onu söylemeye geldim." deyince aklım başıma geldi. "Birde onlar vardı demi? Neyse anlat bakalım kim miş bu şerefsizler?" dediğim de Cabbar'ın gözleri parladı resmen. "Abi duyduklarına inanamayacaksın. Tam bir şerefsiz çıktı bunlar. Ama var ya yeminle çok işimize yarayacak" "Önce anlat sonra karar veririz işimize yarayacak mı, yaramayacak mı Cabbar." kanepeden doğrulup oturur vaziyete geçip Cabbar'ı dinlemeye başladım. "Abi bu Orhan denilen adam tam bir şerefsiz çıktı. İki sene önce kendini Rusya'da öldü olarak gösterip, tüm borçlarını kızına yıkmış. Feride Çapa diye ünlü bir psikologla evliymiş, dediği gibi birde kızı var Leyla Çapa. Kadın ölene kadar işleri yolundaymış, ama karısı ölünce işin ucunu kaçırmış. Araştırmalarımız da kumar oynadığını da öğrendik." dediğin de resmen içim bayıldı. "Cabbar özet geç özet... İşimize yarar kısmı ne mesela? Anladık tam bir şerefsiz" dediğim de Cabbar "Abi kızı sosyete psikoloğu. Bil bakalım daimi hastalarından biri de kim?" dediğin de "Nejat Yalçın mı?" koduğumun pezevengi deli doktoruna mı gitmeye başlamış. "Yok abi Nejat değil ama hem karısı, hem de kızı Ece hanım gidiyormuş" dediğin de bu kez benim de gözlerim parladı. Bak bu iyi işte. O kız sayesinde yaklaşabilirdim. * * * * İki aydır İstanbul' dayım artık tüm resmi işlerimi buraya taşıdım. İstediğim her kişiyle bir şekilde temas sağladım. En küçüğünden, en büyüğüne adım, adım geliyorum. Herkes beni iş adamı sanıyor. Kimse karanlık tarafımı bilmiyor. Ama ben onların karanlık taraflarını çok iyi biliyorum. Bundan sonra oyunu benim kurallarıma göre oynayacağız. Cabbar o üç yavşağı bir güzel konuşturup neler yaptıklarını en ince ayrıntısına kadar öğrendi. Geriye bir tek Leyla Çapa ile tanışmak kalmıştı. Aslın da kıza acımıyorum desem yalan olur. Babası denecek şerefsiz kızı hala kullanmaya devam ediyor du. Tabi ben bir daha dönmemek üzere Rusya'ya gönderene kadar. Avukat ve muhasebeci denen yavşakları da bir kaç güne arkadaşlarının yanına göndereceğim. Ama önce Leyla hanımla tanışmamız lazım. Babasının yaşadığına inanması için o iki yavşağa ihtiyacım var. "Cabbar hadi gidiyoruz. Leyla hanımla tanışma vaktimiz geldi. Önce evine gidelim bakalım nerede yaşıyormuş öğrenelim" diyerek evden çıktım. Kesinlikle böyle kuytu bir mahalle beklemiyordum. Selami denen yavşak çok güzel para kazandıklarını söylemişti. Benim şaşırdığımı anlayan Cabbar "Abi bu şerefsizler kızın parasına el koyuyorlarmış. Kıza sadece asgari ücret veriyorlarmış. O safımda bunlar ne derse yapıyormuş. Babası denen adam bankaya diye kızın parasının yarısının üstüne yatıyor. Kalanını da zaten banka alıyormuş." dediğin de o adamı öldürmediğim için kendime kızdım. Öyle şerefsizler yüzünden pavyonlar geçim derdine düşmüş kadınlarla dolu. Arabayı abartmamın önüne park edip ineceğimiz sırada apartmandan birisi çıkınca inmekten vaz geçtim. Merdivenlerden inip arabayı incelemeye başlayınca "Abi Leyla Çapa işte bu kız" dediğin de şaşırdım. Oysa ki ben çok farklı düşünmüştüm. Sosyete psikoloğu denilince gözümün önüne çakma sarışın, yüzünde tonlarca makyaj, şık giyimli birini hayal etmiştim. Üzerinde tişört altta öylesine giyilmiş bir tayt ve terlikle dışarı çıkan birini hiç düşünmedim. Saçlarıda siyah.. "Eee bu sarışın değil Cabbar? Emin miyiz kızın bu olduğuna" diye sorsam da kız buymuş. Arabadan inmekten vaz geçip tekrar gelmesini bekledim. Elinde market poşetiyle gelip arabayı tekrar incelemeye başlayınca bu kez dayanamayıp kapıyı açtım. Kapıyı açtığımda duyduğum "Keşke benim olsaydı" lafıyla "Çok beğendiysen araba senin olsun." dediğim de korktumu, yoksa şaşırdımı anlamadım. "Şey ben sadece evimin önünde böyle bir araba görünce şaşırdım. O yüzden bakıyordum." diye cevap verdi. Biraz uğraşmak istesem de çok konuşmadan içeri gitti. Aslında peşinden gidip konuşacaktım ama vaz geçtim. "Cabbar sen bu kızın Leyla Çapa olduğuna emin misin?" diyerek tekrar sordum. Hiç öyle psikolog doktor bir tipi yok. Yada bir psikoloğun tipi nasıl olur onu da bilmiyorum ya... Teyzemi arayıp eve gelmeyeceğimi söyledikten sonra burada beklemeye karar verdim. Neden bilmiyorum ama bu işin kolay olmayacağına dair içimde şüpheler var. Ben bu kızı asla böyle düşünmemiştim. Cabbar'a kliniği arayıp randevu almasını istedim. Yarın benden başka kimseyle görüşmesini istemiyorum. Çünkü bizim görüşmemiz uzun sürebilir. Önce durumu insanlıkla konuşup anlatacağım. Tabi bende ki insanlık da bir yere kadar. Anlamaz işi zora sokarsa bu iş zorlada olsa olacak. Sabaha kadar kapının önünde bekledik, Leyla hanım tüm paspal haliyle evden çıkıp yürümeye başladı. Paspal derken çevremde ki tüm kadınlar bakımlı, makyajlı. Ne bileyim hepsi teyzemde dahil düğüne gidecekmiş gibi şıkır, şıkırken bunun böyle sade hali çok tuhaf geldi. Bu kızmı İngiltere'de okumuş üç dili ana dili gibi biliyormuş tuhaf doğrusu. Aslında üç, dört seneki fotoğraflarını görünce bu kızın işe yarayacağını düşünmüştüm ama şimdi emin değilim. Kliniğe girdiğim de sadece bir kişi vardı. Betül mü neymiş "Hoş geldiniz Leyla hanım içeride" dediğin de başka bir şey demesine fırsat vermeden odaya daldım. Ama içeri de kimse yoktu. Odanın içinde başka kapıyı görünce orada olduğunu anladım. Bir kaç dakika bekleyip odanın içinde ki koltuğa uzandım. Acaba önce biraz bende konuşup delimiyim diye öğrensem mi? Lan konuşup deli olduğunu nasıl anlıyor bunlar acaba? Neyse önümüzde uzun bir süre olacak. Deli miyim, yoksa delirmek üzeremiyim öğrenirim nasılsa. Karşıma geçip bir süre şaşkınlığının geçmesini bekledikten sonra, konuya girdim. Babasına ya malın, yada canın dememiş olsam da kızına öyle dedim. "Kusura bakmayın ama biraz geç kaldınız, hatta iki sene kadar geç kaldınız. Babam öleli iki sene oldu, hangi borçtan bahsediyorsunuz?" diye sorduğun da ona acı gerçekleri söylemek zorunda kaldım. "Leyla Hanım üzgünüm ama Orhan Çapa şerefsizi yani babanız yaşıyor..." Üzgün olduğum kısım yaşıyor olmasıydı tabiki de. Kesinlikle ölmüş olmasını dilerdim. Böyle şerefsizler kesinlikle oksijen israfı. "Hayır olamaz böyle bir şey. Yalan söylüyorsunuz." derken gözünde gördüğüm öfke mi, acı mı olduğunu anlamadığım duyguyu görmezden gelerek kendi işime odaklandım. "Merak etmeyin Leyla hanım ben size babanızın yaşadığını kanıtlayacağım. Tabi babanızın bir kez daha ölmesini istemiyorsanız dediklerimi yapmak zorundasınız..."
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE