bc

Mafyanın Psikoloğu

book_age18+
3.1K
TAKİP ET
22.8K
OKU
dark
arrogant
mafia
heir/heiress
bxg
musclebear
like
intro-logo
Tanıtım Yazısı

Herkesin kendini düşündüğü bir dünyada, bir tek kendini düşünemeyen ben miyim? Herkesin sorunlarına çare bulmaya çalışan ben, bir kendime faydam yok. Ben Leyla Çapa annemden kalan ünümle kliniğimde hastalarımı dinlemeye devam ediyorum. Annem ünlü psikolog Feriha Çapa ve şimdi onun geride bıraktığı ünüyle bu klinikte yaşam mücadelesi veriyorum..

chap-preview
Ücretsiz ön okuma
1. Bölüm (Leyla Çapa ve Tuğrul İlbey)
Sabahın erken saatinde kalkıp yine kliniğe geldim. Herkese babasından miras evler, yatlar katlar kalırken, bana babamdan banka borçları, ödenmemiş krediler kaldı. Annemi dört sene önce trafik kazasında kaybettikten sonra, bir anda hayatım değişti. Mükemmele yakın bir hayatım varken, şimdi sevillerin en büyük rakibi benim sanırım. Hiç bir derdi olmayan, en büyük derdi giyecek kıyafetine karar vermek olan ben, nasıl bu duruma düştüm bilmiyorum. Annem öldükten sonra babam çok değişti. Yada hep öyleydi ben farkında değildim. Bir anda tüm işleri kötü gitmeye başladı. Sürekli yurt dışı seyahatleri derken yüzünü bile göremez olmuştum. Zaten en son gördüğüm günüde hiç yaşamamış olmayı isterdim. Sarhoş kendinden geçmiş bir haldeydi. Kesinlikle ağzından çıkanları kulağı duymuyordu. "Leyla ben bittim, artık bir çıkış yolum yok. Elimizde hiç bir şey kalmadı. Tek kalan annenin kliniği. Allah kahretsinki onu da satamıyorum. Annen ölmeden son kazığını da atıp öyle gitmiş. Satışa çıkarttığım anda devlet el koyacak kliniğe. Kullanım hakkını sana bırakmış. Ama satacak olursak tüm gelirini kimsesiz çocuklara kalacakmış. Kendi doğurduğu piçi düşünmemiş, milletin piçlerine bırakmış." son sözleri bunlar olmuş. Kavga etmiş ve evi terk etmiştim. Tabi hatırlamak istemesem de yüzüme vurduğu tokadın acısını unutmuş değilim. Sanki ben yapmışım gibi beni suçluyordu. İlk başlarda anneme kızsam da, şimdi neden böyle bir şey yaptığını anlıyorum. Ben farkında değildim ama, annem her şeyin farkındaymış demek ki. İyiki böyle bir şey yapmış diyorum. En azından çalışıp borçları ödemeye çalışacağım bir kliniğim var. Daha doğrusu on sene çalışsam bile ödeyip bitirebileceğim bir borç değil ama, ben yine de zorluyorum. Annem öldükten bir sene sonra babamın da ölüm haberini almıştım. En son gördüğüm günden bir hafta sonra avukat aracılığıyla öldüğünü öğrendim. Rusya'ya gitmiş ve orada kaza sonucu ölmüş. Yani hem annemi, hemde babamı kazada kaybettim. Annemden geriye kalan bu klinikte, babamın miras bıraktığı borçları ödemeye çalışıyorum iki senedir. Ben Leyla Çapa sosyetenin yeni gözde psikoloji danışmanı. Annemin hastaları şimdi benim hastalarım. Annemin ismi bile iş yapmama yetiyor resmen. Babamın borçlarını, annemin sayesinde ödemeye çalışıyorum. Hayat ne garip değil mi, birinin ölüsü bile insanın başına bela olurken. Diğerinin ölüsü bile gölge olmaya yetiyor. ... Kliniğe girer girmez Betül yanıma gelip "Leyla Hanım sabahtan beri Merve hanım arayıp duruyor. Acil sizinle görüşmesi gerekiyormuş. Randevu istiyor ama bugün boş saatiniz yok. Ne yapalım?" derken Merve hanım arkamdan konuşmaya başladı. "Leylacım çok kötüyüm, lütfen biraz konuşalım" diyerek benden önce odama doğru yöneldi. Hadi bakalım yine kocasından ne istedi de almadı. Sabah, sabah geldiğine göre. Odama geçip kapıyı kapattım. Daha yerime oturmadan Merve konuşmaya başladı. "Leylacım neler oldu bir bilsen. Ayy bunları hak edecek ne yaptım ben inan bilmiyorum?" diyerek ağlamaklı bir şekilde konuşmaya başladı. Tabi insan yüzüne diyemiyor sen hak ettiğin hiç bir şeyi yaşamıyorsun, maşallah her şey yolunda. "Sakin olun Merve hanım sizi dinliyorum ne oldu?" Neden bu kadar üzgünsünüz?" diye sormamla nefessiz anlatmaya başladı. Bazen bunları dinlerken kafalarını masaya sürtmek istemem bence gayet normal. "Leylacım biliyorsun benim güzellik salonum var. İşlerim de gayet iyi gidiyor. Sana daha önce anlatmıştım kendi markamı çıkartacağım diye. Artık çıkartamayacağım eşim izin vermiyor." diye ağlamaya başladı. Derdini seveyim senin, kocan sayesinde işlerin iyi gidiyor. Hayır bilmesem beni de inandıracak. Masada ki sürahiden bir bardak su doldurup verdim, peçeteyi de uzatıp "Önce derin bir nefes alıp sakinleşmeye çalışalım Merve hanım. Sizi çok iyi anlıyorum, siz bu marka için çok uğraştınız. Ama eşiniz neden kabul etmiyor, açıkca anlattı mı size?" dedim ama demez olaydım. Bir saat anlattı, sonra da "galiba eşim haklı biraz daha zamanı var. Çok teşekkür ederim Leylacım, çok iyi geliyorsun bana" diyerek gitti. Yemin ediyorum hiç bir dertleri yok, sadece kendilerini ses çıkartmadan dinleyecek insan niyetine psikoloğa geliyor. Tabi mecburen bende istediğini veriyorum, çünkü ödemem gereken rakamını bile telaffuz edemediğim borç yığınım var. Sosyateye psikolog olmak para açısından müthiş bir şey. Ama kendi hayatını sorgularken seni depresyona sokma ihtimalide çok yüksek. İki senedir bu saçma insanların, saçma dertlerini dinleyip çare olmaya çalışıyorum. Bana sorarsanız hiç birinin gerçek bir sorunu yok. Ayrıca bir kaç tane hastam var sadece sosyeteyle aynı psikoloğa gidiyorum demek için bana geliyorlar. Günlük neredeyse her saatim doluyken, ben asgeri ücretle geçinmeye çalışıyorum. Babamın şu hayatta yaptığı en büyük iyilik sanırım iyi bir avukatı olmasıymış. Çok iyi bir avukat ama bana bir yararı varmı asla. Tüm borçları bir güzel üstüme yıktı, sonra iyilik yapıyormuş gibi hepsini taksitlendirip ödememi sağlıyor saolsun. Başıma bir tane muhasebeci koydular tüm kazancımı o alıp borçları ödüyor. Banada sadece asgeri ücret veriyor şerefsiz. Ah baba ahhh cehennem de ateşin bol olsun. İnsan evladına bunu yapar mı? Hayrını görmediğim babamın iki senedir kahrını çekiyorum. Annemden kalan her şeyi yeyip bitirdiği yetmedi, beni böyle bir hayata mahkum bıraktı. Merve hanım gittikten sonra randevulu hastalarım bir, bir gelmeye başladı. Hepsinin derdide pardon dedikodusu bir başka. Bugünü de akşam edip eve geçtiğim de bu kez kendi hayatımı sorgulamaya başladım. Bir artı bir küçücük evimde akşama kadar dinlediğim dertleri düşününce canıma kıymamak için kendimi zor tutuyorum. Sabret Leyla, geçecek bunlar Leyla diye, diye gerçek bir Leyla oldum. Buzdolabını açıp beş dakika kadar bakıştıktan sonra kapattım. Ben boş gözlerle dolaba bakarken, o boş olduğunu gözüme, gözüme soktu. 22 yaşıma kadar bende şimdi beğenmediğim o sosyete kızları gibi yaşıyordum. Eve geldiğim de hazır yemek, beğenmediğim zaman dışarı da istediğim yerde yiyordum. Limitsiz kredi kartları ve istediğim zaman gidebildiğim tatiller. Feride hanım kızının bu halde olduğunu görse bu kezde üzüntüden ölürdü kesin. Tek çocuğunun acınacak yaşantısı kahrederdi onu. Bir şeyler almak için evden çıkıp markete doğru giderken kapının önündeki son model lüks araba dikkatimi çekti. Benimde bunun eski modellerinden vardı, tabi en son arabam üç sene önceydi. Şerefsiz avukat ilk taksitler için onu satmamı istemişti. İstemsizce arabaya gözüm takıldı. Acaba kimindi, yada kimin için gelmişti. Burası küçük bir mahalleydi sonuçta, böyle bir araba görünce insan merak ediyor tabi. Marketten ekmek, peynir, domates ve içecek alıp geldiğimde araba hala kapının önündeydi. Sağa, sola şöyle bir bakıp kimsenin olmadığını fark edince arabayı incelemeye başladım. Tüm camlarını siyah filmle kapladıkları için içi gözükmüyordu malesef. Arabanın sağını, solunu bir güzel inceleyip "Keşke benim olsaydı" diye sesli düşündüğüm anda, arabanın kapısının açılmasıyla bir anda kaldım. "Çok beğendiysen araba senin olsun." diyen adamla göz göze gelince bir an cevap veremedim. "Şey ben sadece evimin önünde böyle bir araba görünce şaşırdım. O yüzden bakıyordum." diyerek açıklama yapsamda. "Gördüğüm kadarıyla yedi katlı bir apartman. Sizin evinizin önünde durduğumu sanmıyorum." diyerek ukalaca cevap veren adama sinir olsam da bir şey demeyip içeri doğru yöneldim. Akşam, akşam hiç uğraşamam. Size söylemedim değil mi? Evet yedi katlı bir binanın giriş katında oturuyorum. Önceden burayı apartman görevlisi için kullanıyorlarmış, ama görevli kendine ev alınca boş kalmış. Tabi benim bütcem de ancak böyle bir yere yettiği için iki senedir burada oturuyorum. Eve geçip kendime atıştırmalık bir şey hazırlayıp yemeye başladım. Ama aklım hala dışarıdaki araba ve adamdaydı. Allah için son zamanlarda gördüğüm en yakışıklı erkek olabilir. Zaten erkek gördüğüm de yok orası ayrı. Şerefsiz avukat Selami, soyguncu muhasebeci Davut birde ruh hastası hastam Arif, yakından gördüğüm başka kimse de yok zaten. Selami şerefsizi arkadaşlarımla görüşmemi bile yasakladı resmen. Neymiş eğer beş kuruşsuz kalındığım bilinirse kimse kliniğe gelmezmiş. Sosyeteye çok güzel yalanları inandırıp kliniğe gelmelerini sağlamıştı. İlk başlarda arkadaşlarım görüşmek için kliniğe geliyorlardı, sonra baktılar eski ben değilim vazgeçtiler. Aslına bakarsanız eski ben çekilecek gibi değil mişim. Ama yeni bende ruh hastası olma yolunda güçlü adımlarla ilerliyorum. Elimdeki sandiviçi ısırırken pencereden dışarıya bakıp arabanın gidip gitmediğine baktım. Araba hala orada duruyordu, merakım daha da çok arttı, acaba kime gelmişti. İki senedir burada oturuyorum ilk kez böyle bir araba gördüm bu mahallede, bence merak etmem gayet normaldi. Bir süre öylece arabayla bakıştım camdan, sonrada geri yerime geçip oturdum. Zaten bu aralar sadece cansız nesnelerle bakışıyorum. Sabah yine zorla kalkıp kendimi hazırlamaya başladım. Önce duş alayım deyip girdiğim banyodan kaçar adımlarla kaçtım. Amann ben yine doğalgaz faturasını ödemedim mi, neden su buz gibi? Allah kahretmesin seni Leyla emi... Üzerimi giyip, saçımı toplayıp evden çıkmaya hazır olduğuma emin olmak için son kez aynaya baktım. Sanki yirmi altı yaşında değilmişim gibi hissediyorum her aynaya baktığımda. Gülen gözlerim solmuş, parlak cildim gitmiş, gururla baktığım gamzelerim yok olmuş gibi. Aynaya her baktığımda kendime aşık olan ben, şimdi kendime acıyarak bakıyorum. Evle kliniğin arası on dakika olduğu için yürüyerek gidiyorum her gün işe. Evden çıktığımda akşam ki araba hala kapının önündeydi. Bu kez incelemeden doğruca yoluma gittim. Kliniğe geldiğimde Betül yine her zaman ki gibi güler yüzüyle karşıladı beni. Bu kızda olsa yüzüme gerçekten gülecek hiç kimse yok şu hayatta. "Günaydın Leyla hanım... Bugün sadece bir randevunuz var, bir saat sonra. Fakat hasta üç seans birden istedi." dediğinde hiç şaşırmadım. Bakalım kimin kocası aldattı da karısı benim kafayı şişirmeye geliyor. İlk kez karşılaştığım bir durum olmadığı için alışkanım. "Tamam Betül... Madem bir saat var birer kahve getir de birlikte içelim." diyerek odama geçtim. Şimdiden kendimi hazırlayım bu görüşmeye. Bittiğinde bende biteceğime eminim. Bana gelen sadece tek bir gerçek hastam var oda Arif, diğerleri sadece başkalarına anlatamadığı şeyleri gelip bana anlatıyor. Betül elinde iki kahveyle gelip karşıma oturdu. On beş, yirmi dakika kahveleri içene kadar sohbet ettikten sonra Betül gitti. Çok tuhah değil mi, bir tek Betül ile konuşurken kendimi insan gibi hissediyorum. Oysa ki akşama kadar bir çok kişi geliyor, benimle konuşup derdini anlatmak için. Hepsinin karşısında bir robottan varkım yok. Senelerce aldığım eğitim, bilgi burada çokta işime yaramıyor aslında. Şimdi gelecek kocam beni aldatıyormuş diye dert yanacak. Kocanı seviyor musun dicem, emin değilim, bilmiyorum gibi geçiştirici cümleler kuracak. Bu çok incitici, kırıcı bir durum, boşanmayı düşünüyor musun dediğim de ise. Kesinlikle hayır cevabını verecek. Çünkü daha o adamdan alacağını tam alamamıştır. Aldıysa hemen boşanmak ister. Çünkü kendi sevgilisiyle rahat etmek içindir. İki senedir öğrendiğim bir şey varsa bu zengin kadınların hep el altında tuttuğu birileri var. Hiç birinin de geçmişi temiz değil. Tabi bunu herkes için diyemem, sonuçta bana gelmeyen bir sürü insan da var çevreden. Odamın içindeki lavaboya girip kendime hafif bir makyaj yaptım. Sırf gelecek kişi (Ay Leylacım biraz kendine özen, hiç annenin kızı değilsin) laflarını duymamak için. Feriha Çapa bakımlı, gösterişli bir kadındı. Tabi bir zamanlar bende öyleydim. Ama hayat ikimize de aynı koşulları sunmadı. Dedem anneme hatırı sayılır bir miras bırakırken, benim babam da miras olarak hatırı sayılır borç bıraktı. Ben nasıl annem gibi olayım ki? Yüzüme renk geldiğine göre saçlarımıda at kuyruğu şeklinde sıkıca topladım. Giydiğim siyah yelek elbisede bence yeteri kadar şık gösteriyordu. Tabi lavobadan çıkmadan ayakkabılarımı da değiştirmeyi ihmal etmedim. Sonuçta spor ayakkabıyla şık olunmuyor değil mi? En az sekiz santim stiletto giymeyince şık sayılmıyoruz. Lavobadan çıktım ama koltuğa uzanmış birini görünce bir an şaşırdım. Bir kaç adımla yanına geldiğim de hiç istifini bozmadan. "Doktor hanım beş dakikadır sizi bekliyorum" diyerek uzandığı yerden konuşan adama baktım. Dün akşam gördüğüm adam değildi di demi? Yok, yok değildir ne alaka... desem de oydu. "Kusura bakmayın saate bakmadım ama randevu saatinize beş dakika var" diyerek saate baktım. Evet daha beş dakika vardı. "Ben işime önem verir biraz erken gelirim" Yerime oturdum ve "İş derken, acaba yanlış yere mi geldiniz?" diyerek sorgulayıcı şekilde sorsam da cevap vermek yerine "Gerçekten buraya böyle yatınca her şeyi anlatası geliyormuş insanın. Beni çocukluğuma da götürecek misin? Asıl ben en çok neyi merak ediyorum biliyor musun? Hipnoz olayı gerçek mi? Şak diye parmak sesiyle her şeyi anlattırmayı nasıl beceriyorsunuz?" diyerek saçma bir şekilde konuşmaya başladı. "Beyfendi bu söylediğiniz şeyleri öyle herkese yapmıyoruz.,Ama lütfen önce düzgünce otursanız mı acaba?" dediğim de uzandığı koltuktan doğrulup "Oldumu böyle Leyla hanım? Bakın düzgünce oturdum" diyerek yüzüme baktı. "Oldu beyfendi teşekkürler" "Beyfendi değil Tuğrul İlbey" diyerek elini uzattı. Elini tutup memnun oldum diyerek anında çekmek istesem de izin vermedi. Bir kaç saniye öyle kalsakda elimi kurtardım. Odanın içinde anlamadığım farklı bir hava oluştu. Bir kaç dakika sessizlik olsa da "Sizi dinliyorum Tuğrul bey... Benimle paylaşmak istediğiniz şeyleri çekinmeden konuşabilirsiniz. Emin olun konuştuğunuz her şey aramızda kalacak" diyerek bir süre daha konuşmasını bekledim. Fakat benimle konuşmak yerine bu kezde ayağa kalkıp odayı incelemeye başladı. "Konum olarak muhteşem bir yerde klinik, açıkcası ilk başta inanmamıştım ama güzel yermiş. Şerefsiz doğru söylemiş. Neyse artık konuşmaya başlasak iyi olacak Leyla hanım. Babanızın bana borcu var. Ya canın yada malın dedim, beni size gönderdi. Şerefsizin canı çok kıymetli olduğu için, gidin kızımdan alın istediğinizi" dediğin de istemsizce gülmeye başladım. İki sene sonra mı akıllarına geldi acaba borçlarını istemek. "Kusura bakmayın ama biraz geç kaldınız, hatta iki sene kadar geç kaldınız. Babam öleli iki sene oldu, hangi borçtan bahsediyorsunuz" dediğim de hiç beklemediğim bir şey söyledi. "Leyla Hanım üzgünüm ama Orhan Çapa şerefsizi yani babanız yaşıyor..."

editor-pick
Dreame-Editörün seçtikleri

bc

BEN ONU ÇOK SEVDİM

read
3.8K
bc

Sokaklar Çocuk Doğurmaz

read
5.9K
bc

(Töre yazgısı serisi +18 ) Kalbinin Esiri

read
28.9K
bc

Kanlı Duvak

read
59.3K
bc

Şirin Mafya

read
35.1K
bc

Günaymadan

read
19.2K
bc

Kaçınılmaz Evlilik

read
6.6K

Uygulamayı indirmek için tara

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook