İnstgrm hesabım (yazarruba) takip etmek isterseniz
Bazen düşündüklerimi kelimelere dökmekte zorlanıyor, bazende düşündüklerimi anlatacak kelime bulamıyorum. Ama tüm bunlara rağmen yazmayı seviyorum. Umarım sizler de yazdıklarımı seversiniz🥰😍
Kaçtım, hayatımın her anında bir şeylerden kaçtım. İnsan rüyaların da bile kaçar mı? Ben en çok rüyalarımdan kaçtım. Rüyalarımın gerçek olmaması için çok dua ettim ama olmadı. Ne kadar kaçarsan kaç. Ne kadar uzağa gidersen git kader peşini asla bırakmaz
Zenginin her kötülüğü yapıp kendini haklı göstermesi kadar daha acı bir şey varsa.. Oda buna inanan kişilerin olmasıdır. Mazlumun ahı her zaman ahirete kalmaz, kiminin ahı bu dünyada çıkar.. Asmin'in başına gelenler onu suçu değildi..
Babasının mesleği terzilikti. Tüm mahalleli kıyafetlerini ona diktirir, ondan alırdı. Yaşar bey tüm yeteneği kızına aktarmak için çok uğraşmıştı. Nilay babasının mesleğini bir tık üste çıkarmak için okulunu okumak için moda ve tasarım bölümünü seçmişti. Bazen okumak, başarılı olmak yetmiyordu. Nilay her şeyi mükemmel yapsada Furkan'ın gözünde hep terzi kızı olarak kalmıştı. Nilay bu kaderi değiştirebilecek miydi? Yada kendine yeni bir şans vererek her şeye yeniden başlayacak mı?
Bir iftira iki ailenin hayatını değiştirirken, kim suçlu, kim haklı? Yada bu olayda bir suçlu aramak ne kadar doğru?Ben Gülbahar sevdiğimin sözlerine inanıp, güvenip isteyerek, yada istemeden insanların kaderiyle oynadım. Bir iftira bir çok kişinin kaderini etkilerken kendi kaderimle oynadığımı çok geç anladım. Ne abim Fırat nede Yasemin iftirama kurban olan Sinan bir daha asla eskisi gibi olmayacaktı. İftiranın bedelini bir kendim değil en çok da onlara ödettim.
Sahra hayatı boyunca her şeye eksik kalmış gibiydi. Hayatı engellere sığdırılmış, engeller yüzünden sevgi görmemiş genç bir kızdı. Engelli doğmak onun suçu değilken ailesi onun suçu gibi davranıp hep dışlamışlardı. Ailesi tarafından sevgi görmediği gibi kendinden yaşça büyük ve iki çocuğu olan biriyle evlenmesiyle başlayan hikayesinde ne kadar dibe batarım derken her gün daha çok dibe batıyordu.
Benim hikayem roman olmazdı.. Yazsam okuyan olmaz.. Ama benim hikayem acılarıyla, zorluklarıyla gerçekti.. Kanadı defalarca kırılmış yorgun bir kelebek. Ne zaman uçmaya kalksam kanatlarımdan tutanlar oldu. Özgürlük bir kanat çırpınışı kadar yakınken, bana o fırsatı hiç vermediler
Senem.. annesini hiç tanımadan büyümüş öksüz bir kız çocuğuydu.. Koca konakta ablasından başka kimsesi yoktu.. Babasına yüktü... Kardeşlerinin görmezden geldiğiydi.. Ama en zoru ise sevdiği adama külfet olmasıydı..
"Bahtımın kara olduğunu daha on dokuz yaşımda anladım ben. Çok sevdiğim okulumu ikinci döneminde kırılan ayağım yüzünden bırakmak zorunda kaldım. Oysaki polis olacaktım ben.. Ama şimdi çokta hevesli olmasam da tekrardan üniversite okuyorum.. Ama kara bahtım bir türlü peşimi bırakmıyor" diyen Eylül Kara
İhanet her zaman can yakar ama bu ihanet en sevdiğiniz kişiden geliyorsa acısı daha da katlanır.. Bu öyle bir ihanet ki onurumu, gururumu, çok sevdiğim mesleğimi elimden aldı. İki sene mi yapmadığım şeyler yüzünden hapiste geçirdim.. Ama şimdi kaybettiğim her şeyimi geri almadan bu şehirden gitmeyeceğim.. Ben Alparslan Bahtiyar bu hayatta bahtiyar olmadan göçüp gitmeyeceğim..
........ Kader kimsenin bilmediği bir şey değildir aslında.. Bazen kaderimizi kendimiz belirleriz.. Yaptıklarımızla ve yapmadıklarımızla. Kader oyun oynar mı bilinmez. Ama ortada bir oyun varsa onu kader bozar.
Her şey o gece başladı. Beni o karanlığın içinden kurtardığı gün.. Ölüm korkutmuyor.. Ölüm tatlı bir düş gibi insanın içini ısıtıyor. Ölmek bir dua, Ölmek için can atan binlerce insan... Ve ben o insanlardan sadece biriyim
Nereye kadar kaçabileceksin benden? Ben istemediğim sürece bir adım uzağıma gidemiceksin. Her şey bitip ortaya çıkana kadar yanı başımda kalmak zorundasın. Bunu aklının bir köşesine güzelce kazı diyeceğimde, birazcık aklının olduğundan bile şüphem var.
İsmim Şirin olabilir ama sandığınız gibi Şirin biri değilim... Hangi akıla ismini Şirin koymuşlar anlamak mümkün değil? Çaki'nin türkiye versiyonu gibisin maşallah..
Mafyanın psikoloğu kitabından tanıdığımız Pars ve Şirin'in hikayesini okuma ne dersiniz?
Herkesin kendini düşündüğü bir dünyada, bir tek kendini düşünemeyen ben miyim? Herkesin sorunlarına çare bulmaya çalışan ben, bir kendime faydam yok. Ben Leyla Çapa annemden kalan ünümle kliniğimde hastalarımı dinlemeye devam ediyorum. Annem ünlü psikolog Feriha Çapa ve şimdi onun geride bıraktığı ünüyle bu klinikte yaşam mücadelesi veriyorum..
Can sıkıntısından gecenin bir yarısı atılan mesaj insanın hayatını ne kadar değiştirebilir ki? Tesadüfen bulduğu aşkın kıymetini bilecekler mi? Yoksa her şey tepetaklak mı olacak? Ayşem ve Özgür'ün aşkını okumaya ne dersiniz?
Bir kadının şansı hayatına aldığı erkek midir? Yoksa hayatından çıkarttığı erkek mi? İnsanın şansı kaç kez döner? Yada kaç kez çıkmaza girer. Tüm hayalleri bitmiş yerle bir olmuşken yeni bir şansla hayata tutunabilecek mi?