bc

KÜLFET (Töre)

book_age18+
22
TAKİP ET
1K
OKU
dark
contract marriage
family
HE
second chance
sweet
city
small town
like
intro-logo
Tanıtım Yazısı

Senem.. annesini hiç tanımadan büyümüş öksüz bir kız çocuğuydu.. Koca konakta ablasından başka kimsesi yoktu.. Babasına yüktü... Kardeşlerinin görmezden geldiğiydi.. Ama en zoru ise sevdiği adama külfet olmasıydı..

chap-preview
Ücretsiz ön okuma
Tanıtım
Sabahın köründe kargalar bile bokunu yemeden biz kahvaltı hazırlamaya başladık. Bu konakta en nefret ettiğim şey sanırım, bu saatlerde uyanmak. Millet sekizde kalkıp hazır sofraya oturur. Biz ise beş demeden ayaktayız.. Ablam bazen bana kıyak geçmek için Senem 'biraz hasta o uyusun ben yardım ederim' desede artık buna bile inanmıyorlar. Heleki Gülistan ana uyanmışsa. Zaten o sabahın o saatinde uyanmışsa vay halimize.. Akşama kadar anamızdan emdiğimiz sütü burnumuzdan getirir.. Anamdan da çok bi süt emdiğim yok zaten. Ben altı aylıkken annem bu dünyadan göçmüş.. Ablam büyüttü beni.. Daha doğrusu konağın avlusunda öylece büyüdüm. Ablamla aramızda sadece üç yaş var.. Ablam sürekli 'seni ben büyüttüm' diyerek başıma kalksa da külliyen yalan. Kendisi daha çocuktu beni nasıl büyütsün.. Zöhre babaanne baktı bize.. O öldükten sonrada kaldık böyle hizmetçi gibi.. Gülistan babamın ilk eşi bizi hiç sevmedi.. Bizde onu sevmiyoruz ama diyemiyoruz.. Annem üstüne kuma gelmiş. Bu yüzden sevmiyor.. Aslında kendince haklı.. Ama bizim suçumuz ne? Annem isteyerek gelmemiş mutfaktakilerin anlattıklarından biliyorum. Ama buna rağmen sevmedi bizi.. Babam desen onun kimseyi sevdiğini sanmıyorum. Bir tek kendini seviyor şu hayatta. Birde Rıdvan abimi.. Başka kimse umurunda değil.. Gülistan anneden dört olmak üzere altı kardeşiz. Ama ablam ve beni kardeş olarak gören yok. Biz bu konağın külfetiyiz.. Ablam Şilan elindeki hamuru yoğururken başını kaldırmadan fısıldadı: “Suratını toplasana kız, yine bir şey bulur da başımıza kakar.” Haklıydı. Ne zaman yüzüm düşse “Sen bu eve külfetsin!” diye başlar, annemin erken gidişini bile benim suçummuş gibi anlatır. Sanki ben doğmak istedim… Tabağa zeytin dizerken kendi kendime söyleniyordum: “Ulan sanki bu sofrada bir lokma fazla yesek, konak fakirleşecek.." Erkenden kalkıp kahvaltı hazırlayınca oturup yemiyorduk. Herkes yiyecek kalanlarla da biz karnımızı doyuracağız.. Koca konakta sanki yiyecek yokmuş gibi. Tabi birde kırk lafla.. Sözde herkesle sofraya otururduk ama yiyebilmek ne mümkün.. Senem 'çayımı doldur' Şilan 'ekmek getir' büyüğünden küçüğü hep hizmet bekliyor. Sanmayın ki sadece Gülistan var bu konakta.. Amcamlar kuzenlerim koca bir aile yaşıyor.. Ama bu koca ailenin tek görülmeyeni ablam ve ben. İş varsa Şilan ve Senem yapar. Gezmek tozmak varsa diğerleri.. Düğünlere bile gitmek için bin takla atarız. Aslında düğünleri sevmem ama ablam seviyor. Onun için bende onu yalnız bırakmamak için gidiyorum.. Bir hafta sonra yine düğün var. Ablam şimdiden gitmek için başımın etini yiyor. "Bak Senem düğüne kadar hiçbir şeye itiraz etmek yok. Gülistan cadısı ne derse yapacaksın.. Valla o düğüne senin yüzünden gidemezsem küserim sana. Bir daha da konuşmam.." Ben susardım susmasına da annem hakkında ileri geri konuşursa nasıl susacaktım. Şu konağın tüm işlerini yapmaktan gebersem gıkım çıkmaz ama anneme söylenen bir çift söze katlanamıyorum. Ben de elimdeki domatesi doğrarken homurdandım. “Tamam tamam… Sanki ben olay çıkarıyorum. Sen iyi misin abla? Bütün rezillikleri ben mi yapıyorum?” Ablam kaşlarını kaldırdı, gözlerini kıstı. “Senem… geçen hafta sırf sana tatlı kalmadı diye çayı Gülistan ananın üzerine döktün." "Abartma abla çay soğuktu.. Hem oda gözümün içine baka baka son tatlıyı yedi. Benim ne kadar sevdiğimi biliyordu. İnadına yedi zıkkım yiyesice.." Tam o sırada mutfak kapısı açıldı. Kapının gıcırtısı bile bizi geriyordu zaten. Gülistan ananın sabah sabah o diken gibi bakan gözleri görünce istemsiz omuzlarım düştü. Kollarını göğsünde birleştirmiş, dudakları büzülmüş, bakışları yukarıdan aşağı bizi süzerken tiksindiğini saklamaya bile gerek duymuyordu. “Şilan! Şu börek hamuru neden hâlâ hazır değil? Senem, o zeytinleri köpek mi yiyecek? Şuna bakın bir, dağıtmışsın tepsiyi.” Zeytinler aynı duruyordu halbuki… Ama her gün bir bahane bulurdu. Karşılık vermedim. Ablam da ayağa kalkıp başıyla hafif eğildi. “Yetiştiriyoruz Gülistan ana,” dedi usulca. Gülistan ana sofraya doğru yöneldi, dönerken bana öyle bir baktı ki içimden buz gibi bir şey geçti. “Senem,” dedi, sesi zehirli bir tıslama gibi. "Kahvaltıdan sonra benim dolabı yerleştir. Çok dağılmış, hiç dikkat etmiyorsunuz. Ananızda böyleydi hiç bir şeye dikkat etmezdi." Elim domates bıçağında kaldı. Göğsümde bir şey yandı ama ablam hemen araya girip beni kolumdan sıkınca kendime geldim. “Tamam Gülistan ana,” dedi Şilan. “Sen merak etme.” Kadın çıktı. Ayak sesleri koridora karışınca Şilan kolumu bıraktı. “Senem! Bak… ne olur sabret. Ne olur!” Ben derin bir nefes aldım, gözlerimin içi yanıyordu ama ağlamayacaktım. Onun karşısında hiç ağlamadım. Ağlarsam istediğini vermiş olurdum. Kendi pisliğini bile annem üzerinden bize yıkmaya çalışıyor. Kadın olsaydın o dolap dağılmazdı. Her hafta o dolabı güzelce ben düzenliyorum ama iki gün sonra bok gibi olmuş.. “Ablam,” dedim, sesi çıkaramayacak kadar kısık bir tonda. “Bir gün… bir gün bu kapıdan çıkacağız. İkimiz. Vallahi çıkacağız.” Ablam gülümsedi. O gülümsemeyi kaç yıldır görüyordum biliyorum hem umut, hem çaresizlik, hem de kendi kendine verdiği bir teselli vardı içinde. “İnşallah,” dedi ama yüzünün yarısı bile inanmış görünmüyordu. Tam sofrayı hazırlayıp çekilmeye çalışıyorduk ki… merdivenlerden Rıdvan abimin sesi geldi. Her zaman gibi gür, kendinden emin. “Senem! Bir bak buraya.” Ablam başını çevirip fısıldadı: “Hah… şimdi bir şey daha çıktı işte. İki dakika rahat vermeyin. Yemek yicez ya hepinizin bir şeyler isteyeceği tutar..” Ben derin bir iç çekip merdivenlere yöneldim. Gönülsüz adımlar, içimde bir yumru. Rıdvan abim korkutucu biri değildi aslında, ama Gülistan ananın onu şımartması onu da dengesiz etmişti. Hele sabah sabah… “Buyur abi?” dedim. Rıdvan abim elindeki gömleği sallayarak. “Bunu ütüle. Yirmi dakikaya gideceğim.” Gömleği eline almamla burnuma ağır bir parfüm kokusu çarptı. Kadın kokusu. Yeni sıkılmış gibi. Gömleği şöyle bir evirip çevirdim “Abi… bu gömlek zaten ütülü,” dedim istemsizce. Rıdvan abim kaşlarını kaldırdı. “Ben ütüle dedim ama.. Yirmi dakikaya ütülenmiş olacak." “Tamam abi,” diyebildim. Gömleği alıp mutfağa dönerken ablamsa yüzüme baktı. “Ne oldu?” “Gömlek ütüsü.” Ablam başını iki yana salladı. “Allahım sabır ver…” Çamaşır odasına geçip ütülemeye başladım. Ütülü gömleğe yalandan bir iki çevirip ütüyü bastım. Fişi çıkartacağım sırada Meryem ablam geldi "Senem bunları da ütüle" diyerek elindeki kıyafetleri bıraktı. "Allahım sabır. " Sinirle ütülemeye başladım, ama hiç biter mi? Işığı gören geliyor hesabı eline gömlek, pantolon alan geliyor "Senen bunu da ütüle, bunu da ütüle.. Acele et Senem okula geç kalacağım Senem.." Hayır şimdi sesimi çıkartsam olacakları biliyorum.. En son Kemal abi geldi. "Senem benim pantolonumu ütüledin mi?" diyerek.. "Abi senin pantolonun hangisi Allah aşkına o kadar ütü yaptım ki kim kimin bilmiyorum artık.." derken yüzüne bile bakmıyordum. Kemal amcamın oğlu ama hiç sevmiyorum. Hareketleri, tavırları aşırı rahatsız edici.. "Senem pantolonumu çıkarayım da ütüle.. İstersen sen çıkart?" Elimdeki ütü neredeyse yere düşüyordu. O an içimdeki bütün kan buz kesmiş gibi durdu. Başımı kaldırıp yüzüne baktım. Gülüyordu. O iğrenç, gevşek sırıtışıyla… Şaka yaptığını sanıyordu belki ama bunu söyleyenin niyeti şakadan öteydi. O bakışları vardı ya… yıllardır kaçtığım, görmezden geldiğim ama içten içe hep hissettiğim o bakışlar. “Kes şunu Kemal abi!” dedim, sesim istemsizce titredi ama kararlıydı. Kemal abi bir adım yaklaştı. “Ne oldu ya? Şaka yaptık be! Hemen ciddileştin.” Gözleri üzerimde gezinirken haddini çoktan aşmıştı. Elimdeki ütüyü kablosundan tuttum, diğer elimi belime koydum. İçimden bir ses bağırıyordu, kızgın ütüyü bas suratına bırak. Ama sonrasında neler olacak biliyordum.. Daha oniki yaşındayken bana yapmaya çalıştığını babama söylediğim de yüzüme tokadı yemiştim. "Sen kime çektin böyle iftira atmayada mı başladın? O senin amcanın oğlu Kemal yapmaz öyle bir şey." demişti. Tabi ondan sonra amcam ve yengemin bize olan tavırları değişmişti. Kendi çocuklarının yaptıklarını görmeyip beni hatta ablamı suçlamıştılar. Zaten ondan sonrada Gülistan ne yaparsa yapsın kimsenin sesi çıkmaz oldu. “Bir daha böyle konuşursan var ya…” dedim, gözlerimi gözlerine kilitledim. “Ütüyle değil, direk kafanla tanıştırırım sıcak demiri.” Bir anlığına, gerçekten bir anlığına geri adım attı. O gevşek sırıtışı silindi. Yaklaşık iki saniye… Sonra yine o sahte kahkahasını patlattı. “Tamam be! Delirmiş bu.” diyerek çıktı odadan. Şerefsiz pislik.. Dizlerim anında titremeye başladı. Arkası döner dönmez nefesimi verip duvara yaslandım. Ben güçlü görünmeye o kadar alışmıştım ki, kırılmaya iznim bile yoktu. Ablam koridordan seslendi: “Senem! Kahvaltı sofrası hazır, gel de çayları koyalım. Gülistan ana söylenmeye başladı bile” Ne zaman söylenmiyor ki zaten.. "Geldim abla geldim.." Kahvaltısını yapan çekip gitti. Bizde hem masayı toplayıp hemde atıştırıyoruz. Oturup yersek işler geri kalır çünkü.. İşler geri kalırsa suçlusu kim tabikide Senem ve Şilan.. Biz aç kalmışız, yorulmuşuz kimsenin umurunda değilki. Ablam yirmi iki yaşında kaç kez görücü geldi vermedi Gülistan ana.. Çünkü beleş hizmetçiyi neden versin. Sırf daha çok eziyet etmek için bu konaktan gitmemizi istemiyor.. Bizim annemiz birine göre kuma, birine göre ayak bağı, birine göre hiçti. Ama bizim annemizdi.. Meryem abla kadar ablamda hak ediyordu saygıyı. Nare gibi bende bu yıl üniversite gidebilirdim. Ama onlara verilen haklar bize hiç verilmedi. Koca konakta herkes için külvettik biz.. Ben Senem on dokuzuna gireli bir kaç ay olsada kırkını görmüş gibiyim..

editor-pick
Dreame-Editörün seçtikleri

bc

30 Days to Freedom: Abandoned Luna is Secret Shadow King

read
308.8K
bc

Too Late for Regret

read
279.1K
bc

Just One Kiss, before divorcing me

read
1.6M
bc

Alpha's Regret: the Luna is Secret Heiress!

read
1.2M
bc

The Warrior's Broken Mate

read
136.7K
bc

The Lost Pack

read
384.5K
bc

Revenge, served in a black dress

read
145.6K

Uygulamayı indirmek için tara

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook