bc

KIRIK KÜNYE

book_age18+
18
TAKİP ET
1K
OKU
dark
family
HE
friends to lovers
neighbor
heir/heiress
drama
tragedy
sweet
serious
kicking
city
office/work place
childhood crush
secrets
war
love at the first sight
like
intro-logo
Tanıtım Yazısı

Geçmişin İntikamı devam kitabıdır ve distopya kurgusudur.

Eczacılık bölümü okuyan Beyza Akay ve asker kuzeni Oğuz Ergin'in tatlı aşk hikayesi...

İkisi de birbirlerini çocukluktan beri seviyordur ancak itiraf etmemişlerdir. Kuzen ve arkadaş gibi takılsalar da çoktan birbirilerine tutulmuşlardır...

chap-preview
Ücretsiz ön okuma
Künye
Künye 04 Eylül 2051 Pazartesi ... Beyza Akay ... Bilincim açık olsa da gözlerimi aralamadan yatmaya devam ettim. Aslında yüzüme gelen saçları çekmem lazım ama o kadar rahat bir pozisyonda uyuyorum ki hiç yerimi bozasım yok. Yine de uyanmam lazımdı. Tam gözlerimi açacaktımki odamın kapısı açıldı. Açılış şeklinden bile kim olduğunu anladığım için hızla gözlerimi yumdum geri. Bir insanın odaya girişi bile farklı olur muydu? Farklıydı. Önce kapının kolunu iki kez aşağı indirip yukarı çıkarırdı geldiğini belli etmek için. Sonra da kapıyı açar içeri girerdi. Gelecek olan hamleyi bekliyordum ve öyle de oldu. İri elleri pikenin altındaki ayak bileğime değdi. Bileğimi sıkıca kavradı. "Hala uyuyor musun kızım sen?" dedi kalın sesiyle. "Hep aynı tantana." diye geçirdim içimden. Bileğimi iki kere sıkıp bıraktı ve elini bileğimden çekti. Sırada el bileklerim vardı. Eli elimin bileğine değdiğinde "Uyanık olduğun aldığın nefeslerden belli. Kendin kalkmazsan eğer kedi gibi ensenden kavrayıp indiririm seni." dedi. Sert bir nefes verirken dayanamadım ve cevap verdim. "Seni döverim bak!" diye yükseldim. "Uyuyorum şurda." "Ne o plasebo eczacı?" diye dalga geçti. "Ne zamandan beri uykunda konuşuyorsun sen?" Plasebo, herhangi bir aktif ve fiziksel madde içermeyen sahte bir tedaviyi ifade etmek için kullanılır. Plasebo aslında herhangi bir rahatsızlığı tedavi edemediği için, bildirilen tüm faydalı etkiler, kişinin rahatsızlığının tedavi edildiğine olan inancından veya beklentisinden kaynaklanır. Ben de tıpla ilgili olduğum için bana böyle bir lakap taktı beyefendi. "Bak döverim seni!" diye yükseldim. "Yaparsın havan tokmağı." dedi ve aniden üzerimi açtı. Hay ben senin havan tokmağına...! "Hayvan herif! Belki ben çıplaktım. Neden açıyorsun öyle?" diye homurdandım. Başımı çevirdiğimde aklımı alan o üniformanın içinde olduğunu gördüm. İçli bir nefese engel olamazken alçak sesle "Nereye?" dedim. Yine mi göreve gidecekti? "Pavyona, Beyza. Karı kız görmeye." diye alaya aldı. Yüzümü buruşturdum. "Kes be!" diye cırladım saçlarımı karıştırırken. Esnedim ve yerimde kollarımı hareket ettirdim. "Kızım, boş boş konuşma. Üstümde üniforma varken nereye gidebilirim?" derken üstüme eğildiği için başımı geriye attım. "Ben artık senin bizden olmadığını düşünüyorum." "Ben seni bir düşünürüm var ya..." diye söylendi dişlerimi sıkarak. "Uçarsın burdan!" "Yok, sen bizden değilsin. Bak bizim aile ful yeşil gözlü. Annen de baban da kardeşlerin de yeşil gözlü. Ama sen mavi gözlüsün." Cıklayıp geri çekildi. "Yok, sen bizden değilsin. Baksana annen melek gibi. Sen... Vahşisin kızım." "Kendin kaşındın sen." diye kısık sesle homurdandım. Ardından sesimi yükselttim. "Çok konuşma da kucağına al beni." "Hayatta yapmam." "Babaaaaaa!!!" diye bağırmaya başladığımda hızlıca elini dudaklarıma kapattı. Babam... Albay Pusat Bozkurt Akay... Ve karşımda duran adamın en çok korktuğu ve çekindiği kişi babamdı. Babamın da en çok gıcık olduğu kişi oydu. "Kızım sussana." dedi ve elini ittim. "Korkuyorsun değil mi? Babam benim be!" "Korkmuyorum. Ne korkması?" Yüzümde sinsice bir sırıtma oluşurken yeniden baba diye seslenecektim ama "Sakın!" dedi parmağını bana doğru sallayıp. "Hem kalk artık. Saat kaç oldu. Geç mi uyudun?" Beni bu kadar iyi tanıma aslanım, kalbim dayanmaz. Derin bir iç çektim ve başımı salladım. "Geç uyudum vallaha." dedim. Tekrar esnedim. "Kalk hadi. Kahvaltıyı bize Halis hazırladı." dediğinde şaşırdım. Halis Yılmaz... Melek halamın ikiz oğullarından biri. Şehit Ömer Halis Demir'in adını almışlardı. *Mekanları yeniden cennet olsun* "Hangi dağda kurt öldü ya?" diye mırıldandım. Halis, genel olarak hep nefret dolu bakar bize. Azıcık ergen kalmış sanırım. Her ailedeki akrabalardan nefret ettiğini söyleyen ama uğurlarına canını verecek kişi vardır ya, o kişi bizde Halis'tir. "Bizimkilerin işi varmış. İkinizi de bana emanet etti. Benim de kahvaltıdan sonra gitmem lazım. Asena yengem senin yediğinden emin olmam gerektiğini söylediği için böyle yapıyorum yoksa rahat olurdum." dedi. Kocaman bir kahkaha patladım. "Gerizekalı, madem babam evde yok, neden az önce bana diye bağırdığımda ağzımı kapattın." Gülmeye devam ederken üstüme geldi. "Kalk kız!" dedi kalın, tok sesiyle. Ensemden kavradığı gibi beni kedi gibi kaldırmaya çalıştı ama ben hemen elimi göğsüme bastırdım. "Tamam, dur." dedim aceleyle. Boynuma kaydı bakışları. Sonra hemen yüzüme baktı. "Kalkıyorum, çek ellerini." "Aferin uysal koala." dediğinde ters ters bakarak boynumdaki künye zincirini tişörtümü düzelterek kapattım. "Ben miyim uysal? Bıraksan seni parçalarım oğlum." dedim elimi bacağıma atıp ovalarken. Dün gece karanlıkta ayağımı komodine çarptığım için hala ağrıyordu. "Hala takıyor musun şunu?" dedi, dediklerimi umursamadan. "Hı hım." dedim onaylayarak. "Hala takıyorum. Ne o rahatsız mı oldun boynumda taşıdığım kırık künyeden?" diyerek yüzüne baktım. Boynumdaki künye üstünde onun bilgilerinin yazdığı künyeydi. Künyede sırasıyla şunlar yazıyordu; OĞUZ ERGİN 05.12.2025 İSTANBUL Bu künye ilk asker olduğu zamanlarda boynuna taktığı ilk künyesiydi. Sebebini bilmediğim bir kavgaya karıştığında ağzı yüzü kan olmuştu, hatırlıyordum. Üstüne bir de babam ve Mert eniştemden de azar işitince onu evin arka bahçesinde bıçakla künyesini parçalarken bulmuştum. O günden sonra o kırık künyesini daha uzun bir zincire koyup boynuma takmıştım ve hiç çıkarmamıştım. "Yok, kalsın." dedi keyifle gülümserken. Derin bir iç çektim. Tuhaftı. Benim ona karşı olan her şeyim tuhaftı. Oğuz Ergin... Büyük halam Dilek'in en büyük oğlu oluyor kendisi. Bir de Öykü adında bir kızı daha var halamın. Genel olarak çok kalabalık bir aileyiz. Ve hepimiz birbirimizle uğraşmayı çok severiz. Aslında birbirimizi çok severiz. Hepsi benim canlarım ya. Dilek halamın 26 yaşında oğlu ve 22 yaşında kızı var, Oğuz ve Öykü adlarında... Oğuz Ergin ve Öykü Ergin... Melek halamın sadece ikiz oğulları var. 24 yaşında Ömer ve Halis adlarında. Ömer cana yakın ve atiktir ama Halis biraz daha soğuktur... Ömer Yılmaz ve Halis Yılmaz... Tolga amcam ve Yeliz yengemin de iki oğulları var. Benimle aynı yıl doğan ve benden iki ay büyük olan Çağatay da 25 yaşında. Bir de Tugay var. O da 23 yaşında... Çağatay Gündüz ve Tugay Gündüz... Gamze Teyzem ve Batuhan amcamın da sadece Alis adında 19 yaşında olan bir kızları var. Alis Keskin... Zehranur Teyzem ve Yağız amcamın da iki kızı var. Miray 20 yaşında. Küçük olanı yani Esin de 15 yaşında ... Miray Tezer ve Esin Tezer... Ertan amcam ve Gönül yengemin ise sadece Ela adında kızları var. Ela abla aramızda en büyükleri. 32 yaşında çünkü o daha annemle babam evlenmeden önce doğmuş. Annem Ela ablayı tanıdığında altı yedi yaşlarındaymış. Ela Mekik... Gönül yengemin kız kardeşi ve benim de doğumumu yapan biricik teyzem Gülce Teyze ve Caner amcanın ise Derya adında 20 yaşında bir kızları ile 14 yaşında bir oğulları var. Sinan... En küçüğümüz olur kendisi. Derya Karataş ve Sinan Karataş... Ve son olarak benim çekirdek ailem. En büyükleri benim. 25 yaşındayım ve tıp bölümündeyim. Benden üç yaş küçük kardeşim havacılık bölümünde pilot. 23 yaşında Arhan Akay. Ve en küçüğümüz Alican Akay. O da 19 yaşında... Beyza Akay, Arhan Akay ve Alican Akay... Hepsi ile çok ama çok yakınız ama birbirimize sataşmayı da çok severiz. Yine de ilk sorunda birbirimize destek olmayı çok severiz. Ama aralarından en çok Oğuz ile değişik bir ilişkimiz var. En yakın olduğum kuzenim o. Çok yakışıklı ve çok nazik biri. Tabii konu kavgaya gelince çirkefleşir de neyse... Onunla çocukluktan beri hep birbirimizden kopup durduk. O İstanbul'daydı ve ben de burada, Hakkari'deydim. Fakat o değişen sistemden dolayı 15 yaşından beridir burada. Ve şimdi de devletin asker ve hukuk departmanında çalışıyor. Ona elbette aşık değilim ama bazen haddinden fazla yakınlaştığımız oluyor. Yine de kuzenim işte. Saçma bir aşk olayına takılıp aramız açılsın istemiyorum. "Hadi kalk artık." dedi yeniden ve ben düşüncelerinden sıyrılıp ona baktım. Hareket ettiğim anda ayağıma bir sızı girdi. Dudak büzdüğüm an bakışları dudaklarımat takıldı. "İyi misin? Ne oldu?" "Ben dün bacağımı çarptım komodine." dedim duygusallaşırken. Evin ilk ve tek kızı bendim. Bir de babamın göz bebeği de olunca aşırı şımarık birine dönebiliyordum bazen. "Nereni çarptın tam olarak?" derken üstüme eğilip bacağımın bileğine dokundu. Kesinlikle bilek fetişizmi vardı. "Sol ayağımı çarptım ve hala acıyor. Kalkma yardımcı olsana." dedim. Elimi uzattığımda bir kaç saniye elimle bakıştı ama tutmadı. "Gel bakalım havan tokmağı." dedikten sonra beni kucakladı. "Ay!" diye bir çığlık koptu dudaklarım arasından. "Koluma girebilirdin. Neyse, taşı beni hadi." dedim keyifle. "Ya sabır!" dediği an kollarımı sıkıca boynuna doladım. "Krem falan sürdün mü bacağına?" "Yooo, direk yattım uyudum. Sen sürsene. Babam da görüp sana kızsın." dedim keyifle. Hemen ardından yanağından makas aldım. Oğuz Ergin'in en nefret ettiği şey buydu. Biliyordum. Makas aldığım elimi çektiğim gibi hızlıca dudaklarımı aynı yere bastırdım. "Sakın kızma yoksa babama derim seni." dedim hala dudaklarım yanağındayken. "O zaman sende yapma şu boktan hareketi, Beyza." diye azar işitince dişlerimi yanağına geçirdim. "Zırlama bana şerro." dedim. Merdivenden iniyordu ama durup bana baktı. "Ne?" dedim kafamı sallarken. "Kucağımdasın, Beyza. Seni bırakırsam çarptığın bacağının acısını bine katlarım." "Offf!" diye bağırdım yüzüne doğru. "Ne huysuz bir insansın ya sen! Evlensene oğlum artık. Yaş 26 olmuş. Evde kaldın iyice. Bak eğer kendine birini bulamazsan bana söyle. El atarım duruma." dediğimde yürümeye devam etti. "Ne yapacaksın? Evde kalırsam benimle sen mi evleneceksin?" "O da bir seçenek tabii ama inan ömrümü yerde bulmadım ben. Yani canım yallah başka kapıya. Tipim değilsin. Ben kendi bölümümden birini kocam yaparım. Sen git evlen de kurtulayım senden." Yine aniden durduğunda yüzüne baktım. O da bana baktı. "Yüzüğüm hazır, plasebo eczacı. Bana birini bulduğun dakika evlenme teklifi edeceğim ona." İçimde garip bir duygu belirdiğinde yüzümü buruşturdum. "Yalan söyleme bana. Çağatay'dan duydum. O da annene seni şikayet ediyordu. Birini seviyormuşsun. Kim o?" "Beyza, bıktım artık!" diye bağırdı yüzüme yüzüme. "Fark etmiyorsan sus!" "Çemkirme lan bana!" diye bağırdım. "Taşı beni mutfağa. Açım oğlum ben. Bak seni ısırırım." deyip dişlerimi gösterince en sevdiğim gülüşünü sundu bana. "Susmazsan ben seni yerim." dedi. Mutfağa gitmeden önce beni salonda yere indirdi. "Git elini yüzünü yıka." "Oraya da götürseydin ya, öküz!" "Yemin ederim döverim seni, kızım. Yürü git." deyip yanımdan geçince ağrımayan ayağımla kalçasına tekme attım ki atmaz olaydım. "Lan!" diye yükselip bacağımı çevik bir hareketle tutunca yere kapaklandım. "Yaaaaa!" diye bağırdım. "Hayvan mısın sen?" "Özür dilerim." diye gülerken beni kucakladı. "Babama şikayet edeceğim seni. Kalçam kırıldı ya." dedim ağlak bir ifadeyle. Başını eğip alnımdan öptü. "Kasıtlı yapmadım. Pardon." "Daha fazla öpmezsen babama derim." dedim çünkü sıcak nefesini ve dudaklarını üstümde hissetmek hoşuma gitmişti. Rahatlatıcı bir etkisi vardı sanki. "Gel buraya koala." diye mırıldandığında tıpkı bir koala gibi yapıştım ona. Onun tutuşu da çok sahipleniciydi. Dudakları alnımdan şakağıma doğru yol aldı ve yanağımda bitti. Her yere üst üste öpücükler bıraktı. "Vazgeçtim." derken banyo kapısından içeri girdik. "Evlenme sen. Seni ben alacağım kendime." "Dört gözle bekliyor olacağım, havan tokmağı." dediğinde kusacak gibi bir ses çıkardım. "Ben seni çekemem. Vazgeçtim. Git evlen." Sert bir nefes verirken güldü ve beni indirdi. Elimi yüzümü yıkayıp kuruttum. "Acıktım. Gidelim hadi." Beraber mutfağa geçtiğimizde Halis'i mutfak adasında gördüm. Kahvaltı için bizi bekliyordu. "Günaydın." dedim. Bana döndü. "Günaydın, Beyza." dedi cevap vererek. Ama geciktiğimiz için bize kızgındı ve ters ters bakıyordu. "Öyle olmaz, Halis. Al bıçağı sapla boğazıma. Öldür ya." "Beyza bir sus artık. Gel otur ve kahvaltını yap." dedi ters ters. Masaya baktım. "Nerde börek?" Benim annem böreksiz kahvaltı kurmazdı. İlerleyip fırını açtığım gibi sıcak buhar yüzüme vurdu. Oğuz'un varlığını yanımda hissettim. "Elini yakacaksın. Çekil şuradan." dedi. Beni düşünse de söyleyiş tarzında bile sataşma vardı. Ben çekilince tepsiyi çıkardı ve tezgaha koydu. Bir dilimi yoktu. Kesin babam yemiştir. Sıcak sıcak dilimleri kesip tabağa koydum ve kahvaltıya geçtim. Oğuz çayımı önüme itti. Azıcık Halis'le uğraşarak tatlı (!) bir kahvaltı faslı geçirdikten sonra Halis ve Oğuz iş için evden çıktılar. Yani günün kalanında tek olacaktım. Ofladım. "Oğuz." dediğimde bana döndü. "Ne var?" Aşırı kibar çocuk ya. "Şerro, ben sana bana çemkirme demedim mi?" diye yükseldiğimde yüz ifadesini değiştirdi. "Dinliyorum, güzelim. Söyle, yavrum. Hadi." Ciddileşti. "Ne oldu?" "Siz göreve mi gidiyorsunuz?" "Evet." dediğinde koluna vurdum. "Ben sana demedim mi bana haber ver diye?" Aniden yüz ifadesi değişti ve bana yaklaşıp sarıldı sıkıca. "Hata bende. Kusura bakma güzellik." Beline sıkıca sarıldım. "Affettim, yakışıklı çocuk." "Dedi benden dokuz ay küçük olan velet." "Kes be!" diye cırladım. "Dokuz ay da ne? Ben senden büyüğüm." "Sen ne dersen o." Geri çekildiğinde alnımı öptü. "Tamam, sırnaşma ve defol git." dediğimde gülümseyip arabasına doğru gitti. Elimi boynumdaki kırık künyeye sardım. Her zamanki duamı ettim. Annem öğretmişti bu duayı bana. Umarım sağ salim gelirlerdi yine. En azından kırık bir künye daha taşımak zorunda kalmadan....

editor-pick
Dreame-Editörün seçtikleri

bc

30 Days to Freedom: Abandoned Luna is Secret Shadow King

read
315.0K
bc

Too Late for Regret

read
319.6K
bc

Just One Kiss, before divorcing me

read
1.7M
bc

Alpha's Regret: the Luna is Secret Heiress!

read
1.3M
bc

The Warrior's Broken Mate

read
145.1K
bc

The Lost Pack

read
438.5K
bc

Revenge, served in a black dress

read
153.0K

Uygulamayı indirmek için tara

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook