bc

KURŞUNİ

book_age18+
1.0K
TAKİP ET
10.9K
OKU
HE
fated
heir/heiress
blue collar
kicking
like
intro-logo
Tanıtım Yazısı

‘’Fırlatacak son bir şeyim daha var.’’ dedim son derece sakin bir ses tonuyla.

Bilenler bilir, bir kadının ne söylediği fark etmeksizin sakin bir tonda konuşması, artık bir şeyleri kafasında bitirdiği, içinde öldürdüğü anlamına gelirdi. Ama Yusuf kendini bilmiyordu ki, bunu nereden bilsin. Hala gevşek gevşek konuşuyordu benimle.

‘’Bir şey daha fırlat, bak bakalım ben de seni yalının bahçesinden Boğaz’a fırlatmıyor muyum?’’

Yüzümde acı bir tebessümle, gözlerimi gözlerinden hiç ayırmadan yüzüğümü parmağımdan çıkardım ve yüzüne fırlattım.

‘’Bitti! Boşanıyorum senden!’’

chap-preview
Ücretsiz ön okuma
BOŞANIYORUM
‘’Yusuf, saçmalama! Adamı sen ne hakla kovarsın ya?’’ ‘’Seni mi kovayım Naz? Seni mi kovayım? Geç şuraya, çıldırtma beni daha fazla.’’ ‘’Yusuf, kolumu bırakır mısın artık? Eşya gibi çekiştirip, duruyorsun.’’ ‘’Kabahatini bilip de susacağın yerde sen hala konuşacak yüzü kendinde bulabiliyor musun ya?’’ ‘’YUSUF YETER!’’ diye haykırdım en sonunda kolumu bir hışımla elinden kurtarırken. Sinirden miydi yoksa incinen gururumdan mıydı, bilmiyordum ama gözlerim dolmuştu. Yusuf’la evleneli daha bir sene olmamıştı ama yaptıkları canıma tak etmişti bile. Şoförüm, arabadan inmeme yardımcı olurken elimi tuttu, ben de ona gülümseyerek teşekkür ettim diye adama saldırdı akıl hastası. Adamcağıza hem saldırıp hem de işten kovdu. Hayır, adam benim kaç yıllık çalışanım. SGK kaydını ben girmişim, maaşını ben veriyorum... Öyle bir saldırdı, öyle bir korkuttu adamı ki; dönüp tek kelime itiraz edemedi. Yusuf benim kocam olmasaydı, görürdü tabii gününü… Hüseyin, Yusuf gibi adama pabuç bırakacak biri değildi. Ama muhtemelen kocama karşılık vermek istemedi. Sadece elemanımı da kovmadı, üstüne beni de kolumdan tutarak garajdan eve çekiştirmeye başladı. Avlunun merdivenlerinde resmen sürüklüyordu geri zekâlı. En sonunda zembereğim boşaldı benim de ve saldırmaya başladım. ‘’Yeter ya! Bıktım senden! Adam işini yaptı! Tabii sen de haklısın... Bazı şeyler aile terbiyesi. Sende ne arasın o görgü? Sen karının kapısını açmayı bile bilmeyen, sonradan görme, kıronun tekisin.’’ ‘’Biz senin gibi ağzımızda gümüş kaşıkla doğmadık hanımefendi. Kendi emeğimizle kazandık.’’ ‘’Hah! Kendi emeğiymiş! Duy da inanma! Küçük bir batakhanen vardı senin. Oraya ünlü birinin yolu hasbel kader düştü de, adamı tehdit edip, ondan aldığın paralarla kurdun bu şirketi. Bilmiyorum sanki seni haramzade.’’ ‘’Bende bu kafa olmasaydı, o parayı böyle işleyebilir miydim? Bileğimin hakkıyla geldim ben bu duruma, senin gibi babamızın sırça sarayından gelmedik yamuk prenses.’’ Bu konuda ne kadar hassas olduğumu çok iyi biliyordu. Söylediklerinin doğru olmadığını da... Ama yine de öfkelenince gözü, canımı yakmaktan asla korkmuyordu. Avludan bir hışımla içeri girip, antrede iç dekorasyona zenginlik katan antika Çin vazolarından birini duvara fırlattım. ‘’Ben, babamın işleri için kendimi yetiştirmek adına on dört yaşından beri çalışıyorum. On dördümde, babamın mağazalarının birinde çay ocağında işe girdim ben! Yavaş yavaş, iş tecrübelerim arttıkça, mağazalarında tezgahtarlığa, otellerinde garsonluğa, resepsiyona, şirketlerinde sekreterliğe kadar yükseldim. Üniversiteyi bitirdim, gittim MBA yaptım ta Amerika’da. Dereceyle, onur belgesiyle döndüm ben oradan. Amerika’da bütün gazetelerde haberim yapıldı benim. Burada ana haber bültenlerine çıktım, okullardaki başarılarımdan ötürü. Babamın parası vardı ama ben burslu okudum. Yetmedi, orada da çalıştım. Bütün arkadaşlarım gezip tozarken ben köpek gibi çalıştım Yusuf! Babam, benim yarım kadar bile kalifiye olmayan abilerimi holdingde önce yönetici sonra hissedar yaptı. Bana uygun gördüğü iş ne oldu peki?’’ Bilmiyordu sanki gerizekalı... Yusuf’a olan öfkemin üstüne babama olan öfkem de binmişti. Kenarda duran, bir metre boyundaki o heykelciği de diğer duvara fırlattım. ‘’Kızım, ne fırlatıyorsun onları ya? Kaç para saydım ben onlara, Haberin var mı?’’ ‘’Var canım... Biz böylesini çalışanlarımıza özel günde eşantiyon olarak hediye ediyoruz.’’ ‘’Babanın sana abinin asistanlığı için teklif ettiği işi değerlendirseydin, senin de böyle bir şeyin olabilirdi yani...’’ dedi dalga geçerek. Boşuna dememişler düşman kör nişancıdır, dost ise keskin nişancı diye… En yakınım olması gereken, yaralarımı sarmasını beklediğim kocam, yara aldığım darbelere bir yenisini ekliyor, beni aynı yerden, yeniden kanatmak istiyordu. Hani o benim bu hayattaki paydaşımdı? Karşımdaki adamın bana yeni bir yük bindirmek, yeni bir yara açmak dışında yaptığı başka bir şey yoktu. ‘’Sen, hiçbir şeye değmezmişsin Yusuf.’’ dedim hayal kırıklığı içinde. Babam, benim onca yıllık emeklerimi, çabalarımı görmezden gelip, bana dalga geçer gibi avarel abimin asistanlığını teklif edince, ben de bana iş teklifinde bulunan, bizimle aynı kulvarda başa baş gittiğimiz diğer şirketle çalışma kararı almıştım. Ben girdikten sonra şirketin adı daha çok duyulmaya başladı, yurtdışındaki iştiraklerimiz genişlemeye başladı, sürekli iş fuarlarına, kültür elçilikleri ve konsolosluklardaki davetlere onur konuğu olarak davet edildik… Hatta VIP davetiyelerin gelmeye başladığı okazyonlar son zamanlarda pek sık olmaya başlamıştı. Babamın şirketinin piyasadaki yerini beş sene gibi bir sürede sarstım. Atatürk çok haklıydı. Kadınlarını geri bırakan bir toplum, kaybetmeye mahkumdur. Babam da kızına yaptıklarını çekiyordu. Zarara uğramaya bile başlamışlardı. Aile servetimiz, adımız, prestijimiz zedeleniyordu tabii ama babamın hatasıydı hepsi. Ben işimi iyi yaptığım için kötüye gitmiyordu nihayetinde. Sırf erkek oldukları için beceriksizlik abidesi abilerime önemli pozisyonlarda görev verdği için böyleydi. Yani benim, onlar için yapacağım bir şey yoktu. Yıllar sonra, çalıştığım yerde bana junior partnershiplik için hisse teklif edildiğinde, babam da bana geri dönmem için teklifte bulundu. CFO olarak başlamamı istediğini söyledi. Babam olduğu için, aile şirketimiz olduğu için ve ben, doğup büyüdüğüm yuvanın sıcaklığını özlediğim için, babamı affedip şirkete dönmeyi kabul etmiştim. O süreçte Yusuf’la da evlenme kararı almıştık. Babam, Yusuf’u bana uygun bulmadığını söyleyerek eğer evlenirsem, beni şirketinde çalıştırmayacağını söyledi. Gözünün Yusuf’u tutmadığını ve benim üzerimden holdingte hak iddia etmek isteyeceğini düşündüğünü de açık açık belirtti. Ben de babama rest çekip, hem bana sunulan junior partnershiplik teklifini kabul ettim hem de Yusuf’a sadece Naz olarak geldim. Babamın adı, sanı, desteği olmadan... Ebrulilerin varisi Naz Ebruli olarak değil, Yusuf’un Naz’ı olarak. Eğer, babamın teklifi nedeniyle işsiz kalsaydım, babamın şartını kabul edeceğime, hiçbir güvencem olmadan, tamamen Yusuf’un eline kalmış bir şekilde gelecektim. Gözümü o denli kör etmiş, kendimden o denli vazgeçmeme neden olmuştu. Kim bilir, belki de babamın beni bu deli kolay gözden çıkarabildiğini gördüğü, bildiği için bana bu kadar hoyrat ve saygısızca davranıyordu… Babam bana her ne kadar haksızlık yapmış olsa da, Yusuf için rest çekmeme, arkamda bırakmama, değmezmiş. Babamdı sonuçta ve her ne kadar işi düşünce bana bir adım atmış olsa da, bize eskisi gibi bir aile olmamız için bir fırsat sunmuş, şans tanımıştı. Ben tabii o zaman kendi ailemi Yusuf’la kurma işine daha da hevesliydim. Yusuf’a bütün hayal kırıklığımla bakıyordum. İçin için ‘’Yazıklar olsun!’’ diyordum. Gözümden süzülen yaşlar safi üzüntüdendi... Boşa harcadığım zamanıma, emeğime, boşuna verdiğim değere, sevgime, kısacası kendime üzülüyordum. Bu sonradan görme, bu kıskanç, bu huysuz adama daha fazla katlanamayacaktım. ‘’Fırlatacak son bir şeyim daha var.’’ dedim son derece sakin bir ses tonuyla. Bilenler bilir, bir kadının ne söylediği fark etmeksizin sakin bir tonda konuşması, artık bir şeyleri kafasında bitirdiği, içinde öldürdüğü anlamına gelirdi. Ama Yusuf kendini bilmiyordu ki, bunu nereden bilsin. Hala gevşek gevşek konuşuyordu benimle. ‘’Bir şey daha fırlat, bak bakalım ben de seni yalının bahçesinden Boğaz’a fırlatmıyor muyum?’’ Yüzümde acı bir tebessümle, gözlerimi gözlerinden hiç ayırmadan yüzüğümü parmağımdan çıkardım ve yüzüne fırlattım. ‘’Bitti! Boşanıyorum senden!’’

editor-pick
Dreame-Editörün seçtikleri

bc

ÇINAR AĞACI

read
5.7K
bc

AŞKLA BERDEL

read
78.8K
bc

Ne Olacak Halim (Türkçe)

read
14.3K
bc

HÜKÜM

read
222.8K
bc

MARDİN KIZILI [+18]

read
518.8K
bc

PERİ MASALI

read
9.5K
bc

Siyah Ve Beyaz

read
2.9K

Uygulamayı indirmek için tara

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook