Dünya güneşin etrafında dönüyordu. O döndükçe günler günleri, haftalar haftaları, aylar ayları, mevsimler mevsimleri, yıllar yılları kovalıyordu. Her gün bir yaprak daha dökülüyordu ömrün takviminden. Ömrün takvimi gibi dökülen yağmurları izliyordum penceremden… Yusuf’u düşünüyordum, elimde değildi. Öfke geçince, insanın elinde safi pişmanlık kalıyordu. Ben o öfkeyle boşanmak istemesem, Yusuf’la konuşmayı, çözüm bulmayı denesem, şimdi bu yağmuru kocama sokularak izler miydim acaba? Belki ben kendimi ona doğru ifade edememiştim. Bizim iyi zamanlarımız da olmuştu çünkü. Bir gün, yine böyle yağmur yağıyordu, benim ayaklarımda açık, topuklu ayakkabı vardı. Beni kucağına almıştı. ‘’Yusuf ne yapıyorsun?’’ ‘’Yağmur yağıyor, yere basma.’’ ‘’Ama ıslanmaya devam ediyorum zaten.’’ ‘’Ayaklarına

