9. Kuş Cesedi

1137 Kelimeler
Kadın hakkında bilgi almak için annesini aramış ama telefonu bir başkası açmıştı. Adresin olduğu eve kayıtlı dahili telefonda o isimde birinin orada yaşamadığını söyleyince doktorun şüpheleri daha da artmıştı. Lena hakkında bilgiye ihtiyacı vardı. Lena sadece birkaç sanrı mı görüyordu yoksa hayatı bir sanrıdan mı ibaretti bunu öğrenebilmek için küçük de olsa ipuçlarına ihtiyacı vardı adamın ve Lena kendisine hiç yardımcı olmuyordu. Kadın doktorun sorusu üzerine omuz silkti. ''Annemle uzun zamandır görüşmüyoruz. Beni terk ettiğinden beri aramıyor bile. Eskiden en azından arardı ama o yeni kocası buna da izin vermiyor.'' Poyraz derin bir nefes aldı. Lena'nın ciddi problemleri vardı ve şüphelendiği teşhis doğruysa iyileşmesi gerçekten vakit alacaktı. Tedavi için gerekli ilk aşamaya başlaması gerekiyordu. Her hastalığın tedavisi kabullenmekle başlıyordu, hasta olduğunu kabullenmek... Yavaşça kadına doğru eğildi ve kadının küçük buz gibi ellerini kendi iri avuçlarını içine aldı. Hafifçe sıkıp kadını duyacaklarına hazırlamak istiyordu. Bir nefes daha alarak söze başladı. ''Lena, annenin adını hastane kayıtlarında arattım. Ailen 17 yıl önce bir yangında vefat etmiş. Annen, baban ve kız kardeşin. O dönemi hatırlıyor musun? Sen de bir aya yakın hastanede yatmışsın. Akciğerlerin dumandan ciddi derecede zedelenmiş ve başına aldığın darbe ufak çaplı bir hafıza kaybı yaşamana sebep olmuş. Bu olanları anımsayabiliyor musun?'' ''Hayır, ne yangını? Ne saçmalıyorsun Doktor! Annem benim için ölmüş olabilir, beni küçükken sokaklara terk ettiği için ama nefes aldığını, yaşadığını biliyorum. Bir sene önce o adamla evlenirken konuştuk. İsim benzerliğidir, yanılıyorsun.'' Doktor anlayışla başını salladı. Lena kabullenmeye yanaşacağa benzemiyordu. Yanında getirdiği hapların bulunduğu kutuyu kadına uzatıp içmesini bekledi. Lena ısrar etmeden ilacı içince şüphelendi doktor. ''İlacı yuttuğunu görmem gerek, ağız kontrolü için ağzını açar mısın Lena?'' Kadın dilinin altına sakladığı hapları görmemesini umut ederek ağzını açtı. ''Dilini de kaldır lütfen.'' Adam bu numaralara alışıktı. Hastaların yüzde 20'si ilaçları reddedip yutmuş gibi yapardı. Kadının dilinin altında erimeye başlayan hapları görünce suyu tekrar uzatarak ilaçları içtiğinden emin oldu ve odadan çıktı. Çıkarken gelen ses Lena için hapis hayatının start tuşuydu. ''Click" Kilit sesini duyar duymaz tuvalete koştu kadın. Klozete eğilerek parmağını küçük diline değdirdi ve gelen öğürme hissiyle tekrarladı. İlaç kullanmak kendisini kötü etkileyecekti. Zaten neler döndüğünü anlamamıştı ve ilaçlarla daha da zihnini uyuşturmak istemiyordu. Anılarına ihtiyacı vardı kadının. İlacı kanına karışmadan çıkarttığını umarak aynanın başına geçti. Yüzüne çarptığı suyla kendisini hastane odasında kolunda serumla görmüştü. Henüz 20 'li yaşlarına bile girmemiş hali yataktan kendisine gülümsüyordu. Öfkeyle başını iki yana sallamaya başladı Lena. Doktor kafasını karıştırmıştı, zihnine girmişti. Kendisine büyük bir oyun oynanıyordu, deli olduğunu düşünen herkese inat o gerçeği ispatlayacaktı. Nefesleri hızlanmış, kalbi deli gibi atmaya başlamıştı. Gözlerinin önünde oluşan alevler gerçek değildi, kadın hayatı boyunca yanan bir yeri yakından görmemişti bile. Ailesini düşündü, annesini. Kendisini terk ettiğinde nasıl öfkelendiğini, ağlamaktan bitap olduğu o anları net bir şekilde hatırlıyordu. Bir kez daha su çarptı yüzüne ve yatağına doğru ayaklarını sürüyerek ilerledi. Doktorun sözleri kulağında çınlıyordu. Tekrar tekrar yaşadığı o anı aklından silmek istese de her gözünü kapattığında doktor karşısında beliriyor ve ailesinin yangında öldüğünü söylüyordu. Cama vuran yağmur damlaları hızını artırdığında Lena gözlerini açtı. Yağmurun kendisini sakinleştirmesini umuyordu. Gözlerini pencereye çevirince ilerideki ağaçların arasında bir karartı dikkatini çekti. Cama biraz daha yaklaştığında nefes alış verişi hızlanmış, başı yavaşça dönmeye başlamıştı. Bir çift göz hissediyordu üzerinde. Tam kendisine bakan buz gibi bakışları... Ağaçların arasında duran adama ait gözler. Adam aynı sabahki gibi duruşunu bozmadan kendisine bakıyordu. Yağmurun altında ıslanıyor olması umurunda bile değildi. Lena ne kadar kabul etmese de korkmuştu. Elleri titremeye başlamış, ağzı günlerdir su içmemiş gibi kurumuş, soğuk soğuk küçük ter damlacıkları vücudunu işgal etmeye başlamıştı. Bunlar korktuğunun en büyük ispatıydı ama kaçamıyordu. Adamın bakışlarından kaçamıyordu! Karanlığa alışan gözleri ne kadar uzak olsa da adamın yüzüne, bakışlarına hapsolmuştu bir kere. Korku tüm vücudunu sarmış, kontrolü ele geçirmişti. Adamın bir an hareket ettiğini sandı kadın. Daha da odakladı bakışlarını ve pencerenin demirleri sessizliği delen bir gürültüyle titredi. Demirlere kendini çarpan kuş cesedi Lena'nın çığlık atmasıyla yere düşmüş, arkasında demirlerde bıraktığı kan akan yağmur suyuyla temizlenmeye başlamıştı. Nöbetçi hemşire kadının çığlığını duyup kilitli kapıyı açtı ve titremekten konuşamayan kadını buldu. Kapıyı açmadan önce acil durum butonuna basmayı akıl edebilmişti neyse ki. Kilitli odalarda bir sıkıntı sezerlerse hastanın kendisine ya da gelen kişiye karşı saldırgan davranışlarından korunmak için her kapıda olan bu botunu kullanıyorlardı. Nöbetçi doktora oda numarasıyla giden çağrı, doktorların sakinleştirici alıp hemen odaya gitmelerini sağlıyor ve olası bir hasardan herkesi koruyordu. Lena'nın oda numarasının çağrısı nöbetçi doktor olan Poyraz'a düştüğünde adam koşarak kadının odasına yola çıktı. En son kadının yanından ayrılırken aklı onda kalmıştı zaten. Kadın kabullenmiyordu ve birden geçmişinde olanları hatırladıysa bir nöbet geçiriyor olabilirdi. Odaya vardığında Lena'nın pencereyi işaret edip hıçkırıklar arasında 'Orada!' diye sayıkladığını gördü. Hemşire, kadına sarılmış sakinleştirmeye çalışırken Poyraz Lena'nın işaret ettiği pencereye gidip dışarı baktı. Usul usul süzülen yağmurdan başka hareket eden bir şey bile yoktu dışarıda. Gayet sıradan görünüyordu. Hemşireden müsade isteyip zaten zayıf olan kadını kolayca kucakladı ve yatağına bıraktı. O sırada hemşire de su vermişti. Lena Poyraz'ın yardımlarıyla sudan bir kaç yudum içtiğinde kadının hıçkırıkları azalmış, biraz olsun kendine gelebilmişti. Adam neler olduğunu sormak için can atıyor ama kadın sakinleşmeden soramayacağı için de sabırla onu bekliyordu. Titremeleri azalan kadını görünce hemşireye dönüp çıkabileceğini söyledi Poyraz. Lena'nın usul usul süzülen gözyaşlarını eliyle silip en sakin ses tonuyla sordu; "Orada ne vardı Lena?" Adamın gözlerine baktığında adam korkuyu kadının gözlerinde gördü. O güçlü dediği, kendini beğenmiş ukala kadından eser yoktu. Ürkek bir kız çocuğu gibi masumdu şu an. " O geldi, dışarıdan beni izliyordu." Poyraz o derken kadının kimi kastettiğini biliyordu. Bu hastalarda normal olan bir sanrıydı. Birilerinin peşinde olduğunu düşünmesi, zarar göreceği korkusu olağan sanrılardandı. Orada kimsenin olmadığını, hayal olduğunu söylese kadını daha büyük bir boşluğa sürükleyeceği için sadece başını sallamakla yetindi. Kadın kendisine karşı çıkmadan dinleyen adamı görünce aldığı küçücük güven hissiyle devam etti. ''Doğruca bana bakıyordu, sabahki gibi. Sonra, sonra birden pencereye bir kuş çarptı ve yere düştü. Bir kuş benim pencereme vurarak öldü.'' Dediğinde tekrar titremeye başlamıştı. Poyraz kadını kolları arasına çekti. Bu yakınlığını bir profesör görse hasta doktor mesafesinin ihlali diyerek o hastadan uzaklaştırabilirdi. Fakat Poyraz o an kadına destek olmak zorunda hissetmişti kendisini. Lena adamın kollarında aldığı turunçgil ve Yasemin kokusunu içine çekti. Adamın kendisine bu kadar yakın davranacağını düşünmemişti. Nefes sıklığı düzeldiğinde başını kaldırınca yeşilin en güzel tonuyla kucaklaştı. Adam sakince, kadını kırmayacak kadar yavaş bir şekilde kollarını kadından çekti ve ayağa kalktı. Önce pencere demirlerine ardından da yere bakmaya çalıştı. Demirlerden yeri görmek zordu ama demirlere bir kuş çarpmışsa en azından arkasında bir iz bırakmış olmalıydı. Lena adamdan onay beklercesine sordu ''Orada mı? '' ''Karanlıkta bir şey görünmüyor Lena, sabah ilk iş o kuşu bulacağım merak etme .'' Diyerek tekrar bakışlarını kadına çevirdi. Kadının tekrar bağırıp çağırmasını bekliyordu ama oldukça uysal bir hareketle başını salladı kadın. Poyraz yavaşça kadına yaklaştı ve yastığını düzeltip kadının yatmasına yardımcı oldu. Üstünü örtüp yanlardan yorganını sıkıştırdığında ; "Şimdi biraz uyumaya çalış, sabah kahvaltın gelmeden seni ziyarete geleceğim.'' diyerek kapıya yöneldiğinde kadının kendisine fısıldadığını işitti. "Teşekkürler doktor."
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE