Prolog
Bu kitap; umudunu kaybedip umudu yeniden arayanlara ithafen yazılmıştır.
Üzerimize örttüğüm pikeden sızan soğuk bedenimi elleri arasına alıyordu. Donuyordum. Yüreğimden kaçamayan acı saflığını korurken, diri hali ruhuma işliyordu. Gözlerimi açmak için hamlelerim boşa çıkarken, kollarımdaki soğuk beden, korkumu kamçılıyordu. Kısık bakışlarım arasından sızan yaşlar, annemin göğsüne doğru yol alırken, kalbimdeki duyguların uğultusu kulaklarımı tıkadı.
Mora çalan parmak boğumlarım annemin solmuş yüzünde daireler çizip, yanaklarındaki yaşların üzerinde durdu. Beynimde katlanan düşünceler her gözyaşımda omuzuma doğru devriliyordu.
"Canın çok yandı mı?" dedim, elim bilekleri arasından parmaklarına doğru akan kanı bulurken. Ses gelmedi... Eğilip saçlarının arasında sitemkar bir buse kondurdum.
"Uyan anne, bugün sana ihtiyacım var." Sesim sonlara doğru fısıltılara dönüşürken, gözyaşlarım yanaklarıma yeni bir yol çizdi.
Kalbime balyoz gibi düşen gerçekle, irkildim. Anneme yaslı bedenim yataktan düşerken, çığlığımı ellerimle bastırdım. Cılız hareketlerle ayağa kalkıp, ayak ucumda duran kapıya tekme atmaya başladım.
Kimse duymadı...
Küçük ellerim kapının eskimiş yüzeyini yumruklarken, gözyaşlarım ardı ardına dökülüyordu. Çaresiz bakışlarım, kapıya tutuklu kaldı. Boğazımda atan kalbim, nefes alışımı zorlaştırırken, acımı ağlayarak bastırdım.
"Lütfen anne!" diye bağırdım içimde kalan son güçle. Titreyen ellerimle yerdeki kirli zeminden destek alırken, tökezleyip düştüm. Gözlerim içinde bulunduğumuz yabancı odayı tararken, gözlerimin merkezine bir karanlık çöktü. Yağmur damlalarının lekelediği kirli camın hemen gerisinde, yüzündeki maskeyle bir adam dikiliyordu.
Siyah kabanının alttan iki düğmesi açıktı ve yağmur damlaları bu anı bekliyormuşçasına beyaz gömleğinin arasına sızıyordu.
Farkında olmadan, "Lütfen anneme yardım et." Diye fısıldadım. Gözlerini yumduğunu fark ettim, parmakları camın üzerine hareket edip, "Bu oyun," deyip gözlerini gözlerimden çekmeden "Sende oyuncusun." Dediğinde buz kesilerek bakışlarımı anneme çevirdim. Gözlerimdeki yaşları ellerimin tersiyle silip, emekleyerek annemin uzandığı yatağın ucuna iliştim.
Huzurluydu annem, benim huzursuzluğumla, huzur bulmayı seçmişti. Yatağın kanlı tarafına kafamı koyup karşımdaki duvarı izlemeye başladım. Kimse yoktu... Yalnızken, kalabalıktım.
Çırpınışlarım, feryatlarım işe yaramamıştı.
Sesim duyulmamıştı.
Sessiz odanın dışında duyduğum bağırış ve siren sesleriyle hızla ayağa kalkıp, kapıyı yumruklamaya başladım. Kapının ardından duyulan sesle kalbimdeki duygular şaha kalktı.
"Yardım edin! Annem o iyi değil!" diye bağırdım.
"Kapının arkasından çekilin!" diye konuşan adamla, yalpaladım. Kapı gürültüyle yere düştüğünde, dengemi sağlayamayıp, tozlu zemine düştüm. Acılı bakışlarım bana çaresizlikle bakan görevlilere kayınca kafamı iki yana salladım.
"Yardım edin anneme," parmaklarım yatakta yüzü solmuş annemin bedenini gösterdiğinde koluma dokunan hemşirenin bakışları, kalbimdeki duyguları eritmeye başladı.
"Üzgünüm," diyerek derin bir nefes aldı. Eskimiş yaşlarımın üzerine bir yenileri eklendi.
" Onlara yetişemediğiniz gibi anneme de yetişemediniz!" dedim.
"Biz geldiğimizde," dediğinde ellerimi yukarı kaldırıp konuşmasını engelledim.
"Bizi yalnız bırakın."
Herkes çıktığında anneme yürüyecekken çıplak ayaklarıma değen kağıt parçasıyla derin bir soluk aldım. Geçip gidecekken kararımı değiştirip, eğilerek kağıdı aldım.
Yıl 2016