“Demek ağaların artığı oldun ha Azade?” diye Orhan abim başıma silahı dayayıp içki kokan nefesiyle yüzüme bağırdı. Tozun toprağın içinde diz çökmüştüm bir uçurumun kenarında. Her zaman dövülen hırpalanan bedenim fena halde dövülmüştü. Dudağım kanıyordu. Kesin patlamıştı. “Adımızı şerefimiz namusumuzu kirlettin!” Diğer abim de silahı çekip başıma dayadığında korkudan güneşin altında üşüdüm. Çocukluğumdan beri her korktuğumda üşürdüm. Ateşin içinde bile üşürdüm. Gözlerimi güneşten açamazken öylece durdum beni öldürmelerini bekledim. “Seni karnındaki piçle öldüreceğiz! Bunun için sakın bize yalvarma kancık!” Orhan abimin sözleriyle gözlerimi ağır ağır kırpıştırdım ve karnıma baktım. Ne bebeğinden bahsediyorlardı bunlar? Ben hamile falan değildim. Ben bir oyun oynuyordum

