RÜYALARDAN DA GÜZEL

1169 Kelimeler
Karşımda çok lezzetli, kremalı bir pasta gibi duran adama baktım. Ona baktığım her saniye, iştahımı daha da kabartıyordu. Kravatındaki ellerimi gömleğinin yakasına çıkarıp, dudaklarımla da dudaklarını kavradım. Öpüşüme karşılık verirken elleri de belimi sardı. Birbirimizin tutkusunu körükleyecek bir şehvetle öpüşürken, üst kattaki odaya çıkmak için de merdivenlere yöneldik. Dar merdivenlerde sırtımız karşılıklı duvarlara çarpa çarpa öpüşürken, ellerimiz de birbirimizin bedeninde geziyordu. Benden çıkarmamı istediği kravatını çıkardım önce ve şatonun basamaklarından birinde bıraktım. Birkaç basamak sonra ceketi yeri boyladı. Sonraki basamakta gömleği… Odanın kapısına geldiğimizde beni kucağına aldı. Bacaklarımı beline sarıp, kollarımla sırtına sıkı sıkı tutunarak onu öpmeye devam ettiğimde adımları yatağa yöneldi. Yatağın önüne geldiğimizde bir ara duraksadı ama birkaç saniye kadar… Sanırım ayakkabılarını çıkardı. Sırtım yatakla buluştuğunda, o da bir dizini yatağa koydu. Biraz geri çekilip, yüzümü okşayarak beni izlemeye başladı. Benim gözlerim iştahla karın kaslarını izlerken, başımın iki yanına dayadığı kaslı kollarını okşamaya başladım. Üstüme doğru kapandığında, yatağa dağılan saçlarımı koklayıp öpmek için bu hamleyi yaptığını anlamam pek de zor olmadı. Gözlerimi kapatıp, burnumun hizasına gelen boynundaki kokuyu da duyarak derin bir iç çektim. Dudakları saçlarımdan alnıma indi, oradan burnumun ucunu öptü, sonra yeniden dudaklarımla buluştu. Bu defa daha sevecen bir tavırla, sanki beni şımartır gibi öpüyordu. Ellerim ensesinden, sırtına, oradan da omuzlarına geldiğinde dudakları tenimde boynuma kadar kaymıştı. Bir elimi yeniden ensesine getirdim ve saçlarını sertçe okşayarak, dudaklarını tenime gömmesi için yönlendirdim. Eli, elbisemin fermuarını buldu ve fermuarı açtıktan sonra, askılarını da omuzlarımdan indirdi. Elbiseyi nazikçe bedenimden sıyırıp attı. Karşısında ten rengi, straplez, tamamen dantel güpüründen yapılmış, lotus kesim sütyen ve altında da aynı kumaştan, takımı olan yüksek bel külotla kalmıştım. Ayağımda da turkuaz rengi topuklu ayakkabılarım duruyordu. Beni izleyerek, ellerini bedenimin iki yanında gezdirerek bel oyuntumu buldu. Orada biraz oyalanarak ellerini tekrar yukarı mı çıkarsa yoksa aşağı devam mı etse diye düşündü sanırım. Ellerimi uzatıp, onu boynundan tutarak yeniden kendime çekmeye çalıştım. Beni bileklerimden tutarak durdurdu. Parmak uçlarıma tek tek minik öpücükler bıraktı gözlerime bakarak. Bunu yaparken benimle göz teması kurması beni garip bir şekilde heyecanlandırıyor, daha da tahrik ediyordu. Dudakları parmak uçlarımdan avuç içlerime geldi, oradan bileklerime… Sağ avcuma bir öpücük daha bıraktı ve oraya yanağını dayayıp gözlerini kapadı. Böyle olunca yanağını sevdim ben de. Gözlerini açıp, diğer elimin avuç içini bir kere daha öptü. Sonra yine bileğimi… Dudakları sol kolumda gezinirken bıraktığı mini öpücükleri, gittikçe daha tutkulu ve ıslak öpücüklere dönüyordu. Omzumu bulan dudakları yeniden boynuma kavuştuğunda, bacaklarımı aralayıp, ona daha fazla yer açmak istedim. Yataktan dizlerinin üstünde oturup, bir eliyle sağ bacağımı kaldırıp, bileğimi öptükten sonra ayakkabımı çıkardı. Sonra diğer ayakkabımı çıkardı ve karnıma doğru eğilip dudaklarını bastırdı. Göbek deliğimin etrafındaki ıslak öpücükleri karşısında aldığım nefeslerim sıklaşıyordu. Dudakları tenimde yeniden yukarı çıktı ve üstüme iyice yerleşip sütyenimi tenimde kaydırarak göğslerimi açıkta bıraktı. Memelerimin arasına başını gömüp, derin bir nefes çekti içine. Sonra yine minik minik öpücükler bıraktı. Dudakları meme uçlarıma değdiğinde, bu öpücüklerin ritmi arttı. Meme uçlarımı dudaklarının arasında hissettim. Dudaklarının dokunuşlarına dili de eşlik etti. Onun bu dokunuşlarının ritmine eşlik eden inlemelerim arttıkça, bedenim de kıvranarak bu inlemelerime eşlik ediyordu. Dudaklarının yerini elleri aldığında, yeniden öpüşmeye başladık. Yatakta öpüşerek yer değiştirdiğimizde, kucağında ata biner gibi oturuyordum. Beni bu defa da yattığı yerden hayranlıkla izlemeye başladı. Ellerinin kalçamı okşadığını hissettim. Onun kaslı ve pürüzsüz teninde gezdirdiğim ellerimi dudaklarım takip etti. Karın kaslarının arasında dudaklarımın ıslak öpücükleri, inleme sırasının onda olduğunu gösteriyordu. Dudaklarım ve ellerim, kemerinin hizasına geldi. Kemerini çözerken kendimden beklemediğim kadar flörtöz tavırlar sergiledim. Parmaklarımla kısa ritimler tutturuyor, saçlarımı sağa sola savurarak, göz kırpıp kışkırtıcı şekilde tebessümler ediyordum. ‘’Naz, sonunda bana naz yaptı.’’ dedi ilk buluşmamızdaki diyaloğumuza atıfta bulunarak. Bir an için donakaldım. O geceyi en az benim kadar net hatırlıyordu. ‘’Naz bekar bir kadın.’’ dedim gözlerim istemsizce dolarken. Aklımdan o gece, diyaloğumuz ve cehennemden farksız olduğu halde gerçekten yanıp kül olmadan bitiremediğim eski evliliğim geçti. ‘’Kanadalı mısınız?’’ ‘’Evet, Montreal.’’ ‘’Quebec ve Vancouver’da bulunmuştum. Vancouver’da kuzey ışıklarını izleme şansım olmuştu.’’ ‘’Ne güzel. Belki bir gün ben de sizi misafir ederim. Montreal’i seveceğinizi düşünüyorum. Bu arada ben Guillaume.’’ diyerek elini uzattı. ‘’Memnun oldum Bay Guillaume. Ben de Naz.’’ ‘’Naz? Ne kadar da ilginç bir isim… Anlamı ne?’’ ‘’Sevgiliye şımarmak, duyguların karşılığına sahip olunduğu halde o duyguya hemen karşılık vermemek, sevgiliyle ağırdan flört etmek gibi anlamları vardır.’’ ‘’Çok enteresan. Naz, bana da naz yapar mı bir gün?’’ ‘’Naz, evli bir kadın.’’ ‘’Kocası aptalın teki olmalı. Çünkü akıllı bir erkek, karısını asla tek başına bırakmaz… Özellikle bu kadar güzelse… Bir de üstüne parmağında yüzük taşımıyorsa.’’ Guillaume, geçmişe olan kırgınlığımı gözlerimden okumuş olmalıydı. Yatakta doğrulup beni kollarına sardı ve gözlerimi tek tek öptü. ‘’Gözlerin kuzey ışıklarından bile büyüleyici. Bana onlarla hep ışıl ışıl bakmanı istesem, senden çok şey istemiş olur muyum?’’ ‘’Işığımı söndürmezsen, hayır.’’ dedim. ‘’Gerekirse karanlığa gömülürüm ama, senin Ebruli renklerinin ışığının solmasına asla izin vermem.’’ Bu kelimeyi bilerek mi seçmişti, yoksa tesadüf müydü, gerçekten bilmiyordum. Ama ona inanmak istiyordum. Ellerinin, az önce göğüslerimin altına sıyırdığı sütyenime gittiğini fark ettim. Onu tekrar göğüslerimi kapatacak şekilde düzeltti. ‘’Yorucu bir gündü, sana masaj yapmamı ister misin?’’ diye sordu. Benimle sevişmekten vazgeçmiş gibiydi. Bu şefkatli tavırları içimde bir yerlere dokunsa da, ben onunla sevişmek istiyordum. Elini tutup, kadınlığıma götürdüm ve oraya bastırdım. ‘’Buraya masaj yapmanı istiyorum.’’ dedim. ‘’Benim daha iyi bir fikrim var.’’ dedikten sonra benimle öpüşmeye başladı. Ellerini kopçama götürüp sütyenimi de çıkardı. Sonra eğilip göğüslerimden birini dudaklarının arasına aldı. Dudaklarında mememle, yatakta yine yerimizi değiştirdi. Elleri tenimi okşayarak basenlerime kaydı. Önce bacaklarımı omuzlarına aldı ve iç çamaşırımı havaya dikilen bacaklarımdan çıkardı. Sonra elleri kendi pantolonuna gitti. Gözlerime baka baka önce pantolonunu, sonra da siyah boxerını çıkardı. Erkekliğine nasıl baktıysam artık, bir eliyle gözlerimi kapadı ve eğilip dudaklarımı öptü. Ellerim sırtında tutkuyla gezinirken erkekliğini kadınlığımda hissettim. Biraz okşadıktan sonra içime girdi. Alt dudağını dişlerimin arasında ezerken inlemeye başladım. İçimdeki yerini öyle güzel bulmuştu ki, sanki tenimde ona ayrılmış bir kuytu var gibiydi… İçimdeki her darbesi, tam da dokunması gereken noktalara değiyordu. Hem bu kadar tutkulu hem de bu kadar nazik olmayı aynı anda nasıl başardığına hayret ediyordum. Benimle yer değiştirip beni kucağına aldı. İçimdeki hareketlerine devam ederken, bir eliyle de klitorisimi okşamaya başladı. Dudakları boynumda, meme uçlarımda gezerken, kadınlığımdaki ritmi de kalp atışlarımla aynı tempoda ilerliyordu. Bedenimde resmen bir orkestra yönetiyordu. Beni çıkardığı gökyüzünden tam inecekken yeniden yükseliyordum. Her defasında beni sona kadar getirip, tekrar en başa bırakıyordu. Sonunda kendisinin de dayanacak gücü kalmadı ve karışan bedenlerimiz beraber eridi. Sona vardığımızda beni iyice göğsüne sardı, sanki saklar gibi. Sonra olduğumuz gibi yan devrildi ve beni iyice göğsüne çekti. Bir elini çeneme getirip, başımı kaldırdı. Sanırım yüzümü görmek istemişti. ‘’İyi misin?’’ diye sordu. Sadece başımı aşağı yukarı salladım. ‘’Bence de çok iyiydin.’’ diyerek göz kırptı. Gülerken koluna bir tane vurdum. ‘’Çok da güzelsin.’’ dedi. ‘’Hayallerin bile ötesinde…’’ Aklıma Guillaume’u rüyamda gördüğüm gece geldi. Bu odada uyuyakalmıştım. Şimdi o yatakta rüyam gerçekleşmişti. Hem de daha güzel bir şekilde. Beni göğsüne çekti yine ve dudaklarını saçlarıma bastırdı. Dışarıdan bakınca sessizce duruyorduk ama, aslında biz çok şey konuşuyorduk o gece. En son hatırladığım şey, güneş doğmadan önce uyuyakaldığımızdı.
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE