4. BÖLÜM

911 Kelimeler
Ateş sinirle arabaya binip gazı kökledi. Elindeki yaralar tekrar kanamaya başlamıştı, sanırım Alec'i çok fena yumruklamıştı. Ahmet'i defalarca aradım ama telefonuna bakmıyordu. Göz yaşlarım hala akmaya devam ediyordu. "Ağlama" Gözlerimi Ateş'e çevirdim. Endişeli görünüyordu, onu ilk defa böyle görüyordum. Sevgilisi bu durumu öğrendiğinde çok kızıcaktı. Arabayı uçurum bir yere çekip arabadan indi ve kapımı açtı. İnmemi bekliyordu, arabadan inip arabanın ön kaputuna yaslandım. Yanıma gelip yaslandı. İkimizde susuyorduk. Açık hava bana iyi gelmişti, sakinleşmiştim. Bu ilk değildi, Alec bana istediğini yaptıramadığı zaman şiddet uygulardı. Daha sonra pişman olur hiçbir şey olmamış gibi devam ederdi. Anneme onu defalarca şikayet etmiştim ama o umursamamıştı bile, hatta abarttığımı söylemişti. "Sırtındaki izleride o mu yaptı?" Cevap vermedim. Onun karşısında yeterince küçük düşmüştüm, daha fazla küçük düşmek istemiyordum. "Sana soruyorum Arya" Gözlerimi ona çevirdim. "Soru sorma lütfen" "O piç sana zarar mı veriyor?" Ağlamam tekrar şiddetlendi. Gerçekleri duymak canımı acıtıyordu. "Hayatımdaki herkes bana zarar veriyor Ateş, soru sorma artık." Tam arkamı dönecekken beni kolumdan tutup sıkıca sarıldı. İşte bunu beklemiyordum. "Ağlama" Bu gerçekten Ateş miydi? Belkide o sert görünüşünün arkasımda merhametli bir kalp vardı. "Teşekkür ederim" Benden ayrılıp denizi izlemeye başladı. "Teşekkür etme." Saatlerce birlikte denizi izleyip sustuk. Açık hava bana çok iyi gelmişti. Hava kararmak üzereydi. "Seni eve bırakayım" Onu onaylayıp birlikte arabaya bindik. Evin adresini tarif ettim. Telefonum çalıyordu. Ahmet arıyor... "İyi misin!?" "İyiyim merak etme, beni almaya gelebilir misin?" "Nerdesin?" "Eve doğru gidiyorum." "Tamam güzelim, bekliyorum seni." Telefonu kapatıp çantama attım. 5 dakika sonra evin önüne gelmiştik, Ahmet korumalarla beni bekliyordu. Ateş'e döndüm. Ahmet'e ve korumalara bakıyordu. "Her şey için..." Bana döndü kaşlarını çatarak. "Teşekkür etme." Gülümseyip arabadan indim. Ahmet hızla yanıma gelip bana sıkıca sarıldı. "Hadi gidiyoruz." "Nereye?" "Alec'in seni rahatsız edemeyeceği bir yere." "Sağol Ahmet." Ahmet elimden tutarak beni arabaya bindirdi. Ateş hala buradaydı, biz gittikten sonra o da gaza basıp gitti. Yol boyunca Ahmet'e her şeyi anlattım. Telefonumun Ateş'de kaldığını söyledim, birde Ateş'le uğraşamazdım. Ahmet sinirden deliye dönmüştü. Alec'den hiç haz etmiyordu ama annem yüzünden ona dokunamıyordu. "O piçe haddini bildirmenin zamanı geldi." "Gerek yok Ahmet, Ateş onu gereğinden fazla dövdü." Bana baktı, gözleri önce yüzümde gezindi, sonrada gözlerime baktı. "Şu Ateş, nasıl birisi" "Bilmem, aynı sınıftayız ama iyi birisi gibi. Alec onun peşini bırakmayacak değil mi?" Bana sarılıp saçlarıma öpücük kondurdu. "Korkma güzelim, o şerefsiz bundan sonra karıncayı bile incitemeyecek" Ahmet beni kendinden bile korurdu. Kılıma zarar gelmesine tahammül edemezdi. 5 dakikalık yolun ardından büyük bir rezidance'a gelmiştik. Burası deniz manzaralı yüksek bir binaydı. Ahmet elimden tutarak beni yönlendirdi. Güvenlikten geçtikten sonra asansörle rezidance'ın en üst katına çıktık. "Burası neresi?" "Geçen seneki doğum günü hediyendi aslında. Malum benimle kavga edip küstükten sonra hediyeni verme fırsatıda bulamamıştım." Sevinçle Ahmet'e sarıldım. "Ahmet seni çok çok çok seviyorum." "Biliyorum sarı kafam" Kapının kartını bana uzatıp açmam için bekledi. Kartı alıp kapıyı açtım, içerisi tam benim tarzıma göre yapılmıştı. Siyah yoğunluktaki daire 2 katlıydı. Asma tavandan evin salonu görünüyordu. Pencereye gidip manzaraya baktım. Bütün İstanbul ayağımın altındaydı resmen. Boğaz bütünüyle görünüyordu. Terasta minik bir havuz bile vardı. Ahmet'e dönüp yanaklarına öpücük kondurdum. "Teşekkür ederim Ahmet." "Resim odan ve yatak odan yukarıda, kapıda korumalar var güzelim. Aşağıda da bekleyecekler. Güvendesin merak etme, ben işlerimi halledip gelicem merak etme sakın"  Bana sarılıp evden dışarı çıktı. Soğuk bir duşa girip kendime gelmeliydim. Yukarı çıkıp odamdaki duşa girip rahatladım.Soğuk su rahatlamama yardımcı oluyordu. Duştan çıkıp telefonumu şarja taktım ve Ahmet'in benim için ayarlattığı dolaptaki kıyafetlerden giydim. Telefonuma bildirim yağmuru geliyordu. Çoğu Buse ve Batu'dan gelmişti. Bir de bilinmeyen bir numaradan gelmişti. İlk olarak bilinmeyen numaranınkine girdim. +90 532... İyi misin? Profil fotoğrafına tıklayıp resmi büyüttüm. Ateş'in resmiydi bu. Fotoğrafa resmen dibim düşmüştü, çok yakışıklıydı. Kendine gel Arya, o kendini beğenmiş zorbanın teki. Mesajına cevap vermeliydim.                                      iyiyim, sayende :)                                      Elin nasıl oldu? Mesajı anında görmüştü. Yazıyor... Bir şeyim yok. Mesajına görüldü attıktan sonra Buse'nin nasıl olduğuma dair mesajlarını yanıtlayıp Batu'nun mesajlarına geçtim. Aryammmmmmmmmmmmm. Özür dilerim birtanemmmmm. Seni kurtarmaya çalışırken işleri herzaman ki gibi dahada bok ettim. Çokçokçokçokçok özür dilerim. Yarın kendimi affettirmem için kahvaltı mı ısmarlasam sana. Hatta bütün gün her şeyi ben ısmarlıyim sana. Affettinmi beni sarıkuş? Batu'ya ne kadar sinirlensem de ona kıyamıyordum. Ben kimseye kıyamıyordum aslında.                                     Sorun yok Batu.                                    Sen nasılsın asıl?                           Ateş çok kızdı mı sana? O da Ateş gibi mesajıma anında görüldü atmıştı. Yok kıyamaz o biricik Batuşuna. Birinden çıkarmış o sinirini bana pek bir şey kalmadı Allahtan. Şimdi kollarımda uyuyor. 'Fotoğraf' Dikkat et kendine. İyi geceler :)) Bana Ateş'in uyurken ki fotoğrafını atmıştı. Gerçekten çok yakışıklıydı. Uyurken daha bir tatlı oluyordu.                                           İyi geceler :) Terasa çıkıp İstanbul'un güzel havasını içime çektim. Sırtım hala çok kaşınıyordu keşke Ahmet gitmeden sırtımı kaşıması için yardım isteseydim. Kapıya gidip kapıdaki korumalardan birine seslendim. "Buyrun Arya hanım?" "Şey.. ismin neydi acaba?" "Ozan efendim" "Ozan, otelde görevli bir kadını çağırabilr misin? Yardıma ihtiyacım varda." "Tabi efendim." "Ozan" "Buyrun efendim." "Bana ismimle seslenin lütfen." "Tabi Arya hanım" "Arya sadece Ozan." "Tamamdır Arya" "Bir şey daha" Bana baktı, devam etmem için bekledi. "Karnınız acıktı mı?" "Hayır" "Yalandan hiç hoşlanmam Ozan" Gülümsedi ve kafasını olumlu anlamda salladı. Kredi kartımı ona uzattım. "Bana frambuazlı cheescake alır mısın? Buradaki ve aşağıdaki korumalara da istediği her şeyi al.  Sakın ayıp olmaması için azıcık azıcık alma, herkes ne isterse alsın lütfen." "Teşekkürler Arya." Ozan'a gülümseyip eve geri girdim. İnsanların benimle böyle konuşması hoşuma gitmiyordu. Kadın çok geçmeden gelmişti, kremi sırtıma sürmeye yardım ettikten sonra gitti. Ozan tatlımı getirmişti, rahat rahat yiyebilmeleri için mutfaktaki masaya geçmelerini istemiştim. Yukarı odama çıkıp tatlımı afiyetle yedim. Saat geç oluyordu, pijamalarımı giyip yatağa girdim ve uykunun huzurlu kollarına kendimi bıraktım.
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE