Sabah uyanıp rutin işlerimi hallettikten sonra korumalarla birlikte okula gittim. Ozan Ahmet'in sabah erkenden gittiğini söylemişti. Okula girmeden önce otoparkta arabamdaki powerbank'imi alıp sınıfa çıktım. Çoğu kişi gelmişti. Ateş ve çetesi yoktu sadece. Buse'nin yanına oturdum.
"Günaydın sabah güneşi."
"Günaydın" dedim gülümseyerek.
"Nasıl oldun?"
"Daha iyiyim." Buse ile koyu bir sohbete girmiştik. Ellerimdeki sargıları dün çıkarmıştım. Kapının sertçe çarpılmasıyla gözlerimi kapıya çevirdim. Çakma sarı Eda sinirle yanımıza doğru geliyordu. Diğer arkadaşları ise sınıftakileri çıkarıyordu.
"Dün yaptığın şovun karşılıksız kalıcağını düşünmüyordun sanırım!?" Cidden hiçbir günüm sakin geçemeyecekmiydi benim?
"Sevgiline nedem hesap sormuyorsun, ellerimi tutan oydu sonuçta." Elini saçıma atmaya çalıştı ama ondan önce davranıp elini yakalayıp büktüm ve ittim onu. Bütün arkadaşları gelmişti anlaşılan, neredeyse karşımda 20'ye yakın kız vardı. Ayağa kalktım, Buse'de benim arkamdan geliyordu. Kapı tekrar sertçe açıldı, bu sefer Ateş ve çetesi gelmişti. Ateş sinirle Eda'nın üzerine yürüdü.
"Sana sınıfıma girmemen konusunda ne söylemiştim!?" Eda korkuyla Ateş'in elini tutmaya çalıştı ama Ateş izin vermiyordu. Ellerindeki sargıları çıkarmıştı.
"Çıkın dışarı!" Kimse itiraz etmeden dışarı çıktı, Eda bana son bir bakış atıp dışarı çıktı. Ateş bana kısa bir bakış atarak sırasına geçti. Bende sırama geçip oturdum, Batu yanımıza gelip bize sarıldı.
"Napıyorsunuz muhteşem ikili?"
"Napalım işte hain arkadaşımız sıramıza geldi. Onu nasıl göndersek diye plan yapıyoruz." Batu Buse'ye dil çıkarıp bana döndü. Gözleri ellerime takıldı.
"Senin ellerine noldu?" Ciddileşmişti, onu ikinci kez bu kadar ciddi görüyordum.
"Yapıştırıcı çok güçlüydü, yanlışlıkla oldu."
"Arya ben gerçekten özür dilerim"
"Acımıyorki, böyle olacağını bilemezdin."
"Buse bugünlük Yağız'ın yanında otursan olur mu? Arya ile ilgilenmek istiyorum"
"Olmaz"
"Lütfen Buse ya, kızcağızın elleri yara bere içinde." Buse ne kadar olmaz desede Batu'nun ısrarlarına dayanamayıp Yağız'ın yanına geçti. Emre sinirle ayağa kalkıp Yağız'ı sırasından kaldırıp kendi yerine Ateş'in yanına oturttu. Neden böyle bir şey yaptığını pek anlamasamda pek umursamadım. Ders matematikti, matematik hocası güzel ders anlatıyordu fakat biraz uyuz bir kadındı. Ders boyunca matematik hocası Batu'yu ve beni uyarıyordu. Batu sürekli beni konuşturmaya çalışıyordu.
"Evet Arya, bu soruyuda sen ve Batu yapıyorsunuz. Gelin bakalım buraya" Kafamı iki yana sallayarak ayağa kalktım ve tahtaya gittim. Trigonometri konusuydu, Amerika'da sürekli dersler alıyordum. Matematikte bunlardan birisiydi. Soruyu normalden daha hızlı bir şekilde çözdüm, Batu ise hala soruyla bakışıyordu.
"Evet Batu'c*m, dersten daha önemli olan meseleniz neydi bizede söyleyinde bizde bilelim." Herkesin içinde Batu'yu ve beni rencide etmesi hoş değildi.
"Soruyu çözemezseniz 1 hafta ceza alıcaksınız" Sinirle kalemi elime alıp tahtaya sadece cevabını yazdım sorunun.
"Çözümünüde yaz"
"Bu sizin göreviniz, herkesin içinde öğrencilerinizi rencide ediceğinize sorunun nasıl çözüldüğünü arkadaşlarımıza anlatabilirsiniz." Sırama geçip oturdum. Aptal kadın şaşkınca bana bakıyordu.
"Hocam Arya diye yazılır yargı makinesi diye okunur. Saygılarımla" Batu da sırıtarak yanıma gelip oturdu. Ders boyunca matematik hocasının ters bakışlarına maruz kaldık. Öğle arasından sonraki dersimiz resimdi. Resim derslerini çok severdim, resim çizmek bana huzur verirdi. Resim malzemelerimi alıp Buse ile birlikte resim sınıfına gittik. Resim hocası çok cana yakın bir kadındı.
"Arya bi gelebilir misin canım?"
"Buyrun Yeliz hocam?"
"Duyduğuma göre dünya çapındaki resim yarışmalarında birinciliklerin varmış. Seninle birlikte yeni projeler yapmak isterim. Bana yardımcı olur musun bu konuda?" Heyecanla Yeliz hocayı onaylayıp projelerin detaylarını öğrendim. Ders başladıktan sonra Yeliz hoca hepimize kağıtlarımıza tahtada belirttiği portreyi çizmemizi istedi. Bu sırada tahtada çizim tekniklerini anlatıyordu. Portre çizmekte ustalaşmıştım artık. Yeliz hocanın gösterdiği portreyi kolaylıkla çizip renklendirdim. Yeliz hoca kara kalem istemişti fakat aynı portreyi defalarca çizdiğim için renklendirmede zorlanmadım.
"Oha kızım nasıl çizdin bunu 25 dakikada" Batu ve Buse yanımda oturuyordu. İkiside şaşkın şaşkın çizdiğim portreye bakıyordu.
"Resim yapmayı seviyorum diyelim."
"Bu renkleri nasıl tutturdun, orjinalinin aynısı olmuş resmen."
"Aynısını önceden çizip boyamıştım. Oradan hatırlıyorum." Yeliz hoca yanıma gelerek çizdiğim portreye baktı.
"Gerçekten çok yeteneklisin" Kağıdımı alıp tahtaya astı.
"Aramızda picasso var arkadaşlar tebrikler Arya'cım. Okulun panolarına asmak istiyorum izin verirsen."
"Tabi" Batu kağıdını bana uzattı.
"Benide çizsene, sonuçta bu sınıfta benden daha mükemmel bir portre örneği bulamazsın." Kıkırdayıp kağıdı kenara koydum, diğer ders çizecektim. Parmaklarım ağrımıştı. Yanlışlıkla gözüm Ateş'e takıldı. Hiçbir şey çizmiyordu, sadece telefonuyla ilgileniyordu. Yağız ortalıklarda görünmüyordu. Teneffüste birlikte bahçeye oturduk. Telefonumun zil sesiyle ekrana baktım. Ateş'den mesaj gelmişti.
Otoparka gel.
Derdi neydi acaba?
Öğrenmenin bir yolu vardı. Ayağa kalkıp bizimkilere küçük bir işimin olduğunu ve hemen geleceğimi söyledim.
"Arya şu telefonundaki oyunu oynayabilir miyim?" Batu yavru köpek bakışları atıyordu, kıkırdayıp telefonumu ona uzattım. Otoparka doğru ilerledim. Etraf çok karanlıktı, karanlıktan çok korkuyordum. Keşke telefonumu yanıma alsaydım, feneri tutabilirdim. Sahi ışıklar neden yanmıyordu.
"Ateş?" Yinemi o aptal oyunlarından birisini oynuyordu? Gerçekten bıkmıştım. Tam arkamı dönüp gidecekken birisi sertçe ağzımı kapatıp arkadan bana sarıldı. Elindeki şey çok keskin kokuyordu, vücudumun uyuşmasıyla kendimi arkamdaki kişinin kollarına bıraktım. Neden yapmıştı bunu bana? Hırsını çıkaramamışmıydı hala benden? Dünki düşünceli hallerinin hepsi numaramıydı yoksa? Gitmek istiyordum, herkesten uzağa kimsenin beni bulamayacağı uzak bir yere. En çokda annemden gitmek istiyordum.