3

1613 Kelimeler
Büyük yemek salonunda sekiz tane masa vardı ve biz karışık olarak oturmak zorunda bırakılmıştık. Oturduğum masada bir caris, bir vampir, bir elf, bir kurt vardı. Kafayı yememe gerçekten az kalmıştı. Eğitmenlerin hepsi aynı masada oturuyordu. Yemeğe başlayalı yaklaşık onbeş dakika olmuştu ama kimseden ses çıkmıyordu. Biz yemek yerken vampirler bizi izliyordu ve büyük salonda yalnızca çatal bıçak sesleri yankılanıyordu. Biri yanlışlıkla ağzını açıp tek kelime ederse muhtemelen tabaklar havada uçuşurdu. Henüz aldığımız cezayı bile yerine getirememişken yeni bir ceza almayı kimse istemiyor olmalıydı. Adının Hoseok olduğunu öğrendiğim elf yemek yerken sürekli masadakilere bakıyordu ve sanırım sessizlik canını sıkıyordu. Bence hepimiz can güvenliğimiz için sessiz kalmak zorundaydık. Kurt olan Kai elini geriye doğru çekerken dirseği Taehyung'a çarpmıştı ve tam o anda ikisinin ürkütücü bakışları birbirini buldu. Kaos geliyordu. Ben çok net hissediyordum. "Dikkat etsene." Taehyung'un sesi ile salondaki sessizlik bozuldu. "Yanlışlıkla oldu abartma." Kai, ters bir bakış atıp tekrar iştahla yediği yemeğe döndü. Taehyung, tam ağzını açıp bir şey söyleceği sırada kavga çıkmaması adına araya girdim. "Tuzu uzatır mısın?" Tam karşımda oturan Taehyung'un bakışları beni buldu. İfadesiz bakışları ile tuzu bana uzattığında elinden aldım ve zaten yeterince tuzlu olan yemeğe döktüm. Tam o anda salondakilerin bizim üzerimizdeki bakışları çekildi. Bakışlarım eğitmenlerin olduğu masaya kaydığında Chang Wook gülümseyerek kafasını aşağı yukarı salladı. Kavga çıkmasını engellediğim için memnundu. Açıkçası kavga çıkması falan umurumda değildi. Onlar kendi aralarında birbirlerini yiyebilirlerdi ama bir kavga çıkarsa çok iyi biliyordum ki buna ben de dahil olurdum ve ben ceza almak istemiyordum. "Gerçekten buna katlanmak zorunda mıyız?" Yan masadaki vampir Lisa konuştuğunda tüm bakışlar ona döndü. "Onlar yemek yerken neden onları izliyoruz?" "Bence de bu çok mantıksız. Sıkıldım. " Tao da kendi türdeşine destek verdiğinde ne kadar engellersem engelleyeyim kaosun çıkacağına emin oldum. Yine de bu sefer ilk taşı atan ben olmayacaktım. "Sanki biz çok meraklıyız." Jungkook, homurdanarak konuşup yemeğine devam ettiğinde Yoongi atakta bulundu. "Havlama da yemeğini ye. Senlik bir durum yok." Jungkook'un öfke dolu bakışları Yoongi'ye kaydı ve gözleri bir anda kızıla yakın bir renge döndü. "Senin o kafanı bedeninden ayırırım." "Tabi biz de bu arada izliyor oluruz değil mi?" Yoongi yerine vampir jisoo konuştuğunda yemeğime devam ettim. Onlar birbirlerini yiyebilirlerdi, ben yemek yiyecektim. "Bizim de izlemeyeceğimiz kesin. Sikik çenelerinizi kapatın ve gidin kan mı emiyorsunuz ne bok yerseniz yiyin." Taehyung'un yanında ki Kai, sinirle konuştuğunda göz ucuyla ona baktım. Taehyung'un bakışları Kai'ye döndü ve alayla güldü. "Sinirlendin mi kuçu kuçu?" Taehyung, kavga mı istiyordu? Şu an vampirler ve kurtlar kavga ediyordu. Neden o araya girmişti ki? He doğru ya onun damarlarından kötülük akıyordu. "Sen niye karışıyorsun?" Kai, ağır ağır ona döndü. "Seni kaynattığınız kazanda haşlarım." "Şunu kesin!" Bu sefer çok tuhaf ki müdahale eden ben oldum. Çünkü burada kaldığım süre boyunca temizlik yapmak, sürekli onlarla yan yana olmak istemiyordum! "Buradaki kimse kimseden hoşlanmıyor evet ama yeter artık. Yalnızca kavga etmeden durun!" "Büyücü sinirlendi." Taehyung, alayla gülüp arkasına yaslandı. "Sinirlenince baya iyi bir şey oldun sen?" Gözlerim şaşkınlıkla açılırken yan masadaki Jimin konuştu. "İşine bak. Kız doğru söylüyor. Sürekli kavga çıkarmayın." "Ne yaparsın?" Taehyung, omuzunun üzerinde Jimin'in olduğu masaya baktı. "Hokus pokus falan mı dersin?" Niye bizi küçük görüyordu ki şu an? "Süpürgeni kafanda parçalarım." Joy, hırsla konuştuğunda cadı Rose kahkaha attı. "Üzgünüm tatlım o biraz zor." Küçük çocuklar gibi laf dalaşı mı yapacaktık? "Zor mu kolay mı görürüz." Solar alaycı bir ifadeyle güldüğünde bakışlarım salonda gezdi. Herkes birbirine öfkeyle bakıyordu ve tek kelime daha eden olursa kesin kaos çıkacaktı. "Biz de beslenmek istiyoruz." Tao, ayağa kalkıp bakışlarını eğitimcilere çevirdi. Eğitimciler dikkatle bizi izliyor ama müdahale etmiyordu. "Yemeğiniz bitti mi çocuklar?" Elf eğitmeni Lay konuştuğunda kurtlar hariç herkes onayladı. "Biz devam edeceğiz." "Sürekli aç mısınız?" Caris D.O alayla konuştuğunda Jackson'ın sert bakışları ona döndü. "Evet ve bölersen akşam yemeğim olursun." Gerçekten cadı yerler miydi? E cadı yiyen bizi de yerdi. Taehyung, bir anda ayağa kalktığında tüm bakışlar ona döndü. "Eğer sen konuşmaya devam edersen yiyeceğin şey çok farklı olur." Jackson, bir anda hırlayarak ayağa kalktığında diğer kurt arkadaşları da ayağa kalktı. Cadılar ve kurtlar ayağa kalkıp birbirine ters bakışlar atmaya başladığında ben de ayağa kalktım ve bizimkilere bakışlarımla salonun çıkışını gösterdim. Küçük adımlarla çıkışa ilerlerken Jennie konuştu ve konuşması ile adımlarım durdu. "Büyücüler korktu sanırım kaçıyor." "Her zaman ki gibi." Rose da ona destek verdiğinde arkamı döndüm ve bakışlarımı onlara çevirdim. "Bırakalım gitsinler. İncinmesinler yazık." Taehyung, yine o alaycı ifadesi ile konuştuğunda kaşlarım çatıldı. "Gitmek için bir carisden mi izin alacağım? Bize bulaşmayın." Taehyung, ellerini cebine koydu ve omuz silkti. "Canım bulaşmak istiyor ve ben canım ne isterse yaparım." "Çeneni kapa." Jackson öfkeyle konuşup öne doğru atıldığında cadılar ve vampirler yan yana, biz ve kurtlar yan yana duruyorduk. Taehyung, elini Jackson'a doğru uzattığında tiz bir ses yemek salonunda yankılandı. "Gösteri bitti!" Namjoon'un sesi tüm salonu doldurdu ve tüm bakışlar ona döndü. "Odalarınıza çıkıyorsunuz. Bir saat sonra herkes ana salonda olacak." "Sebep?" Jungkook, suratını buruşturarak konuştuğunda eğitmeni Jin cevap verdi. "Vampirler beslendikten sonra hep birlikte  temizliğe başlayacaksınız. Grupları biz oluşturduk. Salona indiğinizde öğrenirsiniz." Vampirler takip edemediğim bir hızda aynı anda yemek salonun camından çıktıklarında bir süre şaşkınlıkla arkalarından baktım. Tamam çok hızlı falan olduklarını biliyordum da görmek farklıydı. "Şu an tam bir şapşal gibi görünüyorsun." Taehyung, güldüğünde bakışlarım ona kaydı. Bu sefer alaycı gülüşü yoktu. Sanırım bakışlarım ona cidden komik gelmişti. "Alış büyücü kız alış. Daha buralardayız." Göz kırparak yanımdan geçip gittiğinde ters ters arkasından baktım. Ay ben bunların hiçbirine alışmak istemiyordum ya. ... "Kurtlarla anlaşamasak bile her şekilde yanımızda olurlar. Çünkü vampirler ve cadılardan nefret ediyorlar." Solar, fısıldayarak konuştuğunda kafamla onu onayladım. Evet şu an öyle görünüyordu ama hiç kimseye güven olmayacağını da biliyordum. Büyük salonda toplanmış ve hocaların gelmesini bekliyorduk. Yoongi de şu an burada olduğu için çok fazla düşünmemeye çalışıyordum. Gerçi şu an arkadaşları ile konuşuyordu. Bu durumda beni okuyamazdı sanırım. Düşünceme zıt bir şekilde bakışları birden bana döndüğünde irkildim. Sinsi bir şekilde gülümsediğinde bıkkın bir nefes verdim. Hayır yani benle derdi tam olarak neydi? Benden ne istiyordu ya? 35 kişinin içinde bir tek benim zihnimi mi okuyordu? Resmen bana takmıştı ya. Neyse ki beslenmişti de şimdilik rahattım. Elfler ve su perileri birbirleri ile konuşup gülüşürken hayranlıkla onlara baktım. Keşke onlar gibi hayata toz pembe bakabilseydim. Yani onlar kadarına bile gerek yoktu. Birazcık toz pembe baksam yeterdi çünkü ben hep en olumsuz olanı düşünürdüm. "Aslında var ya." Joy, arkasına yaslanarak ellerini göğsünde birleştirdi. "Anlaşıp sohbet edebilsek ne iyi olur. Haklarında o kadar çok merak ettiğim şey var ki." "Ben kimse hakkında bir şey merak etmiyorum." Huysuz bir şekilde konuşup suratımı buruşturdum. "Lütfen hiç kimseye güvenmeyin. Özellikle de." "Cadılar ve carislere." Cümlemi tamamlayan arkamda duran Taehyung idi. Ne ara oraya gelmişti bilmiyordum. Omuzumun üzerinden ona baktığımda yüzünde sinir bozucu bir gülümse vardı. "Ama sen güvenebilirsin. Sana zarar vermem." "Damarlarında kan yerine ihanet dolaşan bir türe mi güveneceğim? " Alayla gülüp kafamı iki yana salladım. "Kalsın." "Ama sen olaylara çok yüzeysel bakıyorsun." Kafasını ukala bir tavırla belli belirsiz iki yana salladı ve ellerini ceplerine koydu. "Bizim olayları biraz daha kişiselleştirmemiz lazım." "Kişisel olarak da güvenilir bir tip değilsin." "Sen fazla mı ön yargılısın?" Adım atarak dolandı ve tam karşımdaki sandalyeye oturdu ve bacak bacak üzerine attı. Amacı tam olarak neydi? "Ön yargılı falan değilim. Kara büyü yaptığını ve var oluşunuzdan beri yaptığınız ihanetleri inkar edebilir misin?" "Kişiselleşelim diyorum sen yine genelleme yapıyorsun. Beni tanıyor musun?" Birazcık yalnızca birazcık ciddi olsaydı onunla gerçekten ılıman bir şekilde konuşurdum ama şu an yüzünde ben seninle dalga geçiyorum diye bas bas bağıran bir ifade vardı. "Bir caris olman benim için yeterli." Alaycı bir şekilde gülerek kafasını iki yana salladı. "Çok ırkçı bir yaklaşım. Hiç tasvip etmiyorum." "Ne istiyorsun?" Öne doğru eğilerek gözlerimi kıstım ve merakla ona baktım. "Seni." Kaşları ile beni işaret ettiğinde şaşkınlıkla gözlerim kocaman oldu. "E oha amına koyayım. Az yavaş gel." Jimin,  sinirle karşılık verdiğinde Taehyung onu umursamadı. Bakışları hala benim üzerimdeydi ve sanırım ciddi ciddi bir cevap bekliyordu. Zihninde neler döndüğünü çok merak ediyordum. Keşke Yoongi ile kanki olsaydım ona sorardım. "Sen kafayı yemişsin." Sonunda kendime gelip konuştuğumda Taehyung verdiğim cevaptan memnun olmamış gibi suratını buruşturdu. "Neyse artık." Omuz silkerek oturduğu sandalyeden kalktı. "Uzun bir süre daha buradayız. Zamanımız var gibi." Yanımızdan uzaklaştığında hala şaşkındım. Amacı tam olarak neydi? "Kanki olmamıza gerek yok." Tam arkamda kulağımın dibinde biri fısıldadığında nefesim kesildi. "Şimdi de söylerim." Yoongi'nin sesinden eğlendiği çok belliydi ama dönüp yüzüne bakmıyordum. Oturduğum için muhtemelen kulağıma eğilmişti ve kimse söylediği şeyi duymuyordu. "Gerçekten seni istiyor." Kaşlarım şaşkınlıkla havalandı. "Dominant kadınlardan hoşlanıyormuş ve sen tam onun beğendiği tarzdaymışsın. Seni yatağa atmak istiyor." Hadi canım! Yok ya! Yoongi, kesinlikle benimle dalga geçiyordu. "İster inan ister inanma." Duruşunu dikleştirdiğini hissettiğimde bedenimi hızla ona döndüm. "Bunu neden bana söyledin peki?" Doğru söylediğine hala inanmıyordum. "Çünkü zevkli. Suratının haline bak." Yoongi, gülümseyerek konuştuktan sonra yanımdan uzaklaştı. Ciddi miydi ya? Taehyung gerçekten böyle mi düşünüyordu? Hayır yani tüm bu kaosun içinde bir de manyak bir caris ile mi uğraşacaktım? Ay gerçekten bayılasım geliyordu. Sanırım benim az konuşmam ve elfler gibi sürekli mutlu periler gibi sürekli pozitif olmam gerekiyordu. Belki manyak caris o zaman düşüncelerinden vazgeçerdi. Hayır yani burada bu kadar kadın vardı ya! Hepsi de harika muhteşem ötesi güzeldi. Yatağa atacak beni mi bulmuştu yani? Hayır atamazdı da yani yine de bununla uğraşmak bile sinir bozucuydu. Acaba büyü mü yapsaydım? Beni çirkin ve yaşlı görseydi? O zaman kesin benimle uğraşamazdı. Bunu deneyecektim. "Evet çocuklar." Elf eğitmeni Lay'ın sesi odada  yankılandı ve tüm bakışlar ona döndü. " Dün geceki kavganın temelini oluşturanlar yani Taehyung, Luna, Yoongi ve Jungkook aynı grupta. Yemek salonunu temizliyorsunuz." Bir bebek gibi ağlamak istiyordum. Oturup saatlerce ağlamak. Beni yatağa atmak isteyen bir caris, zihnimi okumaya bayılan bir vampir ve oldukça öfkeli bir kurt ile temizlik yapacaktım. Evren bana asla acımıyor ve tüm kötü enerjilerini bana yolluyordu. Gerçekten ağlamak istiyordum. Acaba bu gece dolunay var mıydı? Jungkook'un birden kurda dönüşüp ulumasını istemiyordum.
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE