bc

Seçilmiş

book_age16+
961
TAKİP ET
5.8K
OKU
scary
vampire
like
intro-logo
Tanıtım Yazısı

Yanlış bir şehirde, yanlış bir zamanda, yanlış bir sokaktaydım o gece. Yardım edip etmemek konusunda kararsız kaldığımda keşke etmemeyi seçseydim. Nereden bilebilirdim ki hayatını kurtardığım o kişinin hayatımda bu denli yer edinip, beni felakete sürükleyebileceğini?

~

"Nesin sen?" Dedim adımlarımı geri doğru atarken.

"Görmek mi istiyorsun?" Dediğinde korksam da başımı aşağı yukarı salladım ve aniden gözümün önünde değiştiğinde korkudan nutkum tutuldu...

~

Seçilmiş

Seçme şansı olsa kendisine verilen gücü asla istemezdi zaten bu yüzden seçilmiş kişiydi. Alisa artık bildiklerinden, gördüklerinden sorumluydu. Sizde bu fantastik, gizem, korku, aşk ve mizah dolu yaşamı merak etmiyor musunuz?

chap-preview
Ücretsiz ön okuma
Mehir
"Alisa kızım hadi ama geç kalıyoruz."  Annemin milyonuncu çağırışından sonra nihayet aşağı inebilmiştim. İçinden 'iki saattir bekliyorum, senin yüzünden uçağı kaçıracağız.' diye geçirdiğinde göz devirdim. "Anne alt tarafı 10 dakika geçti, abartma ve hala vaktimiz var." "Sen yine mi benim düşüncelerimi okudun?" Dediğinde omuz silktim.  "Ne yapayım suratın sirke satarken okumamak mümkün değil."  Sürücü koltuğuna geçtiğinde nihayet yola koyulabilmiştik. Ben Mehir Alisa Adalı, 4 şubat 2001 doğumluydum. Masmavi gözlere ve kızıl saçlara sahibim. Son sınıf öğrencisiydim ve 2 gün sonra yarı yıl tatilim bitecekti. 18 yıldır annemle beraber yaşıyorum yani yaşıyordum, şu andan itibaren işler değişecekti. Annem ve babam ben küçükken ayrılmışlardı. Annemi o günden beri hiç mutlu görmemiştim, ta ki Bora diye bir adam karşısına çıkına kadar. Hem babamı özlediğimden hem de Bora ve annemin birlikte vakit geçirebilmeleri için Mardin'i bırakıp Edirne'ye, babamın yanına gidiyordum. Bir süreliğine de olsa annemi çok özleyecektim.  "Tatlım hala vazgeçebilirsin biliyorsun değil mi?" Dediğinde başımı salladım. "Biliyorum anne gerek yok." Dedim. Bunu yapmam gerekiyordu çünkü Bora, annemi ne zaman dışarı çıkaracak olsa annem hemen benim de gelmem için ısrar ediyordu. Evde yalnız kalmayayım diye sürekli bunu yapması kendimi kötü hissettiriyordu üstelik erkek arkadaşının düşünceleri tam anlamıyla can sıkıcıydı. Benden rahatsız olduğunu biliyordum ve onlara bunu yapmaya hakkım yoktu. Düşünce okuyabildiğimi çok zaman sonra farketmiştim. Başta deli olduğumu insanların sürekli konuştuklarını sanıyordum ve bir zaman sonra başım patlayacak raddeye geliyordu. Böyle zamanlarda kendimi hep mezarlığa atardım, orası gayet sessizdi. Eh ölüler de konuşamayacağına göre bir cennet gibiydi benim için. Düşünce okuyabilmek muhtemelen herkesin istediği bir şeydir ama aslında sanıldığı kadar güzel değil. Mesela benim tek bir arkadaşım yok tek bir sevgilim bile olmadı. Bir kaç kişi tarafından çıkma teklifi almıştım elbette fakat düşünceleriyle beni topuklarımı popoma vura vura kaçmamı sağlamışlardı. Kız arkadaşım da pek olmamıştı, sahiden insanlar neden bu kadar birbirini çekemiyorlardı? Her şey normal giderken içlerinden geçen kıskançlık dolu düşünceleri olan kızlar beni deli ediyordu. İçi dışı bir olan tek kişi annemdi, o olmasa ne yapardım emin değilim.  Araba havalimanında durduğunda bakışlarımı anneme çevirdim. Yüzünde mutluluktan uzak bir gülümseme vardı. Üzüldüğünü biliyordum, bende üzülüyordum fakat en iyisi bu olacaktı. Herkes için... Arabadan indiğimizde elime bavulumu ve diğer ıvır zıvırları vererek sıkıca sarıldı. "Bebeğim seni çok özleyeceğim." Derken sesi titremişti.  "Bende çok özleyeceğim annem." Dedim gözlerimin dolmasını engelleyemeyerek.  "Hadi bin uçağına geç kalma." Dediğinde başımı salladım. Buradan ayrılırken özleyeceğim tek kişinin annem olması ne acıydı. Mardin, seni geride bıraktığım için mutluyum çünkü bana kesinlikle hiçbir şey ifade etmiyorsun. "Kendine dikkat et." "Sende." Neredeyse iki buçuk saat süren yolculuğum nihayet bitmişti. Ayaklarımı yere basabildiğimde Edirne'nin havasını özlediğimi farkettim. Bavulumu da alıp dışarı çıkmıştım. Buraya en son 4 sene önce gelmiştim ve çok şey değiştiğini görebiliyordum...Sağa sola bakınırken babamı bulmaya çalışıyordum, hayatında hiç dakik bir adam olmamıştı. Ah baba yine geç kaldın değil mi?  Yol tarafına doğru yürürken bana pis pis bakan bir adam gördüğümde kaşlarımı çattım. İçinden 'Off bacaklara bak be' diye geçirdiğinde sinirlendim. "Biraz daha bakarsan koca bavulumla kafanı ezeceğim" dediğimde başka tarafa dönerek suratını buruşturdu. 'Deli mi ne?' Dediğinde üstüne atlamamak için zor tuttum kendimi.  Daha fazla aldırış etmemeye çalışarak yola devam ettim, üzerime hızla gelen arabayı fark ettiğimde korkuyla geriledim. Ne oluyordu yahu?  Camları filmle kaplı araba durduğunda içinden babam çıkması niyeyse beni pek şaşırtmamıştı. Kahkaha atarak yanıma gelirken ona baygın gözlerle baktım.  "Komik miydi şimdi bu?" "Nasıl korktun ama." Dedi hala kahkaha atarken, sonraysa bana sarıldı.  "Eh, hızla bir araba üstüme geldiğinde dans edecek halim yoktu ya." Dedim fakat babama sarıldığımdan sesim boğuk çıkmıştı. "Şş sus bakalım, hadi geçelim arabaya." Dedi ve bavulumu aldı. Arabaya bindiğimde çok geçmeden babam da gelmişti. Uzun bir sessizliğin ardından "Boyun uzamış." Dedi. "Tabii ki baba, 4 senedir görmüyorsun sonuçta." Dediğimde başını salladı. "Nasılsın?"  "Gayet iyiyim sen?" "Bende iyiyim, ee şey." Dediğinde sustu, diyeceği şeyi söyleyip söylememe konusunda kararsız gözüküyordu sanki. İçindense 'Söylesem mi acaba? Yok canım ne haddime ki. Ama merak ettim onun nasıl olduğunu. Bence hiç gerek yok-' derken düşüncelerini böldüm çünkü sonu gelmeyecek gibiydi. "Baba, annem iyi merak etme." Dediğimde derin bir oh çekti ve şakadan kızıyormuş gibi yaptı. "Düşüncelerimi izinsiz okuma lütfen."  "Pardon bir dahakine sorup okurum." Dedim ben de karşılık olarak.  "Senin de bir tek boyun değil dilin de uzamış. Pabuç kadar olmuş vallahi." Dediğinde güldüm. "Eh seninle yarış edebilmek için."   Hava kararmaya başlamıştı hala 1 buçuk saatlik yolumuz vardı. Gelen uykum da aniden bastırmaya başlamıştı.  "Ben sanırım uyuyacağım." Dediğimde başını salladı.  "İyi uykular gelince uyandırırım seni." *** Gözlerimi açmamla yıldızlarla karşılaşmam bir oldu, şaşkınlıkla doğrulurken yumuşacık yatağın dokusu beni kendimden geçirdi. Allah'ım burası ne kadar da güzeldi. Tavanı cam bir oda, mükemmel yumuşaklıkta bir yatak, ah burada sonsuza kadar durabilirdim. Burası benim odam mıydı yani? Ne ara gelmiştim ki buraya? Ayağa kalkarak etrafa bakındım, ahşaptan yapılmış ev resmen beni büyülemişti. Odadan çıktığımda beni bir merdiven karşılamıştı, aşağı inerek eve göz attım. Babam uyumuş muydu acaba? Oturma odasına gittiğimde sehpada bir not ilişti gözüme. Kaşlarımı çatarak elime aldım "Alisa eğer uyandıysan ben jandarma komutanlığına kadar gittim merak etme." yazıyordu. Bu arada babam jandarmaydı, arada bir böyle işleri çıkabiliyordu. Neyse ki fazla uzak değildi bu yüzden yanına gidebilirdim.  Üzerime kalın şeyler alarak dışarı çıktım ve salına salına yürümeye başladım. Çoğu evin ışığı sönmüştü, muhtemelen bu saatte ya tv izlerler ya da uyurlardı. Sokaklar bomboştu, sokak lambasından gölgemi takip ediyordum. Keşan standartlara göre çok küçük olabilirdi ama benim için idealdi.  Sağ taraftan inleme sesi geldiğinde kaşlarımı çattım. Biri acı mı çekiyordu? Bakmamalıyım bence banane ki? Niye başıma iş alayım ki gece gece? Yürümeye devam ettiğimde daha fazla inledi ve gürültülü bir şekilde biri bir yere vurdu.  Arkamı tekrar döndüm, sanırım bir bakmaktan zarar gelmezdi. Adımlarımı ağır haraketlerle sesin olduğu tarafa doğru attım. Ses duvarın arkasından geliyordu, duvara yaklaşarak kafamı hafifçe kaldırdım.  Bir erkek ve bir kadın sigara içiyorlardı ve yanlarında da kamyonet vardı. Buraya kadar her şey normaldi elbette fakat kamyonetin içerisinde mor çiçeklere sarılı bir adam vardı. Elinde sigarası olan adam içinden 'bu aptalı yakaladığımız iyi oldu avcılara kim bilir kaça satarız?' diye geçirdiğinde şaşkınca adama bakmaya devam ettim.  Ne avcısı? Ne satması? Bu adamı mı? Sorularımın cevabı düşüncelerinin arasından geçmiyordu varsa yoksa kaç para verileceğini hesaplıyordu. Aptal adam, acaba organ mafyasından mı bahsediyor? Belki de bu adamın böbreklerini alacaklar, tabi ya. Of yine çözdüm olayı ama o mor çiçekler ne iş? Ben düşüncelere dalmışken kadın ve adam nihayet sigarayı attıklarında güle oynaya kamyonete binerlerken içimdeki deli cesareti dinleyerek bende adamı kurtarmak için acele ettim. Araba çalıştığında başka yapacak bir şeyim olmadığı için bende kamyonete bindim. Baygın adamın suratını inceledim epey yakışıklıydı. Kirli sakalı, uzun kirpikleri... Ah kendine gel Alisa! Düşüncelerimden sıyrılarak hafifçe suratını tokatladım. Gözlerini nihayet açtığında kısık gözlerle etrafa bakındı, sonra tekrar bana döndü. Karanlık olmasına rağmen yemyeşil gözleri parlıyordu. "Yardım et." Diye fısıldadığında kaşlarımı çattım.  "Nasıl?"  "At şunları." Derken sesi çok bitkindi. Çiçekleri kastettiğini anlamıştım ama nedenini anlamamıştım.  Boşvererek tüm çiçekleri kamyonetten aşağı attım. Bir kaç dakika sonra nefes alışı düzene girdim. "Teşekkür ederim, şimdi şu örtünün altına gir." Dediğinde "Neden ki?" Diye sordum. Düşüncelerini merak ettiğim için okumak istedim fakat olmadı. Neden olmamıştı ki? Acaba hiçbir şey düşünmüyor muydu? Ama bu çok saçma. Yoksa bu gücüm gitmiş miydi? Belki de çalışmıyordu. Ne saçmalıyorsun yine?  "Dediğimi yap ve ben gelene kadar çıkma."  "Neden bunu yapacakmışım?"  "Sadece yap!"  Adamın canını kurtarıyoruz gördüğümüz muameleye bak, aptal!  Söylediklerini anlamasam da başımı salladım ve dediği örtünün yanına gidip her yerimi kapadım. Herhalde örtü altında beni öldürmeyi planlamıyordu? Babam bunları yaptığımı bilse beni öldürürdü hele annem canıma okurdu vallahi. Ne yapayım, çılgınlık ruhumda vardı.  Kamyonete bir kaç tekme attıktan sonra nihayet durmuştuk. Bir kaç dakika sonra çığlık sesi yankılandığında korkuyla sıçradım. Kadın sesi miydi o? Allah'ım ne oluyor ya? Örtüm hızla açıldığında korkuyla yerime daha da sindim.  "Benim." Dediğinde daha demin kurtardığım çocuk olduğunu gördüm. Sonraysa elini uzatarak kalkmama yardım etti.  "Hemen gidelim burdan." Dediğinde başımı salladım.  "Onlar nerede?" "Boş ver." Diyerek kolumdan çekiştirmeye başladı.  "Dur yavaş neden bu kadar acelecisin?"  "Kadın bağırdı birileri gelebilir." Dedi hızlı hızlı konuşurken. "Gelsinler ne olacak? Onlar suçlu, seni organ mafyasına vereceklerdi." Dediğimde gür bir kahkaha attı.  "Neye vereceklerdi neye?"  "Organ mafyasına." Dedim kaşlarımı çatıp yanlış bir şey mi dedim diye düşünürken. Daha çok gülmeye başladığında omzuna vurdum. "Ne gülüyorsun be? Adam konuşurken duydum." "Ne duydun acaba?" Dedi ukalaca.  "Farkında mısın seni ölümden kurtardım sen hala gülüyorsun." "Saolun bayan siz olmasaydınız ne yapardım hiç bilmiyorum." Dediğinde göz devirdim. Ne sinir bozucu biriymiş ya! "Ay keşke yardıma gelmeseydim."  "Allah Allah o niye ya?" Dediğinde omuz silktim. Bir kaç dakika daha geldiğimiz yöne doğru yürürken hafifçe öksürdüm. "Bir şey sorabilir miyim?" "Tabii." "Sen hiçbir şey düşünmüyor musun?" Dedim hala düşüncelerini okumaya çalışırken. "Ne hakkında?" Dedi sorumu garipseyerek. "Her şey."  "O nerden çıktı ki?" "İşte düşünüyor musun düşünmüyor musun?" "Düşünüyorum elbet." "Ee ben niye duyamıyordum." Dedim kendi kendime fısıldayarak. "Neyi?" Dediğinde gözlerimi şaşkınlıkla açtım. "Yuh onu nasıl duydun?" Dediğimde boğazını temizledi.  "Şey biraz fazla iyi duyarım da."  "Hıı peki."  "Ee evin nerede?" Dediğinde omuz silktim. "Sen gitmen gereken yerde git ben yolu bulurum."  "Eve kadar bıraksaydım." Dediğinde "Aman sen yine kaçırılma da başka bir şey istemiyorum ben." Dedim gülerek. "Kimsenin gücü yetmez." "Yetmiş sanki birilerinin."  "Senin gibi kızın maskarası olduk ya iyi mi?" Dedi gülümseyerek. Ne kadar güzel gülümsüyordu. Yo hiç de güzel gülümsemiyor iç ses. Göz var izan var be kızım. İyi tamam be sus. "Benim gibi derken?"  "Bilmem değişiksin, kız mısın sen?" Dediğinde yürümeyi kestim. "Neye benziyorum?"  "Bilmem ki normalde kızlar 'ay ben yapamam ayol korkarım' felan oluyorlar ya." Dediğinde taklidine kahkaha attım.  "Şşş yavaş gül." Dedi eliyle ağzımı kapatırken. Kalbim yakınlığın verdiği rahatsızlıktan hızlanırken yavaşça geri çekildi.  "İnsanlar bizi duyacak." Dediğinde başımı salladım. Nihayet evimin sokağına gelmiştik.  "Ben buradan gidiyorum." Dedim sol tarafı göstererek. "Evine kadar bırakayım." Dediğinde başımı olumsuzca salladım. "Gerek yok iyi geceler." Dedim ve ona bakmadan arkamı döndüm. Kolumu tutarak beni durdurdu. "Adını söyleseydin bari." Dediğinde gülümsedim.  "Mehir." *** Camdan güle oynaya koşuşturan çocukları izliyordum. Güneş odamın her yerini aydınlatıyordu, bana da iyi gelmişti. Gözlerimi kapatarak düşüncelere daldım. Dünki çocuk çok gizemliydi ya da bana öyle geliyordu. Çünkü bugüne kadar hayatıma giren bütün insanları isteyerek veya istemeyerek de olsa çözmüştüm. Düşüncelerinden dolayı kişiliklerini ortaya koyuyorlardı gerçi bazılarının düşüncelerini okumaya bile gerek kalmıyordu ya neyse! Gözlerimi tekrar açtığımda dışarıda dün gördüpüm çocuğu gördüm bana bakıyordu. Gözlerimi kapatıp kafamı iki yana salladım ve tekrar açtım. Şimdiyse aynı yerde yaşlı bir amcanın olduğunu farkettim. Ne oluyordu ya? Durup dururken niye halüsinasyon gördüm ki şimdi ben? Boşvererek kendimi yatağa attım tatilimin son gününü saçma sapan düşüncelerle tüketemezdim. Bugün akşama kadar yatacak ve kusana kadar cips yiyip film izleyecektim. 15 gün tatil de ne ya? Sanki 15 dk sürmüş gibi bir şey oldu. Şöyle yarı yıl tatillerini 3 yıl felan yapsalar da biz de kafamızı dinlesek. Neyse ki tyt konularımı bitirmiştim de geriye ayt kalmıştı. Neyse Alisa sakin ol bugün tatil, mutlulukla geçir kötü şeyleri düşünme çünkü her şey çok güzel.  Kapım çaldığında düşüncelerimden sıyrılarak gerçek dünyaya döndüm. "Efendim baba?"  "Gelebilir miyim?" Dediğinde başımı sallayarak "Gel." Dedim. "Napıyorsun bakalım?" Dediğinde omuz silktim. "Hiç bugün için plan yaptım kendime." "Ya öyle mi?" Dedi ve gülümseyerek devam etti. "Bende Orhan dayına gidelim mi diyecektim." Dediğinde gözlerim büyüdü. "Hayır baba olmaz." Dedim panikle. "Niye kızım ya." "Yok baba Orhan dayımlar olmaz."  "Ne kadar ayıp." Dedi bana hayretle bakarken. "Baba onun eşi beni seve seve dövüyor canım çok acıyor nolur bensiz git." "Ya kızım sende, o küçükken olan bir şeydi bir kere-" derken telefonu çaldı. "Macit abi dün akşamki olay için olay yerinden bekleniyorsun."Ne olayı?  "Tamam hemen geliyorum." Diyerek babam telefonu kapadığında kaşlarımı çatarak suratına baktım. "Ne olayı baba?"  "Dün hayvan saldırısı olmuş sanırım ama biraz tuhaf bir hayvan saldırısı." Dediğinde kaşlarımı çattım. "O ne demek."   "Gel beraber gidelim kendin gör." Dediğinde başımı salladım. Üzerime kalın bir şeyler alarak evden çıktım. Beraber arabaya bindik ve babam olay yerine sürdü. Dün ki geçtiğim yollardan geçerken bir ürperti ele geçirdi bedenimi. Arabayı durdurduğunda dün nasıl bıraktıysak öyle bulmuştum burayı. Tabi etraf çevrelenmişti. Çoğu insan buraya toplanmıştı.  Babamla beraber arabadan inerek olay yerine daha fazla yaklaştık. Dün kurtardığım adamı kaçıran kişilere bakmaya çalışmıştım. Birinin gözleri çıkarılmıştı, diğerininse...  "Kalbi sökülmüş." Dedi arkamda varlığını yeni fark ettiğim abla. Artık cesede nasıl baktıysam açıklama gereği duymuştu.  "Bu nasıl?" Dedim nutkum tutulmuştu. "Bizde bilmiyoruz çoğu yerinde pençe izi var ama bir hayvan neden bir insanın gözünü ve kalbini söker ki?" Diye söylenirken başımı sağ tarafa çevirdim.  Gözlerim bir evin çatısının üzerine kaydığında birini fark ettim. Arkasındaki birkaç kişi vardı ve bu tarafa doğru bakıyorlardı. En önde duranla göz göze geldiğimde dudağının bir kenarı kıvrılmıştı. Bu kimdi ve neden bana bakıyordu? Ayrıca oraya nasıl çıkmışlardı? 

editor-pick
Dreame-Editörün seçtikleri

bc

AŞKIN KÜLLERİ [ YENİDEN DOĞMAK ]

read
7.4K
bc

Hayaletin Avukatı

read
16.1K
bc

İNCİ TANESİ

read
11.2K
bc

KARANLIĞIN GİZEMİ

read
6.3K
bc

Geyna-Layon'un Fısıltısı

read
1.3K
bc

ŞAHİT OLDUM!

read
4.4K
bc

Küçüğüm +21

read
95.5K

Uygulamayı indirmek için tara

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook