
Kalbim acıyla yanarken hızla yürümeye devam edip, merdivenleri ikişer ikişer çıkmaya başladım. Önüme çıkan kapının kilitli olup olmadığını bilmeden, kapıya en güçlü tekme mi atarak kapının duvara çarpıp parçalanmasını sağladım. Göreceğim görüntünün kalbimi kıracağını bilerek içeriye daldım. Dylan'ın gömleği çıkmış, yanında ki kadın ise iç çamaşırı ile yanında duruyordu. Sinirle soluyup bakışları mı muhatabım olan adama çevirdim. Sinirle karışık şaşkın bakışları nemli gözlerimi buldu.
"Sen ne halt ettiğini zannediyorsun Layla? Odaya bu şekilde nasıl dalarsın?"
Sinirle soluyup kızın yanına giderek kolunu kavradım. Dylan'ın şaşkın bakışları arasında dehşete düşmüş şekilde benden korkan kızı odadan dışarıya fırlattım. Kadın dengesini korurken ona en sinirli bakışımı yollayıp.
"De-defol" dedim lanet dilim yine kekelerken. Kadın korkuyla hızlı bir şekilde merdivenleri inerken odaya döndüm. Dylan bana sinirli bakışlarını yollayıp üzerime doğru gelirken, hiç tepki vermeden beni duvara yaslamasına izin verdim. Tenime dokunmamaya özen gösteriyordu, kurt adam olmasa bile arada ki kıvılcımları hissediyordu. Bunu kabul etmek onun için zordu ve kabul edip etmeyeceği belli değildi.
"Sen ne yapıyorsun Layla? Sana bu hakkı kim veriyor?"
Ben onun için bir çalışan dan fazlası değildim ama o benim ruh eşimdi.
"Ben varken başka biri ile sevişemezsin"
Dylan'ın bakışlarına saf bir şaşkınlık eklendi. Normalde kekeleyerek konuşacağım cümleyi tek hamlede söylemiştim. Kalbimin ağrısı dilimi açmıştı sanki. Dylan bana yaklaşıp nefesini dudaklarıma verdi. Dudakları dudaklarıma yaklaşırken
"Seninle sevişmemi mi istiyorsun?"
Boğazıma takılan yumruyu yutmaya çalışarak başımı yukarı aşağı sallamaya başladım. Başkası ile sevişmesindense gerçek ruh eşi ile sevişmesi daha iyi bir seçenekti. Hem bu şekilde onu kendime aşık edebilirdim. Edebilirdim değil mi?

