11.TEK KİŞİLİK GERDEK

1657 Kelimeler
Düğün bittiğinde Behram, kardeşinin kulağına eğildi. ‘’Annemle babamın elini öp güzelce vedalaş laf sokup durma acısını çıkarırım.’’ Gürhan öfkeyle yumruğunu sıkmıştı. Oturduğu yerden kalkıp babasının karşısına geçti ve elini öpüp alnına koydu. ‘’Bize daha fazla sorun çıkarma, karına bir erkek çocuk ver senden bekleneni yerine getir.’’ diyen Azam ağa, oğlunun gözlerine keskin bakışlarla bakıyordu. Genç adam sakin kalmaya çalışarak annesine döndü ve elini öptü. ‘’Sık sık gel yanıma göreyim seni.’’ diyen annesine yarım ağız, ‘’Gelirim.’’ dedi. Yengeleriyle vedalaşmasını kimse beklemiyordu ama Asiye yanına gelip kendi oğullarına yaptığı gibi saçını okşamıştı. ‘’Hamsi kuşim söyladuklarimu unutma tamam mi?’’ ‘’Olur yenge unutmam.’’ Halis Bey, misafirlerini yolcu ettikten sonra damadı ile ağabeylerinin önüne geçip kızının odasına kadar eşlik etmişti. Vedalaşmaları için yanlarından ayrılmadan önce Gürhan’a babacan bir sevgiyle baktı. ‘’Oğlum evlenme şeklinin sana ne kadar zor geldiğinin farkındayım ama bizim mecburiyetimiz bunu gerektirdi. Alanur benim canımdır, kanımdır gözünden tek damla yaş aksa dünyayı yakarım bunu bil karına ona göre davran içinde bulunduğun durumun acısını ondan çıkarmaya çalışma. Bizleri ailen olarak kabullenirsen bu konakta bulacağın tek şey sevgi, saygı olur yok düşman bellersen karşılığı o yönde olur.’’ Gürhan, Behram ağabeyinin kaş göz işaretini fark edince sessiz kalsa da kayınbabasının elini tutup öptü. Halis ağa arkasını dönüp gittiğinde Behram, kardeşinin eline kimliğiyle, telefonunu verip gözlerine bakması için zorladı. ‘’Bana bak karın şu an evde değil ama gelecek ve geldiğinde ne yapman gerekiyorsa onu yapacaksın. İç güveysi geldim diye karalar bağlama kocalığını adam gibi yap ve ağalığı eline al, Alanur’un yanında dik dur ailesine karşı ezilme.’’ ‘’Ağabey yeter çok bunaldım, patlamak üzereyim.’’ dedi Gürhan boynundaki papyonu gevşetirken. Mirza, kardeşine bakarak konuştu. ‘’Gürhan, oğlum bak Kılıç aşireti buranın en güçlü aşiretlerinden ve kendi içlerinde ağalık savaşı veriyorlar. Karın gücü elinden kaybetmemek için tek başına bütün akrabalarına baş kaldırıyor. Keyfinden evlenip iç güveysi getirmedi seni buraya. Öyle bir kadın kendinden güçsüz erkeği koca diye yanında istemez ona göre davran. Karının elinden tut akrabalarına karşı yanında dur hem onun hanımağalığını korumasına yardım et hem de karınla beraber sana gelen ağalığı elinde tutmayı başar.’’ Telefonuna bakan Kıvanç araya girdi. ‘’Olanı öğrendim. Adem Kılıç tarlaları yakmaya çalışmış Alanur, kız kardeşleriyle oraya gittiği için düğünü terk etmiş.’’ ‘’Düğün için gözdağı vermek istemiştir.’’ dedi Ferman. ‘’Ağabeylerim sizi çok seviyorum ve şimdi nasıl tek başıma nikah kıyıp evlendiysem aynı şekilde tek başıma gerdeğe girip hayali çocuğumu dünyaya getireceğim.’’ diyen Gürhan, ağabeylerine el sallayıp odaya girdi ve kapıyı yüzlerine kapattı. Kapıya dayanıp yere oturduğunda gömleğinin düğmelerini açtı. Şimdiden bu evliliğin içinde boğulduğunu hissediyordu. Cebinden çıkardığı evlilik cüzdanını yere bırakıp diğer cebine baktı ve sigarasını bulup çıkararak yaktı. Tanımadığı insanların evinde, tanımadığı ve yanında olmayan karısının odasında bir başınaydı. Sigarasını içip bitirene kadar olanı sindirmeye çalıştı ama olmuyordu. Taş yutmuş gibi hissediyordu. Sigarası bittiğinde ayağa kalkıp ışığı açtı ve evlilik cüzdanını yerden alıp gördüğü makyaj masasının üzerine bırakıp sözde karısının eşyalarına baktı. Her türlü makyaj ve bakım malzemesi vardı. ‘’Tabii bunlar olmasa yaşlılığını saklayamazsın.’’ dedi alayla. Odanın içine bakmaya devam etti. Duvarın biri boydan boya gömme dolaptı. İçini açınca kadın kıyafetlerini gördü. Birkaçının modeline bakıp diğer taraftaki kapağı açtı. Kendi eşyaları çoktan içine yerleştirilmişti. Duvara yakın yerde çift kişilik yatak duruyordu ve üzeri beyaz yatak örtüsüyle kaplanmıştı. İlerideki kapıyı açtığında banyoyu gördü. Klozet ve küvet vardı. Küvetin yanındaki rafta sıralanmış şişelere baktı. Farklı çeşitlerde banyo köpükleri, banyo tuzları, yağları ve esansları vardı. ‘’Oo hanımağamız keyifçiymiş.’’ dedi eline aldığı Lavanta yağına bakarken. Odaya geri döndüğünde yatağın yanındaki sandık dikkatini çekmişti. Kapağını açıp baktığında içindeki parıldayan altınları gördü. Düğünde hediye gelen kilolarca altın buradaydı. Altınlarla beraber kaçma planları yine aklında belirmişti. Hiç vakit kaybetmeden etrafına bakındı ve karısının ardında bıraktığı kırmızı duvağı eline geçti. İçine doldurabildiği kadar altını doldurup bağlayıp bohça haline getirdi. Kimliğini, pasaportunu ve telefonunu cebine sıkıştırdı. Gömme dolabın içinde bulduğu çarşafları uç uça bağlayıp pencereden sarkıttı. Bohçayı kolundan geçirip omzuna aldığında, ‘’Lütfen açılmayın.’’ diyerek çarşafları birbirine bağladığı yerden öptü ve yavaşça inmeye başladı. Düşmemek için yavaş hareket etse de sonunda ayakları yere basmıştı. Derin bir nefes aldığında başına dayanan silahla hareketsiz kaldı. Kime yakalandığına dönüp bakana kadar telefonla konuşan sesi duydu. ‘’Haklıymışsın baba şu an silahımın tam ucunda.’’ ‘’Yunus!’’ diyerek arkasını döndü ve ay ışığında yeğeniyle göz göze geldi. ‘’Ödüm koptu lan.’’ ‘’Kopmalı da amca.’’ diyen Yunus silahı karşısındakine doğrultmaya devam ediyordu. ‘’Babamlar gelene kadar burada bekleyeceksin gitmeye çalışırsan ateş ederim ve inan bana bunu söylerken blöf yapmıyorum. Bugüne bugün Laz Asiye’nin oğluyum basmayacasun Karadenuz damaruma.’’ Gürhan kaçmayı düşünüyordu ama yeğeninin gözlerindeki kararlılığı görünce gidememişti. Çok geçmeden Behram yanında kardeşleriyle geldi ve geldiği gibi kardeşinin yakasına yapışıp silahını başına dayadı. ‘’Ulan alttan aldık olmadı, güzelce konuştuk olmadı. Sıkayım mı lan kafana?’’ Silahın ucunu biraz daha bastırdı. ‘’Töremizi bilmez misin, evlenip evden kaçana ne yapılır bilmez misin de maymun gibi çarşaflardan asılıp kaçmaya çalışıyorsun? Gidince ne olacaktı? Kurtulacak mıydın; Hayır. Başta karın sonra onun ailesi sonra da biz senin peşine düşecektik ve o zaman kardeşimiz demeden namusumuzu temizlemek için bulduğumuz yerde öldürüp bırakacaktık. Yurtdışında yaşadığın yıllarda burada işlerin nasıl yürüdüğünü unuttun mu?’’ ‘’Ağabey!’’ diyen Gürhan, karşısındaki adamın öfkesinden dolayı geri adım atmıştı. Evlilik konusunda hep kızmıştı ama şu anki hali ölümcüldü. Behram’ın eli kardeşinin omzundaki bohçaya gitti ve çekip alarak içine baktı. ‘’Bir de karının altınlarını mı çaldın?’’ Attığı yumruk kardeşinin karnına çarptı. Genç adam acıyla iki büklüm olmuştu. ‘’Geldiğin yoldan kimse görmeden geri döneceksin. Karın eve gelene kadar bu evin etrafında kuş uçurtmayacağız. Bir kez daha kaçmaya çalışırsan sen bizim varlığımızı hissedene kadar biz senin canını almış oluruz.’’ Kardeşinin başını kaldırıp gözlerine baktı. ‘’Anladın mı Gürhan?’’ dedi sertçe. ‘’Anladım ağabey.’’ Gürhan artık kaçacak yolu olmadığını kabullenmişti. Ağabeyi haklıydı kaçarsa töre, namus diye peşine düşeceklerdi ve sonu ölümüyle bitecekti. Altın dolu bohçayı omzuna geri asıp indiği çarşafı tuttu ve yavaşça geri tırmanmaya başladı. Çıkmak inmekten daha zordu ama kumaşı ellerine dolayıp kendini yukarı çekmeyi başarıyordu. Pencereden içeri geri girdiğinde ağabeylerine son kez baktı. Behram gözüm üzerinde diye eliyle kısa bir hareket yapıp kardeşleriyle uzaklaştı. Çarşafı geri çekip düğümleri çözdü ve anlaşılmaması için katlayıp eski yerlerine koydu. ‘’Bitti Gürhan buraya kadardı evlendiğini kabullen yoksa yine senin canın yanacak.’’ diyerek dolaptan pijamalarını aldı ve banyoya gitti. Üzerindeki damatlığı kirli sepetine bırakıp duş alıp pijamalarını giydi. Altınları tekrar sandığa koyup ışığı söndürdü ve yatağa yatıp örtüyü başına kadar çekti. ‘’Tek başına nikah kıyana promosyon olarak tek kişilik gerdek hediye ediyorlarmış şimdi geceyi istediğin gibi geçir.’’ dedikten sonra gözlerini kapattı. Öğleni geçerken uyandığında bu kadar saat kesintisiz uyuduğuna şaşırmıştı. Yanı hala boştu belli ki karısı gelmemişti. Yataktan çıktığında yüzünü yıkamak için banyoya adım attığında küvette uyuyanla hareketsiz kaldı. Karısı gelip burada mı uyumuştu? Kadınlar sinirlenince küvette kocalarını uyutmazlar mıydı? Daha önce hiç görmediği için yüzünü merak edip olduğu yerde iki adım yana kaydı ve gözleri kapalı genç kıza baktı. Gördüğüyle çığlık atacakken son anda ağzını kapatarak banyodan çıktı. Yanağına tokat attı. ‘’Rüya mı görüyorum? Bu içerideki gerçekten kuafördeki kız mı?’’ Başını tekrar banyonun içine uzatıp küvette uyuyana bakıp geri çekildi. ‘’Vallaha o?’’ Elini yumruk yapıp havaya savurmuştu, ‘’Evet be!’ diyerek sevinçle olduğu yerde dans etmeye başladı. ‘’Başka bir dua etsem kabul olacakmış.’’ Makyaj malzemesinin üzerindeki evlilik cüzdanını alıp içini açtı. Karısının resmi ve ismi hepsi burada yazılıydı. ‘’Cidden onunla evlenmişim. Gidip uyandırsam hemen gerdeğe girsek ne güzel olurdu.’’ dese de bunu yapmadı. Dolaptan çıkardığı kıyafetlerle pijamalarını değişip hızlıca saçına şekil verdi. Banyo kapısının olduğu yere geldiğinde kapıyı eski haline getirip aralıktan karısını izlemeye devam etti. ‘’Ulan kendi karımın sapığı oldum.’’ Alanur uyuduğu yerde üşümenin verdiği etkiyle uyanmıştı. Eliyle kollarını birbirine doladı. Beklediğinden fazla uyumuştu ve su buz gibi olmuştu. Musluğu açıp sıcak suyu ayarladı ve küvetin tıpasını çıkardı. Soğuyan köpüklü su akıp giderken sıcak suyun altına girip aldığı şampuan ile saçlarını yıkayıp duruladı. Bedeninin kirini de akıttıktan sonra küvetten yavaşça dışarı çıktı. Üzerindeki gözden habersiz ıslak saçını eliyle toplayıp suyunu sıkarak havluya sardı ve başının üzerinde sabitledi. Büyük havluyu bedenine saracakken kapının aralığındaki gözlerin parıltısını görmüştü ve attığı çığlıkla beraber Gürhan dengesini sağlayamayıp içeriye genç kızın ayaklarının hemen önüne düşmüştü. Başını çıplak halde önünde duran karısına doğru kaldırdığında Alanur havluyu bedenine sarıp geri çekildi ve hızlıca banyodan çıktı. Baktığı ilk yer yatağı olmuştu. Boş muydu? O adam kocası mıydı yoksa içeriye başkası mı girmişti? Gürhan düştüğü yerden kalkıp karısının ardından odaya girdi. ‘’Açıklayabilirim.’’ dediğinde Alanur’un gözleri kocaman açılmıştı. Karşısında duran kuaförde gördüğü adamdı. ‘’Sen!’’ diyerek bir adım geri çekildi. ‘’Bu gerçek olamaz.’’ ‘’Gökyüzünden önüme bir melek düştüğünü söylemiştim.’’ diyen Gürhan yanağına gelen tokadın gücüyle yatağa savruldu. ‘’Sen benimle sözlüyken başka kızlara asılmaya nasıl cüret edersin?’’ Genç adam yanağını tutarak ayağa kalktı. ‘’Başka kızlara değil kendi sözlüme asıldım.’’ Alanur bir kez daha tokat atacakken elini havada yakalamıştı ve avucunun içine hapsetmişti. ‘’Yok öyle her aklına estiğinde kocana vurmak.’’ Alanur’un boyu kocasının çenesine kadar uzanıyordu. Gözlerine bakmak için başını kaldırmak zorunda kalmıştı. Elini geri çekmek istedi ama Gürhan bırakmayıp biraz daha kendine çekince bedenleri bütünleşmişti. ‘’Seninle evlendiğime inanamıyorum.’’ dedi genç kız. ‘’Kadın gibi kuaföre giden, kıyafet giyinen ve sözlendiği halde tanımadığı kızlara çapkınlık yapan beş para etmezin tekisin.’’ ‘’Buradaki erkeklere benzememem beni kadın gibi yapmaz aksine onlardan daha kültürlüyüm ayrıca seninle nasıl evlendiğimizi göz önüne alınca çapkınlık yapmam çok normaldi ama kiminle sözlendiğimi bilseydim senin dışında herkese kör olurdum.’’ Gürhan, karısının saçlarını içine hapseden havluyu çekip alarak yere bıraktı ve siyah, ıslak telleri okşadı. ‘’Ee şu çok istediğin erkek çocuğunu yapmaya başlayalım mı?’’ Alanur geri çekilmeye çalıştı ama kocasının tutuşu güçlüydü bu yüzden yapamıyordu. ‘’Benden uzak dur seninle evli olduğumu sindirmem için bana yıllar gerekli.’’ Gürhan gülerek karısının beline kolunu dolayıp daha fazla kendine yaklaştırdı ve dudaklarına hızlı bir öpücük bırakıp geri çekilerek serbest bıraktı. ‘’İstediğin zaman senin olsun ne de olsa çocuk için bu gece olmasa yarın gece mecbur yanıma geleceksin ve ben de dilediğim gibi melek güzelliğindeki karımın keyfini süreceğim.’’ Yüzündeki çapkın gülüşle karısına eliyle öpücük atıp odadan çıktı. Alanur şaşkın halde kocasının ardından bakarken ayağını öfkeyle yere vurmuştu.
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE