1.
Hava sisli ve bulutluydu. Sabahın erken bir saati olsa da , güneş yükselecek gibi görünmüyordu.. Mart ayının , tüm soğukluğu genç adamın iliklerine işlerken adımlarını hızlandırdı. Çamurlu yolda bata çıka ilerledi.. Her adımda biraz daha özgürlüğüne giderken , dudakların da hafif bir gülümseme vardı.
İki yıldır ilk defa içten gülümsüyordu. Hafifçe ama mağrurca.. Sık ağaçların , arasından patika yoldan ilerlemeye devam etti. Az kalmıştı. Gideceği yere vardığında gök yüzü ona gülümsedi. Bulutlar çekilip , güneş sıcak yüzünü gösterirken , ılık bir meltem gibi esen rüzgar tenini okşadı. Yada o öyle düşünüyordu. Üşümüyordu ! Hisleri , azar azar bedenini terk ederken birkaç adım daha attı. Ellerindeki eldivenleri çıkartıp soğuk mermerin üzerinde gezdirdi. Yan yana duran iki mezar da bakımlıydı.
Birisi büyük diğeri küçük iki mezar. Canının iki parçası , soğuk toprağın altından ona gülümsüyorlardı.
Mezarın üzerinde biten , otları yoldu. Yavaşça çıkardı topraklarından. Korkuyordu , sanki biraz hoyrat davransa onunda canı yanacaktı.
"Merhaba sevgilim uzun zaman oldu yanınıza gelmeyeli. Biliyorum ihmal ettim sizi" dedi sakince. Gelmiyordu uzun zamandır .. Kabullenmesi gereken gerçekler ağırdı. " Ama geldim sonunda , yanındayım şimdi bak. Dayanamıyorum sizsizliğe artık. Gülüşünü özlüyorum be Büşra'm, sesini kokunu özlüyorum. Her akşam işten geldiğimde kapıyı açmanı özlüyorum. Seni çok özlüyorum "
Mezarın önünden dolaşıp diğer tarafa geçti. Küçüktü mezar . Bebeğinin minicik bedenini , sarıp sarmalamıştı. Oysa hiç yakışmıyordu ki bebeği buraya. Minicik bedeni soğuk toprağın altında değil kollarında olmalıydı şimdi. Gece uyandığında omzundan sakinleştirip ,sırtını okşamalıydı. Korktuğunda minicik parmaklarını tutup güven vermeliydi. İlk adımlarını kendisine atmalıydı mesela. Karısıyla ilk " anne mi , baba mı " diyecek diye tartışmalıydılar.
Hayallerinin hepsi pembe bir toz bulutu gibi dağılırken , imkansızlık kor ateş gibi yaktı yüreğini.
İmkansızdı işte. Hayalini kurduğu her şey imkansızdı. Kızını kollarına alamayacaktı. Karısına bir daha sarılamayacaktı. İki yıldır olduğu gibi , yalnızlık tenini sarmalarken mermerin kenarına oturdu.
Yüzünü karısının mezarına çevirdi. " Çok uğraştım biliyor musun ? Senden sonra yaşamak için çok uğraştım. Senin olmadığın bir evde nefes almak , devam etmek için çok çaba sarf ettim. Ama olmuyor Büşra. Sensiz yapamıyorum ama .. Sen olmadan , değil evimizde yaşamak bu dünyada bile kalamıyorum artık." Hafifçe tebessüm etti. " Beni de yanınıza alır mısınız sevgilim ? Eskisi gibi yine üçümüz belki bu dünyada değil ama , orada .. Sizin yanınızda kabul eder misiniz beni ? "
Genç adam başını hafifçe sallayıp oturduğu yerden kalktı.. Mezarlardan uzaklaşırken yavaştı bu sefer.
Karısından kızından , uzaklaştıkça , kavuşmalarına daha az kalıyordu.. " Biraz daha sabır " dedi içinden.. Çok yakında kavuşacaklardı.. Saatler vardı önünde. Tekrar bir aile olmaları ve kavuşmaları için sayılı saatler..
Kilometrelerce , ilerideydi bu sefer mutluluk..
Genç adam arabasını , hızlı bir manevrayla döndürdü. Mezarlıktan çıktıktan sonra fazla vakit kaybetmeden , arabaya binmiş ve gideceği yere doğru sürmeye başlamıştı. Asfalt yolsa araba son hıza ilerlerken parmakları radyoya uzandı.. Birkaç kanaldan sonra , bir kanalda durdu..
Şarkının sözleri kulaklarına dolarken kahkaha atmak istedi genç adam.
"Hayat yaşamaya değer" diyordu şarkının sözlerinde. Yaşamaya değer miydi gerçekten hayat . Oysa Tuna , yaşamaya değer hiçbir şey bulamıyordu hayatında. Mesleği , hayatı , zenginliği hiçbir şey ifade etmiyordu artık ona.. Yaşam onun için iki yıl önce bitmişti. Zaman , karısının ağzından çıkan çığlıkla durmuştu. Şimdi , yaşamak hiçbir şeydi onun için. Ölüm bile daha anlamlıydı şuan. Hayatı boyunca yaşamayı savunan birisi olarak huzuru ölümde ölüm de arıyordu işte. Mutluluk , kavuşma her şey ondaydı. Varacağı yere geldiğinde , durdurdu arabayı. Elleri direksiyonda bekledi bir süre. Kalbi öylesine hızlı atıyordu ki .. Korkudan mı ? Yoksa heyecandan mı bilmiyordu. Bildiği tek şey , kararından dönmeyecekti. Buraya kadar gelmişken , her şeyi arkasından bırakmışken olmazdı. Doğru veya bir karar vermiş ve ızdırabına son verecek tek çareyi bulmuştu sonunda.
Arabanın kapısını açıp aşağıya indi. Yüzüne vuran sert rüzgar , kulaklarına dolan uğuldamayla ilerlemeye başladı. Yolun sonuna atılan her adımda , gözlerinden bir damla yaş yuvarlandı yanaklarına doğru. Kokmuyordu ! Sevinçtendi göz yaşları.. Bir erkek olarak ağlamak acizlik değildi ona göre. Ağlamak insanlıktı. Ağlamak ,yaşamdan bir şeyler beklemekti.
Tek farkla Tuna yaşamdan bir şey beklemiyordu bu sefer. O hayatına son vermek için ağlıyordu. Sevinç , özlem , hasret birbirine girmişken gözleri azgın suları buldu. Kayalara çarpan sert dalgalar sonu olacaktı..
Uçurumun kenarındaydı işte sonunda..
Hayat ve ölümün ince çizgisinde duruyordu şimdi. Bir adım kalmıştı acılarının inmesi için. Tek bir adımdan bitecekti her şey. Acılar bitecekti , özlemek bitecekti. Hasret bitecekti.
"Özür dilerim Büşra'm. Sana verdiğim sözü tutamadığım için çok özür dilerim. Ama yağamadım be sevgilim olmadı sensiz . Dayanamıyorum ! Yokluğun öylesine canımı yakıyor ki aldığım her nefes ateş alıp yakıyor boğazımı. Affet beni sevgilim. Affet Ben artık yaşamak istemiyorum " Biraz daha yaklaştı uçurumun kenarına. Ayağının altındaki taşlar yuvarlanıp sulara karıştı.
Gülüşü artarken huzurla açtı kollarını.
Bedeni kasılıp öne doğru gitti. Aynı anda kulaklarına inleme sesi doldu. Acı dolu bir inleme hıçkırıklara karışırken bir adım geriledi. Kollarını indirip gözlerini etrafta gezdirdi. Kimseyi göremedi önce. Ama ağlama sesleri hala devam ediyordu. Uçurumdan uzaklaşıp etrafı kolaçan etmeye başladı. Ağaçlık alana ilerleyip , uçurumun diğer ucuna geçti. Kendi bulunduğu yerden uzakta ağaçların gizlediği kıyıda birisi vardı.
Oradaydı. Sırtı kendisine dönük kollarını önünde birleştirmiş başını aşağıya eğmişti. Ağlıyordu !
Hıçkırıkları öylesine sesliydi ki içinin acıdığını hissetti Tuna. Ses çıkarmamaya özen gösterip kadına doğru ilerledi. Yaklaştıkça konuştuklarını duydu. Kızdı. İçinde öylesine bir ateş harlandı ki kızgınlıkla doldu.
Bu kadın kendisi gibiydi . Uçurumun kenarındaydı. O ince çizgide birer adım vardı önlerinde.
Tuna yalnızdı .. O çaresiz. Tuna acılar içinde kıvranırken yalnızlık iliklerine kadar işlerken o .
O canından bir parçayla ödüllendirilmişti. İçinde , yaşama tutunmaya çalışan bir can vardı. Şimdi annesinin kararıyla yaşama hakkı elinden alınıyordu.
Belki de karışmamalıydı . Şimdi arkasını dönüp gitmeliydi. Yarım bıraktığı işi tamamlamak için bir yol vardı önünde. Başını sallayıp kendisini belli etmeden arkasını döndü. Bir adım attı.
"Beni affet bebeğim özür dilerim. Çok özür dilerim . Ama başka şansım yok. Seni doğuramam ama sensizde yaşayamam. Özür dilerim " dedi genç kadın hıçkırarak. Ellerini karnına bastırıp sarıp sarmaladı. . Canından vazgeçmek. Nefes almaktan , yaşamaktan , hayallerinden vazgeçmek. Ama yoktu işte başka çaresi. Karnında bebekten, üzerindeki hırkadan başka hiçbir şeyi yoktu. Çaresizdi.
Tuna durdu. Elleri yanlarında yumruk olurken tekrar kadına döndü. Kadının adım attığını gördüğünde karar vermek için zamanı yoktu. Ya arkasını dönüp hiç görmemiş gibi gidecek kendi yoluna devam edecekti. Ya da ..
Yadası yoktu. Zaman salsiselerle ilerlerken , bir anda kollarına adlı kadını. Genç kadın bedeni öne doğru savrulurken kollarını karnına sarıp gövdesine yapıştırdı.. Aldığı nefesler kadının saçlarına değiyordu. Tenine değen beden titriyordu. Burçin gözlerini açtı. Karnına sarılı olan kollara baktı. Elleri , karnının üzerinde birleşti tekrar. Sıkıca tuttu.
"Hayat yaşamaya değer " dedi genç adam.
Burçin'in kararan gözleriyle bedeninin hakimiyetini kaybederken teslim etti kurtarıcına kendisini. Genç adam kollarına bir külçe gibi yığılan kadını kucağına aldı.
Tuna başını göğe kaldırdı. Yağmur başlamıştı. Aldığı nefeslerle göğsü kalkıp inerken kollarındaki kadına baktı. Başını geriye düşmüş kolları iki yana açılmıştı.
Tuna buraya çok gelmişti. Bir çok defa kararından vazgeçmiş , bir çok defa pişman olmuştu ama sonunda vermişti işte kararını. Çektiği acıdan nefes alamaz hale geldiğinde ölüm sadece bir kurtuluş olarak görünmüştü gözüne. Önce karısının ve kızının mezarına itmiş onlarla vedalaşmıştı. Aslında bir veda değildi bu. Kavuşmanın müjdesiydi.
Bir çok yolla kavuşmak varken son bir kez özgürlüğü yaşamak istemişti. Rüzgarı hissedip , her şeyden son bir kez tatmak istemişti. Dünyada pişman olacağı hiçbir şey kalmayacaktı böylece arkasında.
Sınıra gelmişken , kulaklarına dolan hıçkırıklarla vazgeçmişti. "Birkaç dakika daha dünyada kalmalıyım belki de " diye düşünüp sese doğru ilerlemişti.
Şimdi buradaydı işte. Kollarına hamile bir kadınla. Kendi için ölümü hazırlarken , onun için yaşamı seçmişti.
"Lanet olsun asla akıllanmayacağım ben " deyip arabasına doğru ilerlemeye başladı.
Kucağındaki kadının " bebeğim " diye sayıklamasıyla daha fazla çattı kaşlarını.
Gülmek istedi genç adam. Kahkahalarla, karnına ağrılar girene kadar gülmek istedi. Kader yine oyunu oynamıştı işte.
"Bela geliyorum demez " dedi mırıldandı öfkeyle. .Arabanın önüne geldiğinde kızı arka koltuğuna yatırıp şoför koltuğuna oturdu. Kontağı çevirdi. Araba çalışmadı. Tekrar çevirdi , gaza bastıkça boğuk sesler çıkaran arabasına lanet etti. Bozulacak tam zamanı bulmuştu. Arabadan inip kaputu açtı. Gözleri hızla sorunu ararken küfür ediyordu. Motora bağlı olan aspiratör borusunun gevşediğini gördüğünde sıkıp tekrar kaputu kapattı. Tekrar şoför koltuğuna geçip tekrar kontağı çevirdi. Araba tekrar boğulsa da sonunda çalıştı. Arabayı geri vitese takıp geri geri gitmeye başladı. Ana yola çıktığında daha fazla yükledi gaza.
Arka koltuktan inleme sesler gelirken öfkesi daha fazla artıyordu. Aklı kabul ederken kalbi etmiyordu. Nasıl yapardı ? Nasıl canına kıymaya kalkardı. ? Karnında bir bebekle. Bu kadın neye sahip olduğunun farkın da değil miydi ?. Şu an onun karnındaki bebeğe sahip olabilmek için canını bile verebilecek durumdaydı Tuna. Bir an gözünü kırpmazdı ona sahip olabilmek için. Her şeyi yapardı. Kendisinden vazgeçmesi gerekiyorsa geçerdi. Her şeye rağmen hayata tutunacak bir sebepti o bebek.
Şu boktan Dünyada yaşamaya değecek tek sebepti.
Çıkarttığı montundan telefonu alırken bir daha buna ihtiyaç duyacağını düşünmüyordu. Kapanan telefonun açmaya çalışırken dikiz aynasından kadını kontrol etti. Hala baygındı. Yağmurun altında fazla kalmamış olsalar da elbisesi ıslanmış ve vücuduna yapışmıştı. Tuna'nın gözleri kadının karnına kayarken tekrar küfür etti. Hem açılmayan telefona hem de kaderine.
Telefon açıldığına ekranda gördüğü isimle güldü.. En azından bazı şeyler yolunda gidiyordu. Daha açılır açılmaz , Talha'nın araması ekrana düşmüştü bile..
"Başka bir zaman olsa aradığına bu kadar sevinmezdim be dostum " Telefonu cevaplarken karşından gelen bağrış sesiyle bu düşüncesinden de vazgeçti. Belki de hiçbir şeye aldırmadan geri dönmeli ve kendisi azgın sulara atmalıydı. Şimdi bu fikir gözüne daha cazip gelmeye başlamıştı.
"Seni lanet olasıca, o telefon açılsın diye var . Neden kapalı , hem bu yazdığın saçmalıklarda neyin nesi " .. Talha'nın bağrışı arabada yankılanırken bir saniyeliğine gözlerini kapattı genç adam.
"Kapa çeneni Talha , azarını sonra dinlerim şimdi beni dinle . 25 yaşlarında kadın hasta hamile , kaç haftalık olduğunu bilmiyorum ama baygın . Hastaneye getiriyorum , bir jinekolog ayarla acilde beklesin , on dakika sonra oradayım "
Genç adam afalladı. Ne diyordu bu adam böyle. Ne için aramıştı neler duyuyordu.
"Dur dur bir dakika hamile mi ? Kadın kim hem sen neredesin ? Allah kahretsin Tuna bir şey söyle "
"Çeneni kapa Talha dediklerini yap. On dakika sonra oradayız ve Talha bir de bir psikiyatrist ayarla " deyip kapadı telefonu..
Talha tam bir baş belasıydı. Başka bir zaman olsa dediklerini ikiletmeyecek olan arkadaşı , bu gün ters tarafından kalkmıştı anlaşılan. Başını iki yana sallayıp dörtlüleri yaktı.. Önündeki arabalar hızla önünden çekilirken , içinde bir endişe filizlenmişti bile. Neden ? Tanımadığı bir kadın için mi ?
Kadının " bebeğim " diye inlemesiyle direksiyona sert bir yumruk attı.
"Bebeğim , bebeğim , bebeğim " Neden ? Neden kıyacaktı canına ? Babası mı istememişti . Tecavüze mi uğramıştı ? Ailesi mi istemiyordu. Neden ? Sevgilisi hamile bırakıp kaçmış mıydı ?
Nedenler aklından dönüp dururken öfkesi de artıyordu. Arabasını acil yoluna soktuğunda , ekibin kapıda hazır beklediğini gördü. Sert bir frenle durdurdu arabayı.
Asistanlar arka kapıyı açıp baygın kadını sedyeye almışlardı bile. Arabadan inip , geri de durdu. Talha koşarak kendilerine doğru geliyordu.
Genç adam sedyede yatan kadına kısa bir bakış atıp Tuna'ya döndü. " Sen iyi misin bir şeyin var mı " Tuna hayır anlamında başını salladı. " Benim bir şeyim yok iyiyim " dedi. Talha'nın çatık kaşlarını gördüğünde " tek kelime etme " dedi. Talha sinirle güldü.
"Merak etme , o yakışıklı suratının ortasına atacağım yumruktan sonra buna gerek kalmayacak " dedi sinirlice.
Tuna içeriye alınan sedyenin ardından giderken bağırdı..
"Emin ol Dostum buna memnun olurum şuan birilerini dövmek için bir sebebe ihtiyacım var " diye bağırdı. Talha gülerek başını salladı. Bok kafalı herif hiçbir zaman akıllanmayacaktı. En azından bir delilik yapmadı diye geçirdi içinden. Öyle yada böyle hayattaydı ..
Tuna verdiği kadardan kolay kolay dönen bir adam değildi. Söz ağzından bir kere çıkar , bir kere karar verirdi. Şimdiye kadar kafasına koyduğu şeyin önünde durabilen birisini görmemişti. Onun için tek doğru kendi verdiği kararlardı. Doğru ya da yanlış. Kendi kararlarının arkasından duracak kadar güçlü sonuçlarına katlanacak kadar da olgundu.
Tabi bu bazen tam bir salak olduğunu engellemiyordu. Her halükarda o yumruğu yiyecekti suratının ortasına.
****
Genç adam derin bir nefes aldı. Kapının ardından izliyordu olan biteni. Kadının yatağa alınışını , kabloların vücuduna bağlanmasını.
Kolana bağlanan tansiyon aletini.. Ama gözleri tek bir yerdeydi Tuna'nın .. Kadının karnına. Ufak bir şişlik vardı orada. Minicikti . Belki de bebeğin orada olduğunu bilmek istediği için öyle görüyordu. Ama oradaydı işte. Onun içinde. Kalbi atıyordu hala. Bundan aylar sonra daha da büyüyecekti o karın. Bebeğin , elleri ayakları oluşacaktı .. Sonra cinsiyeti .. Belki kız olurdu belki de erkek. Minicik olacaktı yine de. Korunmaya muhtaç olacaktı. Gözlerini sonra kızın yüzüne döndürdü.
Tabi annesi yine canına kıymak istemezse...
Sırtını kapıya yaslayıp arkasını döndü. Gözlerini kapattı. Gözünün önünden bir sürü anı geçiyordu. Büşra'nın hamile olduğunu öğrendiği gün , bebeğinin ilk tekmesi , doğumu heyecanla beklemeleri.. Anılar gözünün önünden uçuşurken Talha'nın sesiyle açtı gözlerini.
"Kim bu kız " dedi genç adam.
"Tanımıyorum "
"Nasıl tanımıyorsun , o zaman seninle ne işin var nerde tanıştınız "
"Ölümün kıyısında , baktım tek başına gidiyor benimde acelem yoktu , bekle dedim bir ara birlikte gideriz , sonrasında sana da uğrayalım dedik "
Talha kaşlarını kaldırdı. " Sen şimdi komiklik mi yaptın Tuna "
"Talha sinirlerimi bozma benim , zaten sinirlerim tepem de kızın durumuna bak yeter "
"Bana bir açıklama yapacaksın Tuna , önce hastanla ilgilen " Tuna alayla güldü.
"Sen benimle dalga mı geçiyorsun ne demek hastanla ilgilen " Kaşları çatılmıştı. Sesi acil serviste yankılanırken , insanların ona bakmalarına aldırmadı.
Talha Tuna 'ya aldırmadan kadının yanına yaklaştı. Başındaki doktorları gözleriyle kadından uzaklaştırıp hiçbir şeyden habersiz kadına baktı.. Tuna'nın dediği gibi yirmi beş yaşlarındaydı en fazla. Tuna'nın dediğine göre de hamileydi. Uzun kumral saçları , oval bir yüzü vardı. Hakkını yememeliyim diye düşündü genç adam. Kadın çok güzeldi.
"Uzaklaşın kadının yanından hemen , Şimdi beni dinleyin hepiniz hiç biriniz bu kadına müdahale etmeyeceksiniz. Bu Tuna Bey'in hastası ve onunla Tuna ilgilenecek. Madem hastayı o getirdi , bir doktor olarak hastayla ilgilenmesi gerekende kişi o " Tuna'nın ona doğru geliyordu. Yüzünden oldukça kızgın olduğu anlaşılsa da umursamadı. Anlaşılan Tuna'ya atacağı yumruğu kendisi yiyecekti.
"Sen ne yaptığını sanıyorsun " Doktorlara döndü.
" Hemen kadınla ilgilenin yoksa hepinizi mahvederim " Talha ellerini beline koydu.
"Hiçbir şey yapamaz " diye bağırdı. Şakın bakışlar arttıkça Tuna'nın sinirleri daha fazla artıyordu.
"Lan siz benimle dalgamı geçiyorsunuz , burası hastane ne demek bakmamak , oyun mu oynuyoruz burada , hemen ilgilenin " diye bağırdı.
"Sen doktor değil misin sen ilgilen sen getirdin senin hastan "
"İt dalaşı yapmıyoruz Talha , uğraşma benimle " Tuna kadına baktıkça içinin acıdığını hissediyordu. Monitörde gördüğü veriler , korkmasını sağlarken düşen tansiyonu daha fazla endişelenmesine sebep oldu.
Talha alay etmiyordu ki ? O oldukça ciddiydi. Getirdiği hastayla o ilgilenecekti. Ne derse desin kararından vazgeçmeyecekti. Koskoca iki yıl " dedi içinden. Tuna hastaneye gelmeyeli iki yıl olmuştu. Önlüğünü koridorda çıkartıp attığından beri iki yıl.
Yüz hatları daha fazla keskinleşirken tısladı. " Hiç kimse bu kadınla ilgilenmeyecek " Parmağıyla kadını gösterdi. "Bu kadın Tuna Emiroğlu'nun hastası. Ve bende bu Hastane'nin baş hekimiyim . Ne diyorsam o "
"Talha sabrımı zorluyorsun " diye tısladı.
"Umurumda değil Tuna , hastanın tansiyonu yükseliyor ve bu hastanede ona müdahale edecek tek doktor da sensin . Bu hastanede hiçbir doktor , asistan hemşire hiç kimse müdahale etmeyecek . Son sözüm bu ya kim olduğunu hatırlarsın ya da , hem kadının hem de bebeğin hayatını tehlikeye atarsın karar senin " dedi.
Tuna bebek lafıyla irkildi. Monitördeki sesler arttı.
"Hocam tansiyonu yükseliyor eğer müdahale etmezsek hem annenin hem de bebeğin hayatı tehlikeye girecek." Dedi asistanlardan birisi. Tuna'ya aldığı nefesler yetmiyordu. Boğazı cayır cayır cayır yanarken öfkeyle Talha'ya baktı.
"Yemin ederim bunu hepinize ödeteceğim ve siz " dedi her kelimesinin üzerine basarak. " Bu hastanede tek bir gün daha kalmak için yalvaracaksınız " Yatağa ilerleyip asistana bağırdı.
"Ne duruyorsun orada bana yardım et , biriniz de kadın doğumdan birisini çağırın hadi "
Talha sırıtarak acil servisten çıkarken yaptıkları için pişmanlık duymadı. Evet yaptığı hiç doğru bir davranış değildi. Bir doktor olarak hastanın hayatını tehlikeye atacak bir durumda bulunmamalıydı . Ama o an elinden gelen tek şeyi yapmıştı zaten. Hayat kurtarmıştı. Hem Tuna'nın hem de o kadının.
****
Tuna çatık kaşlarıyla kadın doğum uzmanının işini bitirmesini bekliyordu. Koluna serum takılması için açılan damar yolunda bir an gözlerini kapadı genç adam. İğnenin damara girdiği an yüzünü buruşturmadan edemedi. Hele ki yatakta savunmasızca yatarken canının acıyabileceği düşüncesi canını yakıyordu.. Başını iki yana salladı. Canı acımıyordu biliyordu. Ama o küçücük ihtimal nefesi kesmişti bir anda. Kalbi son hızla parendeler atarken başka bir yöne bakmaya çalıştı. İzlemeyecekti.
Şuan hastasından daha fazlası değildi o kadın. Yardıma muhtaç ve hamileydi.. Evet hamileydi. Hissettiklerinin tek sebebi de buydu. Kadın hamile olduğu için , üzerine düşüyordu. Ve acıyordu ona.
Acıma duygusu öfkesinin yanında saman alevi gibi kalsa da , sakin olacaktı. Suçlamaya hakkı yoktu. Kendisi de oraya aynı sebeple giderken ne söyleyebilirdi ki ?
Gözleri yine kadının yüzüne takılı kaldığında , öfkeyle homurdandı. Beyninde bir sürü nedenler dönerken kadın doğum uzmanı olan Deniz hanıma baktı..
"Bir sorun var mı Deniz hanım bebek nasıl "
"Anne de bebekte iyi durumda Tuna bey yalnız bundan sonra çok daha dikkatli olması gerekli. Tahlil sonuçlarına göre hastamız hiper tansiyon hastası bu hamileliğini riske sokuyor. Bundan sonra çok daha iyi bir bakıma ve tedaviye ihtiyacı var , ve yüksek bir morale "
Tuna onu intihar etmek üzere bulduğunu söylese ne olurdu acaba. Karşısındaki kadın şaşırırdı büyük bir ihtimal. Bu gerçeği kendisine saklayıp " tamam " dedi.
"Peki bebek kaç haftalık ?" Deniz gülümseyerek elindeki aleti genç kadının karnında gezdirmeye devam etti.
" Hanım efendi beş haftalık hamile, bebeğinde sağlığı gayet iyi durumda hatta isterseniz kalp atışlarını da "
Genç adam hayır " diye bağırdı ama geç kalmıştı. Muayene odasında yüksek sesle kalp atışları yankılanırken geri bir adım attı Tuna. Bebeğin kalbi atıyordu. Güçlüydü !
Kalp atışlarını duyduğunda bir an kalbi duracak sandı genç adam. Kızının da kalbini böyle dinlemişti. Büyülenmişti. Şimdi de aynı şey oluyordu işte. Büyüleniyordu. Onunla alakası olmayan bir bebeğin kalbi nefesini kesmişti.
"Çok güçlü " diye mırıldandı.
"Evet öyle çok güçlü bir bebek bakın nasılda hızlı ve sert atıyor kalbi , eminim her şeye rağmen hayata dört elle sarılacaktır "
"Umarım "
Doktor Deniz bir peçete alıp Annenin karnını sildi. "Çok şanslısınız Tuna bey " dedi.
"Neden ?" Tuna şaşırmıştı. Bu kadın neyden bahsediyordu böyle..
"Eşiniz çok güzel bir bayan , bebeğiniz de en az babası kadar güçlü " Hiçbir şeyden haberi olamayan Deniz hanım gülümseyerek konuşurken Tuna sarsak bir ifadeyle kabul etti sözlerini.
Deniz tebessüm edip odadan çıktı.
"Bebeğiniz " demişti. Onun bebeği. Kollarına alacağı , ona baba diyecek bir bebek " Hayali bile öylesine büyülüydü ki .
Hala uyuyan kadına baktığında , tebessüm etti. Yatağa yaklaşıp örtüyü karnına kadar çekti. Normal odadaydı ve uzun süredir de uyuyordu. Tuna düşündüğünde ona hak da veriyordu. Ölümün kıyısından çekip almıştı onu. Dinlenmesi gerekliydi. Bakışları karnına sabitlendiğinde elleri gayri ihtiyari oraya gitti. Parmaklarını gezdirdi. Elinin altındaydı şimdi.
"Bebeğim " dedi kalbi. " Senin değil " dedi aklı.
Başkasının da o bebek. Başka bir erkeğe aitti yatakta yatan kadın. Başkasının kanından canındandı o..
Düşünceleri saçma sapan yerlere giderken çıktı odadan. Birkaç saniye de aklından öyle imkansız şeyler geçmişti ki ? Tuhaftı.. Düşündükleri öylesine sıradan gelmişti kendisine. Sanki olması gereken oymuş gibi.
Olabilir miydi ? Onun olsalar. Her şeye rağmen kucağına alabilir miydi o bebeği ? Vazgeçebilir miydi verdiği tüm kararlardan..
Tuna farkında değildi. İki yıldır yapmam dediği her şeyi yavaş yavaş yapmış tabularını yıkmıştı. Bu hastaneden çıkarken bir daha girmem demişti. Şimdi buradaydı. Bir daha o önlüğü giyemem demişti. Şimdi üzerinde bir zamanlar koridorun ortasında çıkartıp attığı önlük vardı..
Tuna Talha'nın odasının önüne geldiğinde sırttı. Arkadaşı olacak başhekim bozması herif haddini fena halde aşmıştı bu gün. Eh sıkı bir ders ede ihtiyacı vardı. Tuna bu dersi Talha'nın suratının ortasına atacağı yumrukla verebileceğine çoktan inanmıştı bile.
İşaret parmağıyla kapıyı üç kere tıklattı. İçeriden "gir " sesini duyduğunda kapıyı açtı. Talha başını dosyalara gömmüş çalışıyordu.
Tuna tam kapının eşiğinde elleri cebinde arkadaşına izledi birkaç saniye. Sırıtması tüm yüzüne yayılırken kendisi fark etmesini bekledi.
"Daha ne kadar orada kalmayı planlıyorsun Tuna "
"Karar vermeye çalışıyorum " dedi genç adam kaşlarını kaldırarak.
"Neye ?"
"Acilde yaptığın şovdan sonra seni nasıl öldürmem gerektiğine " Talha koltuğundan kalkıp odanın içine ilerledi. Tuna hala yerinde Talha'yı izliyordu.
"Peki karar verebildin mi ? "
"Aslında aklımda birkaç alternatif var " dedi odanın içine ilerlerken .
Talha da masasından kalkıp Tuna'nın tam önünde durdu. İkiz kızgın göz birbirini süzerken ilk hamle Talha'dan geldi. Tuna'nın çenesine sert bir yumruk attı.
"Bu ne içindi şimdi " dedi Tuna gülerek.
"Bu geri zekalı bile isteye ölmeye çalışman içindi " dedi. Tuna sözlerine aldırmadan yumrukla karşılık vardı arkadaşına.
Talha sinirle bir adım attı Tuna'ya.. "Peki bu içindi. "
"Canım istedi " dedi genç adam. İki dost birbirinin gözlerinde kendilerini süzdüler bir süre. Aradan geçen uzun süreden sonra kahkahalarla sarıldılar birbirlerine.
"Ölmediğine sevindim " dostum dedi Talha. Her ne kadar Tuna 'ya sinirli olsa da kardeşim dediği adamın hayatta olması her şeye değerdi.
"Bende inan bana bende " dedi Tuna. Bunu inanarak söylemiş ve kalbinden geçen şeyi sonundan aklıda kabul etmişti.
" E anlat bakalım kim bu kadın " Sandalyelere karşılıklı oturdular.
"Tanımıyorum ,kendisini öldürmeye çalışıyordu bir anda tuttum sonra da bayıldı ve buradayız "
"Peki ne yapacaksın yani uyanınca "
Tuna sadece baktı. Ağzından tek bir söz çıkmadı. Söylemediği her söz gözlerinden okunuyordu aslında. Tuna'nın gözlerinde öyle bir bakış vardı ki Talha yutkunamadı.
"Tuna aklından neler geçiyor "
"Zamanı geldiğinde öğrenirsin Talha şimdi yiyecek bir şeyler söyle karnım aç " Ayaklarını sehbanın üzerine uzatıp başını geriye yasladı. Yorgundu. Tüm uvuzları acımaya başlamıştı..
Talha yerinden kalkıp telefonu adlı eline. İkisinin de yiyecekleri yemekler sipariş edip tekrar oturdu. Sessizlik sürüp giderken kapı çalındı.
"Gir " dedi Talha.
Kapıdaki genç hemşire kibarca gülümseyip " Tuna hocam getirdiğiniz Hasta uyandı haber vermek için geldim " dedi. Tuna yerinden kalkıp odadan hızla çıktı. Arkasından seslenen Talha'yı umursamadı.
Demek uyanmıştı. Aklına ilk gelen şey gözleri oldu Tuna'nın. Yüzünün her santimini incelerken gözlerinin ne renk olduğunu merak etmişti..
Gök yüzü gibi mavi miydi ? Yoksa yaşadıkları hayat gibi koyu karanlık mıydı ? Belki de daha açık bir renkti. Ela da olabilirdi.. Şuan tam anlamıyla saçmaladığını düşündüğünde kapının önüne gelmişti bile.
İçeriye girdiğinde gözleri hemen odağını buldu. Oradaydı. Gözleri açık kendisine bakıyordu. " Yeşil " diye geçirdi içinden. Öylesine koyu bir yeşildi ki gözlerindeki hareleri uzaktan bile fark ediyordu..
"Demek sonunda uyandın " dedi yanına yaklaşırken ..
"Neden buradayım " dedi genç kadın. Kaşları çatılıydı. Hastanede olmaktan memnun olmadığı her halinden belliydi.
"Seni uçurumun kenarında gördüm. Tam düşmek üzereyken son anda tuttum " dedi genç adam.
"Düşmüyordum "
"Biliyorum "
"O zaman neden kurtardın beni " Gözlerinden akan yaşlar yanağını ıslattı. Acizliğine ağlıyordu. Ölmeyi bile becerememişti.
"Neden ölmek istedin " dedi Tuna.
"Bu sizi ilgilendirmez " Kadının hırçın cevabına kaşlarını çatarken yatağa yaklaştı.
"Eğer karnında bir bebekle uçurumdan benim gözümün önünde atlayacaksan ilgilendirir"
Burçin irkildi. Ağlaması artarken elleri karnına gitti. "Bebeğim o iyi mi ? " dedi hıçkırıklarının arasında.
"Merak etme , gayet iyi annesine rağmen " Yatağın kenarına uzatıp kadının yanaklarını elinin tersiyle yavaşça sildi." Şimdi bana anlat hadi , neden ölmek istedin " Tuna'nın sesi öylesine şefkatliydi ki Burçin irkildi. Dokuduğu yerler ateş gibi yanmaya başlamıştı.
"Seni ilgilendirmez " Tuna sakinleşeceğini umduğu bir nefes aldı. Bu kız tam anlamıyla inatçı cadının tekiydi.
"Peki adın ne " diye sordu. " Hastane kayıtları için gerekli " Yalan ! Kendisi merak ediyordu. Hastanede yıllarca kalsa kimse çıkıp ona hesap soramazdı. Sordurmazdı.
"Burçin " diye mırıldandı.. Doldun dudaklarından çıkan ismi Tuna'nın dikkatini oraya çekerken sertçe yutkundu. "Peki Burçin sen biraz dinlen , yarın konuşmamıza devam ederiz " deyip ayağa kalktı.
"Şey siz " dedi Burçin çekinikçe. Her şeye rağmen hayatını kurtaran adamı merak ediyordu.
"Tuna gülümsedi." Adım Tuna senin doktorunum " dedi. Ağzından çıkan bunlardı. Aklından geçenler bambaşka . Kalbinden geçen bambaşka..
Aklı bırak git diyordu. Kalbi " Yakında kocan olacağım "
*****
Tuna kulaklarına dolan seslerle yastığı yüzüne bastırdı. Lanet olsun ne zaman susacaktı bu sesler. Uykusuna devam etmek istiyordu. Dün gece Burçin'le konuştuktan sonra uzun süre düşünmüş ve sonunda bir karar verebilmişti. Eğer , durum düşündüğü gibiyse beklemeyecekti. Kaybedecek bir saniyesi bile yoktu. Uykusun o en tatlı anında kulağının dibinde yankılanan sesle sinirleri tepesine çıktı.
"Hayrola Tuna bey burayı otel odası zannettiniz herhalde " Tuna'nın bir anda başını kaldırmasıyla Talha geri çekti başını.
"Sabahın bu saatinde kulağımın dibinde ne arıyorsun Talha "
"Sabahın bu saatinde , hastalarla ilgilenmeye geldim Tuna bey . Asıl senin burada ne işin var otel odası değil burası kalk çabuk "
"Siktir ol git Talha , uykum var , sövdürtme kendine "
Talha sırıttı. "Burada uyuyamazsın kalk " dedi pislik yaparak. Acilde çalışan herkes manzarayı gülerek izlerken Tuna gözlerini açtı. Yatağın üzerinde oturur hale gelip başını kaldırdı.
"Sen kimsin Talha " dedi sakince. Böylesine sinirliyken sesinin sakin çıkması pek hayra alamet değildi.
"Ben hastanenin baş hekimiyim " dedi sırıtarak .
"Peki ben kimim Talha "
"Sen de tüm yetkilerini bana bırakıp giden sıradan bir doktorsun " Hemşirelerden birinden bir kıkırtı duyunca sertçe baktı Tuna.
"İşinize bakın hepiniz " diye bağırdı. Tüm gözler önüne döndü.
"Yanlış cevap dostum ben bu hastanenin sahibiyim ve diyorum ki defol git uykum var "
Talha Tuna'nın başının altındaki yastığı çekti. Genç adamın başı yatağa düşerken küfür etti.
"Siktir ol gittin neresini anlamadın "
"Hiçbir yerini kalk hadi birazdan Seval hoca gelecek seni böyle görmesin " Seval hoca asistan şefiydi ve Tuna ve Talha'nın da zamanında hocalarıydı. Sert disiplinli ve taviz vermeyen yapısıyla herkes ondan çekinirdi.
"Lanet olsun " diyerek homurdandı.
Neden her şey üst üste gelmek zorundaydı ki ? Ayakkabılarını giyip hızla asansöre bindi,. Üç kat yukarıya çıkıp Burçin'in odasına girdi.
Kız hala uyuyordu. Başı yana düşmüş elleri karnında , cennetten düşmüş bir peri kızı kadar güzeldi. Yanına yaklaşıp dudaklarına yapılan saç tellerini kulağının arkasına sıkıştırdı.