22 EYLÜL 2025
Leyla, okulunu bitirmiş ve yurttan ayrılmıştı. İstanbul’da kendi başına yaşamaya karar vermiş, küçük ama sıcak bir apartman dairesi kiralamıştı. Ailesi Artvin’e dönmesini, yanlarına gelmesini istemişti; fakat Leyla, sevgilisi Murat için şehirde kalmayı seçmişti. Bu karar onun için hem bağımsızlık hem de yeni bir başlangıç anlamına geliyordu. Küçük dairesi, yeni bir hayatın simgesiydi; kendi ayakları üzerinde durmanın verdiği huzur, Murat’la paylaştığı sevgiyi daha da değerli kılıyordu.
Murat’la iki yıldır birlikteydi. İlişkileri çoğunlukla mutluluk ve huzur dolu geçmişti; birlikte geçirdikleri zamanlar, her ikisi için de değerli anılarla doluydu. Elbette her ilişkide olduğu gibi inişli çıkışları, küçük tartışmaları olmuştu; bazen fikir ayrılıkları yaşanmış, bazen de duygusal gelgitler aralarına girmişti. Ama her seferinde, birbirlerini kırmadan, anlayış ve sevgiyle sorunların üstesinden gelmeyi başarmışlardı. Bu, aralarındaki bağı daha da güçlendiriyor, güvenlerini pekiştiriyordu.
O akşam, Murat telefonda “Sana bir sürprizim var,” dediğinde, genç kızın kalbi bir anlığına yerinden fırlayacak gibi olmuştu. Sürprizin ne olabileceğini düşünmekle geçti saatler; heyecan ve merak içini sarıyor, uyku bir türlü gelmiyordu. Yatağında dönüp dururken, aklında Murat’ın sesi, gülüşü ve geçen iki yıl boyunca biriktirdikleri anılar dönüp duruyordu. Her detay, her küçük an, onun kalbini biraz daha hızlı çarpıtıyor, bir yandan da yüzünde tatlı bir tebessüm bırakıyordu.
Leyla, gözlerini tavana dikmiş, zihninde sürprizle ilgili olası senaryoları birbiri ardına sıralıyordu. Belki romantik bir akşam yemeği, belki birlikte gidecekleri bir gezi, belki de hiç beklemediği bir teklif… Kalbi heyecanla atıyor, ama bir yandan sabırsızlık ve merak da içini kemiriyordu. Uyuyamıyor, kendi düşüncelerinde kayboluyordu.
Öte yandan Murat, odasında pencereye yaslanmış, dışarıdaki sessiz İstanbul gecesini izliyordu. Babası Cemal Bey’in üzerindeki baskısı ve Sadık Bey’e verdiği söz, zihnini adeta esir almıştı. Bu hayatta sevdiği iki kişi arasında seçim yapmak zorunda kalmak, onu hem üzüyordu hem de derin bir kararsızlığa itiyordu. Kalbi Leyla’nın yanında olmak istiyordu; ama geçmişin yükleri, ailevi sorumluluklar ve babasının istekleri, onu karmaşık duygular içinde bırakıyordu.
Murat’ın zihninde sayısız senaryo dönüp duruyordu. Eğer babamın karşı çıkacağı bir karar verirsem, ne olur? Beste’nin ailesiyle aramız nasıl etkilenir? Leyla’ya olan sevgim gerçekten yeterli mi? Her düşünce, onu biraz daha içsel bir çatışmaya sürüklüyordu. Ama her ne olursa olsun, kalbinin Leyla’ya işaret ettiğini biliyordu. İçindeki sessiz ses sürekli tekrarlıyordu: “Kalbini dinle, Leyla ile ol.”
Genç adam derin bir nefes aldı, gözlerini kapadı ve düşüncelerini toparlamaya çalıştı. Pencerenin önünde dururken şehir ışıklarının hafif parıltısı, içindeki fırtınayı biraz olsun yatıştırıyordu. “Artık kararımı verdim,” dedi kendi kendine. “Kalbimi dinleyeceğim. Leyla ile hayatımı birleştireceğim. Babamın baskısına, geçmişin yüklerine ve verilen sözlere rağmen, kendi hayatımı kuracağım. Bundan sonra hiçbir şey vazgeçmeme neden olamaz.”