bc

Gülfidan

book_age18+
3.8K
TAKİP ET
49.6K
OKU
HE
friends to lovers
drama
tragedy
sweet
bxg
loser
city
highschool
office/work place
small town
enimies to lovers
rejected
secrets
rebirth/reborn
musclebear
brutal
like
intro-logo
Tanıtım Yazısı

Gülfidan'ın bedenini örten tek örtü saçlarıydı şimdi. Ayakta bir tanrıça gibi duruyor ve Ömer'e ömürlük bir seyir zevki veriyordu. Ondan daha fazla uzak kalmaya dayanamayınca karısını yatağa çekip oturttu ve aheste aheste gömleğinin düğmelerini çözdü. Odayı aydınlatan gece lambasının şavkı bütün heybetini gizlese de sesli yutkunuşları ne kadar arzulu olduğunu duyuruyordu. Ellerini yatağa dayamış ve başını sağ omzuna yatırıp Ömer'i seyre dalmış olan Gülfidan ise bu raddeye kadar gelebildiği için içten içe sevinç duyuyordu. Çünkü bu raddeye kadar gelebilmek, Ömer'i tüm hücrelerinde ağırlayabileceği konusunda ona büyük bir cesaret veriyordu. Sonunda Ömer de kendisi gibi kıyafetsiz, zırhsız kalınca aralarındaki kıvılcım harlandı ve haftalardır koyun koyuna uyudukları yatak, onların arzularının çatlaklarından sızmasıyla sırılsıklam oldu.

chap-preview
Ücretsiz ön okuma
Gülfidan...
- Ana, anaaaa! - Eyyy. - Ana, babam haber etmiş. Cuma vaktinden sonra misafir gelecekmiş aşağı köyden. Aban hörmetli davransın dedi. - Hayrolsun oğlanım? Kimmiş ki gelen? - Alamancı Nazif emmi ilen hanımı geleceğimiş Kastamonu'nun Tosya ilçesine bağlı Çakırlı köyünde onbeş baş koyun, bir o kadar tavuk ve İki baş süt ineği ile geçimini sağlayan Seyfi efendinin evinde o gün beklenmedik misafirler ağırlanacaktı. Aşağıberçin köyünün ileri gelenlerinden olan Alamancı Nazif; dışarıdan pampak ile gösterilen, hatta imrenilesi görünen ailesini üç yıldır yakıp kavuran derde çare bulmak için yıllardan sonra ilk kez Çakırlı köyüne vardı. Bundan 15 sene evvel Almanya'nın Köln şehrinde iş tutan, kendi gibi işçi olmaya gidenlerin arasında variyeti daha yerinde olan Nazif efendinin biricik oğlu Ömer'i, hayata döndürmek için aradığı çarelerden biri bu köydeydi çünkü. Biraz da hanımının dolduruşuna gelmişti ama Ömer'i iyi olacaksa elinden geleni ardına koymayacaktı adam. Üç sene evvel, telli duvaklı gelin aldığı Ayşe, toyunun ikinci haftasında bahçe sulamaya gidende yardan düşmüş ve oracıkta canını teslim etmişti. Bütün Aşağıberçin'i yakan, Ömer'i ise kül eden bir olaydı bu. Gizli gizli sevdiği, kayınbabasının yaban ele kızımı vermem dediği için Almanya'dan uğruna döndüğü Ayşe, hepi topu iki hafta koynunu şenlendirmiş, bağına, bağrına gül bahçesi ekmişti. Ayşe'yi gömdükten sonra vatanını bırakıp Köln'e dönen Ömer ise bambaşka bir adam olmuştu artık. Aksi, küfürbaz, anasına göre derdinden içen ama atasına göre ayyaş bir adam olup çıkıvermişti. Köln'de tuttukları iş kendilerinin olmasa ve Alaman devletine faydaları dokunmasa kimse umuruna koymazdı ya Ömer'i, Nazif efendinin hatrı, saygınlığı vardı ortada. Ondan göz yumar, kulak ardı ederlerdi Ömer'in kabahatlerini. Her sene toprağına gelen, kardeşlerini, köylüsünü gören, yokluk çekene el uzatan gönlü geniş Nazif efendi ve hatunu, Çakırlı köyünde bir ihtiyaç sahibinin düğününe el atmak için geldiklerinde, Samiye hatun bir kız görüp beğenmiş, elinin iş tutuşundan, maharetinden, güzel huyundan gözüne kestirdiği kızı oğluna alıp onu yeniden eski Ömer yapma derdine düşmüştü. Bilirdi ki ilacı, gönül tahtını yeniden kurmaktaydı. Çok söylemişlerdi Ömer'e ölenle ölünmez, yeter geride kalanlara ettiğin eziyet diye ama Ömer'in kulağı kimseyi işitmez, gözü kimseyi görmez olmuştu bir kere. Günlerce kara kara düşündü Nazif efendi ile Samiye hatun. "Gızı alcez bizim oğlanı hayata döndürecez diye bir tazenin hakkına girmeyek sakın Samiye" demişti karısına. Ama Samiye ne yapıp edip o kızı alma telaşesindeydi. Hoş onun da içini kemiren bir kurt vardı ama "Belkim eyi olur Nazif. Belkim oğlanın yeniden gönlü şenlenir bilemen. Hem sen hiç merakta galma ezdirmem o gızı kimseye ben. Ne görümü ne de eltisi dalda (gölge) edemez ona. Zaten merhametlidir benim yavrularım. Bir Ömer'imden korkarım, o da Allah'tan gorkuyosa gari adam olur da üzmez gızın göynünü. Sevda olmasa da ara yerde sahap olur. Gızın yaşı gelinlik çağı geçmiş diye dul adamlara ister olmuşlar. Halbuki bizim gızın yaşındadır. Sen güççüktür diye evermezsin daha gızını ha Nazif. Ama köy yerini bilirsin adam. Senin abanı da 23'ünde evde galdı diye dul adama vermedi mi anan?" diye konuştu durdu, sabaha üstleri açıldı karı kocanın. Hava ayınca da hem Cuma namazını Çakırlı'nın taze camiisinde eda etmek hem de Seyfi efendinin kapısının hayırlı bir iş üzere çalmak için yola koyuldular. Fadime hanım anlamıştı kızına geldiklerini ama kendi evlerine değildir diye düşündü. İki oğlanı bir de kızı vardı Nazif efendinin. Büyük oğlan Arif, babası gibi yabana gitmemiş, Aşağıberçim'de yere yurda sahip çıkmıştı. Arif'in küçüğü de evlenmiş ama murad alamamıştı evlerden ırak. Gencecik karısı yitip gitmişti. Sonra da yabana gitti, gelmez dediler onun için. Evde başka oğlan yoktu haliynen, hısım akrabasına mı kefil gelecekti acep? Kızını da yüksek okulda okuturdu, muallim olacakmış derlerdi Sanem kız için. Ah kendine kalsaydı o da Gülfidan'ını okuturdu ama kocası ortadan sonra yollamadı mektebe. Ay hali görünce "genç kız oldu, göze geldi, ata ocağından dışarıda olmaz" dedi kocası, başka da bişey demedi. Epey isteyeni de oldu ama kıyıp da kimselere veremedi huysuz eri. Kızını severdi Seyfi efendi. Usturuplu, eli yordamlı, güleç bir evlattı onun kızı. Cennetine diktiği altın direkti yaradanın. Öyle eziyetli yere verip de soldurmazdı, bilirdi Fadime kadın. "Hayrolsun gari bundan sonrası" dedi, kalktı gelene sofra çıkarmak için işlenmeye. Gülfidan sağolsun, evi her zaman pak, çiçek gibiydi. Şimdi varsa yanına dese; baban misafir getiriyomuş, senden ayrı ihtimam bekliyomuş diye olur muydu ki? - Gülfidan, aaa Gülfidan. Bak hele gız bu yana, bişe diyecem möhimdir he. - Buyur ana. İşitmedim, çamaşır sererdim damda. Hayrolsun inşallah? - Baban misafir getirecekmiş Cuma'dan sonra. Aşağıberçim'den Nazif efendiynen hatunu Samiye kadın geleceimiş. Baban, Gülfidan ele çıksın, hürmetli olsun demiş. - Ana ne dersin? - Vallaha gızım ben de senin gibi şaştım kaldım. - Ama ana nasıl olur? Uzaktır onların köy, babam vermez oralara beni? - Dur hele gızım bi gelsinler, otursun gonuşsun adamlar. Belkim bizim düşündüğümüz gibi değeldir. Cuma vakti girdi, müezzin selayı okudu, Gülfidan'ın aklı da daldı gitti uzaklara. "Nasıl olur?" dedi, uzak köy, anam, babam, kardeşim. Hem babam köy içine vermedi beni, dışarı verir mi? Ama gelene Nazif efendi dediler. Değil bizim köyde, Tosya'da bile tanımayan yok. Diye düşündü genç kız. O sırada Köln'deki evin salonunda, Ömer aldığı telefonla deliye dönmüştü. Nasıl olur da babası onun hislerine kıymet vermezdi? Bin defa demedi mi "kimseyi istemem ben, Ayşe'nin acısı içimi hala ilk günkü gibi yakar durur, başka bir kızın canını yakarım, ona sevdamı veremem ben." demedi mi? Şimdi nasıl olur da arkasından iş çevirir bu adam? - Abi gözünü seveyim git de durdur babamı. Zaten günahım boyumu aştı, bir de zavalının kanına giremem ben. - Gardaşım nasıl engel olayım Allah'ını seversen? Babam sabahınan gitti Çakırlı'ya. Şimdiye varmıştır kızın kapısına. Kim bilir niyetini de demiştir çoktan. Babam bu sefer kararlı Ömer'im. Belki de hayrınadır be gardaşım. Bi yol müsaade etsen olma mı? "Ben kime derdimi diyorum ki?" dedi genç adam. Otuzuna merdiven dayamış ama doğru dürüst gün yüzü dahi görememişti. Kendini bildi bileli çalışırdı. Kendi için bir Ayşe'yi istemişti bu güne kadar, ona doyamadı. "Madem gıyabında iş görmeyi kafalarına koydular, alsın gelinlerini otursunlar evlerinde" dedi. Ayağını iyice kesmişti babasının bu hareketi. Bu sene bacısının mezun olduğunu görmek için gidecekti memlekete ama ondan da vazgeçti Ömer. "Varsın bundan sonra yok bilsin beni Nazif efendi" dedi, söylendi durdu akşama kadar. Ama kul kurarken, kaderin güldüğünü unutuverdi Ömer oğlan. Misafirleri gelince usulünce buyur etti Seyfi efendi ile hanesi. Haberi alır almaz bir tavuk kesmişti Fadime hanım. İçine yeni mahsül pirincinden de doldurdu. Bahçesinden kıvırcık, maydonoz, taze soğan kopardı tazecik, bir de salata koydu sofraya. Yaban el görmüş bir aileydi bunlar. Belki aynı çanaktan yemezlerdi diye düşündü, terekteki çinko sahanlardan birer tane koydu misafirin önüne. Gizlencelik kaşık çatallardan da koydu. Samiye hanım baktı, Gülfidan sofraya bardakları dizerken ağız yanından tutmadan usulünce diziyor, üstelik kimsenin gözünün içine bakmasa da saygıda kusur etmiyor; "Gönlüme sağlık, seni gönlüme gelin diye düşürene bin şükür." dedi. Bilirdi o, şimdiki kızlar zengin yere gidecem diye kaynana namzetlerine ne yağlar yakar, ne işveler yapardı. Ama Gülfidan öyle mi? Derdi sadece babasının misafirlerini usulünce ağırlamaktı. Güzeldi de. Hem de dünya güzeli. Rahmet canına Ayşe de güzeldi yalan yok. Gülfidan'dan iyi olmasın eli maharetli, gönlü de hürmetliydi. Ama yaradan o kadar ömür biçmişti elden ne gelir? Ömer' e acısını yaşasın, kendini toplasın diye mühlet vermişlerdi bu zamana kadar ama o da bilecekti, yalnızlık ancak Allah'a mahsus. Arif, kendi yuvasının, işinin başında, Sanem de yarın öbür gün uçar haneden, e ana baba da ilelebet yaşayacak değil ya? O da anlayacak elbet yalanız yaşanmayacağını. "İyi ettim bu kapıyı çalmakla, iyi." dedi. Sofra kurulduğu gibi çarçabuk kaldırıldı, çaylar ikram edildi. Nazif efendiye kahve çarpıntı yapardı zaten, istemedi. Hem kahve içilecekse daha münasip bir zamanda içilmeliydi. Şimdi sadece niyet belli etmeye gelmişlerdi karı koca. Hem bir de kızı yerinde yurdunda görmekti niyetleri. Gülfidan, sabahtan canı isteyince yaptığı çörekten de çıkardı çayın yanına, sonra da çekildi büyüklerin yanından, gitti aş ekmek pişirdikleri dama, oturdu. -Seyfi efendi kemale ermesek de epey yaş aldık bilin. Sen de ben de inkar edemeyiz e mi? Saç ağardı, döktü kendini, o da yetmedi sakalımız da ağardı. Çol çoruk aldı başını, boyumuzu aştı. Yetmez bir de bize akıl verir oldular. Köyler uzak ama ben seni bilirim, sen de beni bilirsin. Ne soyumuzda ne de sopumuzda çapar insan yoktur. Sana yalan diyemem Seyfi, zaten senin de kulağına gelmiştir bişeyler. Benim küçük oğlan Ömeri üç sene evvel sevdiği ile güvey ettik ama Rabbim geliniyle iki hafta yaşamak anca nasip etti. Oğlan aldı başını gitti Alaman'a. Gitti ama aklını da sabrını da burada bıraktı. Laf deyilmez adamın teki oldu ama ben oğlumun gönlüne, merhametine kefilim. Ben dönmeyecem bundan sonra Alaman'a. İsterim ki oğlum da toprağına dönsün. Gülfidan kızımı benim hanım görmüş beğenmiş. Ben de gördüm, maşallah anaya ataya saygılı, eli yöntemli, evladım olsun, dünya güzeli Gülfidan kızım. Ben onun yerini yurdunu evel Allah'ın izniyle garanti edeyim, o da benim Ömer'ime can olsun, soluk olsun. Ne dersin Seyfi efendi, münasip bir zamanda yoluyla yordamıyla çalam mı gapını? - Nazif efendi hoş geldin, sefa getirdin emme benim gülüm açmamış bir goncadı. Senin oğlanla aralarında var 7 yaş. Bi de dersin oğlan acılı, sabırsız. Ben seni bilirim, sana güvenirim ama oğlun benim gülümü soldurur sankim. Yani bene oğluna eş olsun değil de derdine derman olsun dersin. Nasıl ederim, gönlünü kırmadan nasıl olmaz derim bilemedim. Seyfi efendi böyle konuşunca, Samiye hanımın içine bir kor düştü. Gönlüne Gülfidan'ı gelin olarak düşüren yaradan, ona bir de bu iş olacak hevesi vermişti ki sormayın gitsin. Nefsine yenildi, Alamancı zengin Nazif'e kim hayır diyebilir riyasına düştü bir an. - Efendiler konuşurken biz karılar durur bekleriz kenarda. Usulü de budur bilirim emme, gel olmaz demeden bir daha düşün efendi. Ben ona ana olurum, yeri gelir oğlumun karşısına duvar olur, Gül kızımı da ardıma alırım, Allah'ın izniyle soldurmam, boynunu bükmem. Demem ki gelindir hizmet görsün, saygıda kusur etmesin, gece olunca da kapasın kapısını varsa derdi ağlasın. Sen bi düşün hanımlan Seyfi efendi. Kızımızın da bir fikrini al. Seyfi efendi saygı duyduğu misafirlerine daha da olumsuz konuşmak istemedi, "biz bi istişare edelim evcek, olur olmaz diye haber ederim beyim, ayağınıza sağlık." dedi. Usulün de usulü buydu şimdi. Kestirip atmak, ahbaplık kapısını da kapatmak demekti. İki taraf da zamana bıraktı işi. Ama Samiye hanım evden çıkarken Fadime hanımın eline Ömer'in bir fotoğrafını sıkıştırıverdi. "Göster, Gülfidan kızıma. Sade ata hatırı değil, gönlün ısınması da önemli" dedi. "Kızın resmini mahreme göstermek olmaz ama ben zaten oğluma tasvir eder, aklına işlerim." diye düşündü, düştü kocasının ardına. Gülfidan da başı önünde yola vurdu misafirlerini. Bu gecesi ve bundan sonraki geceleri, anasının eline vermeyip de bi yol gösterip çektiği suretin sahibini düşünmekle sabah edeceğini bilemedi elbet...

editor-pick
Dreame-Editörün seçtikleri

bc

HÜKÜM

read
223.9K
bc

ÇINAR AĞACI

read
5.7K
bc

Ne Olacak Halim (Türkçe)

read
14.3K
bc

AŞKLA BERDEL

read
79.0K
bc

MARDİN KIZILI [+18]

read
521.9K
bc

PERİ MASALI

read
9.5K
bc

Siyah Ve Beyaz

read
2.9K

Uygulamayı indirmek için tara

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook