" Emir Komuta Sende Üst Teğmenim ! "

2049 Kelimeler
Demir'in Anlatımıyla Sessizce yolun bitmesini beklerken ne o bana bakıyordu, ne de ben ona. Direksiyonu tutan ellerim kaskatı kesilmişti sanki. Çavuş sakinleşmiyor, baş kaldırmak için fırsat kolluyordu. Neden bu kadar etkilenmiştim ki ? Kesin, erkek beklerken kız çıkması beni bu kadar şaşırttığı içindi. Evet evet... Yoksa saçlarındaki sarı tellerin, yeşil gözlerindeki o minik sarı beneklerin, kalemle çizilmiş gibi şekilli ve dolgun dudakların, yapılı gibi kusursuz bir burnunun ve orantılı güzelliğinin alakası yoktu. " Siktir beee ! " Direksiyona vurup farkında olmadan ağzımdan kaçan küfürle Deniz irkildi. Aklımı oynatacağım ben. Hiç iyi değilim ! Kızın yüzüne bile bakmamıştım. Yola bakarken nasıl bütün özelliklerini sayabildim ki ? Ahhhhhh ! Tugayın önüne geldiğimizde, arabayı otoparka bıraktım. Saat 9'a çeyrek vardı. Zamanlamam hiç şaşmazdı. Deniz de benimle birlikte inip yanıma geldi. Katılış belgesini nizamiyeye gösterdiğinde içeri girdik. Makam aracıma geçerken Deniz'e de binmesi için işaret verdim. Şoförlüğümüzü yapan asker bizi tabura getirdi. Postam beni kapıda bekliyordu. " Günaydın Komutanım ! " diyerek selam durdu. Başımla onayladım onu. Deniz arabadan çıkmış, yanıma gelmişti. Ben önde onlar arkamda odama doğru giderken, bizi gören askerler hazır ola geçip selam duruyordu. Odaya gelince Deniz de içeri girdi. Karşımdaki sandalyeyi işaret ederek oturmasını bekledim. " Katılış belgeni alayım Üst Teğmenim. " diyerek elimi uzattım. Aldığım belgeyi Zafer'e uzattım. " Bunlar Üst Teğmen Deniz Kılıç'ın katılım belgesi Zafer. Yazıhaneye götür, girişini yapsınlar. Kendisi benim yanımda. " diyerek çıkmasını bekledim. Odadan çıkacağı sırada, " Bize de iki duble çay gönder, şekere gerek yok ! " dediğim sırada " Emredersiniz komutanım ! " diyen postam odadan çıktı. Kahvaltı yaptığımız sırada hiç şeker kullanmamıştı... Deniz dim dik oturmuş, sert yüz ifadesini kuşanmıştı. Mesleğine verdiği değer ve saygı kendini belli ediyordu. Makam koltuğumu es geçip karşısındaki koltuğa oturdum. " Baban eski komutanımdır Deniz. Ama hep oğlum der dururdu o zamanlar. Açıkçası senin erkek olduğunu düşünmüştüm. " " Abim Kartal da asker, Yüz başım. Şu an kendisi Irak'ta, Pençe Kilit operasyonunda görevli, Bordo Bereli Yüz başı olarak görevini devam ettirmekte. " Benimle resmi konuşması, aramıza mesafeler koymuştu sanki. " Benimle yalnızken rahatta konuşabilirsin Deniz. Allah hiç bir askerimizin ayağına taş değdirmesin. " tıklanan kapıyla konuşmamız yarım kaldı. Çaycı, çaylarımızı bırakıp selam verdi ve gitti. " Seni bölük komutanı olarak görevlendirmeyi düşünüyorum Deniz. " diyerek çayımdan bir yudum aldım. Çay demini tam almıştı. Bir yudum daha aldığım da Deniz hala cevap vermemişti. " Rahatta konuşabilirsin dedim Deniz ? Askeriye de ya da dışarıda, yalnız olduğumuz anlarda çekinmene gerek yok. Sen askerim olduğun gibi, bir de Albayımın kızısın. " Ulan şimdi yeniden Demir abi derse fıttırmam kaçınılmaz olurdu. Bir nefes bırakıp bana baktı. " Peki komutanım. Sizden bir şey rica edebilir miyim ? " Başımı sallarken kupayı masaya bıraktım. " Et bakalım. " Şükür ki, komutanım demişti. " Bölük komutanı görevi için çok teşekkür ederim. Ancak ben Eğitici Takım Komutanı olmak istiyorum. Askerlerin eğitiminden sorumlu olan kişi olmak, benim için önemli. " Benim verdiğim makam daha üst olsa da, o eğitim takım komutanı olmak istiyordu. Albayın sözleri kulaklarımda çınladı. ' Gecenin bir körü askerleri eğitime kaldırıyor... Sü uyur, düşman uyumaz asker diyor... Çocuklar helak oldu... ' Başımı yana eğip baktım. Eğer ona bu görevi verirsem, bu çekingenliği geçtiği anda yine eskisi gibi olacaktı. Bu isteğini reddetmek zorundaydım... " Şimdilik bölük komutanlığı yap. Direk bana bağlı olacaksın. Ara ara eğitimleri sen verirsin. Şimdilik yanımda kalman daha iyi olacak. Sen sadece şimdilik benim verdiğim görevlerle ilgilensen yeter. Çayını iç hadi, sabah içtimasına gidelim. " " Emredersiniz Komutanım. " diyen sesi düşük çıkmıştı bu kez. Bugün onu gözlemleyecek, askeriyedeki durumuna bakacaktım. Evdeki rahatlığı, askerlerin yanında da devam ediyor mu görmeliydim. Askerlerin içinde de stres ve kaygı durumları tetiklenirse o zaman sıkıntıydı. Çaylarımız bittiğinde taburun önündeki hazırda bekleyen askerlerin önüne geçtik. Ona bugünkü takvimi verdim. Saat saat ne yapılacağı yazıyordu. Takım komutanı Veli, önümüze gelip selam durdu. " Teğmen Veli Dağlı, Konya. " Tekmilini verdikten sonra, konuşmasına devam etti. "4. Komando birliği; 1 Subay, 1 Baş Çavuş, 3 Ast Subay Çavuş, 3 Uzman Çavuş, 85 er ve erbaşla, emir ve görüşlerinize hazırdır komutanım ! " Gözlerim tüm askerlerin üzerinde gezdi. " Merhaba asker ! " diyerek onları selamladım. " Sağ ol ! " kelimesi, sol der gibi çıkmıştı. " Nasılsın Asker ! " dediğimde yeniden " sol " diyerek beni karşıladılar. Bakışlarım Deniz'e döndü. " Emir Komuta sizde Üst Teğmenim ! " diyerek geri çekildim. Tıpkı benim gibi baktı her birine. Yanağında oynayan kaslarıyla yürümeye başladı. Ön sıradakilerin önünde duruyor, hepsinin gözüne bakıyordu. Askerler yutkunuyor, karşıya bakmaya devam ediyordu. " Ben Üst Teğmen Deniz Kılıç ! Bundan sonra bölük komutanınız benim kızlar ! Ağlayacak olan oynamasın ! Gitsin anasının eteğine kapanıp göz yaşlarını silsin. Bundan sonra askerlik zamanı beyler ! Kaybedecek vakit, şehit verecek bir askerim daha yoooooook ! Sizler Komando'sunuz ! Yemeyecek, uyumayacak, durmayacaksınız ! " Öyle baskın ve üstündü ki... Gür sesi tugayda yankılanıyor, dimdik duruşuyla gözümde devleşiyordu. Yürümeye, askerlerin arasında dolaşmaya devam etti. Onu yalnız bırakmaya karar verdim. Uzaktan izleyecektim. Her zamanki yerime geçerken, Zafer'den çay istedim. Sigaramı yakıp baktığımda Deniz bir askerin yüzüne doğru bağırıyordu. Fazla sertti. Ellerini arkada beline koymuş, sağ bileğini sol eliyle tutmuştu. Zafer çayımı verip gitti. Timdekiler bana bakıyor, minikçe başlarını sağa sola sallıyorlardı. Bu onların yandık deme şekliydi. Dudaklarımda keyifli bir gülümseme yer aldı. Dakikalar sonra, Deniz konuşmasını bitirmiş, Veli'yle birlikte eğitim alanına doğru gidiyordu. Sesi bana kadar geliyordu. " 6 km koşu, 20 dakika içinde tamamlanacak asker ! Süreyi tamamlayamayan cezaya hazırlasın kendini ! " Veli'nin elindeki sayacı aldı. " Süre başladı ! " diye bağırıp askerlerin koşmasını izledi. Verdiğim emre göre, 3 km'yi 10 dakikada koşmaları gerekiyordu. İlk günden emrimi çiğnemişti. O halde kendi de cezaya hazır olmalıydı. Hem korkularını yenmeli, hem de emre itaat etmeliydi. Askerler koşuya devam ederken bir çay daha aldım. Yeni bir sigara yakarken kolumdaki saate baktım. 5 dakika kalmıştı ve bir çoğu koşuyu tamamlayamayacaktı. Deniz'in elleri yumruk oluyor, dişlerini sıkıp duruyordu. Telefonum çalmaya başladı. Arayan Albay'dı. " Yüz başı Demir Güçlü. Emret komutanım. " diyerek telefonu açtım. Rahat emri gelmeden her seferinde bu şekilde konuşmaya alışmıştık artık. " Rahatta konuşabilirsin Demir. Deniz nasıl ? Göreve başladı mı ? " Bakışlarım zaten Deniz'in üzerindeydi. " El ve çenesinde ara ara yaşadığı stresten kaynaklı titremeler mevcut. Dün gece hiç uyumamış. Her halinden belliydi komutanım. Vedat'ı otogara bırakırken yolda uyudu. 1.5 saatlik uykuyla duruyor. Şu an askerlerin eğitimini yaptırıyor. Verdiğim koşu eğitimini iki katıyla çarpıp emretti. Emre itaatsizlik ve sinir patlaması yaşıyor. Ceza vermeyi, onu bu şekilde disiplin altında tutmayı ve onu yormayı düşünüyorum komutanım. " Sıkıntılı bir nefes verdi. " Sana güvenim tam Demir. Komutanı sensin. İşine karışmıyorum. " dedikten sonra diğer meseleye girdim. " Bir konu daha var komutanım. Tugayda kızların kalabileceği bir koğuş yok. Zaten bir kaç kadın asker var. Onlarda evli. Deniz tek başına kalabilecek mi ? Dün Vedat ile birlikte benim evimde kaldılar ama... Hastalığı hakkında araştırma yaptım. Kabus görmesi baskın bir yan etki. Başka biri buna şahit olursa, hastalığı fark edilir, hakkında tutanak tutulur. Yani misafirhanede kalması da mümkün değil gibi görünüyor. " Bu kez sıkıntılı nefesi daha büyüktü. " Biz de dün Aysel Hanımla bunu konuştuk. Acaba alışana kadar annesini mi göndersem yanına diye düşündüm ben de. " " Dün bir araştırma yaptım ben komutanım. Benim üst katımdaki askerin tayini çıkmış. 2 Gün sonra evi boşaltıyor. Evler eşyalı zaten. O 2 gün bende kalsın. Sonrasında onu üst katıma yerleştireyim. Hem bir şey oldu mu yetişirim, hem de sizin aklınız kalmamış olur ? " " Tamam Demir. Öyle yapalım. Bir süre sonra da Aysel Hanım gelecek zaten. Gözümle görüp rahat edeyim diyor. Kartal'ın yanına gidemeyince, bari Deniz'imi göreyim diyor. " Biraz daha konuştuktan sonra telefonu kapattık. Timdekiler koşuyu tamamlamıştı. Yanıma geldiklerinde bakışları, koşuyu tamamlayamayan 50'den fazla askerdeydi. " Sert ve sinirli. Dediğim dedik biri. Hataya tahammülü yok ! Ne istediğini bilen biri ! " Göktuğ'un dikkatli bakışları Deniz'in üzerindeydi. Ve tespitleri doğruydu. Her zaman dikkatli olan yapısı, yine doğru olan noktaları yakalamıştı. " Helal olsun vallahi. Bu kadın benden taşaklı ! " Musa yine çenesine hakim olamamış, yanımda argo kelime kullanmıştı. Tarık onu dürtüp beni işaret etti. Kısık bakışlarımla karşılaştığında " Özür dilerim komutanım ! " diyerek yutkundu. " Ay ben de erkek gelecek yine diye üzülmüştüm. Sonunda time kız geldi. Artık yalnız değilim ! " diye sevinen İnci'yle, bakışlarım yeniden Deniz'e döndü. 3 şınav cezası vermişti herkese. Adı 3 olsa da, sayı hep 1 - 2 olarak ilerliyordu. İç sesim; ' Kız gibi görünse de, taşaklı olduğu konusunda hem fikiriz galiba ! ' diyordu... Dakikalar geçtikçe bir çok askerin kolları titremeye başladı. Timi gönderdim ve Deniz'i yanıma çağırdım. Ayağa kalktığım sıra da, Veli de onunla birlikte yanıma gelmişti. " Veli söyle askerlere dinlensinler. Saat 11'de de koğuş kontrol yapın ! " diyerek onu gönderdim. " Sana verdiğim görev kağıdında ne yazıyordu tam olarak Üst teğmenim ? " Elleri aynı benimki gibiydi. Hazır ola geçip tam karşıya baktı. " 3 km, 10 dakika koşu yazıyordu komutanım ! " Bir adım yaklaştım. Boynuma denk gelen dik bakışlarına odaklandım. " Peki sen neden benim emrimi çiğnedin Üst Teğmenim ? " Dişlerini sıkıp yutkundu. Dişlerini sıksa da, çenesi titriyordu. " Onlara hediye vermek istedim komutanım. Gelişimin şerefine, belki mutlu olurlar dedim ! " Başka bulacak bahanesi yoktu. " Emre itaatsizlik yaptığın gerçeğini değiştirmiyor bu durum ! O zaman biz de sana bir hoş geldin hediyesi verelim, sen de mutlu ol Üst Teğmenim ? Saat 16.00 da parkurda timle birlikte, sen de koşacaksın. Bakalım sen ne kadar hızlısın ? " Gözleri bana döndü ve minikçe gülümsedi. " Emredersiniz Komutanım ! " diye bağırdı. Onu timdekilerin yanına gönderip odama gittim. Telefonumdan internete girip, arama motoruna hastalıkla baş etme yollarını araştırdım. " Fiziksel Olarak Aktif Olun. Alkol Tüketimini Kısıtlayın. Sigara Tüketiminden Uzak Durun. Kafein Alımında Günlük Önerilen Dozu Geçmeyin. Uyku Düzeninizi Sağlayın. Beslenme Düzeninize Önem Verin. Bunaldığınız Zamanlarda Kısa Bir Yürüyüşe Çıkın. Düşüncelerinizi Kağıda Dökün. " Gördüğüm kadarıyla sigara kullanmıyordu. Alkol aldığını da sanmıyordum. Çayı biraz daha açık içecektik anlaşılan... Uyku büyük sıkıntıydı. Bir şekilde uyumasını sağlamalı, kaçıncı dakikada kabusu başlıyorsa yakalamalıydım. Kabusu başlamadan uyanabilirse, hastalığını yenmesi çok daha kolay olacaktı büyük ihtimalle. Saatler 16'ya gelirken odamdan çıktım. Deniz'i yormalıydım. Hem fiziksel olarak aktif olacaktı, hem de akşam uykuya dalmakta sıkıntı yaşamayacaktı. Ön bahçede benim timle birlikte hazır olda bekliyordu. Deniz bir adım öne çıkıp selam durdu. " Üst Teğmen Deniz Kılıç, Ankara. Gölge Timi; 1 Üst Teğmen, 1 Subay, 1 Baş Çavuş, 3 Ast Subay Çavuş, 1 Uzman Çavuş ile, emir ve görüşlerinize hazırdır komutanım ! " diyerek bekledi. " Deniz'in aramıza katılması sebebiyle ona bir hoş geldin hediyesi vermek istiyorum. Sizler de ekip arkadaşları olarak bu hediyeye ortaksınız. 6 km koşu 20 dakika ! Sonrasında parkur tamamlanacak. Toplamda 30 dakikanız var. Yerlerinizi alın ! " Deniz'in bakışları bana döndü ve " Emredersiniz Komutanım " diye bağıran askerlerimle birlikte aynı cevabı verdi. Yerlerine geçtiklerinde sayacı başlattım. " Süre başladı asker ! " diyerek bekledim. Ekip koşarken Deniz gerideydi. Beklediğimden yavaştı. Son 15 dakikaya girdiğimizde Deniz depara kalktı sanki. O ana kadar diğerlerinin hızını görmek istemişti anlaşılan. Hiç zorlanmadan, parkuru da tamamlayıp 3 dakika önce karşıma geldi. Hazır ola geçip karşımda beklerken, bana bakan bakışları hiç yorgun değildi. Anlaşılan Deniz hızlıydı. Hem de baya antrenmanlıydı. Diğerleri bitirmiş, Deniz'in yanındaki yerini almıştı. Deniz'in sakin halinin aksine onlar bir tık sesli nefesler alıyor, göğüslerinin hızla inip kalkmasına mani olamıyorlardı. " Akşam içtimasını al Deniz. Emir komuta sende. Yemekhane de görüşürüz ! " diyerek içeri girdim. Yemeğimi alıp döndüm ve diğer yüz başların birlikte oturduğunu gördüm. Yanlarına geçip oturdum. Yemeğimizi yerken yanımda oturan karşı komşum Murat Yüz Başı, başını bana doğru yaklaştırdı. " Yüz başım, yeni gelen Üst Teğmen akrabanız falan mı ? " Ters bakışlarımı kontrol edemedim. " Eski bir komutanımın kızı Murat yüz başım ! Hayrola ? Bir yanlışı mı oldu ? " Bakışları benden kopup giriş kapısına yöneldi. İçeri giren askerlerin en önünde Deniz vardı. Mavi beresi ve üniforması içinde çok havalıydı. Saçlarını ensesinin biraz üstünde sıkıca bağlamış, ucunu da örmüştü. Bereyle aynı renk olan mavi tokaları, kumral saçlarına çok yakışmıştı. " Yanlışı olmadı ama... Her haliyle dikkatimi çekmeyi başardı Yüz Başım. " Bakışlarım hızla ona döndüğünde Murat'ı öldürebilirdim. Murat'ın aşka bakan gözleri Deniz'den çekilip bana döndüğünde, gözlerindeki duygu yerini meraka bırakmıştı. Neden bu şekilde baktığımı merak ediyor olmalıydı. " Deniz'in değil ama sizin yanlışınız oldu Yüz Başım. Deniz benim kız arkadaşım ! " O yutkunmuş, ben ise öylece bakmaya devam etmiştim. Dilimden dökülenler yalan olsa da, pişman değildim... . . . . . . Devam edecek...
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE