3. Bölüm

771 Kelimeler
Meso ağa sabah erkenden postallarını giyip konaktan çıkarken kel başını sıvazlayıp şapkasını başına geçirdi. İhtiyar heyetine haber uçurmuşlardı. Ağalardan biri Meso ağanın kulağına aldığı kara haberi üfürmüştü. İtiraz ederse kelle gidecekmiş… Haklı olduğunu biliyordu lakin, akşam vaktinde ihtiyar heyeti onları huzura çağırdığında verilecek karara kimse itiraz edemezdi. İtiraz etse biri, pir dede onun ölüm fermanını çıkarırdı. Daha büyük olan oğlu Ateş'e durumu anlatmamıştı. Zaten itiraz etme şansı kalmamıştı. Töre belliydi. Cemo ağayla aradaki kan davasının tekrar gündeme gelmemesi için hem kızını onların oğluna verecekti hem de onların bir kızını oğluna alacaktı. Kızını o soysuz ağaya gelin verecek değildi. Dilber için çok daha iyi kısmetler çıkardı koskoca aşiretten. ‘Berdel bu seferde olmasın, en kötü ihtimalle sadece onların kızını oğluma alırım olur biter,’ diye düşünüyordu. Köy kahvesine vardığında Cemo ağanın ayak ayak üstüne atıp çayını höpürdeterek içtiğini gördü. "Ve selamünaleyküm cemaati Müslim’in." "Aleykümselam Meso ağa, hayırdır? Hiç bizim kahveye gelmezdin!" "Cemo ağa hayır deyildir! Hele az beri gelde senle bir şeyimizi ölçek biçek." "Valla benimkini ölçtürtmem Meso ağa senin ufaklığa meraklı değilim." Kahvehanede oturan köy halkı kahkaha atarken köyün delisi Keklik "Açam mı?" diye sorup cevap beklemeden şalvarını indiriverdi. Köy halkı bir ağızdan "Abowww!" deyip gözünü kapatırken kahvehane sahibi Keklik'i yakasından tuttuğu gibi yarı çıplak kovaladı. Meso ağa yanlış anlaşıldığını anlamıştı anlamasına ama çıkan olaydan istifade edip ayağa kalktı ve Cemo ağanın yakasına yapıştı. Ağzına iki yumruk çaksa içi rahatlardı. "Ne diyisen hayvan oğlu hayvan!" "Ben ne yapmışım, sen konuştun namehremi! Deyyus!" dedi Cemo ağa ve Meso ağanın kel kafasını ellerinin arasına alıp alnını alnına yasladı. Araya giren köylüler ile ikinci bir kan davasının önüne geçilmişti. Ama bu törenin şartı yerine getirilmezse işler zaten karışacaktı. Meso ağa ellerini kel başından geçirip sabır diledi. Şapkasını yerine geri koyunca Cemo ağayı tüfeğiyle avlamak istedi. Arkasında Furkan zorda kalmayacak olsaydı gözünü bile kırpmazdı alırdı bu adamın canını. "Töreyi bilirsen Cemo, her yirmi yılda bir iki aşiret arasında berdel olmalıdır. Lakin ben düşündüm, berdel olmasa bir düğün olsa iş görür. Sonuçta dönür olmamıza senin kızlardan biriyle benim oğlanlardan biri evlense yetmez midir?" "Töre berdel ister Meso ağa, madem düğün yeter dersin, o vakit oğlum Furkan’a senin Dilber'i almaya okeyimdir." "Olmaz ben Dilber’imi sana gelin vermem! Amma hangi kızını istersen alırım oğullardan birine," dedi. "Ben pamuk piremseslerimi senin davarlara vermem!" "O vakit aşiretlerimiz kan davası ister. Kan dökülecektir Cemo ağa!" "Niye Meso ağa? Senin kızı alam biricik oğlum Furkan’a dava bitsindir." "Yok, benim kızım hem bitanedir hem de küçüktür." "Heh dersin bebedir. Benim premseslerimle aynı vakitlerde doğmuştur, kimi kandırdığını sanırsın Meso ağa?" "De get! Ben Dilber’imi vermem!" Cemo ağa bir kaç kez yutkunduktan sonra sol cebinden tesbihini çıkardı ve ağır ağır çekmeye başladı. "O vakit cemaati müsliminin pir dedelerine karar kalmıştır. De hele bakalım bu işe ne derler…” Meso ağa şapkasını kaldırıp kel başını kaşıdı ve şapkayı iyice ayna gibi parlayan kafasına geçirdi. Cemo ağayı iyi bilirdi eğer dedeler kendinden yana olursa Cemo ağa bir şekilde alavere dalavere ile işi kendi lehine çevirir Dilber’i alır konuyu kapattırırdı. Meso ağa kaşlarını çatıp elini masaya vurup yaşından beklenmeyecek bir çabuklukla ayağa kalktı. Dedelerin fermanını az çok duymuştu. Cemo ağayı ikna edememesi kötü olmuştu. *** Cemo ile Meso ağa sorunu çözmek için köyün ileri gelenlerinden oluşan ihtiyar heyetinin kapısına akşam vaktinde dayanmışlardı. İkisi de berdel yerine tek nikah yapılmasını istemişlerdi. Lakin ikisi de kız almaktan taraftı. Durumu anlattıktan sonra heyetin en kıdemlisi Pir Dede elini havaya kaldırıp herkesi susturdu. "Cemo ağa der ki ben kızımı vermem, Eyy Meso ağa da aynısını der. Heri heri sanki bilmez misiniz töre berdel ister! O vakit ya kan dökülecektir ya Berdel yapılacaktır. Lakin kanı dökülecek olan Meso ile Cemo olacaktır! İnşallah beni anlamışsınızdır ağalar!” dedi tüfeğini iki ağaya doğrulatarak. Cemo ile Meso birbirine baktı. İkisi de çaresizce berdeli kabul ettiklerini beyan ettiler. "Berdeli nasıl yapacaz Pir dede.” Diye sordu Ali emmi. Pir dede köylülere döndü ve uzun beyaz sakallarını sıvaplayıp dilini şaklattı. Pir dede ağır aksanıyla söze atıldı. "Ateş ile Hazel, Dilber ile Furkan, Milena ile Tahir evlensin hepten kurtulalım derdinizden.” "Yani ne dersin pir dedem? Üç düğün mü olacaktır?" diye sordu Cemo ağa sıkıntıyla. Oğlu Furkan'a Dilber'i almak kolaydı da, bu Meso’nun sümüklü oğulları Tahir ile Ateş'e iki piremsesini gelin vermek kolay mı? "Berdel dediğimiz iki düğün değil mi? Neye iki kızımı vereyim ki? Bir alıyorsam bir veririm!” dedi Cemo ağa korkusuzca. "Haklısın Cemo ağa, o vakit iki büyük oğlana iki büyük kız verilsin. Daha da itiraz ederseniz ikinizi de köy meydanında kurşuna dizdiririm." Meso ağa ile Cemo ağa yerlerinde huzursuzca kıpırdanırken “Tamamdır, kabul etmişiz.” Dediler. İtiraz edemeyecek durumdaydılar. Aşiret ağası da olsalar son söz heyetteydi. Pir dedenin lafının üstüne laf diyen eceline susamış demekti. ***
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE