TANITIM
“Kaçalım,” dedi Rüzgar. Elleri yanaklarımı bulurken, sözleri karşısında dizlerimin titrediğini hissettim.
“Kardeşlerimizi, ailelerimizi mi yakalım? Annemin düştüğü duruma, kardeşini mi düşüreyim?”
Başımı olmaz dercesine iki yana salladım. Gözümün önüne Asil Civan ile Rüzgar’ın kız kardeşi gelince gözlerim doldu.
“Yapamayız. Bu onlara haksızlık!”
“Bize yapılan haksızlıklar ne olacak Arven? Ben de istemiyorum böyle olsun ama kimse geri adım atmıyor.”
“Özür dilerim Rüzgar. Seni çok seviyorum ama yapamam.”
“Birkaç saate göreve gideceğim Arven. Beni bu şekilde gönderme. Gel benimle!”
Gözlerim doldu. Her göreve gittiğinde kalbimi de yerinden söküp kendiyle birlikte götürüyordu sınır ötesine, dahası dağlara… Ondan haber alana kadar kuş misali çırpınıp duruyordu kalbim.
“Ben seni bekleyeceğim. Hep bekleyeceğim. Ailelerimiz de anlayacak bir başkasıyla asla olamayacağımızı. Babama bunu yapamam. Anneme bunu yapamam. Kalplerini kırıp, onları çiğneyip gelemem. Kardeşlerimizi yakamam. Dahası bir kan davası çıksın istemem. Ne olur anla beni!”
“Baban sözünden dönmeyecek sen de biliyorsun. Türk Bayraklı tabutum önünden geçse üstüne tükürür senin baban!”
Sesindeki öfke ve kin kalbimi dağladı adeta. Kendisi bile babamdan öfke ve nefretle bahsederken, bana duyduğu sevgiye onu nasıl ikna edecekti ki? Tamam, babama istemediği için kızgındı anlıyordum ama Acar amca da beni istemiyordu ve ben ondan nefretle bahsetmiyordum.
Rüzgar’ın önce babama karşı içindeki öfkeyi bitirmesi gerekiyordu. O babamdan böyle nefretle bahsederken nasıl kendisiyle gitmemi istiyordu?
Ben babamı çok seviyordum. Benim yüzümden üzülsün asla istemiyordum. Ama Rüzgâr’ı da çok seviyordum.
Ve çok sevdiğim iki adam orta yol bulmak yerine beni ortadan ikiye bölmek istercesine kendilerine çekmeye çalışıp duruyordu.
Ne babam geri adım atıyordu, ne de Rüzgar babamla orta yolu bulmaya çalışıyordu.
Üzülüp içten içe parçalanan yalnızca bendim ve bunu kimse görmüyordu.