Zevkler!

1290 Kelimeler
--- Ofisteki tüm bilgisayarlar tekrar aktif edildi. Kimlikler ve görseller benim için özel olarak hazırlanmıştı. Ayrıca, Piyasa'ya da yeni bir görünümle geri döndüğüme dair dedikodular yayılmıştı. Saatler ilerledikçe, aklımda tek bir soru vardı: Akşam ne olacaktı? Emir'in bana karşı hissettiği sadist zevki anlamak zor değildi. Ona korkusuzca baktıkça, bundan daha da keyif alıyor gibiydi. Gözlerindeki o karanlık perde, ne düşündüğünü ya da ne planladığını anlamamı imkânsız kılıyordu. Ama en korkutucu olan sadece Emir değildi... Kendi düşüncelerimdi. Adam ateş gibiydi. Görünüşü bile insanı etkilerken, bu kadar kadının onun cazibesine kapılması gayet doğaldı. Masamın üzerindeki bilgisayardan gelen bildirim sesi, beni bu düşüncelerden sıyırdı. Ekranda Nevzat Müdür'ün mesajı vardı. Emniyet amiri. Yılların deneyimli polisi, kararlı, gözüpek bir adam. Hemen yanıt verdim: Nevzat Müdür: "Merhaba savcım, nasılsınız?" Ben: "Teşekkür ederim Müdürüm, gayet iyiyim. Sizler nasılsınız?" Nevzat Müdür: "Ben de iyiyim. Seni görmek mutluluk verici, güzel kızım." Sıcakkanlılığı beni her zamanki gibi gülümsetmişti. "Aynı duygular içindeyiz, Müdürüm," dedim. Nevzat Müdür biraz duraksadıktan sonra ciddi bir tonda devam etti: "Yürüttüğün operasyonla ilgili bilgi aldım. Seni uyarmam gerekiyor." Derin bir nefes aldım. "Müdürüm, lütfen engel olmaya çalışmayın. Emir'in örümcek ağı gibi tüm illegal işleri birbirine bağlı. Şimdiye kadar tek bir ipucu bile bulamadık. İki yıldır adamın peşindeyim. Kendi ayaklarıyla gelmişken bu fırsatı kaçıramam." Nevzat Müdür, sözlerimdeki kararlılığı hissetmiş olmalı ki yumuşadı. "Alara, sakin ol kızım. Tam tersine, bu sefer destek olmak için aradım." Şaşkındım. "Nasıl yani, Müdürüm?" "Emir, Ortadoğu’da çarpışma halinde olan Ermeni gruplarına silah sevkiyatı yapacakmış. Amacı, o bölgedeki tüm grupları yok etmek gibi görünüyor. Ancak bu durum masum halk için büyük bir kıyım demek. Üstelik bu hareket, ülkemiz için politik bir felakete dönüşebilir. Sevkiyattan önce tüm istihbarata ulaşman lazım. Ne gerekiyorsa, çekinmeden iste." Duyduklarım adeta beynimde bir patlama yaratmıştı. Bu manyak herif, kişisel bir kin yüzünden böyle bir kıyıma nasıl göz yumabilirdi? Aklım almıyordu. Bir süre düşündükten sonra sakin bir sesle sordum: "Sevkiyat ne zaman, Müdürüm?" "Tam iki ay sonra. Net bir tarih elimizde yok ama mayısın son haftası gibi görünüyor." Görüşme kapandıktan sonra bile öfkem dinmemişti. Emir'le akşamki buluşmamda, ona tek bir duygumu bile yansıtmamam gerekiyordu. Bu görevi tehlikeye atamazdım. Ama içimdeki öfkeyi bastırmak düşündüğüm kadar kolay değildi. Kafamda dönen bu karanlık düşüncelerin arasında, Alev'in mailine bir bildirim geldi. Aslında artık bu benim mailimdi. Gelen mesajı açtığımda, şaşırdığımı söyleyemem. Tabii ki beni bulmuştu. - - - Gönderen: Emir Kara "Merhaba küçük vahşi şey, Görüşmeyeli nasılsın? Sanırım içindeki o karanlığı hissettiğim için ilgimi çektin. Bakıyorum da, birileri pis işler peşinde koşuyor. Yaramaz kız seni! Akşam, adamlarım sana eşlik edecek. Gelirken elin boş da gelsen olur; kendini getirmen yeterli. Bakalım yeni gösterimi beğenecek misin? Ah, pardon... ZEVK alacak mısın? :)" --- Öfff! Bu adam beni çıldırtıyor! İçimdeki öfke kabarıyor, ama aynı anda sakinliğimi korumak zorunda olduğumu hatırlıyorum. Bir savcı olarak ofisini bastığımda ve sana ters kelepçe taktığımda, işte o zaman göreceksin sen zevki, Emir Kara! Saat akşam beşi bulmuştu; bu, Alev’in her zamanki ofisten ayrılma saatiydi. Onun düzenine uyum sağlamam gerekiyordu. “Ofisten kaçta çıktığımı nasıl bilecekler?” diye soruyorsunuz, değil mi? Kapıdan ayrıldıklarını mı sanıyorsunuz? Tabii ki hayır. Dakikasında aşağıda olacaklar. Ceketimi koluma aldım. Hava sıcaktı, giymeyecektim. Laptopumu alırken bir şey fark ettim; bu, resmi işlerim için kullandığım cihazdı. Hemen Leyla’yı çağırdım. Laptopu uzatıp, “Bunu saklayın,” dedim. Sonra Alev’in laptopunu aldım. Ele geçirme riskine karşı, gerçek kimliğimi korumak zorundaydım. Hata yapma lüksüm yoktu. Aşağı indiğimin saniyesinde önümde bir Mercedes-Benz S-Guard durdu. Zırhlı, siyah ve tehditkâr... Karanlık insanların araç seçimi tam da böyle olurdu. Tam vaktinde araçtan iki kişi indi. Arka kapıyı açıp, “Merhaba, Emir Bey sizi bekliyor,” dediler. İçeri girdiğimde lüks detaylar göze çarpıyordu: deri koltuklar, minibar, kristal kadehler… Kadınları etkilemeyi biliyordu. Aracın siyah filmleri dışarıyı görmemi engelliyordu. Camı biraz araladığımda yolları takip edebildim. Yaklaşık 20 dakika sonra, merkezi bir yerde durduk. Tıpkı alevin ofisi gibi, oda merkezi bir konum seçmişti. Herkesin gözü önünde , rahatça kötü işler çevirebiliyorlardı. Ahh, adalet... Büyük bir rezidansın önünde durduk. İçeride başka markalar ya da işletmeler yoktu. Girişte kocaman bir ibareyle "Kara holding" yazıyordu. Ah, egoist şey, senden de bu beklenirdi zaten. Asansöre doğru yürüdük. Adamlar beni asansöre bindirdi, çıkacağım katı tuşladılar. Başlarını eğerek selam verdikten sonra sessizce uzaklaştılar. Kat 35. Bir kartal gibi yüksekte olmayı sevdiği belliydi. Yukarı çıktığımda kapı açıldı ve beni büyük bir salon karşıladı. Şık mobilyalar, duvarların tamamı cam... Güneşi ve İstanbul manzarasını seven biri için burası tam bir cennetti. Acaba Emir’i postaladıktan sonra buraya yerleşsem mi? Ah, kötü düşünceler... Neyse. Biraz etrafı gezmeye başladım. Amerikan tipi bir mutfak, büyük dolaplar, kocaman bir içki barı… Lüks burada elinin altındaydı. Derken yukarı çıkan merdivenleri ve yukarıdan gelen müzik sesini fark ettim. Merakıma yenilmedim, sadece “saha ziyareti” dedim kendime. Misafir olarak davet edildim sonuçta, değil mi? Yukarı çıktığımda bir salon daha gördüm. Bu kez oyun konsolları, bilardo masası gibi detaylarla döşenmişti. Ama en dikkat çekeni, salonun ortasında duran siyah kadife detaylı devasa yataktı. Ah, adamın fantezisine bak... Neyse, ilgimi çeken bir durum değil. Derken, hiç anlamadığım bir anda bir kol beni belimden kavrayıp kendine doğru çekti. Başımı döndürdüğümde, Emir’i gördüm. Emir Kara.! Şaşırdık mı, Tabiki hayır. Yüzüne yaklaştım ve gözlerimi kısarak, "Bizim şu Rıza meselesi noldu.? Rıza almadan yaklaşmıyorsun sanıyordum," dedim. Dudakları sinsice kıvrıldı, gülümsüyordu. Ardından benimle göz kontağı kurarak konuşmaya başladı. "Böyle bir şeyi asla söylemedim," dedi, sesinde hafif bir alay vardı. "Sen kendi kendine çıkarımlar yaptın. Ama şu an rıza gerektirecek bir şey yapmıyorum." Ardından kulağıma yaklaşıp fısıldadı. " Yaptığımda hissedersin, emin olabilirsin." dedi. Yürüyen Seks resmen adam, ses tonunda ki davetkarlığa bak! Ahh başka şartlarda tanışsak herşey daha eğlenceli olabilirdi... Onun davetkar ses tonuna ben de aynı şekilde cevap verdim. "Hımmm, Anladım," dedim, gülümsedim. "Peki, ne planlıyoruz?" "Güzel bir akşam yemeği, farklı aktiviteler falan derdim," dedi. "Ama tabi, bu tarz bir adam değilim. O yüzden seni boşuna kandırmak istemem Vahşi şey," diye ekledi. Ardından bar masasına doğru ilerleyip bir içki aldı. Görünüşe göre, viskiydi. "Sen ne içersin?" diye sordu. "Ben şarap kadınıyım," diye cevapladım. "Hımm, o zaman senin için çok beğeneceğin bir şey var elimde," dedi ve yaklaşık 50 yıllık tarçın ve acı biber notalarında bir şarap getirdi. Şarabı mı yudumlarken, bana döndü ve konuşmaya başladı. "O zaman söyle bakalım, neden bir kulüpte dansçı olarak çıkıyorsun? Gördüğüm kadarıyla geçimini sağlayacak gayet güzel işler yapıyorsun." Kahkaha atarak konuşmaya başladım. Üzerimi değiştirmemem iyi olmuş. İş görüşmesi için geldiğimi bilmiyordum. Takım elbise buraya uyumlu oldu. Peki, Dürüst olmamı istermisin ? dedim. "Dürüst olmazsan anlarım, vahşi şey. Hiç sorun değil kararı sen ver.!" dedi Elimdeki şarabı kafama dikerek, topuklu ayaklarımın çıldırtıcı çınlamalarıyla yaklaştım. Adım adım ilerlerledim ve kulaklarına doğru eğildim. Fısıldayarak, "Aslında her şey zevk için," dedim. Dudaklarının kenarı kıvrıldı, ve sanki davet edercesine kollarını bar masasına dayadı. Dik ve atletik duruşu yüzünden karın kasları kasıklarına doğru şekillice iniyordu. Boynu, tüm damarlı yapısıyla karşımdaydı. "Peki, ilgimi çektim," dedi. "Anlat bakalım." Bu kadar profesyonel bir adamın, benim hakkımda hiçbir şey bilmeyeceğini düşünmek saçmalık olurdu. Evet, savcı Alara'yı tanımıyordu, ama dansçı Lilya'yı yeterince araştırmıştır, diye düşündüm. Ardından doğruları anlatmaya başladım: "Ben bir yetimim. Yetimhanede büyüdüm. Annem ve babam ben çok küçükken trafik kazasında ölmüş. Açıkçası kimsem olmadığı söylendi. Yetimhaneye verilmişim. Yetimhaneden çıktım. Önce çalışmaya başladım, temiz yollarda, güzel yerlerde. Fakat bir süre sonra insanların kötülüğü bulaşmaya başladı. Ne karnım doyuyordu, ne de hayallerime kavuşabiliyordum. O zaman aklıma dans geldi. Dans etmeyi seviyordum, deneyebilirim diye düşündüm. Kulübe girdiğimde ise herkes bana hayran olmuştu. Sence neden? diyerek kıkırdadım. Bir süre sonrasında farklı yollarla paramı kazanmaya başladım. Alev Parlak oldum. Ama dansçı Lilya'yı da asla kaybetmek istemedim. Dansçı Lilya olmak bana zevk veriyor. tekrar yüzüne yaklaşıp fısıldadım. "En karanlık zevklerimin ortaya çıkmasını sağlıyor." Gözlerinde bir değişiklik oldu, bakışlarının ateşi arttı. İlgisini çektiğimi fark ettim, hem de çok. Elinden, Viskisini alıp kafama diktim. O an, elleri bir anda kalçama doğru gitti, sertçe çekişiyle beni vücudana yasladı. onda yarattığım farkı hissettirdi. Ardından, sessizce yaklaşarak, "Ne gibi zevklermiş bunlar?" dedi.
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE