Sessiz Haykırış
TANITIM
Ağabeyimin yüzüme atığı tokatla yere kapaklandım. Tekrar saçlarımdan tutup kaldırdı. "Seni gebertmezmiyim ha söyle! Şimdi seni ne yapıyım?" Dedi. Silahı çekip anlamına dayadı. "Son duanı et" dedi. Gece karanlığında, ısız bir yolun ortasındaydık. Başımı çevirip, dayaktan bayılmış yerde yatan, Murat'ı bakıp. Gözümü ondan ayırmayıp, dişlerimin arasında.
" Sık! Adamsan sıkarsın" dedim. ona meydan okuyarak. Benim bu hayata, bağlayan tek kişi, oda şimdi yerde yatıyordu. Ağabeyim benden uzaklaşıp. " Demek sık, öyle mi? Ölüm sana ödül olur. Sen yaşarken ölüceksin" Deyip yerde, yatan Murat'a silah doğrultu.
"Ağabey, sakın öyle bir şey yapma" deyip bir adım atım. Ağabey bana bakıp. "Bir adım daha atarsan, yemin ederim hiç düşünmeden kafasına sıkarım" dedi. Durmak zorunda kalmıştım. Ağabey tam bir deliydi. Yaparım dediyse yapardı. "Tamam ne istersen yaparım. Yemin ederim herşeyi yaparım. Yeter ki ona bir şey yapma" diye yalvardım.
Arabanın kaputuna yaslamış, olan Baran ağabeyse sadece olanları izliyordu. Murat'ı o, bu hale getirmişti: ağabeyem beni dövmüş, Murat'ı da Baran ağabey bu hale getirmişti.
"Demek herşeyi yaparsın" dedi ağabeyem.
Ben daha cevap vermeden bir araba daha gelip yanımızda durdu. İçinden ağır adımlarla, önce amcam, sonra dedem çıktı. Dedem yanıma gelip, daha ne olduğunu anlamadan yüzüme bir tokat attıp. Saçlarımı çekti.
"Lan orospu. Demek düşmanımızla kaçarsın ha" deyip. Saçlarımı kökünden çekti. O kadar çok çekiyordu ki, başımda tek bir saç teli, bile kalmadı sanıyordum. Diğer eliyle boğazımı sıkmaya başladı. Bağazımı, o kadar sıktı ki, nefesim, artık kesildi. Son anda, Baran ağabey, dededim ellerini boğazımdan çekip.
"Yeter öldürecek misin?" Diye bağırdı. "Gebetticem lan gebetticem! Babasının katiline, kaçmak neymiş göstericem ben ona" dedi. Ben öksürmeye başladım.
Dedem, Murat'ın yanına gidip, yerde ona bir kaç tekme de o, attı. Murat kısık bir sesle inliyordu. Onu o kadar çok vurmuşlardı ki, artık ses bile çıkmıyordu ondan. "Lan beni bu yaşta katil edecekler" hala vurmaya devam ediyordu.
"Sen hangi cesaretle gelip düşmanın kızını kaçırırsın? Puşt!" Evet Murat benim: babanın katilinin oğluydu. Ben daha annemin karnında iki aylıkken, Murat'ın babası gelip , babamı vurup öldürmüştü.
Kan davası, vardı aramızda. Yıllar geçse de kan davası bitmemişti. Amcam, Murat'ın babasını sakat bırakmıştı. On sekiz yıldır yatalaktı. Ama bizimkiler yine de içindekiler soğumamıştı.
"Yeter baba öldüreceksin? Görmüyor musun halini" bunu diyen amcamdı. Murat'ın babasını sakat bırakan.
"Yetmez Ali! Yetmez!" Yere çöküp ağladı. Elini göğsüne vurup. "Benim içimdeki Ateş sönmeden, bir ateş daha yaktılar. Bu sefer namusumuzu da aldılar. Şimdi de bana yeter mi ha? Yeter mi" sonra aklına bir şey gelmiş olacak ki, birden kalkıp, tekrar saçlarımı çekip.
"De hele: namusunu kirletin mi? Eğer böyle bir şey olduysa ahan da, sana yemin olsun ki, ikinizin de kafasına sıkarım burda" dedi.
Eğer evet dersem, dedem hiç acımadan, ikimizin de kafasına sıkardı. "Ha.. hayır" diye bildim. Saçımı biraz daha çekip. Kulağıma.
"Bak doğruyu söyle. Bu gece öğrenirim. Eğer yalan söylüyorsan.." tekrar boğazımı sıkıp.
"Seni diri diri toprağa gömerim" dedi. Acımasızca.
Başımı olabildiğince olumsuzca salladım.
"Hayır! Yemin ederim ki, doğruyu söylüyorum" dedim, zorlukla. Dedem beni bırakıp. Bir bana, bir diğerlerine bakıp. Eliyle yerde, yatan Murat'ı gösterip.
"Şunu arabaya koyup, depoya götürün!" Dedi. Sonra tekrar bana bakıp. " Bakalım, söylediklerin doğrumu" Deyip. Baran ağabeye. Bakıp. " Sen de şunu alıp direk çiftlik evine götür" diye emir verdi. Beni kast ediyordu.
Ağabey ve Hüseyin ağabey: Murat'ı taşıyıp arabaya götürdüler. Hüseyin ağabey şoför koltuğuna, ağabeyem de yolcu koltuğuna oturup, bulunduğumuz yerden uzaklaştılar.
Dedemin ayaklarına kapanıp. "Dede yalvarırım ona bir şey yapmayın. Onun tek suçu beni, sevmekti. Onun hiç bir günahı yok" diye yalvardım. Dedem beni geri ittip.
"Sen günahı birazdan göreceksin" Deyip.
Baran ağabeye bakıp. "Hadi kaldır şunu, dediğim yere götür" Baran ağabeye gelip beni, kaldırıp. Arabaya bindirip çiftlik evine götürdü.
Evin önünde durduğumuzda, Baran ağabeye yalvarıp. "Ağabey yalvarırım yardım et. Bu zalimliğe, göz yumma" dedim. Ama Baran ağabey beni hiç dinlemeyip. Arabadan inip, benim olduğum tarafa gelip kapıyı açtı.
"Sen çok yanlış yaptın, Merva!" Diye bağırdı.
Elimi tutup beni zorla arabadan, çıkartıp, eve sürükleyip, söylendi. "Lan! Aklım almıyor sen nasıl o serefsize, kaçarsın" dedi. Kapıya bir iki kere vurup, bekledi.
Rasim amca gelip kapıyı açtı. Bu evin kahyasıydı. Eşiyle beraber burada, çiftlik evinde kalıyordular. Baran ağabey beni içeriye çekip, oturma odası götürdü. Arkamızda Rasim ağabey de geldi. "Beyim bir şey mi oldu" dedi.
Baran ağabey benden uzaklaşıp. "Yok Rasim efendi. Sen çık. Dedemler, birazdan gelirler. Kapıda ol" dedi. Resim ağabey, salondan çıkıp gitti. Baran ağabeyin telefonu çalınca, cebinden çıkarıp, ekrana baktı. Arayan her kimse, Baran ağabey telefonu kapatıp, tekrar cebine koyup, salonun, cam bölme tarafına geçip zifiri karanlığa baktı.
Benim ne yalvarmam, ne yakarmam fayda etmiyordu. İki üç dakika sonra, dedemlerde geldi. Onlar gelince ben hemen ayağa kalkıp, dedeme: "dede yalvarırım ona bir şey yapmayın. Bak ne istersiniz yaparım" diye yalvardım.
Dedem beni takmayıp, gidip koltuğa oturdu. Amcamda karşısına geçip diğer koltuğa oturdu. Baran ağabeyde dışarıyı bakmayı kesip bizlere baktı. "Dede ona ne yaptınız" dedim.
"Lan sen hala utanmadan bana o şerefsizi mi soruyorsun? Hadsiz! " Diye bağırdı. "Dede yalvarırım ona bir şey yapmayın" ben yalvardıkca dedem daha sinirleniyordu.
"Baran gel! buraya" dedi. Otoriter bir sesle. Baran ağabey onu ikiletmeden yanına gelip oturdu. Bana bakıp. "Şimdi senin namusunu kirletmediğini, bu gece anlayacağız" dedi. Bu ne demek oluyurdu.
Bana gidip, bekaret testi mi yaptıracaktı. Bu muydu bana vereceği ceza. Ben Murat'a bir şey olmasın diye herşeyi yapardım. İstediği testse onuda yapardım.
"Tamam istediğin testse yaparım" dedim çekinerek. Burada amcam ve Baran ağabey, olmasından, çok utanıyordum. Dedem bir bana bir Baran ağabeye bakıp. " Hayır teste gerek yok. Bunu Baran anlayacak bu gece" dedi.
Ben ve Baran ağabey ilimizde aynı anda.
" Ne?" Dedik. Dedem güzlerimin içine bakarak.
"Bu gece Baran'la eve leneceksiniz!" Dedi. Öfkeyle. Ben öylece kaldım. "Ne saçmalıyorsun! Sen dede. Aklını mı kaçardın. Ben bu saçmalığa daha fazla dayanamayacam" Deyip, ayağa kalktı. Bir kaç adım atmıştı ki, dedemin otoriter sesiyle durmak zorunda kaldı.
"Baran! Eğer şimdi bu kapıdan çıkıp gidersen: bir daha Mardin'e adım atmana izin vermem. Seni beş kuruşsuz bırakıp, o çok sevdiğin yanaşmayı da bu ülkeden silerim. Karar senin kapı orada gidebilirsin" dedi. Baran ağabeyle ben olacak iş değildi. Bana yaşarken ölümü tattırmak istiyordu.
"Yapamasın" dedi Baran ağabey. Dedem eliyle kapıyı gösterip. "Denemesi bedava. Git ve gör" dedi. Baran ağabey biraz öyle bekleyip, sonra önündeki sandalyeye bir tekme attı.
"Allah kahretsin! Allah hepinizin belasını versin" deyip önündeki eşyalara bir kaç tekme daha attı. Bu yaptığı kabul etmişti ki böyle davranıyordu.
"Oğlum sakin ol! Hem sen evlendikten sonra istediğini yapmakta özgürsün. Kiminle olmak istiyorsan onunla olursun" dedi. Amcam.
Bu dediği: Mısra ablayla da görüşmek istiyorsan görüş takıl demekti. Mısra abla: Baran ağabeynin beş yıllık sevgilisiydi. Dedem evlenmelerine izin vermiyordu.
"Dede yalvarırım başka bir yolunu bul. Ben ağabey dediğim adama nasıl eş olurum" Dedim. Dedem ayağa kalkıp yanıma gelip. Yine saçlarımı yutup. "Demek yapamasın ha!" Diye, saçımı olabildiğince en kuvvetli bir şekilde çekti.
"Şimdi onu gözünün önünde gebertiyim de gör" deyip. Telefonunu çıkartıp birini aradı.
"İşini bitirin" dedi. Dediği kişi Murat'ı. Ayaklarını kapanıp. " Tamam istediği yapıcam. Yalvarırım ona bir şey yapma" dedim. " Bak vazgeçmek yok eğer sözünden dönersen, bu defa hiç düşünmeden bir kurşunla işini bitiririm" dedi.
"Tamam. Yemin ederim ki. Sözümden dönmem" dedim. Benden uzaklaşıp amcamla bir şeyler konuştular. Bense yerde öylece hareketsiz durup, ağlıyordum.
Baran ağabey, yine o cam bölmeye gitip dışarıya baktı. Şuan ikimizde tehtit ediliyurduk. Sevdiklerimizle. Artık yapacak hiçbir şey yoktu.
Kaderimize razı gelecektik.
Dedem Asiye ablayı çağırıp beni yukarıya çıkarmasını söyledi. Asiye ablayı takip edip, yukarıya çıkıp odaya girdik. "Merva kızım hadi git güzelce banyo yapıp. Aptestini alıp gel" dedi.
Bense hiç konuşmayıp, banyoya gidip üstümü çıkarıp duşa girdim ağlaya ağlaya duşu bitirip çıktım. Odaya geldiğimde yatağın üstünde uzun bir elbise vardı. Yeni iç çamaşırları alıp giydim üstüne elbiseyi de giyip şalla saçlarımı örtüm.
Yatakta oturup bekledim. Yarım saat sonra. Asiye abla gelip hocanın, geldiğini söyledi.
Aşağa inip, hocanın karşısına geçip oturdum. Benden sonra Baran ağabeyde gelip oturdu. Hocanın sorduğu soruları cevaplayıp, nikah kıyıldı.
" Asiye abla beni tekrar az önce girdiğim odaya götürdü. Bana bu gece olması gereken herşeyi anlatıp, ve olması gerektiğini söyleyip, çıktı.
Ben korkudan titriyordum. Yatağa oturup bekledim.