Karargah

1036 Kelimeler
O anki coşku, bizi tüm tehlikelere karşı kör etmişti. Asya, çılgınca dans ediyor, Sedef bile, İlhan'ın tüm kurallarını unutmuş, bayrağı havada sallıyordu. Defne ve Merve, Jandarma ciddiyetini bir kenara bırakmış, bize eşlik ediyordu. "Yaşa, Türkiye!" diye haykırdım, sesim titriyordu. Bu coşku, çok uzun sürmedi. Meydanın dört bir yanından hızla yaklaşan motor sesleri ve farların güçlü ışıkları, bizi anında avladılar. O sessizliğin ardından gelen bu gürültü, kalbimi yerinden sökecekmiş gibi attı. "Geldiler," diye fısıldadım, yüzümdeki gülümseme donmuştu. Kısa sürede, Korhan'ın timinin araçları meydanı ablukaya aldı. Siyah cipler ve askeri motosikletler, boş meydanı adeta bir hapishaneye çevirdi. Benim gözlerim, arabanın kapısını açıp inen Korhan'a kilitlendi. Üzerindeki kamuflaj, yüzündeki öfke ve otorite, onu daha önce hiç görmediğim kadar ürkütücü ve cezbedici yapıyordu. Onun duruşunda, sadece bir Komutanın disiplini değil, aynı zamanda aşkının ihanete uğramış öfkesi vardı. Arkasından Mert, İlhan, Arda, Faruk, Yunus ve Erdem indi. Herkesin yüzünde, hem görevin ciddiyeti hem de bizi bu durumda görmenin şaşkınlığı vardı. Korhan, yavaş adımlarla bana doğru ilerledi. Gözleri, sırtımdaki dalgalanan bayraktan, yüzümdeki inatçı ifadeye kaydı. "Evlerinize dönün Reyna, dönerseniz bu ihlalinizi görmezden geliriz," diye tısladı, sesi buz gibiydi. Eylül'ün şarkısı kesildi. Tüm kızlar donmuştu. Korhan, duruşuyla meydandaki tek otorite olduğunu haykırıyordu. "Hayır, Komutan," dedim, sesim titrese de pes etmedim. "Bu bayrak, bu meydanda inmeyecek. Kimse bizim bayram coşkumuzu bitiremez." Korhan, iki adım daha attı. Aramızda sadece birkaç metre kalmıştı. "Bu bir Emir, Reyna," diye gürledi. "Sokağa çıkma yasağını ihlal ettin. Albay Gökhan'ın kızını ve diğer sivilleri tehlikeye attın. Görevim, seni yakalamak ve karargâha götürmek." Mert, Asya'ya doğru bir adım attı. Yüzünde hem görev aşkı hem de Asya'ya duyduğu endişe vardı. "Asya, gel lütfen. Tehlikedesin." Asya, gözleri yaşlı ama kararlı bir şekilde geri çekildi. "Hayır, Mert. Hainler kazanmasın!" Korhan, gözlerini bir saniye bile benden ayırmadan elini kaldırdı. Bu, teslim olmamız için son şanstı. "Son kez soruyorum. İtaat ediyor musunuz, yoksa askeri güç kullanayım mı?" Korhan'ın tehdidi havada asılı kalırken, ben elimle sırtımdaki bayrağı daha sıkı tuttum. Bu, benim asi ruhumun, onun Komutanlığına karşı son direnişiydi. O an, Korhan'ın dudaklarından çıkan kelime, tüm coşkuyu bir anda bitirdi: "Tim! Yasağı ihlal eden sivilleri yakalayın!" Mert, İlhan, Arda ve diğerleri, yüzlerinde derin bir üzüntüyle bize doğru ilerlemeye başladılar. Sokağa çıkma yasağının karanlık gecesinde, aşk, göreve karşı kaybetmişti. Ben, sırtımdaki bayrağı asla yere düşürmeyecektim. Korhan'ın bana doğru geldiğini görünce, içimdeki ralli pilotu refleksi devreye girdi. "Dağılın!" diye bağırdım kızlara. "Yakalanmayacağız!" O an, meydandaki bayraklarımızı bırakmadan koşmaya başladık. Herkes bir yöne dağıldı. Defne ve Merve, jandarma eğitimlerinin verdiği çeviklikle hızla ara sokaklara daldılar. Asya ve Sedef, korkudan çok adrenalinin etkisiyle peşlerine takıldı. Eylül de beni takip etti. Korhan'ın yüzü, öfkeden bembeyaz oldu. Bu, sadece bir görev ihlali değil, onun otoritesine yapılmış en büyük meydan okumaydı. "Hepsi yakalayın!" diye gürledi Korhan. "Kimse kaçamaz! Araçlardan inin ve yaya olarak takip edin!" Tim, araçlarından inip hemen peşimize düştü. Siyah kamuflajlı yedi komando, yasaklanmış sokaklarda yedi asi kızı kovalıyordu. Ben, Komutanın cipine doğru koşuyordum. Hedefim, onun kontrol noktasını geçmekti. Ama Korhan, benden daha hızlıydı. Birkaç adımda bana yetişti. Kolumu yakalamaya çalıştığı anda, ralli pistindeki gibi ani bir manevrayla ondan sıyrıldım. "Yakala beni, Komutan!" diye bağırdım, nefes nefese. Korhan, gözleri alev alev, pes etmedi. "Kaçamazsın! Bu isyanın bedeli ağır olacak!" Tüm gücümle koşarak diğer kızları takip ettim. Mert, koşarken gözleri sadece Asya'yı arıyordu. Asya, bir yandan babasının öfkesinden korkuyor, bir yandan da Mert'in onu yakalamaya çalışmasıyla heyecanlanıyordu. Mert, "Asya! Lütfen dur! Tehlikedesin!" diye bağırıyordu. Asya, dönüp ona dil çıkardı. "Milli Bayramımı kutlayacağım!" Arda, istihbaratçı Tuğçe'nin peşindeydi. Tuğçe, spor kıyafetleriyle inanılmaz çevikti. Arda, "Tuğçe Ajan neden kaçıyorsun? Seni sorgu odasına sokmamdan mı korkuyorsun?" diye sataştı. Tuğçe, bir duvarın üzerinden atlarken, "Sorguyu ben sana yapacağım. Yakalayabilirsen!" diye karşılık verdi. Faruk, Defne'nin peşindeydi ve jandarma kızın hızına hayran kalıyordu. Yunus, Merve'ye yetişmeye çalışırken, Erdem ve İlhan da Sedef ile Eylül'ü izliyorlardı. Korhan da benim peşimdeydi tabi. Bu, bir askeri operasyon değildi; bu, görev ve tutkunun, askeri disiplin ve asi aşkın çarpışmasıydı. Yasaklı sokaklar, bizim kovalamaca alanımız olmuştu. Bize zarar vermek istemedikleri için böyle bir kaçış içerisindeydik yoksa zor kullanarak da bizi yakalayabilirlerdi. Sonunda, kaçışımız dramatik bir şekilde sona erdi. Korhan, inanılmaz bir hızla bana yaklaştı. Beni köşeye sıkıştırdığında, o an kaçamayacağımı anladım. Hızla duvara yaslandım. Korhan, nefes nefese önümde durdu. Gözleri öfke, arzu ve endişenin karmaşasıydı. "Bitti," diye tısladı, sesi boğuktu. "Artık kaçış yok." Kolumu yakaladı. Bu kez direnmeye çalışmadım. O an, asi ruhumun, Komutanına gönüllü teslimiyetiydi. Tüm kızlar yakalanmış, tim tarafından etrafımız sarılmıştı. Korhan, beni kolumdan sürükleyerek askeri cipine doğru götürmeye başladı. "Karargâha gidiyoruz," diye fısıldadı, sesi tehditkârdı. "Ve bu itaatsizliğin bedelini ödeyeceksiniz." O gece, Milli Bayram'ın coşkusu, sokağa çıkma yasağının karanlığında, Komutanın hükmüyle son buldu. Beni cipin arka koltuğuna, yanıma Defne'yi oturtarak yerleştirdi. Korhan, Mert'e döndü: "Asya'yı sen getiriyorsun. Diğerleri, yakaladıklarını karargâha intikal ettirsin. Kimse serbest bırakılmayacak." Korhan'ın emri, tartışmasızdı. Mert, Asya'yı kendi aracına bindirirken, bakışları Korhan'a döndü. Mert'in gözlerindeki sessiz isyanı görebiliyordum; o, Komutanına değil, kalbine itaat etmek istiyordu. Cip hareket ettiğinde, Korhan dikiz aynasından bana baktı. Gözlerinde ne bir yumuşama ne de merhamet vardı. "Hainler, bayramımızı sabote etmeyi başaramayacaklar," dedim, meydan okuyarak. Korhan, direksiyonu sıktı. "Bayram, disiplinle kutlanır, Reyna! Sizin yaptığınız, sadece bir isyan değil, hayatınızı tehlikeye atmaktı. Ve ben, benim olana zarar verilmesine izin vermem." Yanımda oturan Defne, sessizce fısıldadı: "Ben de seninle aynı fikirdeyim, Reyna. Ama Komutan haklı. Tehlikeliydi." "Öyleyse, cezaya da hazırız," dedim kararlılıkla. O gece, Milli Bayram'ın coşkusu, sokağa çıkma yasağının karanlığında, Komutanın hükmüyle son buldu. Karargâhın ağır kapıları ardında bizi neyin beklediğini, sadece Korhan biliyordu. Kısa süre sonra Karargâhın yüksek, demir kapılarından içeri süzüldük. Arabalar, ana binanın önünde park edildi. Mert, Asya'yı kendi cipiyle getirmişti; Asya'nın yüzünde inatçı bir gurur vardı. Diğer kızlar da tek tek araçlardan indirildi. Korhan, araçtan indi ve tüm timi karşısına aldı. "Mert, İlhan, Arda, diğerleri..." Komutan tonu, her zamankinden daha keskindi. "Hemen Albay Gökhan'a rapor veriyorum. Kızları, yasağın kalkmasına kadar denetim odasında tutuyorsunuz. Kimseyle temas kurmayacaklar." Yarım saat sonra Korhan ve timi beklediğimiz odaya girdiler. Korhan'ın yüzündeki gerilim, sanki odaya ondan daha ağır bir yükle girmişti ama aynı zamanda bir miktar rahatlama da vardı. Kapıyı kapattı ve ellerini masaya dayadı. Gözleri bana döndü. "Konuştum," diye tısladı Korhan. " Albay, sizin bu eyleminizi sivillerin paniklemesini engellemeye yönelik 'asi bir vatanseverlik eylemi' olarak değerlendirdi. Albay'ın kanaati, sokağa çıkma yasağının ilanının Milli Bayram coşkusunu baltalamak isteyen hainlerin işine yaradığı yönünde. Bu yüzden, yasal süreç işletilmeyecek."
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE