Bazı zamanlar kendimi hayata hesap vermeye gelmiş gibi hissediyordum. Hissettiğim bu zorunluluk beni üzüntüye itiyor ve sürekli saplandığım mutsuzluk bataklığında buluyordum kendimi. Bazense insanların beni o bataklığa özellikle atmak için karşıma çıktıklarını düşünüyorum. Kendi doğrularını bana diretmelerine ya da bir şeyi yapmak zorundaymışım gibi davranmalarına katlanamıyordum. Tıpkı şu anda Yekta’nın beni sıkıştırdığı gibi. “Yeter! Uzattıkça uzatıyorsun! Bir şey sordum cevabını ver artık sonra o kadar önemliyse söylerim.” Sonunda dayanamamış ve patlamıştım. Yekta sinirlendiğimi görünce duraksadı ve birkaç saniye bana bakarak bekleyip yeniden yanıma oturdu. Az önceki öfkesi şimdi yoktu. “Bazen iş yoğunluğumdan dolayı çoğu şey aklımdan uçup gidiyor. Çiçek göndermeyi birkaç gündür i

