2.Bölüm AZİZ REİS.

1033 Kelimeler
İlayda'dan Arabanın içine sabahın ilk ışığı vururken uykusuz gözlerimi etrafımda gezdirdim. Gece yaşadığımız felaketin boyutu daha çok belli olurken telefonuyla uğraşan abime döndüm. "Telefonlar çekmiyor." " Normal! Yıkılmıştır." Dedim sesim tarazlı çımıştı. " Reis bizi nasıl bulacak? " Sordum. " Ben, seni sağsalim anama ulaştıracağım sen merak etme suyum. Tamam mı? " Kafa salladım. " Sen, sen ne yapacaksın? " " Ben, arama kurtarmaya giderim suyum." Abim etrafına bakıyordu. Üst komşumuzun çocukları korktukları gözlerinden anlaşılırken Abim arabadan çıkıp Hasan abi'ye doğru yaklaştı. Birşeyler konuşuyor el hareketi ile beni gösteriyorlardı. Ah! Abim ne karıştırıyordu acaba. Mahallede insanlar az ilerdeki parka dolmuştu. Abim, bizim arabaya doğru yürürken birşey diyeceğini anlayıp pencereyi açtım. " Hadi suyum hazırlan gidiyorsun." " Nereye? "Dedim büyük bir merakla. " Aziz, seni Hasan abine ulaşıp alacak şimdi onlarla gidiyorsun hadi balım." " Olmaz! Ben sensiz hiç bir yere gitmem." dedim. Sesim ağlamaklı gözlerim dolmuştu bile. " Korkma Hasan abiyi uzun zamnadır tanıyorum, benim gitmem gerek suyum. Hadi seni Aziz ne yapar eder bulur. " " Banane işte sen olmadan hiçbir yere gitmem." Dudağımı büzüp gözlerimden yaşlar akarken abim sıkıntılı bir nefes aldı. Abimin gidip yardıma ihtiyacı olanlara yardım etmesi gerektiğini pekâlâ biliyordum ama beni bu fazla tanımadığım şehirde yabancı insanlarla bırakması aklıma gelen bir sürü seneryoyu düşündürürken aklımdan çıkmayan yaşadığım kötü hatıram gözümün önüne geldi. Babam ve annem şuan bize ulaşamadıkları her an delirdiklerini biliyordum. Hele babam, babamın kalbi vardı. " Hadi İlayda seni bulacak Aziz abin, gelip alacak canımın içi hadi." Aziz beni bulacak ama ben onun varlığıyla nasıl duracağım. Kalbimin acısına nasıl göz yumacağım. Abim bunların cevabınıda verseydi bana keşke.... **** Abim emniyete giderken biz Hasan abinin kardeşinin şehir dışında evine gidiyormuşuz Hasan abi öyle demişti. Yolların ve şehrin perişan hali içimi sızlatırken çok geçmeden varmak istediğimiz eve gelmiştik sanırım. Hasan abi, iki katlı, kocaman bahçesi olan müstakil bir evin önünde arabayı durdururken burada da manzara pek farklı değildi. Ev yıkılmamış ama evin duvarlarında koca koca yarıklar oluşmuştu. Bahçeye toplanan insanlar bizi görünce ayaklanırken bütün ailenin ve Hasan abiyi tanıyanlar gelip sarılıp ağlarken benim gözlerimden de yaşlar kendiliğinden akıp yuvarlanıyordu. ***** Gün akşam oldu, gündüz yeniden sallanan şehirle artık kimse cesaret edip eve göremiyordu. Aziz hâlâ ortada yoktu. Babçenin ortasına yakılan ateşle ısınmaya çalışıyorduk. Küçük çocuklar bile aç, çaresiz kapı önünde duruyordu. Ama burada bulunanlar enkaz altında olanlar için endişeli kimsenin ağzına lokma koyacak bir hali yoktu. Sessizce ateşi izlerken yanımdaki kıprtıyla yan tarafıma döndüm. " İyi misin? " Soran Hasan abiydi. " İyiyim Hasan abi sağol." Dedim. " Abinin arkadaşı kimdi? Bak adını unuttum." " Reisimi diyorsun? " " Adı Reis mi? " " Yok ağız alışkanlığı abi pardon... Aziz, adı Aziz." Dedim. " Ha işte o... Yoldaymış. Yollarda bozuk olduğu için gelmesi biraz uzun sürecekmiş. " Duyduğumla telaşla konuştum. " Aradı mı? Telefonuna ulaşılıyor mu? " Hasan abi teleşıma hafif gülümsedi. " Yok abin, bizim Ahmet'e söylemiş." " Ahmet? " " Ahmet, benim kardeşim bu evin sahibi. " " Anladım." Dedim. Abimin evden aldığı battaniyeye daha sıkı sarıldım. Annem ne haldedir şimdi. Abim bir şekilde ulaşdığını düşünüyorum yoksa annem ve babam buraya bile kalkıp gelirlerdi. " Yarın seni abinin arkadaşına teslim ettikten sonra bizde yola çıkacağız." " Nereye gidiyorsunuz? " " Samsun'a " diyerek karşıda annesinin omzuna kafasını koymuş kızı gösterek devam etti. " Kızımın nişanlısının bir akrabası oradaymış oraya gidecekler ee oğlan kızı burada bırakmak istemiyor bende tek başına kızı göndermek istemedim." Hasan abinin dediği şeye şaşırırken içimden tesadüfün bukadarı dedim. " Ee abi, bizde Samsun'a gidiyoruz Samsun çarşamba ilçesinde oturuyoruz." Dedim. Belki beraber gidersek bende Aziz'le tek başına yolculuk etmekten kurtulurdum. İnsanlar varken gizlemek daha kolay oluyordu. Çok konuşmak zorunda kalmazsan bal gibi geçer giderdi bu yol. " Valla neresi bilmiyorum ben birlikte çıkalım dediler." " Anladım." Dedim üzgünce. Gözümü kızının üzerinde gezdirdim. Kızının yaşı küçük görünüyordu. Hasan abi öyle kızını küçük yaşta evlendirecek birine benzemiyordu. " Hasan abi birşey sorabilirmiyim? " " Sor." " Fatoş biraz küçük sanki evlenmek için." Dedim. İnşallah haddimi aşacak birşey söylememiştim. " Kendi istedi, seviyorum dedi. Çok yalvardım kızım küçüksün diye ama dinlemedi bende babası olarak arkasında durmaya çalışıyorum." Hasan abinin söylediğine şaşırsamda belli etmedim. Bende babama seviyorum desem babam ne derdi acaba. " Uyyy sen daha kaç yaşundasun boncuğum da. Kalbime indurecesun bak kalbim tutai." Derdi. İç sesimin dediklerine güldüm. " Ne oldu niye güldün? " Hasan abi deli bu kız diye düşünmesin diye hemen açıklagmaya giriştim. " Babama bende birini seviyorum desem ne der diye içimden geçirdim de, ona güldüm." " Ee babalara için kız çocuğu büyümez sadece duruma alışmaya çalışır." Ben, Aziz'i seviyorum desem babama o kızmaz ben biliyorum. Yüreğine taş basar ben mutlu olayım diye uğraşır. Önemli olan babamın kabul etmesi değil ki zaten, önemli olan Aziz'in beni kardeşten öte görememesi. Asla kan kardeşinin kız kardeşine yanlış bir düşünceye girmez. Beni sevmesi yanlış değildi ama onlar öyle düşünüyordu işte. Daldığım düşüncelerimden çıkıp Hasan abi'ye döndüm. " Belki bizede gelirsiniz, annem ve babam sizi zevkle misafir ederler." " Haberleşiriz. Aziz Reis'in numarası var. Arar ulaşırız." " Olur." Dedim gülerek. " Bu, Aziz kuzenin falan mı? " " Yok ama akrabadan bile yakınız deden toruna geçen bir dostluk. Aziz dede ve benim dedem, onların babaları nesilden nesile sürmüş işte." " İnşallah onların çocuklarıda devam ettirir." Hasan abinin duasına "amin" dedim ama sesim titremesin diye uğraştım. Aziz ve çocuğu, Aziz'in bir çocuğu olacak ee bir gün evlenip yuvasını kuracak çocuğu olacak. O zaman ben nersinde olacaktım, belki birgün kalbim bu aşktan vaz geçerdi, geçermiydi? Onu uzaktan sevmek bile bukadar güzelken kim bilir onunla olsa ne olurdu. " Hadi kalk bizimkiler birşeyler hazırladılar, karnını doyur gece uzun dışardayız gene." Dediğine gülümseyerek kafamı salladım. Bu gece dün gece gibi uzun geçecekti. **** Gece dondurucu ayazı bir nebzede olsa sürekli yanan ateş alsada yine de insan donuyordu. Yarı uyku yarı uyanık geçirdiğim geceyle bahçenin kapısına duran arabayı tanıyordum. Daha arabası görüş açıma girmesiyle korkmuş bir kuşun kalbi gibi hızlı hızlı çarpmaya başlamıştı. Bahçenin açık kapsından hızla girerken gür sesi aynı anda geldi. " İLAYDAA..!! " " Reis..! " Dedim sesime yansıyan hüzün yüzümde de varmıdır. İki adım ettığını gördüm sonrası burnuma gelen mis gibi kokusu, bedenimi saran kolları, sıcaklığını hissedip daha çok sokuldum. Of nenem of! Ne zaman bırakacaktı bu kalbim bu adamı? Ama ben onu bu kalpten çıksında istemiyordum ki.
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE