1.Bölüm. Felaketin adı deprem.
İlayda'nın anlatımı.
Şubat 06.2023...saat: 04:17
Yine uyuyamadığım bir geceyi geçirirken büyük bir gürültüyle kapatmak için zorladığım gözlerimi korkuyla açtım. Sanki şehiri ele geçirmişlerde bomba yağdırıyorlar gibi sesler geliyor zemin deniz dalgası misali dalgalanıyordu. Korku bedenimi ele geçirmiş kıpırdamayamazken sesim çıktığı kadar yan odamda abime seslendim.
" AaabbbiiiiAbim!!!"
Bedenimi yere kaydırıp yatağın kenarına çöktüm. Abimin sesi geliyordu.
" Korkma canımın içi sana geliyorum, sakın korkma."
Abimin sesi sanki uzaktan geliyordu. Oysa yan odadaydı. Ev öyle sallanıyordu ki ayağa kalkmak imkansızdı. Kapıya çarpa çarpa içeri giren abim beni kucağına çekip göğsüne bastırdı. Onun bugün burada olduğuna şükrettim. Görevde de olabilirdi. Benimle birlikte ya onada birşey olursa, ama ben tek başıma daha çok korkar ne yapacağımı bilemezdim. Abim kafasını kaldırıp etrafına baktı, yatağın köşesine beni çekerken benim bedenime bedenini siper edip öylece bitmesini bekledik. Abim duvarlara bakıp yıkılır mı onun hesabını yapıyordu.
Abim özel harekat polisidir. Askeri eğitimi olduğu için soğuk kanlılığını koruyordu. Ama benim korkudan kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu.
Kaç saniye sallandı bilmiyorum ama sanki bana saat geçti gibi uzun sürmüştü. Sarsıntı geçmişti. Abim etrafına bakıp yataktaki battaniyeyi tek eli ile kavrarken aynı anda benide tek kolu ile tutarak kaldırdı. Bina hâlâ sallanıyordu. Küçük bir sarsıntıda çökeceği belli olurken abim hafifleyen sarsıntıyla hızla benimle birlikte çıkışa doğru yürüdü bir yandan da benimle konuşuyordu.
" Bana sıkıca tutun ve sakın panikleme beş dakikaya aşağıya indireceğim seni."
" Tamam " dedim. Kollarımı sıkıca bedenine sarmıştım.
Çok geçmeden indiğimiz sokakta insanların korku ve panikle bağrış sesleri, kargaşa vardı. Şehrin dondurucu soğuğu bir yana yağmurda başlamıştı.
" Abi annemle babamı arayalım, ya orada da olmuşsa merek ediyorum onları."
Abimin göğsüne battaniyeye sarılmış bedenim tır tir titriyor ama abimde tık yoktu. Dağda bayırda daha soğuk havaya maruz kalmıştır tabi bu onun için hiç bir şeydi.
" Arayalum. Suyum." Derken eline telefonu almıştı. Çıkarken benim aklıma ne telefon nede başka birşey gelmişti. Zaten her gittiğim yerde belayı olduğu gibi üzerime çeker, mıknatıs gibi kaosu üzerime yapıştırırım.
Ben, İlayda Su LAZOĞLU, abimin suyu, babamın mavi boncuğu, annesinin turuncu kuzusuyum. Yaşadığım şehirden kaçar gibi çıkmış abimin görev yaptığı Kahramanmaraş'ta gastronomi bölümü öğrencisi olmuştum. Kaçtığım şehir bana neredeyse mezar olacaktı. Çıktığımız evin bir kısmı ayakta olsada duvarları patlamış çok insan evlerinde mahsur kalırken yıkılan binalarda insanlar altında kalmıştı. Dört bir yandan da yıkılma gürültüler duyulurken çaresizce abimin kucağına biraz daha sokuldum. Abim telefonla uğraşıyordu.
" Alo Aziz! "
Abimin söylediği isimle kalbim korkudan atmayı bırakıp bu defa heyecandan atmaya başlamıştı. Abim beni arabaya yerleştirip konuşmaya devam etti.
" Aziz sesim geliyor mu kardeşim? "
Sesini duyamayınca sesi dışına verdi. Arabayı evin karşısında boş bir alana park etmişti. Buradaki çoğu binanın kendi otoparkı yoktu. Yanımızdaki arabada üst komşumuzun arabası vardı. Onların da üç çocukları vardı çocukları küçük olmasada korkuları gözlerinden okunuyor gecenin ve soğuğun verdiği çaresizlik yüzlerine yansımıştı. Etrafımı izlemeyi bırakıp abimin sesiyle döndüm.
" Aziz!" Dedi yeniden
" Yunus kardeşim ne oldu? Yunus ses ver."
Karşıdan gelen Aziz'in sesiyle yüreğim acı çeker gibi sızlarken sesini duymak için nefesimi tuttum.
" Aziz deprem oldu. Yer yerinden oynadı."
" Nee? Nasıl? İyimisiniz? "
Aziz AKIN, abimin can dostu, kan kardeşi. Benimde canımdan öte canım, cananım. Doğup büyüdüğüm Memleketimi bırakıp kaçtığım, görmezsem belki katlanırım dediğim kara sevdam.
" YUNUS SES VER KARDEŞİM, İYİMİSİNİZ DİYORUM? "
Telaşlı sesi gelirken orada birşeyin olmadığını belli ediyordu. Abim konuşmaya çalışırken yüreğimin sızısıyla o hayranı olduğum sesi sanki güzel bir şarkı dinliyor gibi dikkatle dinledim. Ne kadar uzak olursa olsundu işte sesi bile içimi titretmeye yetip artıyordu.
" Aziz, biz iyiyiz, ikimiz, ikimizde iyiyiz."
Abim bende göz gezdirip sesini temizledi.
" Aziz buraya gelip İlayda'yı buradan götürmen lazum, sabah babam ve anam öğrenmiş olurlar. Babamı biliyorsun tek başına kalkar gelur. Telefonlar çekmeye bilir şarjıda az. Ben burada kalmam gerek burası cehenneme döndü."
" Tamam kardeşim ben şimdi çıkıyorum yola hemen çıkıyorum."
Duydukkarımla kapanan telefona baka kalmıştım.Hiçte itiraz etmezdi hani bir söz varya iki eli kanda olsada genede yetişir, Aziz abime öleceğini bilse genede gelirdi. Etrafımı ıslanmış gözlerimlr izledim. gök kıpkırmızı olmuş abimin dediği gibi şehire ateş düşmüştü. Benim içimde hiç sönmeyen ateş gibi.
Daha on beş yaşındaydım, küçük kalbime büyük aşkımın yerleştiğinde daha küçücük bir kızdım. Ben adına aşk dedim ama aslında benimki kara sevdaydı. imkansız olanından. Aziz can dostunun kardeşini kardeşi bellemiş görüp görebileceğiniz en mert adamdır. Malını, canını, namusunu gözün kapalı emanet edebileceğin cinsten. Böyle bir bakar dünya durur. Ben onun için küçük su perisiydim, kan bağı olmayan kız kardeşi, can yoldaşının emanet edebileceği tek insan. onun içinde değerliydim. Ama kardeş olarak.
Küçükken Aziz abi diyordum zor gelmiyordu. Taa.. ki.. Kendi canıma kıymış hasta yatağımda ilk uyandığımda gördüğüm kahve rengi gözlerin telaşlı bakışıyla içim titremişti. işte o iki saniyede Aziz abi, Aziz Reis olmuştu. kendimce abi dememenin yoluydu bu. Abime de böyle seslendiğimden kimseye garip gelmedi. Gelsede değişir mi bilmiyorum. Benim dilim Aziz'e abi diyemiyordu. Şimdi abim, beni emanet edebileceği tek insana emanet ediyordu ama benim kalbim buna dayanırmıydı. Uzak olunca gizlemek kolaydı, yakından gizlemeye çalışmak acı veriyordu.
İşte İlayda'nın sırlarla dolu hayat hikayesi. Hayat bitti dediğin yerden başlar. ..Bu söz tamda benim için söylenmişti.