HESNA - 5

1780 Kelimeler
Hani derler ya zamana su gibi diye çok haklılardı. Kızların kavgasının üzerinden yaklaşık dört ay geçmişti. Kış tüm şehir için bir geliyor bir gidiyor gibiydi. Soğuktu. Hesna, okul sonrası ya Gülşah’lara gidiyor ya da kız onlara geliyordu. Ders çalışıyorlar film izleyip müzik dinliyorlar kitap okuyorlardı. Kızlar gibi aileler de kaynaşmıştı. Mirhan ikisine de abilik yapıyor sorun olursa çözmeye çalışıyordu ama sevgilisi Pelin ile başı biraz sıkıntılı olduğundan gerginliğini ara ara dışarı yansıtıyordu. On üç şubat cuma günü okuldan çıktıklarında iki kız kol kola yakınlardaki bir kırtasiyeye girip test kitapları bakmaya başlamıştı. Son senelerindeydi sınav ama ikisi de çalışmak için erkenciydi. En azından alıştırma yapıyorlardı. Eline aldığı test setini inceleyen Gülşah fiyatı görünce kaşlarını kaldırıp ıslık çaldı. Ona bakan Hesna “Ne oldu?” derken etiketi gösteren kız “Kızım, anasının nikahı kadar bu ya. Test mi alıyoruz dükkâna hissedar mı oluyoruz belli değil.” Dedi. Hesna kıkırdadı. Seti şöyle bir inceleyip göz kırparak “İnternetten yarı fiyatını buluruz bunu merak etme ayrıca tek tek olacak şekilde de bakarız hangisi işimize gelirse. Hepsini alıp yığmak yerine alırız çözeriz sonra yine alırız.” Diyerek akıl verdi. Gülşah kıkırdayıp “Tamam aplam dediğin gibi olsun” değince dudaklarını birbirine bastıran kız güldü. “Ya bak.” “Ne. Yalan mı kız benden bir yaş büyüksün. Hatta şöyle bir hesap edince yaklaşık on beş ay kadar büyüksün. Aplamsın. Saygılar.” Mahalle kabadayıları gibi elini göğsüne vurup baş eğince Hesna bu defa kahkaha attı. Başındaki bordo renk ponponlu beresini düzeltirken “Serseri ya” diye mırıldandı. Test değil ama sonradan birer günlük alıp çıktılar. Hoşlarına gitmişti. Birinde panda birinde kedi vardı. Gülşah “Bak ne yapalım biliyor musun? Ben pek sevmem ama günlük tutalım. Ya da en mutlu olduğumuzla en mutsuz olduğumuz anları yazalım. Defterler bitince de küçük bir sandığa koyar sizin bahçeye gömeriz. Belki yıllar sonra çocuklarımız bulur.” Deyip hevesle almıştı. Hesna’nın da hoşuna gitmişti. Eve geldiklerinde kaldırımda ikili sarıldı ve ayrıldı. Hesna eve girdiğinde mis gibi yemek kokusu ile iç çekti. “Annem. Ben geldim.” “Hoş geldin kızım. Geciktin.” “Kırtasiyeye uğradık Gülşah’la. Test falan baktık.” Mutfaktan elindeki küçük havlu ile çıkan kadın avuçlarını kuruluyordu. Kızının eline bakıp “E almamışsınız bir şey?” değince ayakkabılarını dolaba koyan kız terliklerini giydi. Montunu da asmış sıkı bağladığı için acıyan saç diplerini rahatlatmak adına tokasını çıkararak bileğine taktı. “Baktın ettik de çok pahalıydı anne. Geçenlerde reklamını görmüştüm benzer setin daha uyguna. Ondan bakıp alacağız.” Anne kız sıkıca sarıldı. Annesini gıdısından öpen Hesna ona tebessümle baktı. Leyla Hanım ise “Gülşah ile baya iyi anlaştınız. Fatma abla da bu durumdan çok memnun. Laf aramız da kızım hoppa kızlarla olacağına Hesna gibi aklı başında biri ile olmasını tercih ederim. Onunla dost olduğundan bu yana evde de tavırları değişti. Artık sorgusuz lafsız ders çalışıyor diyor.” Derken güldü. Yanakları kızaran kız “Aman anne Fatma teyze abartıyor. Gülşah zaten iyi bir kız sadece az biraz hayalperest. Yaşımız tam ergenlik yaşı bizim hanım olacak o kadar.” Diyerek şakaya vurdu. Odasına çıkıp üzerini değiştirdiğinde çiçeklerine biraz su sıktı. Yapraklarını sevdi. Müzik açıp şarkıya eşlik ederken camını da açtı çünkü soğuk da olsa temiz havayı seviyordu. Camdan aşağıya diğer bahçedeki kedilere bakarken Kar topunu yaprakların arasından seçebiliyordu. Annesine söyleyip onu eve almayı planladı. Odasına kedi evi alır kumunu mamasını hazırlar biraz da kuma tuvalet yapmayı öğrendi mi tamamdı. Tam camı kapatıyordu ki karşı camında açıldığını fark etti. Mirhan telefonla konuşuyor sinirle elini pencere pervazına vuruyordu. Hesna bir adım geri çekildi. Adamın “Yarın sevgililer günü olduğunu bende biliyorum. Elbette ona göre de planım var. Niye üsteliyorsun bazı şeyleri anlamıyorum ki. Hem sen ailenle konuşacaktın neden hala erteleyip duruyorsun?” dediğini duydu. Alt dudağını istemsiz ısırdığını fark etmedi. Karşı taraf ne dediyse -ki karşı tarafın Pelin olduğunu biliyordu- yeniden soluğunu verip başını sıvazlamasını izledi. Dinlemeyi kendine yediremedi daha fazla o yüzden camın önüne gelip kapatıyordu ki başını kaldıran Mirhan onu gördü. Sinirli olduğu belli oluyordu ki göz devirip Hesna’dan önce camı kapadı. Genç kız bu hareket karşısında “Ben ne yaptım ya?” diye mırıldandı. Aşağıya indi. Yemek yediler. Sonra da genç kız annesiyle film izledi. Yatağa geçtiğinde biraz sosyal medya da dolandı. Kemal ve Kamil’in olduğu grupta sohbet ettiler. Gülşah’ın yarın için onu sahildeki kafeye davetine “Anneme söyleyeyim gelirim” cevabını verdi. Derken sosyal medya da Mirhan’ın hesabını gördü. Hesap açıktı. Dükkânın önünde, halı sahada deniz kenarında çekilmiş bir sürü fotoğrafı vardı ama Pelin ile olan tek bir karesini göremedi. Sadece biosunda M kalp P ve bir tarih vardı. Dört sene öncesine aitti. İlk sevgili oldukları zamandı büyük ihtimalle. Lakin Hesna’nın kafasına bir şey takılmıştı. Neden hiç resimleri yoktu. Sonra resimlerdeki beğenen kişilere bakıp Pelin’i bulduğunda onun sayfasına girdi. Orada genç kızın sadece ailesi ile resimleri vardı ve yorumlar hep akraba çevresine aitti. Galiba sıkı bir aile yapısına sahip olan kız erkek arkadaşı olduğunu saklıyordu. Üstelemedi. Telefonu kapayıp kulaklığını taktı ve hafif bir müzikle gözlerini kapadı. Müzik eşliğinde uyurken Mirhan hala Pelin ile uğraşıyordu. “Ya kızım, onca zamandır birlikteyiz. Ben seni ailemle tanıştırmak istiyorum zar zor kabul ediyorsun. Ailenle tanışayım ciddi olduğumuzu bilsinler diyorum asla yanaşmıyorsun. Bu böyle nereye kadar gidecek? Ben seninle evlenmek istiyorum.” Pelin kısık sesle karşılık veriyordu. “Ya Mirhan bizimkileri bilmiyormuş gibi konuşma. Her an tepemdeler. Çok az dışarı çıkabiliyorum. Sırf senin için yalan söylüyorum onlara. Abimler babamlar çok fena daha kaç kez anlatmam lazım bilmiyorum ki. Yarın da mahalledeki Asiye ile ona çeyiz alışverişine gideceğiz diye üç saat uğraşıp izin aldım. Bende istiyorum seni anlatayım ama şu ara babam çok iyi değil. Kan kusturuyor. Amcamın kızı birine kaçmış. Aile karışık.” Yatağa oturan genç adam soluğunu bıraktı. “O zaman biraz daha sabredeceğiz.” “Sabredeceğiz aşkım. Neyse ben şimdi kapatıyorum. Annem gelir şimdi.” “Tamam yavrum. Dikkat et kendine. Yarın seni her zamanki yerden alırım.” Telefonu kapadığında oflayan adam üzerini değiştirdi. Yatağa uzandığında tavanı bir süre izledi. Pelin ile evlenmeyi istiyordu. Dört sene geçmişti. Onca zaman bir ton kavgaları olsa da yine de barışmışlardı. Mirhan ona elindeki avucundaki her şeyi harcıyor asla bir şeye ihtiyacı olsun istemiyordu. Aklına yarına yapacağı sevgililer günü sürprizi getirdiğine gülümsedi. Ona altın kolye almıştı. İçine resim konulanlardan. Annesi yakalar diye korkuyordu ama Pelin saklamanın bir yolunu buluyordu. Uykuya daldığında kalbi kıpır kıpırdı. Lakin rüyasında gördüğü şey bir anda olduğu yerden sıçramasına neden oldu. Soluk soluğa kalmıştı. Sanki biri göğsüne baskı yapmış kalbini ezmişti. Hemen kalkıp elini yüzünü yıkadı. Aynada kendine bakarken yutkundu. Bu saçma rüya da nereden çıkmıştı bilmiyordu. Sabaha karşıydı ve bir daha da uyuyamadı. Camdan dışarıyı izliyordu. Derken karşı evin perdesi kımıldadı önce ve sonrasında cam açıldı. Başını dışarı uzatan Hesna’yı gördüğü an bir sıkıntı olduğunu anladı. Ellerini pervaza dayamış başı önüne düşmüş öylece duruyordu. Ardından ağlamaya başladı. Sessiz şehrin sokağında onun hıçkırık seslerini işitiyordu. Öyle bir ağladı ki Mirhan kaşlarını çattı. Elini ağzına kapamasını ve arkasını kontrol edip daha sessiz olmaya çalışması içini acıttı. Anlaşılan kabus görmüştü. Iç sesi bir an “Acaba ne gördü” diye söylense de aklına hemen gördüğü rüya geldi. Başını hızla sağa sola sallarken yutkundu ve geri çekildi. Ona neydi canım ne gördüyse görmüştü. O kız sadece komşusu ve kız kardeşinin arkadaşıydı. Merak edeceği hiçbir şey yoktu. Yatağına uzandığında sırtını cama döndü ve gözlerini kapamaya çalıştı. Gün içinde ise sahildeki kafede sevgililer gününü kutlayan Mirhan aklını sadece sevgilisine vermek istiyordu. Gülşah, Hesna ile sahile inmiş kayalıkların orada yürüyüş yapacak sonra da gelen Kamil ve Kemal ile alışveriş merkezine gideceklerdi. Kızlar yürüdü ara ara sohbet etti. Hesna gece gördüğü kabus ile kötü hissetse de çaktırmamaya çalışıyordu. Derken kolu dürtüldüğünde denize bakan gözleri arkadaşına döndü. “Gülşah yavaş kızım ya deldin deldin. Kol bu ya.” “Ya bırak kolu molu şimdi de şuraya bak. Ohaa.” Hesna baktığında gördüğü şey dans eden çift ve süslenmiş kafeydi. Çiftin Mirhan ve Pelin olması da şaşırmanın bir değişik nedeniydi. “Noldu ki? Sevgililer günü bugün canım. Biz sapız diye abin de mi aynısını yapsın. Sürpriz yapmış işte.” Kaşlarını çatan Gülşah “Ya kızım bir haftadır testler için para istiyorum yok diyor. Annem buz dolabı bozulmaya başladı dedi birkaç ay idare et dükkan çok iş yapmıyor diyor. Babam desen kasayı ona emanet ettiğinden beri bir şeye karışmıyor ev geçindirmeyi öğrensin diye. Bu gelmiş kafe kapatmış. Kaç paradır bu iş biliyor musun sen?” deyip yürümeye başladı. Ardına düşen Hesna ise kolunu tutmaya çalışıyor ama beceremiyordu. Kafeye bir hışım giren kız dans eden ikiliyi alkışlamaya başladığında Mirhan hemen arkasını döndü. Kardeşini görünce bir an gözleri büyüse de hemen kaşlarını çattı. Kızdan ayrılıp hala “Gidelim Gülşah hadi” diyen kıza rağmen kardeşinin karşısına dikildi. “Senin ne işin var burada?” Ona şaşkınmış gibi bakan ama sinirden gözü seğiren Gülşah ise “Esas senin ne işin var burada. Hem de bu şekilde” diye sordu. “Kızım, benim işime karışma. Sevgilimle sevgililer gününü kutluyorum.” “Kafe kapatarak.” “Sana mı soracağım ne yapacağımı.” “Bana sormayacaksan evdekilere soracaksın. Ya sen paranı buna yedirmeyi nasıl kendine yediriyorsun aklım almıyor.” Pelin o sırada Mirhan’ın yanına gelip elini tuttu ve “Hayatım, kardeşine kötü davranma lütfen. O daha küçük” dedi. Gülşah göz devirdi. Hesna ise bu karmaşa içinde olmayı sevmemişti. Bakışlarını kaçırırken abi kardeş tartışıyordu. Bakışlarını Hesna’ya diken Pelin baştan ayağa süzdü. Güzel kızdı kendi ama gördüğü genç kız daha güzeldi. Başında bordo beresi üzerinde siyah kotu beyaz triko kazağı ve yarım montu vardı. Ayağındaki botları bile zarifti. Gözleri, yüzü güzeldi. Başında bordo beresi üzerinde siyah kotu beyaz triko kazağı ve yarım montu vardı. Ayağındaki botları bile zarifti. Gözleri, yüzünün duruluğu canını sıkmıştı. Mirhan'ın etrafında olmasını istemiyordu. Gülşah'a dönüp “Madem geldin şunu niye getirdin? Abinle kavga ediyorsun o da izliyor. Yabancıların yanında hoş değil ablacım yapma.” dediğinde Hesna çok rahatsız oldu. Pelin’e bakıp “İlk kez karşılaştığınız birine şu denmez. Ayrıca ben yabancı değilim. Gülşah'ın hem arkadaşı hem de kapı komşusuyum.” dedi. Mirhan bir an rahatsızlık duydu Pelin’in laflarından ama kızlara dönüp “Siz dışarıda ne yapıyorsunuz? Kimden izin aldınız?” derken üste çıkma çabası vardı. Hesna “Biz annelerimizden izin aldık. Başka kimsenin de izin vermesine ihtiyacımız yok.” Gülşah’a dönüp “Gidelim lütfen abimler gelir.” değince kaşları çatılan adam kızın sertleşmiş suretine baktı. Kafenin kapısından bu kez Kamil ve Kemal kardeşler girdi. Kamil kolunu Hesna’nın boynuna atarken başını öptü. “Selam güzellik, nasılsın?” Kemal de hafifçe burnunu sıktı ve “Abisinin gülü ya.” diye söylendi. Gülşah onlar gelince “Gidelim. Abim de bu kan emiciye yedirsin paralarını.” dediği gibi kafeden çıktı. Mirhan ardından gürlese de onu takmadı. Hesna ise abilerine küçük bir işaret yapıp “Gidelim” dedi. Kapıdan çıkmadan evvel de son kez istemsiz şekilde omuzunun üzerinden baktı. Mirhan göğsünü şişire şişire soluklar alıp veriyordu. Pelin'se bakışlarını çoktan Kamil Kemal kardeşlere dikmişti.
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE