bc

VAVEYLA

book_age16+
895
TAKİP ET
9.5K
OKU
killer
powerful
drama
mxb
lies
secrets
crime
school
sassy
lawyer
like
intro-logo
Tanıtım Yazısı

Peki ya hayallerim ne olacaktı geçmişim geleceğim? Kader mi demeliydim? Yoksa bir seçim mi? Kendimi akışa mı bırakmalıydım? Yoksa olaylara müdahale mi etmeliydim? Herşeyin bir bedeli yok muydu bir takının, bir masanın yada bir lambanın peki bir insan hayatının bedeli neydi? Büyümek için ne gerekliydi? Yaşımın erginliğe ulaşması mı yoksa çok acı çekmek mi? Ne yaptığımı nasıl yaptığımı bilmiyorum ama kimsenin gitmediği o dikenli yollardan canım acıyarak ilerliyorum. Bir toz bulutu gibi savrulan hayatım için yapıyordum. Sahi ya ben ne olmuştum? Insan mıydım yoksa bir canavar mı?

chap-preview
Ücretsiz ön okuma
BÖLÜM 1 - YIKIM GÜNÜ
- Sıkıcı bir matematik dersinin sonuna geldik diyerek gözlerimi devirdim. Ben Aslı yaşıtlarıma göre uzun boylu, kıvırcık saçlı, kahverengi gözlü albenisi olan bir kızım. Ankara'da seçkin bir Anadolu Lisesinde okuyorum. Annem bir edebiyat öğretmeni adı "Nezaket" ama bütün öğrenciler ona " Felaket" derler. Dik duruşu, sinirli ve disiplinli yapısıyla bütün okula illallah çektiriyordu. Bir ablam var adı Yasemin kendisi benim bir beden büyüğüm. Annemle o kadar benzerlik gösterir ki bazen annem kendisini mi doğurmuş acaba diyerek düşünmeden edemem. Babama gelince kim olduğunu bilmiyorum annem hiç bahsetmedi zaten gerekli olsaydı yanımızda olmaz mıydı? Annem tek başına ayakları üzerinde durabilen bir Atatürk kadınıydı. En yakın arkadaşım olan Mehtap saçları altın gibi parlayan zayıf uzun bacaklara sahip, mini etekli o ela gözleri ve dolgun dudaklarıyla insanları kendine hayran bırakan, düzgün istanbul türkçesi ve diksiyonuyla mest eden bir tavrı vardı. Kendisi hayat dolu sıcak kanlı birisi bazen diyorum ki "Heyt bee güneşimi yanımda mı taşıyorum acaba?" Bu hayatı çok seven bir Mehtap bir de Zeki Müren vardı galiba... Sınıfta önümde oturan Mehtap okul çıkış zili çaldıktan sonra bir hevesle altın sarısı saçlarını manken edasıyla savurarak arkasına döndü ve; "-Aslı bir şeyler yapalım mı birlikte? Gezeriz yada bilmem yemek felan yeriz olmaz mı? Yemek dedim de karnımın acıktığını fark ettim. Yemek yiyelim lütfen" diyerek ağzının suyunu silmeye başlamıştı resmen gözlerinden kalpler fışkırıyordu. O kadar çok yorulmuştum ki beynim çatlıyordu. "- Bu gün çıkmasak olmaz mı Mehtap annem ve ablam evde hasta yatıyorlar eve gidip baksam iyi olacak" diyerek çantamı toplamaya başladım. Tabikide hanımefendi durur mu dışarı çıkmamın bana iyi geleceğinden biraz kafamı dağıtınca yorgunluktan bir şeyimin kalmayacağından bahsediyordu. O konuşurken bütün hayatım film şeridi gibi gözlerimin önünde geçerken birden daha fazla dayanamayacağımın farkına vardım ve; "- Tamam sus, susta motorun soğusun ne olur sus ama önce eve gidelim annem ve ablama bakalım, annem izin verirse çıkarız çıkmazsa bizde takılırız olmaz mı? dedim galiba bende hasta olacaktım bacaklarımın hiç dermanı kalmamıştı. Mehtap biraz suratını ekşitip bana bakarak; "-Gitmeden bir yemek yiyelim ne olur , sanki miğdemde 85 kişi daha var ve bir türlü doymak bilmiyorlar çok açlar" diyerek yalvarırcasına ellerini birbirine sürtüyordu. "-Peki tamam nasılsın istersen kıyamadım şimdi" diyerek eşyalarımızı toplamaya başladık. Mehtap sanki bir çocuk edasıyla oynayarak masanın üstünde ne var ne yok çantasına tıkmaya başladı. Çanta, çanta olmaktan çıkmış sanki bir hurca dönmüştü. "- montumuda giyeyim ve ben hazırım" dedi. "- tabi hazır olursun o nasıl bir toparlanmaydı resmen savaştın çantayla" diyerek koluna girdim ve okulun geniş merdivenlerinden aşağıya doğru indik. Okul güvenliğine selam verip okuldan ayrıldık. Mehtap; "- hamburger yesek olmaz mı Aslı? " diyerek koca bir 32 dişle bana bakıyordu. "- Hamburgerci çok uzak Mehtap yol üstünde dönerci var başka bir zaman gitsek olur mu? " Mehtap omuzlarını düşürerek; "- peki tamam öyle yapalım" 100 metre daha yürüdükten sonra dönerciye girdik. Dönerci hayata farklı bir bakış açısı getirerek duvarın bir ucundan bir ucuna ayna yerleştirilmiş masa duvara sabitlenmiş ve bar sandalyesi koyulmuş fazla müşteri kapasitesi olmayan bu dükkanın sol köşesine uzunca yapay begonvil çiçeği sağ köşesine yapay zeytin dalı koyularak alan dahada daraltılmıştı. Siparişlerimizi beklerken sandalyelerimize oturduk ve aynada kendimizle bakışıyorduk. Yemek yerken çok saçma görüneceğimizi düşünüyordum. Mehtap o sırada flörtlerinden bahsederken pek dikkatimi veremediğim için bana; "- senin problemini, beynine benim söylediğim sözleri ve senin algı ve dikkat problemini çözdüğümüz zaman daha iyi anlaşabileceğimize eminim" dedi. O cümleyi bitirene madar ben cümlenin başını unutmuştum. "- bence sen cümleleri kısaltırsan daha iyi anlaşabileceğimize eminim" dedim. Mehtap; "- algın kaç saniye sürüyor Aslıcım " dedi gülerek. "- Ne aldığına bağlı diyeceğim olmayacak şimdi Mehtapcım " dedim ve ikimizde kahkaha atarak ellerimizi tokuşturduk. Aramızdaki iletişimi sanırsam kimse anlayamayacaktı. Siparişlerimiz geldiğinde ben acılı yediğimden acı biber turşusunu ve toz biberi doldurdum. Beni gören Mehtap kendiside acı biberi doldurarak resmen intihara teşebbüs ediyordu. Çok acı olduğu konusunda uyardım ama beni dinlemedi yüzü yavaştan kızarmaya başlamıştı, kulakları pembeleşen Mehtap'ın nefes alma hızı değişmişti ve can havliyle sağdan sola koşmaya başladı. "- Yandım Allah" diye bağırıyor ağzını açarak "- üflee Aslı üfleee kulaklarımdan duman çıkıyor gözlerimden ateş fışkırıyor " diyerek elini aşağı yukarı yelpaze misali ağzına doğru sallıyordu. Tabi ben gülmekten hiç bir şey yapamıyor oturduğum yerde kıvranıyordum. Çalışanlardan bir tanesi Mehtap'a ayran getirdi fakat ne yapsalar Mehtap'in acısı dinmiyor etrafta deli danalar misali koşturuyordu. Yemeğimizi yemeğe çalıştıktan sonra tabiki dükkandan çıkarken acıya sinirlenen Mehtap dükkanın önünde sinirden bardağa tekme atan Mehtap uzun boylu takım elbiseli tabi bir o kadarda kel bir adamın kafasına geldi kafasından aşağıya doğru ayranlar süzülen adam şok vaziyette kaldı. İç güdüsel olarak kaçmaya başlamıştım ben önden koşarken Mehtap arkamdan ve onun arkasından adam koşuyordu nalet olsun çok sinirli duruyordu. "- sizi veletler, sizi elime geçirirsem var ya terbiyesizler" diyerek arkamızdan bizimle birlikte koşturuyordu. Yolum kenarından aldığı taşları bize fırlatıyordu taşın bir tanesi ayak bileğimdeki kemiğe gelmesiyle beraber sanki beynimde şimşekler çakmıştı o nasıl bir acıydı arkamı döndüm ve ; "- abi kusura bakma biz yanlış yaptıkta sende şeytan taşlar gibi ayıp oluyor ama biz ayranı havaya attık kafana düştü yer çekiminide ben bulmadım ya " diyerek laf yetiştiriyordum. Sırtımdaki çantamı tutup çeken Mehtap; "- kız adam bizi nüfusuna geçirecek koş ne konuşuyorsun " bir hızla ilk gördüğümüz sağa ardından ilk sola dönerek büyük bir jeepin arkasına saklandık bekledik ama gelen giden olmadı izimizi kaybettirmiştik sanırım. Arabaya yaslanıp kahkaha atmaya başladım bileğimde kocaman kırmızı bir iz vardı Mehtap'a gösterdim ve ; "- umarım ölmezsin Aslı çünkü büyük darbe almışsın" diyerek kahkaha atmaya devam etti. Biraz daha bekledik baktık ortalık sakin eve doğru yol almaya başladık. Evin önüne geldiğimizde zile basıyorduk fakat açan olmuyordu. Bir süre kapıda bekledikten sonra acıdan Leyla olan ben anahtarımın olduğu aklıma geldi ve kapıyı açtım. "- Annee biz geldik" diyerek bağırdım ama hiç ses çıkmadı uyuyorlar mıydı yoksa hastaneye mi gitmişlerdi diye düşündüm. Eve girdiğimizde karşımıza ilk evin genişce bir holü çıkıyordu salon ise kapının solunda kalıyordu. Salonun camları açıktı ve içerisi buzz gibi olmuştu zaten hastalardı birde camı mı açmışlardı annemin eskilere merak sardığı vintage koltuklarının arkasında olan camı kapattım. Mehtap koltuğa uzanıp ayaklarının koltuğun önündeki yine annemin eskicilerden aldığı sehpaya uzattı. "- ne koştuk ya ciğerimden soluyorum resmen" dedi ve lavabo için izin aldı. Holün sonundaki lavaboya doğru giden Mehtap bir çığlık patlattı düştüğünü düşünmüştüm ama hiçte düşündüğüm gibi olmadı. Annem yatak odasında yerde boylu boyunca yatıyordu sağ bacağı "V" misali sol eli ise uzunlamasına duruyor ve avcunun içinde siyah beyaz bir kanlı fotoğraf tutuyordu. Annemin başından akan kan ise göl misali odayı ortalamıştı.Gözleri ve ağzı açık bir şekilde tavana doğru bakıyordu. Ablam iste yatakta sırt üstü yatmış kafasının üstünde bir tane yastık vardı. Mehtap ise dizlerinin üstüne çökmüş ağlıyordu. Ben ise bu durum karşısında şok olmuştum önce gözlerim arkasından ise hayatım kararmıştı.

editor-pick
Dreame-Editörün seçtikleri

bc

MARDİN KIZILI [+18]

read
522.2K
bc

Ne Olacak Halim (Türkçe)

read
14.3K
bc

HÜKÜM

read
224.0K
bc

AŞKLA BERDEL

read
79.0K
bc

ÇINAR AĞACI

read
5.7K
bc

PERİ MASALI

read
9.5K
bc

Siyah Ve Beyaz

read
2.9K

Uygulamayı indirmek için tara

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook