NAZLI
Ablam ile aynı odayı paylaşıyorduk. Yan yana duran tek kişilik yataklarımıza uzanmış, havadan sudan konuşarak sohbete dalmıştık ki birden bana imalı bir şekilde baktı ve konuyu değiştirerek merakla sordu.
"Eee anlat bakalım, kim bu çocuk?"
"Hangi çocuk?" diyerek anlamazdan gelmeye çalıştım. Ama ablam bu hiç kül yutar mı?
Ayağa kalktığı gibi, kendi yatağından benim yatağıma zıplayıp hemen yanı başıma çöktü. Heyecanı görülmeye değerdi doğrusu;
"Benden saklama, seni tanıyorum Nazlı, ben senin ablanım. Kaç gündür aklın bir karış havada. Gözünün önündeki hiç bir şeyi görmüyorsun. Sende bir gariplik var. Belli ki biriyle tanışmışsın."
Nasıl da tanıyordu beni. Yatağımda oturur pozisyona geçtim.
"Görmelisin, o çok harika biri ablacığım." Benim de ağzımda bakla ıslanmıyor hani.
"Nerede, nasıl tanıştınız?" Meraklı sorularını anında sıralamaya başladı.
"Çabuk bana her şeyi anlat."
Onun bu hali komiğime gittiği için gülümsedim.
"Tamam bir sakin ol bakalım. Anlatacağım merak etme."
En başından başlayıp, her şeyi anlatmaya başladım Tabi balo ve öpüşme kısmı hariç. Anında anneme gider ve beni şikâyet ederdi adım gibi eminim. Neyse sağ olsun benim mutluluğuma ortak oldu canım ablam. Bana onları en kısa zamanda tanıştırmam için baskı yapmayı ihmal etmedikten sonra, çok geçmeden yatağına yatarak derin bir uykuya daldı. Ablamın en büyük özelliğinden biri başını yastığa koyduğu gibi uyumasıydı. Bense tam tersi saatlerce bir o yöne bir bu yöne döner dururdum. Tam uyumak üzereydim ki telefonuma mesaj geldi. Önce umursamadım ama merakım galip gelince uzanıp telefonu aldım. Mesaj Aras'tan geliyordu.
"Seni görmem lazım, çok özledim."
Ben de özledim diye düşünürken akabinde bir mesaj daha geldi.
"Pencereden bak."
Kalbim ağzımda, ablamı uyandırmamaya dikkat ederek kalktım ve parmak uçlarımda yürüyerek pencere yöneldim. Perdeyi aralayıp dışarıya baktığımda, Mercedes'i ve ona dayanmış Aras'ı gördüm. Kalbim heyecanla ritmini hızlandırdı. İkinci katta oturuyorduk. Bulunduğumuz bina dört katlıydı. Üzerimde geceliğim ve dağınık saçlarımla nasıl görünüyordum acaba? Beni görüyor olmalıydı çünkü sokak lambası hemen penceremin dibindeydi. Her zaman dışarıya çıkamadığım için çok görüşemiyorduk. Aslında en son üç gün önce görüşmüştük. Aras'a kalsa her gün hatta günde birkaç defa beni görmeye gelirdi.
Bana âşık olduğunu biliyorum. Bunu gerek sözleriyle gerek davranışlarıyla o kadar çok belli ediyor ki. Bu düşüncelerle kendi kendime kıkırdadım. Fakat gizli saklı ve gözlerden uzak buluşmalarımız canımı sıkmıyor değildi. Neden böyle yaptığını anlamıyordum. Sorduğumda beni duymazdan geliyor ya da böyle olması gerekiyor deyip geçiştiriyordu. Üç hafta olmuştu tanışalı ve sanki ömür boyu onu tanıyormuşum gibi hissediyordum. Üstelik onun ilgisi beni kendisine daha çok bağlarken, her geçen gün ona daha çok alışıyor ve bağımlısı oluyor gibiydim.
"Seni deli gibi özledim," diye yazdı tekrar.
"Ben de seni özledim aşkım," yazdım ve gönder tuşuna bastım. Telefonuna baktığını ve gelen mesajı okuduğunu gördüm. Hemen bir şeyler yazdı.
"Aşağıya inemez misin?"
Anında cevap yolladım "Sen deli misin? Asla inemem."
"O zaman yarın saat ikide hazır ol, seni gelip alacağım,"
"Ayarlamaya çalışacağım. Söz veremem, anneme bağlı,"
"Seni görmem lazım Nazlı lütfen," Kibar Aras geri geldi demek.
"Tamam."
Bana gülücük gönderdi. "Böyle uysal olduğun zamanlar daha bir âşık oluyorum sana," diye yazdım.
"Bak sen. Huysuz olduğum zamanlar âşık değilsin demek."
"Öyle demek istemedim."
"Anladım ben ne demek istediğini. Ama ben, sen huysuz olsan da, aksi olsan da, sözümü dinlemesen de sana her zaman âşık bir adamım. Bunu sakın unutma Nazlı'm."
Yüzümde kocaman bir sırıtışla ona bakıp el salladım. Şu an o kadar mutluydum ki.
"İyi geceler aşkım."
"Sana da iyi geceler meleğim."
Yatağıma uzandım. Gözümün önünde onun mavi gözleri vardı ve bana ilk günkü gibi aşkla bakıyordu. Umarım bana olan aşkı hiç bitmez, hatta ileride bir gün onunla evleniriz. Bu hayallerle gözlerimi kapadım.
Sabah herkesten önce kalkıp neşeyle kahvaltıyı hazırladım. Annemin gözüne girmeli ve Yasemin'e gitmek için izin alabilmeliydim. Ailece kahvaltı yaptık, babam işe, ablam da çalıştığı eczaneye gitti. Evde annemle baş başa kalmıştık. Hızlıca mutfağı toparladım. Evi süpürüp, toz aldım. İşimi bitirdiğimde her yer pırıl pırıldı. Türk kahvesi hazırladım ve salonda oturan anneme götürdüm. En sevimli halimle;
"Buyur anneciğim," dedim.
Gözlüğünün üstünden bana baktı "Söyle bakalım kuzucuğum?"
Dudaklarımı büzerek anneme döndüm "Anneciğim Yaseminlere gidebilir miyim? Bayağıdır görüşmüyoruz. Çok özledim onu." Lafım bitince gözlerimi kırpıştırmayı ihmal etmemiştim.
"İyi hadi bakalım git ama geç kalma."
Dünyalar benim olmuştu. Sevinçle boynuna sarıldım.
"Canım annem. Sen benim bir tanemsin"
Ben ne olmuştum böyle ya. Yaptıklarımı onaylamıyordum elbette ama başka da bir çarem yoktu ne yazık ki. Onlara Aras'tan bahsedemezdim. Babam duyarsa valla bacaklarımı kırar ve beni eve hapsederdi. Bu konuda fazlasıyla hassas olduğunu anlamışsınızdır. Ablam ve ben onun en kıymetlileriydik. Doğal olarak bize zarar gelsin, etrafta söz olsun istemiyordu.
Saat ikiye gelmeden giyinip süslendim. Üzerime beyaz buluz ve altıma dizlerime kadar uzanan lacivert etek giydim. Saçlarımı kuyruk yaptım. Çıkmadan önce anneme göründüm ve onun tombiş yanaklarını öptüm. Beni aşağı sokakta bekleyen Aras'ın arabasına bindiğimde ilk işim kollarımı onun boynuna dolamak ve sarılmak oldu. O da bana sıkıca sarıldı. Burnunu saçlarımın arasına sokup kokumu içine çekti.
"Nasıl da özlemişim," dedi içten bir şekilde.
"Ben de özledim." Aklıma gelen şeyle, devam ettim.
"Üniversiteye başladığımda ne yapacaksın merak ediyorum. Yakında sonuçlar gelir."
Birden yüzü asıldı. Bana öyle bir bakışı vardı ki, korkmadım desem yalan olur. "Ne üniversitesi? Beni bırakıp gidecek misin?"
Bunu hiç düşünmemiştim. "Ne alakası var Aras. İlişkimizi ben okuyorken de devam ettirebiliriz pekâlâ."
Çenesi kasıldı. "Ben her daim yanımda olmanı istiyorken bu nasıl olacak?"
"Böyle bir şeyin mümkün olmadığını biliyorsun."
"Sen istersen mümkün Nazlı."
Ne yani evde oturup onu mu bekleyecektim. Benden ne istediğinin farkında olduğunu sanmıyorum. Cevap vermemi beklemeden arabayı çalıştırdı. Çok kızmıştı çok. Resmen burnundan soluyordu. O kadar hızlı gidiyordu ki, korkuyla koltuğuma yapışıp kaldım.
"Yavaş gider misin lütfen," diye bağırınca, başını çevirip bana baktı ve arabanın hızını azalttı. Düşüncelerim allak bullak kala kalmıştım öylece. Sınavlarım çok iyi geçmişti ve iyi bir puanla istediğim yere girebileceğimi düşünüyordum. Bu şekilde konuşması beni derinden üzmüştü. Açıkçası hiç beklemiyordum ve şok olmuş vaziyetteydim. Elimi tuttuğunda düşüncelerimden sıyrılıp ona odaklandım. Tenha bir yere park etmişti arabayı.
"Seni üniversite kapılarında beklemek istemiyorum. Ben yanımda olmanı istiyorum Nazlı, sana ihtiyacım var." Bir düzineden fazla duygu yakışıklı yüzünü dalgalandırdı. Ne demem gerekiyordu ki. Şu an onu kesinlikle anlamıyordum. Derin titrek bir nefes çektim ciğerlerime.
"Ama Aras çocukluğumdan beri hayalimdi benim doktorluk."
"Benim de hayalim sendin."
Konuşmaları ruhumu okşuyordu. Elleri de saçlarımı. Tüm bedenimde karıncalanma hissettim. Bana çok harika duygular hissettiriyordu. Şu an kavga ediyor olsak da beni öpmesini istiyordum ama o sadece saçlarımı okşuyor ve bana arzulu gözlerle bakıyordu. Aklım karıştığı için doğru dürüst düşünemiyordum bile. Az önce neden bahsettiğimizi bile unutmuştum. Şu an ikimiz de bambaşka bir ruh âlemine dalmış gibiydik. Gözlerim dudaklarına kaydı. Hadi ama ne bekliyor ki?
Benim kıvrandığımı anlamış olacak ki hoşnutlukla başını sallayıp seksi bir şekilde gülümsedi. O anda yutkundum. Daha fazla bekleyecek gücüm kalmamıştı. Az önceki konuştuğumuz meseleyi sonra halledebilirdik. Onu beklemekten vazgeçip, koltuğumdan fırladığım gibi dudaklarına yöneldim. Bana tutkuyla karşılık verdi. Dili ağzımın içinde keşfe çıktığında inlememe engel olamadım. Çok güzel öpüyordu. Koltuğunu geriye çektikten sonra, beni belimden kavradığı gibi kucağına oturttu. Hissettiğim heyecan ve zevk tarafından çepeçevre kuşatılmıştım. Bir eli ensemde diğer eli de göğsümdeydi. Bense acemi hareketlerle ona ayak uydurmaya çabalıyordum. O an utanç hissetmiyordum, tek düşüncem zevk almak ve sevdiğim adama zevk vermekti. Bu içgüdüsel bir dürtüydü. Eli göğüslerimden aşağıya, eteğimin altından bacaklarıma kaydı. Ne zaman oraya geldiğini bilmiyorum. Yavaşça bacaklarımı okşamaya başladı. Gerildiğimi hissedince elini çekti. Bana asla zarar vermeyeceğini biliyordum ona güvenim tam olsa da bu yaptığımız doğru değildi. Bu hissettiğim muhteşem duygulara kendimi öyle kaptırmışım ki onun dudağını ısırdığımı son anda fark ettim. O ise daha çok iştaha gelerek beni boynumdan öpmeye başladı. Bu durum onu daha da tahrik etmişti anlaşılan. Daha fazlası için çıldırırken, mızmızlanmamak için kendimi zor tutuyordum. Dudaklarının arasından çıkan hırlamaya benzer ses çok hoşuma gitmişti. Kendime gelip geri çekildiğimde ikimiz de nefes nefese kalmıştık. Yan koltuğa geçmek için hamle yaparken onun güçlü kolları beni bırakmadı. Oysaki şu an utançtan ölmek üzereydim. Bakışlarımı eğdim ve gözlerimi kaçırdım. Başımı tutup ona bakmamı sağladı.
"Sakın benden utanma Nazlı. Sen benimsin, her şeyimsin."
Söylediği hoşuma gitmişti. Onun her şeyi idim. Belki ileride karısı da olacaktım. Bu düşünce yüzümde güller açtırdı.
"Sen de benim her şeyimsin Aras."
Parmak uçlarımı onun göğsündeki kaslarda gezdirdim. Benim erkeğim. Hayatımın erkeği. Deli gibi sevdiğim erkek. Ömür boyu onunla olma, onun olma isteğiyle yanıp tutuşuyordum. Dudakları dudaklarımı bulduğunda bu adamın sekse düşkün bir adam olduğunu anlamıştım. Acaba onu doyurabilecek miydim, benimle yetinebilecek miydi diye içimde garip bir endişe belirdi. Bu ihtimali göz önünde bulundurarak alt dudağını arzuyla dişledim ve içimdeki bütün tutkuyla ona karşılık verdim. Bunu sevmiştim. Garip bir şekilde onunla daha fazlasını istiyordum. Tamamen ona ait olmak tek düşüncemdi. Kalçalarımı oynatarak ona eşlik ettim. "Nazlı" diye ismimi sayıkladığında dünyanın en mutlu insanıydım.
"Seni istiyorum."
Gözleri kararmıştı. Bana baktığında iliklerime kadar ürperdim. Ben de onun olmak istiyordum ama bu şekilde değil. Donup kalmıştım adeta, beni maharetli dudaklarıyla öpmeye ve yumuşatmaya başladığında elimde olmadan inledim. Yumuşacık öpüşleri baştan çıkarıcıydı. Bedenimin tekrar alev aldığını hissettim. Yanıyordum. Onunla olmak için kıvranıyordum. Beni sarhoş etmişti.
"Aras hadi lütfen," diye yalvaran ben miydim?
O an dudaklarını benden ayırmasına hiç memnun olmadım. Kaşlarımı çatarak baktım ona. Kendini toparlamaya çalışıyordu. Bakışları karmakarışıktı. Nihayet konuşacak gücü bulduğunda;
"Özür dilerim güzelim," dedi ve beni yan koltuğa bıraktı. Bense içimde hissettiğim buruklukla şaşkınca ona bakıyordum.
Saf gibi "Ne oldu?" diye sordum.
Dudaklarında acı bir gülümseme belirdi. Neler oluyordu bu adama? Onu anlamak neden bu kadar güç? Elini uzattı sevgiyle yanağımı okşadı.
"Hayatta isteyeceğim en son şey senin zarar görmen. Benim için çok değerlisin."
***********
ARAS
Tüm ezberlerim bozulmuştu o anda.
Yakıp yok eden, içimde taşmakta olan bu arzu her şeyin önüne geçmişti. Kendimi frenlemek istiyordum ama bu o an için o kadar zordu ki. Nazlı'ya hemen oracıkta sahip olmak istiyordum. Onunla saatlerce sevişmek ve ebediyen bana ait olduğunu kanıtlarcasına mühürlemek istiyorum.
"Hadi lütfen," diye yalvarması beni kendime getirdi.
Ne yapıyorum ben böyle. Az daha onun masumluğunu kirletecektim. Bana kendini bırakmıştı küçüğüm, ne yapacaktı ki başka. Benim gibi bir adamın karşısında hiçbir şansı yoktu. Açıkçası bu durum hem gururumu okşadı hem de derinden sarstı. Bu kız aklımı başımdan alıyor, kendimi tanıyamıyorum. Üzerimdeki etkisinin bu denli büyük olması beni korkutuyor. Kafam çok karışık. Şaşkın ve gücenmiş haline aldırmadan onu evine bıraktım. Senin bir hayatın var Aras kendini bu kadar kaptırma diye sitem ettim kendime. Onunla sonumuzun ne olacağını bilmemek beni deli ediyor. Belki de ondan uzak durmalı hatta onunla tanışmak için bile hiçbir teşebbüste bulunmamalıydım. Ben ona ne verebilirdim ki. İleride bir gün gerçeği öğrendiği zaman benden nefret edecek olan o değil miydi? Fakat şu bir gerçek ki, Nazlı'yı tanıdığım günden beri ben eski Aras değilim. Daha mutluyum. Daha çok gülüyorum. İlk defa hayattan bu kadar zevk alıyorum. Hatta annem bile fark etmişti bendeki değişikliği.
"Seni böyle görmek o kadar güzel ki oğlum. Her şeyi kabullenip mutlu olmaya çalışmanı takdir ediyorum," demişti.
Hiçbir şeyi kabullenmiş değildim hâlbuki. Hâlâ eve gitmek istemeyen, her şeye sinirlenen ve kendi hayatını mahveden Aras'tım işte. Şirket için yaptığım şeyi düşününce kendime duyduğum öfke günden güne artıyordu. Ah anneciğim gerçekte bu mutluluğumun sebebinin Şeyma'dan değil de Nazlı'dan kaynaklandığını bilse ne yapardı acaba? O gün eve gittiğimde annemin ağzı kulaklarına varıyordu. Şeyma ise biraz durgun gibiydi.
"Neler oluyor burada?"
"Yalnız konuşabilir miyiz Aras?"
"Tabi Şeyma."
Çalışma odasına giden karımı takip ettim. Odaya girdiğinde elleriyle oynuyor ve dudaklarını kemiriyordu. Bu suskunluğu sinirlerimi bozdu.
"Ben iyice sinirlenmeden ne olduğunu söyleyecek misin?"
"Adetimde gecikme olmuştu. Annemle beraber bugün doktora gittik. Hamileymişim Aras."
Bu beklemediğim bir haberdi. Şok olmuştum. Tamam anlaşmalı bir evlilik yapmış olabilirdik ama bu, benim olan şeyden faydalanmayacağım anlamına gelmiyordu. Birbirimize âşık olmasak da cinsel ilişkimizi yaşıyorduk.
"Güzel bir haber," dedim sakince. "Sorun ne peki?" diye ekledim.
Tedirgin hali gözümden kaçmadı.
"Şey..." Söylemeye çekindiği şeyi tahmin edebiliyordum. Sakin görünmeye çalıştım bunu onun ağzından duymak istiyordum.
"Evet Şeyma?"
Doğal olarak benden çekiniyordu. Karşımda kıvranarak;
"Ben henüz kendimi anne olmaya hazır hissetmiyorum," dedi. Bütün kan beynime sıçradı o anda. Üzerine yürüdüm, tam önünde durdum;
"Bana bak Şeyma, bunu ne sen söyledin ne de ben duydum. Bu saçma düşünceyi kafandan sileceksin ve bu çocuğu doğuracaksın."
Korkmuştu. Başını olumlu anlamda salladı.
"Çocuk nimettir. Nasıl olur da böylesine acımasız bir şeyi aklından geçirirsin." Ben nasıl bir kadınla evlenmiştim böyle. Aslında bunu ilk defa düşünmüyordum. Hayatımda onun kadar bencil ve vurdumduymaz bir kadın görmemiştim. Ama ne olursa olsun onunla evlenmiştim. Benim soyadımı ve çocuğumu taşıyordu.
"Kendine iyi bakacaksın, kilo almamak için yemek falan yemediğini duymayacağım." Gözyaşlarını içine atmış başını eğmişti. "Bu yalnız benim değil senin de çocuğun unutma."
Sinirle kapıya yöneldim açık olan kapıyı ardımdan hızla çekerek büyük bir gürültüyle kapanmasını sağladım. Salonda oturan annemin yanına gittiğimde "Şeyma'dan sen sorumlusun anne. Ona en iyi şekilde bakılmasını istiyorum," dedim.
"Ne oldu oğlum? Neden sinirlisin?"
"Bana bu çocuğu istemediğini söyledi. Anne olmaya hazır değilmiş," diye bağırdım. Öfkem azalmak yerine gitgide artıyordu.
"Merak etme oğlum. Ben onunla konuşurum."
Kendimi dışarıya attığımda içimdeki öfkenin kendime olduğuna kanaat getirdim. Şeyma ile evlenerek zaten büyük bir yanlış yapmışken, Nazlı'yı kandırıyor olmak içimi acıtıyordu. Onu her şeyden çok seviyordum ama bu sorunu çözmüyordu ne yazık ki.