
Dudaklarını genç kadının boynundaki çukura bastırdı. Oradan ayrılmayı hiç istemese de Firuze'yi ürkütmemek adına geri çekildi. Elini genç kadının sırtında aşağı yukarı indirip, "Burada olduğun için mutluyum," dedi tüm samimiyetiyle.
"Ben de, benim için geldiğini biliyorum bu yüzden mutluyum."
"İş bahanesini yutmadın sanırım?"
Kaşlarını yukarı kaldıran Firuze dilini damağına vurduğunda sırıttı genç adam. "Tahminimden daha fazla zekisin, zeki kadınları her zaman çekici bulurum." Kalın kırmızı dudaklarını büzen Firuze, "Teşekkür ederim," dedi.
"Biraz cesaretin olsa seninle mutlu olabileceğimiz vakitler geçirebiliriz."
Elini genç adamın kolunun üzerinde sürten Firuze, "Nasıl vakitler?" dediğinde dişlerini sıkan genç adam elini ince bele bastırıp Firuze'yi göğsünün içine katmak ister gibi kendine bastırdı.
"Sen kendini bana bırak, sana gösteririm."
Ellerini genç adamın ensesinde buluşturan Firuze başını omzuna doğru eğip, "Aklından neler geçiyor?" dedi etkileyici sesiyle. Gözleri koyulaşan genç adam bacaklarının araında erkekliğinin etkisi altına girmeden Firuze'ye odaklanmak istiyordu. Genç kadının kokusu, öpülesi dudakları gözlerinin önünde durdukça bunu başaramıyordu. Onunla yalnız kalmaya ihtiyacı vardı, etrafında korumaları varken onu dokunamazdı. Bu kadının güzelliğini sadece o görmeliydi.
Koyulaşmış gözlerini genç kadının aralık duran dudaklarına indirdi. Oldukça sert bir şekilde yutkunup, "Gidelim," dedi. Boynunda duran genç kadının kollarını tutup iki yana indirdiğinde elini tuttu. Firuze'nin hiçbir eşyasını almasına izin vermeden elinden çekiştirerek onu çıkışa doğru yürüttü. Sert hareket ediyordu. Firuze'nin içini korku sarmıştı ama planını yoluna koyması gerekiyordu. Bu gece istediğini alırsa bundan sonra bütün ipler onun elinde olacaktı. Eğer kontrolünü kaybedip korktuğunu belli ederse o zaman her şey en başında bitmiş olacaktı.
Tekneye bindiklerinde korumanın getirdiği çanta ve ceketi aldı. Ceketi genç kadının omuzlarına örten James onun yüzüne gelen saçlarını usulca geriye doğru itti. Uzun kemikli parmakları genç kadının yanağının üzerinde kayarken diğer eli Firuze'nin beline uzandı.
"Çok güzelsin, Tanrı seni benim için yaratmış olmalı."
Alt dudağını dişlerinin arasına alan Firuze gözlerini kıstığında alnını sert bir şekilde onun alnına çarptı James.
"Sabırlı olmalısın, eğer olmazsan o güzel dudaklarının tadına burada bakarım."
Isırdığı dudağını serbest bıraktı Firuze. "Beni öpmeyi mi düşünüyorsun?" dediğinde boğuk sesiyle, "Sence?" dedi James. "Karşımda dudaklarını ısırıp duruyorsun." Tekrar ısırmak için dudağını dişlerinin arasına alan Firuze'nin alt dudağına parmağını bastırdı James.
Genç kadının canının acıdığını düşünmeden alt dudağını parmağıyla aşağı doğru çekiştirdiğinde dilini genç kadının ağzının içinde hayal etti. Buz gibi havada ateş gibi yanıyordu. Firuze onu cayır cayır yakıyordu. Bu lanet tekne neden hızlı gitmiyordu? Dalgalar vuslatına neden müsaade etmiyordu?

