"Bura da bir cinayete tanık oldun ve şimdi geri geldin öyle mi ? Sen fazla mı cesursun yoksa aptalın teki misin ? En son beni öldürme diye yalvaran sen değil miydin ?"
Tuana sözlerle ne kadar darbe alınır bu adamdan öğreniyordu. Yerin dibine geçiyor sonra daha derine iniyordu.
"Artık fark etmez. Çünkü bende artık bir katilim aynı senin gibi "
Bulut kızın gözlerine baktı. Işığın altında parlayan gözlerinden bir şey anlaşılmıyordu. Ellerini cebine sokup merdivenleri tırmandı. Tuana hiçbir şey söylemeden aparmana yürüyen adama baktı. Aralarında sadece birkaç basamak vardı. Bulut kapıyı açıp tekrar Tuana 'ya döndü.
Demir kapıyı aralayıp aşıyla içeriyi işaret etti. Tuana bir an bocalasa da , başka çaresi olmadığını biliyordu. Karanlık sokakta daha dazla kalamazdı. Soğuk her hücresine işlemişken , beyin hücreleri yeni yeni çalışmaya başlamış ve ona yaptığı şeyi sürekli hatırlatır olmuşlardı.
Giriş katta ki daireye girdiklerinde yüzüne vuran sıcak havayla , irkildi Tuana. Tüm tüyleri diken diken olmuştu. Yanında ki adam rahatça üzerinde ki montu çıkarmış ve askısına asmıştı. Her şey yerli yerindeydi. Hatta ilk defa bir şeyi fark etti Tuana ... Evin muazzam bir düzeni vardı.
Tek bir yamukluk bile yoktu. Ortadaki tek yamuk ve pis şey oydu.
"Montunu çıkar sonra da banyoya gir " dedi Bulut ayakkabılarında da kurtulduğunda. Kız üzerinde ki yırtık montu çıkardı. Eski kazağının önünü saklamak için kollarını göğsünde birleştirdi.
"Banyo hemen solda , dolabın için de ki paket havlulardan kullanabilirsin. Diğerlerine dokunma !" dedi mutfağa girerken.
"Diğerlerine dokunmamışmış . Hıh çok meraklıydım sanki pislik şey " Tuana kendi kendine söylenirken Bulut başını kapıdan uzattı.
"Seni duyuyorum çekirge. Şimdi banyoya zıpla ve temizlen. Yoksa evimde bir saat bile kalamazsın "
Tuana koşa koşa banyoya girdi. Bu adam kendisinin bile zor duyduğu sesini nasıl duymuştu ki ?
Banyoya girdiğinde ağzını bir süre kapayamadı Tuana. Her yer pırıl pırıldı. Sırf beyaz taşlarla süslenmiş banyo da tek bir kele bile yoktu. Kocaman bir küvet -, ki adamın cüssesini hatırladığında sertçe yutkundu- duvar dibine konulmuştu. Hemen çaprazında duşa kabin vardı. Büyük bir banyo dolabı hemen lavabonun yanına monte edilmişti. Yerler de , küçük banyo paspasları vardı. Başını aşağıya indirip kirli ayaklarına baktığında kocaman bir of çekti. Resmen pis olduğunu , her şey yüzüne vuruyordu.
Banyonun kapısını kilitledi. Adama güvenmiyordu ama kapının bile onu durdurabileceğini sanmıyordu. Dolaptan , poşet içinde ki havlulardan bir takım aldı. Üzerinde ki her şeyi tek tek çıkarıp kabine girdi. Sıcak suyu açtığında bir an yerinde zıplasa da tüm bedenin de bu hissi hissetmeyeli aylar olmuştu. Sıcak su , vücudundan akıp giderken göz yaşları da eşlik etti ona.
Günahlarına en büyüğün eklemişti . Bir insanın canın almıştı. Tepesinden akan su bile temizleyemezdi ki onu. İçi pisti Tuana'nın . Elinde kan olmaması , bulaşmadığı anlamına da gelmiyordu.
"Sonunda bunu da yaptın be kızım . Şimdi tüm pisliklerin önü açıldı önünde. Bakalım sırada ki ne ? Nerede sona erecek bu boktan hikayen "
Kendisine acıması bittiğinde raftan şampuan alıp saçlarını iyice köpükledi. Aylardır yıkanmayan saçları mısır püskülüne dönmüştü. Saç diplerinde ki pisliği tırnak diplerinde hissediyordu.
Tamamen durulandığında suyu kapatıp kabinden çıktı. Uzun siyah saçlarını havluyla sardı. Diğer havluyu da bedenine sardığında yerdeki pis kıyafetlerine baktı.
Onun bile içi almamıştı onları tekrar giymek. Acaba yıkasa mıydı ?
Kapı tıklandığında korkuyla yerinde sıçradı.
"İşin bitti mi çekirge ? "
"Şey evet "
"Aç kapıyı o zaman !" "
Tuana aynadan haline baktı. Kalçalarını zor kapatan bir havlu ve ıslak bedeniyle fazla açıktı. Çok fazla.
"Şey ben daha giyinmedim " dedi çekinikçe.
"O pis şeyleri giymeyi aklından bile geçirme , sana kıyafet getirdim şimdi aç şu kapıyı "
Adamın oktav oktav yükselen sesiyle gözlerini bir an kapayıp kilidi çevirdi. Aralanan kapıyla başını kaldırmadan beklemeye başladı. Bulut yüzüne vuran buharla kapıyı sonuna kadar araladı. Ne görmeyi beklediğini bilmiyordu . Ama karşısında gördüğü şey fazla , çok fazla farklıydı. Ya da seksi mi demeliydi. Kalçalarında biten havlu uzun dolgun bacaklarını tamamen açığa çıkarmış , havlu göğüslerinde zor kavuşmuştu.
Islak kirpiklerinin altında iki misket gibi duran gözleri , biraz korku biraz utangaçlıkla ona bakıyordu.
"Bunları giyebilirsin ! Sonra da mutfağa gel ! Yerini biliyorsun " dedi imalı bir sesle. Elinde ki kıyafetleri kızın kucağına bırakıp oradan hızla uzaklaştı. Tuana adamın ardından sertçe kapıyı kapatıp giysileri yere attı.
"Yüzüme vurmasan olmuyor demi hödük "
***********
Bulut elinde ki tabağı da simetrik bir şekilde masaya yerleştirip beklemeye başladı. Kızı neden eve aldığını bilmiyordu .
Aslında biliyordu ! Söyledikleri de , karşısına geçip gözlerini kaçırmadan attığı bakışlar da aklından çıkmıyordu.
Bu saatte , onun sokağında tek başına kalmasını hiç istemiyordu. Kız buna alışkın görünse de , onun bile o yaşta korktuğu sokaklar kız için kabus olmalıydı. Kapının önünde kızı gördüğünde tüm hafifçe gülümsedi. Üzerinde ona iki kat uzun gelen eşofmanı , ve üç beden büyük siyah tşörtle fazla komik görünüyordu.
"Yakışmış " dedi gözüyle sandalyeyi işaret edip. Tauan çekinikçe masaya oturdu. Üzerinde ki tşörtü sürekli yukarı çekiştirmekten bıkmıştı zaten
Masanın üzerinde ki yiyeceklere aç gözlerle baksa da adam demeden yemeye başlamayacaktı.
"Yemekler yemek içindir bakmak için değil. Şimdi doldur tabağını " dedi Bulut kendi tabağına yemek koyarken . Tuana başını salladı .
Saatlerdir tek lokma girmeyen midesi bulanmaya başlamıştı artık. Tabağına tüm yemeklerden koyup hızla yemeye başladı.
Az önce utanan o muydu ? Kimsenin karşısında şimdiye kadar böyle görgüsüzce yemek yememişti. . Hoş kimse onu şimdiye kadar masasına da davet etmemişti ya .
Bulut son lokmasını da aldığında bardağında ki suyu tek dikişte içti. Ağzını peçeteyle silip arkasına yaslandı. Kız hala yiyordu.
"Kimi öldürdün " dedi düz bir sesle.
Tuana ağzı dolu bir şekilde öksürmeye başladı. Eğer elinden gelse ilk onu öldürecekmiş gibi baktı adamın gözlerine. Zorla yutkunduğun da gözleri de yaşarmıştı.
"Bizi dilendiren adamı "
"Niye ?"
Tuana omuz silkti. Masadan kalkıp salona geçti. Bulut ta peşinden kalktı. Çekirgenin o ince bacaklarını kırma vakti gelmişti.
Kızı koltukta oturur halde buldu. Yanına oturdu.
"Niye dedim sana ?"
"Sen bana niye evini açtın "
"Soruya soruyla karşılık verme ! Ayrıca bana gelen sendin çekirge "
Acaba o yakışıklı yüzüne bir yumruk atsa canını yakar mıydı ? Ama adamın yüzünde ki morluklara bakılırsa bunu onun yerine birileri yapmıştı.
" Kurtulmak istedim artık çünkü "
Bulut gülerek kaşlarını kaldırdı. "Kurtulmak için adam öldürdün öyle mi ? Hiç inandırıcı değilsin şimdi doğruyu söyle bana !"
"Ne istiyorsun Allah'ın belası ? Evini açtın yemek verdin diye her şeyi bilmeyi mi ? Öldürdüm işte ! öldürdüm onu , hiç acımadım üzülmedim korkmadım . Öldürdüm ! Çünkü beni satmak istiyordu anladın mı ? Bu lanet bedenimden para kazanmak istiyordu . "
Kızın bağırarak kurduğu cümlelerle ayağa kalktı Bulut.
Kızın titreyen bedenini kollarına aldı. Boynunda hıçkırarak ağlayan kıza sıkıca sarıldı.
" Hiç kimse sana zarar veremez bundan sonra "