bc

Cassalini

book_age18+
276
TAKİP ET
2.9K
OKU
mafia
addiction
like
intro-logo
Tanıtım Yazısı

Lorenzo Cassalini, ürkütücü bir zekaya sahipti ve de büyüleyici bir zevke...

chap-preview
Ücretsiz ön okuma
1.Bölüm
"Sii più veloce!" Daha hızlı ol! Yatağın beyaz sateninde bedenim kayarken sarsılarak inliyordum, inlemelerim yatağın gıcırtılı seslerine karışıyordu. Gözlerimi açamıyor, sadece anın zevkine kaptırmış gidiyordum. İçimdeki doluluk hissi başımı döndürürken bacaklarımı birbirine bastırma arzumla artıyordu. Ya da dokunmak istiyordum kendime. Parmaklarımla dokunarak o yumru gibi baskı yapan histen kurtulmak istiyordum. Ağırlığını üzerimde hissettiğim o adam, tüm aletini dibime kadar sokup geri çıkartırken beni hiç düşünmüyordu. Kafam geriye giderek baskı yapmaktan acıyordu ama bundan zerre rahatsızlık duymuyordum. Dakikalar sonra içimde son gelgitlerini yaparken ağzımı aralayarak geldiğimi anladım, yükselip boşalırken ıslandığımdan daha fazla ıslanmıştım. O ise hızla içimden çıkarak yatağa boşaldım. Bu beni zerre rahatsız etmezken neden içime boşalmadığını düşünüyordum. O zaman daha çok zevk alırdım. Yüzüne baktım. Kaşından elmacık kemiğine doğru derin bir izi vardı ama dikkatli bakılmadığı sürece kimse onun derin bir iz olduğunu fark edemezdim. Keskin yüz hatlarıyla yüzü sertti. Kaşları çatık bakardı. Asla yüzünün yumuşadığını, bir kez olsun güldüğünü görmemiştim. "Esci dalla stanza!" Çık odadan! Yüzüme bile bakmadan yataktan kalkarken anadan doğma haliyle onu izledim. Yerden baksırını alıp giyinirken son kez erkekliğine bakıp iç geçirdim. Ardından pantolonunu giyerek düğmelerini iliklediğinde bana dönmeden konuştu. Oda karanlıktı. Ve kadınlarla yalnızca bir kez sevişen pardon onları beceren Lorenzo Cassalini, benimle beş kez yatmıştı. Kimse bunun nedenini bilmiyordu. Odadaki kızlar benimle dalga geçerken ben onlara gülüp geçiyordum. Çünkü bu benim işime geliyordu. Hem karanlıkta yüzümü görmeden benimle yatması hem de ondan ölen kardeşimin intikamını almam gibi. Dişleri sıktım. Yüzümdeki şehvetli ifade giderken nefret dolu ifade yerini almıştı. Boynundaki kolyeye çarptı gözlerim. B. B harfi. Kardeşim Beril'in kolyesi. Aylar önce Beril'in, Lorenzo'ya aşık olmasını şüpheli bulmuştum. Çünkü Beril ne zaman gece odaya dönse hep elinde Lorenzo'ya ait eşyası olurdu. Onunla uyur, onunla kalkardı. "Bana aşık olacak, evleneceğiz onunla." derdi hep ama ihtimali bile yoktu bunun. Çünkü Lorenzo kadınları beceren zamparanın tekiydi. Onun kalbi olduğunu zannetmiyordum. İçimdeki nefret ve kin duygusu giderek artarken dişlerimi sıktım. Bu adama kardeşimin hasta olduğunu, ona aşık olduğunu ve daha fazla zarar vermemesi gerektiğini uyarsam da yüzüme bakmadan beni geri tepmişti. Aşağılık! "Sana odadan çık demedim ben?" Bana döndüğünü hissettiğimde hemen yüz ifademi değiştirdim. Ne kadar karanlık olsa da falso vermek istemezdim. Akıcı İtalyancamla, "Hemen çıkıyorum efendim." diyerek yataktan kalktım. Üzerimi giyindiğimde o da odanın diğer kapısına geçerek kapıyı kapatmıştı. Gözlerim gitmeden evvel yatağa fırlattığı para tomarına kaydı. Sinirle güldüm. O benim Türk olduğumu bilmiyordu. Sıradan, İtalyan fahişelerden sanıyordu. Dahası ölen kızın ablası olduğumu bilmiyordu. Sözde kardeşimi seviyormuş, buna zerre inanmıyordum. Her ne kadar rivayetler dolaşsa da hepsinin boynuna taktığı kolyeden uydurduklarından emindim. Normalde asla dokunmayacağım para tomarını elime alırken odadan çıktım. Koridorda yürüyerek gizli kapıya geldiğimde kapıyı üç kez tıklattım. Aralandı. Merdivenlerden inerek bodrum kata indiğimde yine milletin toplandığını delicesine eğlendiğini gördüm. Burukça gülümsedim. Burası, İtalya'nın en ünlü mekanın altında gizlenen ünlü bir genelevdi. Yıllardır gizli gizli işletiliyor, kimse tarafından fark edilmiyordu. Ne polis, ne jandarma ya da diğer güvenlik güçleri baskın dahi yapamıyordu. Nedeni yine belliydi. Lorenzo Cassalini. Kenarda oturan annem yaşında olan, buradaki annemin yerine geçen aynı zamanda Beril'le benim süt annem olan kadına baktım. Keyifsizce oturuyor, boşluğa bakıyordu. Yanına gittiğimde beni fark edince gülümsedi. "Biricik..." O da Türk'tü. Yıllar önce annemle beraber babamın gazabın uğramışlar, İtalyan bir fuhuşçuya satılmışlardı. Günlerce yük gemisinde seyahat ettiğini anlatırdı. Önceleri Malta Adası'nda yaşarlarken şimdi de İtalya'nın Palermo şehrine getirilmiş ardından Roma'ya nakil olmuşlardı. Her bir yanımız insan ama çığlık atsak biri bile duymaz. derdi. İç çekerek ellerinden tuttum. Türk olduğumuzu bilen kadınlar ve başımızda duran Faik Abi vardı. O da garibandı. Mecburen burada çalışıyordu ve o aşağılık Enrico'nun eline bakıyordu, eve ekmek götürebilmesi için. "Yarın onun ölüm yıldönümü." Kafamı çevirdim. Hayır, ağlamayacaktım. "17'sinde, gencecik baharında gitti güzel kızım." diyerek sesi titremeye başladığında elini sıkarak onu sakinleştirmeye çalıştım. "Ağlama Nurgül abla. Ağlama. Bir gün buradan kurtulacağız, güven bana." "Ah be benim biricik kızım... Annenle denemedik mi sanıyorsun... Olmadı. Ne bir sevenimiz, ne bir kurtaranımız olmadı..." Yorgunca bakan gözleri yaşın verdiği güzellikle göz kenarları kırışmıştı. Artık elli yaşından da aşkındı. Saclarına ak düşmüştü. Eskisi gibi de işe de gitmiyordu. Çünkü genelde tercih edilen genç güzel kızlar oluyordu. "Hapını aldın mı Biricik?" Başımı salladım. "Almıştım ama... Gerek kalmadı gibi." "Neden?" Ona sessizce anlattığımda demek istediğini anlayarak geri çekildi. "Senin için daha iyi olmuş." Yüzümü okşadı. "Keşke seni bu kader zincirinden kurtarabilseydim yavrum..." Burukça gülümsedim. "Ben inanıyorum abla, sen de inan." "Ben bu yaştan sonra inansam ne olur inanmasam ne olur be kızcağızım..." Onun bu kederli hallerini alışıktım ama üzülmeden de edemiyordum. Demir kapı aniden gürültüyle açıldı. Bakışlarımız, iki bodyguard önden girip kapının yanında dikilirken ağzında sigarasıyla pis pis bakış atarak içeriye giren Enrico'ya kaydı. "Benim yavrularım nasılmış?!" diyerek gürültüyle İtalyan aksanıyla konuştu. Kızlar müziği kapatarak sıraya dizildiklerinde Enrico hepimize tek tek baktı. Gözleri bende durunca ona tek kaşımı kaldırarak dik dik baktım. "Patron senden memnun, işini iyi yapıyorsun, aferin sana Sandra." diyerek pis pis bakışlarıyla bedenimi süzdü. Dişlerimi sıktım. "Parayı ver." dediğinde tüm parayı sütyenimin içinden çıkararak verdiğimde sarı dişleriyle sırıttı. Kağıt Euro'ları sayarken gözleri gittikçe parladı. Bana baktı. "Bizim mücevherimizsin Sandra." diyerek diğer kızlardan da para toplamaya başladığında Nurgül ablaya baktım. Çaresiz ve hüzün dolu gözleriyle beni izliyordu. Ona sorun yok dercesine gülümsedim. & Sabah vakti olduğunda her zamanki gibi rutin kontrol yapılacaktı. Yatağımın kenarında dün gece taktığım kızıl peruğumu elime alırken tarakla taramaya başladım. Tabii ki kendi halimle çıkmıyordum. Bu delilikti. 21 yaşındaydım. Bu işe resmi olarak başladığımızda 18'indeydim. Ondan önce sadece bara çıkartıyorlardı ve lobide o aptal bunaklara içki servisi ve oral danslar yapmamızı istiyorlardı. Gözlerim yumdum. O iğrenç günleri hatırlamak istemiyordum. Ama reşit olunca... işler değişmişti. Yaşlı bir adamın yanına işe çıkacaktım. İşte Nurgül abla burada devreye girmiş, yirmi yaşıma kadar beni oyalamıştı. Ne kadar geç olursa o kadar iyi olacağını düşünüyordu benim açımdan. Canım benim. Gülümsedim. Peruğu taradıktan sonra kafa mankeninin üzerine koyarken Lily'in yanıma oturduğunu gördüm. Aynı zamanda Beril'in en yakın arkadaşıydı. Ama o bana Biricik demezdi. Kimse demezdi. Sadece Nurgül abla bana öyle seslenirdi ki bu iyiydi. Dışardakilerin gerçek adını öğrenmesini istemezdim. "Sandra... Nasıldı işler... Güzel?" Biraz kırık dökük Türkçesi vardı, sayemizde biraz biliyordu ama yine de onu zorlamak istemedim. İtalyanca konuşarak, "İyiydi. Her zamanki gibi." dedim ve dolabın önünde kıyafet kavgası yapan diğer iki kızı izledim. "O adam... Bir Zeus, Tanrım. Sadece onunla yatıyorum diye mutlu olmalısın," Geriye doğru yaslandı. Burun kıvırdı. "Bense yaşlı bunak insanları da tatmin ediyorum." "Sence bu normal mi... İsteğimiz dışında oluyor bunlar. Tecavüze girmez mi?" "Ah Sandra yıllardır buradasın, bir türlü kabullenemedin, bizim kaderimiz bu. Bildiğimiz bu. Dünyaya bununla gözlerimizi açtık. Burada büyüdük, yaşadık. Başka yer yasak bize." Kulağıma eğildi. "Hem rızamız yokmuş gibi görünse de içten içe arzuluyoruz," diyerek sırıttığında ona dudaklarımı zorla kıvırarak baktım. Hiç de öyle olduğunu düşünmüyordum. Tamam yalan değildi. Bir tek Lorenzo'ya çalışıyordum ve neden sadece Lorenzo olduğunu da bilmiyordum. Ama umurumda da değildi. Her şeye rağmen onunla yatmam maalesef kadınlık güdülerimin hoşuna gidiyordu. Yine de aynada kendime dönüp baktığımda kendimden tiksinmeme neden oluyordu. Kardeşini öldüren adamın altına yatıyorsun Biricik! Gözlerimi yumdum. Ben artık böyle kötü hissetmek istemiyordum. Yıllardır burada yaşıyordum. Doğduğumdan beri. Burada gözlerimi açmıştım evet. Çocukken annemin bana gizli gizli Türkçe kitaplar getirip öğretmesini unutamıyordum. Kaçak göçek okumaya çalıştığım kitapları hatırladım, gizlice gece lambasında çalıştığım dersleri... Resmi olarak bir ilk okul mezunu bile değildim. Ama zihnim zehir gibiydi. Lise mezunu olacak kadar bilgi doluydum. Ama şu an serbest olsam, dışarıda hayatımı kuramayacağımı fark ettim. Yine de pes etmezdim, zorluklarla mücadele eder okulu okur, hayatımı yaşardım. İşim olurdu. Belki güzel bir kafe işletirdim. Aşık olurdum. Evlenirdim. Çocuğum olurdu. Türkiye'ye dönerdim ya da. Ben de hayal çoktu. Ama hayallerimin bir katili vardı. Cassalini. Onu öldürecektim. Hayır fiziksel olarak öldürmekten bahsetmiyorum. Onu yavaş yavaş, süründürerek öldürecektim. Kendime aşık ederek.

editor-pick
Dreame-Editörün seçtikleri

bc

HÜKÜM

read
224.0K
bc

Ne Olacak Halim (Türkçe)

read
14.3K
bc

ÇINAR AĞACI

read
5.7K
bc

MARDİN KIZILI [+18]

read
522.4K
bc

AŞKLA BERDEL

read
79.0K
bc

PERİ MASALI

read
9.5K
bc

Siyah Ve Beyaz

read
2.9K

Uygulamayı indirmek için tara

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook