Konsere gitmedik. Beyoğlu’nda İngiliz konsolosluğu yanında harika şarap evleri vardı. Beni sarhoş edip iğfal etmek istiyordu galiba. Seve seve. Eve dönerken yanımıza da bolca şarap ve şarap yancısı atıştırmalık almıştık. “Bugün bir bardak daha şarap içersem mide fesadı geçiririm,” dedim dilim dolana dolana. Ben içerken kendimi kaybetmiştim ama o fazlasıyla kontrollüydü. “Merak etme hayatım ben sana mukayyet olurum.” “Sikecen yani,” diyerek koltuğa iyice yerleştim. Benim arabamdaydık ve o sürüyordu. “Hoş bir ifade değil ama evet.” Sırıttık. “69 deneyelim o zaman.” “Sabahlar olmasın,” dedi ve gaza bastı. Sonrasında sızmışım. Art arda çalan zille sıçradım. Zil kapıda çalmıyordu, biri tokmakla kafama kafama vuruyordu. “Kim bu salak.” Bu ses benden çıkmamıştı. Ben, kapıyı bu şeki

