ölümle dans

1182 Kelimeler
Güneş, sınır hattının üzerinden yükselirken, kampın içindeki sessizliği telsizden yükselen tiz bir ses böldü. Baran ve timi, yeni bir saldırı ihtimali üzerine hazırlık yapıyordu. Ela, uzaktan onları izliyordu; kalbi hızlı atıyor, ama bu kez sadece korkudan değil… Baran’a bir şey olmasından korkuyordu. Baran, göz ucuyla Ela’ya baktı; bakışlarında “Burada kal” diyen sert bir komut vardı. Ela ise inatla başını iki yana salladı; o sessiz isyanında “Seni bırakmam” yazıyordu. --- 🌙 Tehlikeye Adım Çatışma bölgesi, kampın sadece birkaç kilometre ötesindeydi. Baran ve ekibi, bir grup sivilin bulunduğu köye doğru ilerledi. Ela, ısrarla peşlerine takıldı. “Ben de geliyorum,” dedi, nefesi titreyerek ama gözleri kararlı. Baran, öfkeyle döndü: “Senin yerin orası değil, Ela!” Ela, dudaklarını ısırarak; gözyaşlarını bastırarak: “Benim yerim, ihtiyacı olan insanların yanı!” Bir anlık sessizlik… Baran’ın bakışları yumuşadı; o an Ela’nın inadına değil, korkusuzluğuna yenildi. “Tamam. Ama emirlerime harfiyen uyacaksın.” --- 🔥 Çatışmanın Göbeğinde Duman ve barut kokusu, kasabanın taş sokaklarını dolduruyordu. Baran’ın timi siper alırken, Ela bir yaralıyı taş duvarın dibine çekip nabzını kontrol etti. Kurşun sesleri, yüreğini delip geçer gibi yakındı; ama aklı Baran’daydı. Bir anlık patlama sesi… Ela, kulakları çınlayarak başını kaldırdı; gözleri Baran’ı aradı. Toz bulutunun içinden Baran çıktı; göz göze geldiler. Baran’ın alnında küçük bir kesik vardı; ama o, Ela’yı gördüğü an acıyı unutur gibi oldu. Ela, titreyen elleriyle sedyesine eğildi; ama kalbi, ona Baran’a koş demek istiyordu. --- 🌹 Ölüm ve Tutku Arasında Baran, Ela’ya doğru hızlı adımlarla yaklaştı; bir an için bile olsa onu kontrol etmesi gerekiyordu. “İyi misin?” diye sordu, sesi gergin ve boğuk. Ela, nefes nefese: “İyiyim… sen?” Baran, yutkunarak: “Ben… senden başka hiçbir şey düşünemiyorum.” O an, etraflarında mermi sesleri yankılanırken bile zaman durdu. Ela’nın gözleri doldu; “Ben de…” dedi, fısıltıyla ama bütün kalbiyle. --- ⚡ Tehlike Sarmalı Tam o an, bir keskin nişancı Baran’a nişan aldı. Ela, Baran’ın arkasındaki adamı fark etti; bağırdı: “Baran! Eğil!” Baran refleksle yana sıçradı; kurşun omzunu sıyırıp geçti. Ela, korkuyla Baran’ın yanına koştu; elleri kanlı üniformasına değdi. Baran, acıyı bastırarak Ela’ya baktı: “Ben iyiyim… sakın ağlama.” Ela’nın gözlerinden yaş süzüldü; ama gözyaşları korkudan değil, Baran’ı kaybetme düşüncesinden akıyordu. “Bunu bir daha yapma!” diye haykırdı; sesi titreyen, ama kalbinden gelen bir emir gibiydi. --- 🌑 Birbirlerine Tutunmak Çatışma bittiğinde, Baran ve Ela harap hâlde, bir taş duvarın dibine oturdular. Baran, Ela’nın ellerini tuttu; ilk kez gerçekten dokunur gibi. “Bana neden bu kadar kızıyorsun?” diye fısıldadı. Ela, dudakları titreyerek: “Çünkü… bir daha seni kaybetmek istemiyorum. Daha yeni bulmuşken…” Baran, Ela’yı kendine çekti; alnını onun alnına dayadı. “Ben de seni kaybetmekten korkuyorum…” O an, mermi seslerinin, patlamaların, korkunun bile dokunamadığı bir bağ kuruldu: Ölümle dans ederken bile kalplerinden taşan aşk. Gece çökmüş, kampı sessizlik sarmıştı. Çatışmanın tozu hâlâ havada asılı gibiydi, ama Ela’nın aklında tek bir ses yankılanıyordu: Baran’ın “Seni kaybetmekten korkuyorum” sözleri. O anın sıcaklığı, dudaklarının ucunda hâlâ titriyordu. Çadırına döndüğünde yüreği sıkışmış, nefesi düzensizdi. Kendi kendine “Daha fazlasına hakkımız yok” diye fısıldadı; ama kalbi onu yalanlıyordu. Bir süre sonra, Baran çadırının önünde belirdi. Sessizce, bakışlarıyla izin ister gibi baktı. Ela bir adım attı; aralarında hâlâ nefes kadar bir mesafe vardı. Baran’ın yüzü yorgun, gözleri kırgın ve kararlıydı. Dudaklarını aralayarak konuştu, sesi boğuktu: “Konuşmamız gerek.” Ela, bir an gözlerini kaçırdı; sonra yeniden ona baktı. Baran içeri girdi, çadırın kapısı kapandı ve dünya dışarıda kaldı. Sessizlik nefeslerini bastırıyordu. Baran, Ela’ya doğru bir adım attı, sonra durdu; tereddütle, kelimeleri tartarak: “Sen geldin… ve ben kendimi kaybettim. Bu his, beni zayıflatıyor mu, bilmiyorum. Ama gerçek. Ben seni istiyorum.” Ela’nın kalbi öyle hızlı çarptı ki nefesi kesildi. Gözleri doldu; korku ve istek birbirine karıştı. “Baran… Ben de seni istiyorum. Ama korkuyorum. Sen… gidersen, ben yeniden kırılırım,” dedi, sesi titreyerek. Baran bir an susup gözlerine baktı, sonra elini uzatıp Ela’nın yüzünü tuttu. Dokunuşu yumuşaktı; hâlâ çatışmanın tozu tenindeydi ama parmak uçları titriyordu. “Korkmakta haklısın. Ben de korkuyorum. Sana zarar vermekten, sana yetememekten… ama seni kaybetmekten daha çok korkuyorum.” Ela, gözlerini kapatıp yanaklarını Baran’ın avucuna sürttü; nefesi bir dua gibi dudaklarından döküldü: “Ben de… korkmaktan yoruldum.” Gözlerini açtığında bakışları birbirine kilitlendi. Sözler sustu; kalpleri konuşmaya başladı. Ela, Baran’ın ellerini tuttu; ilk kez hiçbir hesap yapmadan, geçmişin zincirlerini düşünmeden, sadece istediği için. Baran eğildi, dudakları Ela’nın dudaklarına dokundu. Önce kısa, korkak bir temas; sonra nefeslerini birbirine karıştıran, kelimelerden ağır, sessiz bir öpüşme. Dudaklarının titremesinde itiraflar, suskunluklarında yarım kalmış cümleler gizliydi. Ela’nın elleri Baran’ın omuzlarına, boynuna, yüzüne dokundu; her dokunuşunda “Sen gerçek misin?” diye sorar gibiydi. Baran’ın avuçları Ela’nın belini sardı; nefesi Ela’nın tenine değdiğinde içindeki buzdan duvarlar çatladı. Zaman yok oldu; sadece ikisi kaldı. Öpüşmenin ardından Ela, alnını Baran’ın göğsüne yasladı; gözlerini kapadı, dudaklarının kenarında yarım bir gülümseme belirdi. “Ne olacak şimdi?” diye fısıldadı. Baran, başını onun saçlarına gömdü; sesi kısık ve derinden geldi: “Bilmiyorum. Tek bildiğim… seninle olmak istediğim.” Ela da fısıldadı: “Ben de.” Sözleri kadar kalpleri de birbirini seçmişti. Dışarıda savaş, korku ve geçmişin hayaletleri vardı; ama o an, birbirlerini seçmekten başka gerçek yoktu. Sabah, çadırın ince kumaşından sızan ışıkla başladı. Ela, hâlâ Baran’ın kollarındaydı; uykuyla uyanıklık arasındaki o ince çizgide, onun nefesini omzunda hissederek gözlerini açtı. İlk kez uzun zamandır bir sabaha kalbi böylesine hafif, böylesine dolu uyanıyordu. Korkular vardı, evet; ama ilk kez korkularından daha güçlü bir şey hissetti: Baran’a güven. Baran gözlerini açtığında Ela’ya baktı; yorgun ama yumuşak bir gülümsemeyle. Sanki tek kelime etmeden, “Buradasın” dedi bakışlarıyla. Ela da bakışlarını kaçırmadan karşılık verdi; dudakları titreyerek: “Buradayım.” Bu iki kelime, belki de hayatlarında ilk defa birine verdikleri en büyük söz oldu. Kampta hareket başlamış, askerler hazırlık yapmaya koyulmuştu. Baran ayağa kalktı, Ela’ya elini uzattı. Ela tereddüt etmeden tuttu; soğuk sabah havasında bile Baran’ın avuç içindeki sıcaklık ona yetti. Birbirlerine bakarken söylenmemiş bir yemin vardı aralarında: Gitsek de, dönsek de, korksak da, yine de birbirimizden vazgeçmeyeceğiz. Baran, Ela’ya dönüp boğuk bir sesle konuştu: “Bu kolay olmayacak. Görev var, tehlike var… Belki yollarımız yine ayrılacak.” Ela başını salladı, gözlerinin derininde hem korku hem kararlılık vardı: “Biliyorum. Ama sen gitsen bile, ben seni bekleyeceğim. Yeter ki dönmek iste.” Baran’ın sesi çatladı, kelimeleri zor döküldü dudaklarından: “Her seferinde sana döneceğim.” Ela, kendini Baran’ın göğsüne yasladı; kalbinin ritmini, kendi kalbine taşır gibi. Dudaklarının kenarında yarım bir gülümseme vardı; ama gözlerinde sessiz bir cesaret. “O zaman,” dedi fısıltıyla, “gideceksen bile, hep dön.” Baran’ın elleri Ela’nın yüzüne dokundu; parmak uçlarıyla, “Söz” der gibi izledi tenini. “Söz,” dedi kısık ve derinden. Dışarıda hayat devam ediyordu; çatışmanın yankıları, uzaklardan gelen haberler, bekleyen sorumluluklar… Ama o an, birbirlerine verdikleri sözden daha gerçek hiçbir şey yoktu. Sonsuzluk yemini; bir yüzüğe, bir nikâh masasına değil, iki kırık kalbin birbirine sığınmasına yazılmıştı. Onları zor günler, yeni acılar ve belki ayrılıklar bekliyordu. Ama Ela ve Baran, o sabah, susarak verdikleri o sözü hep hatırlayacaklardı: Ne olursa olsun, yine birbirlerine döneceklerdi. Ve hayat, sonsuz bir sınav olsa da; ikisi de biliyordu: Artık tek başına savaşmayacaklardı.
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE