ADSIZ BİRLİK (1)
Kocaman salonda endişeli bir bekleyiş söz konusuydu. Salonun tam orta yerinde konumlandırılmış olan masanın başında oturan yedi kişi de tetikte bekliyordu. Çünkü bu yedi kişi sıradan kişiler değildi. Hepsi birbirinin sahip olduğu gücü en ince ayrıntısına kadar biliyordu.
Sessizlik iyice sinir bozucu bir hal almaya başlamıştı. Herkesin eli silahında fakat bakışları birbirindeydi. Masadaki yedi kişi de birbirinden nefret ediyor olmasına karşılık hiçbir şey olmamış gibi davranmaya çalışıyordu. Sessizlikten sıkılan ve buna son veren kişi Nihat Çakır olmuştu.
"Neler oluyor burada? Bizi buraya gelmeye ikna ettiniz fakat konuşmuyorsunuz söylesenize burada, bu adamlarla beraber aynı masada ne işimiz var?" Yerli yerinde bir soruydu. Yusuf Çelebi sakince karşısındaki adamlara baktı. "Burada toplanma amacımız hayırlı bir iş içindir Çakır. Biraz beklemen yeterli herkes gibi öğreneceksin."
Sesi sakindi Yusuf'un fakat bakışları boştu. "Eğer yeni doğmuş kızımı oğluna isteyeceksen Yusuf, vermem şimdiden bil bunu!" Masada birbirine düşmanlık beslemeyen tek kişi onlardı. Herkesin onlara beslediği düşmanlığı onlar birbirine beslememişti. "Benim oğlumdan daha iyisini bulamaz kızın ama konumuz bu değil. ŞİMDİLİK." Ciddi bir şekilde herkes Yusuf Çelebi'yi dinliyordu.
"Burada toplanma amacımız bir birlik oluşturmak. Yedi aileyiz, yedi güçlü soyad ve birbirimize düşmanız. Fakat bu böyle devam edemez! Yıllar boyunca sürüp gelen bu düşmanlık bize çok şey kaybettirdi. Bizi bizden başkası kolay kolay yenemez ve bu böyle süremez! Yaptığımız bu düşmanlık birbirimizin soyunu kurutmaktan başka bir işe yaramıyor. " Sessizce önündeki sudan birkaç yudum içti Yusuf.
Masadaki herkes dikkatle onu dinliyordu. Söylediklerinde haklıydı. Bu düşmanlık yalnızca zarara yol açmıştı. Birbirlerini parçalıyor ve parçalanıyorlardı.
"Nasıl bir birlik bu?" Turgay Deniz'in sorusuyla ona döndü Yusuf Çelebi. "Adsız bir birlik. Kendimizi ve soyumuzu garantiye aldığımız bir birlik. Hatta dünyanın merkezi olduğumuz bir birlik. Şimdi bir oylamaya gidelim. Kimler bu birliğin kurulmasına şahitlik eder?"
Masada gözlerini gezdirdi Yusuf Çelebi. Ve beklemeye başladı. O sırada yavaşça eller havalanmaya başladı. Yedi kişi de oylamayla beraber birliği kabul etmişti. "Bu birlikte olmayı kabul ediyorum Çelebi fakat her soyad kendine bir kural koyacak." Her zaman olduğu gibi Akif Kozcu bir bedel istemişti.
"Kabul, Kozcu. Hatta ilk kuralı sen belirle!" Herkes sessizce düşünmeye başladı tekrar. Akif Kozcu başını salladı ve konuştu.
1. Kural: İhanete uğrayan, ihanet edenin ailesinden bedel ister. (Akif Kozcu)
2. Kural: Birliğin yedi koltuğu da asla boş kalamaz. Masa bölünemez. (Yusuf Çelebi)
3. Kural: İhanet edenin hakkı ölümdür. (Nihat Çakır)
4. Kural: Birlikte yer edinenler kesinlikle o ailenin kanını taşımalı. (Turgay Deniz)
5. Kural: Her ailenin en az bir, en fazla iki veliahtı olmalıdır. (Mehmet Sezen)
6. Kural: Masanın lideri diğer yöneticilerden daha yetkilidir ve değiştirilemez. (Ömer Gölge)
7. Kural: Ölüm emri masada yalnızca oylamayla verilir. (Ahmet Anday)
Kurallar belirtilmişti. Herkes kendince uygun gördüğü kuralı eklemişti. Şimdi akıllarda tek bir soru vardı. "Masanın lideri kim olacak?" Ömer Gölge, Yusuf Çelebi tarafından özenle kağıda yazılmış olan altıncı kurala baktı. "Oylama yapacağız." Cevabı basitti.
Herkes sırasıyla kendi ismini söylüyordu. Lider olmak kendine yakışırdı çünkü. Ve bir gün birliğin amacından sapmayacağının da garantisi yoktu. Masada altı kişi oy kullanmış ve herkes birer oy almıştı. Kendi oyları...
Son kalan kişi Nihat Çakır olmuştu. Masadaki herkes kendine oy kullanacağını düşünüyordu. Böylelikle bu birlik fikri oluşmadan bitecekti.
"Oyum Yusuf Çelebi'ye." Herkes şaşkın bir şekilde dinlemişti. Masanın değişmez lideri Çelebi soyadı olmuştu. Yusuf Çelebi bile şaşırmıştı bu duruma. Artık bu masada bulunan yedi güçlü aile de kendisine bağlıydı. Masadan ilk kalkan Akif Kozcu oldu. Sonrası kalktığında masada yalnızca iki iyi arkadaş kalmıştı.
"Oyumu sana verdim sende hakkıyla yönet dostum. Yoksa verdiğim oya karşılık canını alırım." İki dost yerinden kalktığında her şey yeniden başlamıştı. Burada temellerini attıkları birlik yalnızca onları değil, herkesi değiştirecekti.