Boran, ciğerin ilk lokmasını ağzına atarken, ağzındaki lezzetle birlikte gözlerinde kısa bir ferahlık belirdi. Ömer, ciğeri her zamanki gibi usta elleriyle pişirmişti. Dışarının serinliği, içinin yangınını tam söndüremese de, o an karnını doyurmak bile bir tür teselli gibiydi. “Efsane olmuş, kardeşim.” Dedi ağzı doluyken, başını hafifçe sallayarak. “Tam da ihtiyacım olan şey.” Ömer, mutfak tezgâhından seslendi: “Dedim sana, içini dökmeden önce miden dolsun!” Boran kahkahayı bastı. İçten bir gülüştü bu, belki günlerdir ilk kez böylesine samimi bir şekilde güldüğünü fark etti. Ardından rakı şişesine uzanarak hafifçe kaldırdı. “Peki şimdi ne yapıyoruz?” diye sordu anlamlı bir bakışla. Ömer hemen gülümsedi. “Ne yapacağız? Akşam masayı kurarız. Bu sefer sadece dert değil, biraz keyif de k

